19 Aralık 2015, 23:00 | #1 | |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | M harfi ile başlayan deyimler ve anlamları M harfi ile başlayan deyimler ve anlamları Mandalyonun ters (ötesi) yüzü : İşin ayrıca düşünülmesi gereken olumsuz yönü. Madara etmek (birini) : Yalanını, yanlışını ortaya çıkarıp onu kötü du ruma düşürmek, mahcup etmek. Madara olmak : Kötü duruma düşmek, yanlışı ortaya çıkıp mahcup ol mak. Madik atmak (etmek, oynamak) (birine) : Aldatıp zarara uğramasına yol açmak; kazık atmak. Mahal kalmamak (bir şeye) : Gerek kalmamak, gereği olmamak. Mahalle kahvesi gibi: Gürültülü, kalabalık ve havasız (yer). Mahalle karısı: Kavgacı, ağzı bozuk, terbiyesiz kadın. Mahal yok (bir şeye) : Gereği yok. Mahkemelik olmak : Sorunlarını ancak mahkeme aracılığıyla çözebile cek duruma gelmek. Mahkûm etmek (birini, bir şeye) : -1. Mahkeme yargılayıp ceza ver mek. -2. Kötü bir duruma sürüklemek. -3. Bir işi yapmaya mecbur et mek. Mahkûm olmak: -1. Mahkemece yargılanıp ceza almak. -2. Kötü bir duruma düşmek. -3. Bir şeyi yapmaya mecbur olmak. Makaraları koyuvermek (salıvermek, zaptedememek) : Kendini tuta mayıp kahkahalarla gülmek. Makaraya almak : Onunla alay etmek, onu aşağılamak; alaya almak, sarakaya almak. Makas almak (birinden) : Sevgiyi göstermek için bir kimsenin yanağı nı orta parmak ile işaret parmağı arasına alıp sıkmak; kesme almak: Makbule geçmek : Beğenilmek, hoşa gitmek, işe yaramak. Mal etmek (bir şeyi kendine) (bir şeyi bir şeye) : -1. Kendisine ait olmayan bir şeyi kendisinin yapmak. -2. Bir malı belirli bir para ile yapmış ya da sağlamış olmak. Malın gözü : -1. Çıkara, hileci (kimse). -2. İffetsiz (kadın). Mal olmak : -1. Karşılığını ödeyerek sahibi olmak. -2. Benimsenmek, kabul edilmek. -3. Bir İş, davranış nedeniyle büyük zarar uğramak. Mal yapmak : Servet sahibi olmak, zenginleşmek. Mana çıkarmak : Bir kimsenin bir sözüne, bir davranışına, o kimsenin aklından geçmeyen bir anlam vermek; anlam çıkarmak. Manasına gelmek : Öyle anlaşılmak ; anlamına gelmek. Mana vermek Yorumlamak, kendine göre açıklamak; anlam vermek. Maneviyatını kırmak: Cesaretini kırmak, moralini bozmak. Mangalda kül bırakmamak: Bir konuda yapamayacağı şeyleri bile yapabiiirmiş gibi söylemek. (Kars. Yüksekten atmak.) Mariz atmak : Dövmek, dayak atmak. Mariz yemek: Dövülmek, dayak yemek, Mars etmek (birini) : -1. Tavla oyununda karşı tarafın pul almasına fır sat bırakmadan bütün pullan toplayıp oyunu kazanmak. -2. Karşısın dakini hiçbir söz söylemeyecek duruma getirmek. Marsık gibi: Teni koyu esmer renkli olan (kimse). Mars olmak: -1. Hiç pul almadan karşı taraf, bütün pulları toplayıp oyunu kazanmak. -2. Söz söyleyemeyecek duruma gelmek. Martaval atmak (okumak) : Yalan söylemek; palavra atmak. Masal okumak: İnandırıcı olmayan sözlerle aldatmaya kalkışmak; martaval okumak. Maskara etmek (birini) (bir şeyi): -1. Onu gülünç, rezil duruma getir mek. -2. Onu bozmak, berbat etmek, işe yaramaz duruma getirmek. Maskarası olmak : Bir kimsenin eğlencesi olmak. Maskesi düşmek : Gerçek niteliği ortaya çıkmak. Maskesini indirmek: Gizli amaçlarını, gerçek niteliğini ortaya çıkar mak. Masrafa girmek : Bir iş için oldukça* fazla para harcamak. Masraf görmek : Alışveriş yapmak. Masrafı çekmek: Bir iş için yapılan harcamaları ödemek. Masraf kapısı: Para harcamayı gerektiren iş. Masraftan çıkmak: Bir iş ya da şey için epeyce para harcamak zorun da kalmak. Maşa gibi kullanmak (birini) : Onu kendi çıkarı için kullanmak. Matem tutmak : Yas içinde olmak, çok üzülmek; yas tutmak. Mat etmek (birim*): -1. Onu satrançta yenmek. -2. Tartışmalı bir konu da birini yanıt veremez duruma düşürmek. Mat olmak: -1. Satrançta yenilmek. -2. Tartışmalı bir konuda yenilmek. Matrak geçmek (matrağa almak) (biriyle) (birini): Onunla alay et mek. (Kars. Dalga geçmek.) Maval okumak: Yalan yanlış şeyler söylemek, yalan uydurmak; ma sal okumak. Mavi boncuk dağıtmak: Değişik kimselere “En çok sevdiğim sensin, senin tarafını tutuyorum” gibi gönül alıcı sözler söylemek, vaatte bu lunmak. Maymuna benzetmek, (çevirmek, döndürmek) (bir şeyi, birini) : Onu gülünç ve çirkin duruma getirmek, Maymuna dönmek: -1. Çirkin re gülünç duruma gelmek. -2. Uslan mak, ağır başlı olmak. Maymun gözünü açtı: “En kötü olaydan gereken dersi aldı.” anlamın da. Maymun iştahlı: Hevesi çabuk geçen, hiçbir işte, uğraşta, sebatlı olma yan (kimse). Maytaba almak (birini) : Onunla alay etmek, eğlenmek (Kars. Dalga geçmek.) Mazur görmek (tutmak) (birini) : Onun kusurunu bağışlamak, onu hoş görmek. Mecbur kalmak (olmak): İstemeyerek yapmak zorunda olmak Mecbur tutmak (birini) : Onu, q şeyi yapmak zorunda bırakmak, yü kümlü kılmak. Mekik dokumak : İki yer arasında sık sık gidip gelmek. Merak sarmak (sardırmak, salmak) (bir şeye) : O şeyle uğraşmak isteğine kapılmak, bir şeye eğilim duymak. Mercimeği fırına vermek : Bir kadınla bir erkek gizlice anlaşıp seviş mek. (Kars. İşi pişirmek.) Merdiven dayamak (bir yaşa) : Belli bir yaşa basmak ya da yaklaş mak. Merhamete gelmek : Acıma duygusuna kapılmak; acımak. Mesafe almak : Bir işte, konuda epeyce ilerlemiş olmak. Mesafe bırakmak: Dostluk ilişkilerinde resmiyeti korumak; samimi ol mamak. Mesul tutmak (birine): bk Sorumlu tutmak. Meşakkat çekmek : bk. Sıkıntı çekmek. Meşgul etmek (birini) : -1. Onun vaktini almak. -2. Onu uğraştırmak. -3. Onu oyalamak. Meşgul olmak (bir şeyle, biriyle) : -1. Vaktini o işe (şeye) vermek. -2, Onunla uğraşmak. -3. Onunla oyalanmak. Meteliğe kurşun atmak : Hiç parası kalmamak Metelik etmez: “Hiçbir değeri ve önemi yok” anlamında. Metelik vermemek (Bir şeye): Ona değer, önem vermemek, aldırış etmemek. ‘ Mevzuat hazretleri: “Bürokraside güçlük doğuran kuralların, işlemle rin tümü” anlamında alay yollu söylenir. Meydana atmak : bk. Ortaya almak. Meydana çıkmak : -1. Bir durumun herkesçe bilinir duruma gelmek. -2. Bir kimse gizlenmekten vazgeçip herkesin arasına çıkmak. -3. Bir ” kimse bir iş için kendini göstermek. -4. Yetişmek, büyümek. (Kars. Ortaya çtkmak.) Meydana dökmek : bk. Ortaya dökmek. Meydana gelmek : Olmak, oluşmak, yapılıp bitirilmek. Meydana getirmek : Oluşturmak,, yapıp bitirmek. Meydana koymak : bk. Ortaya koymak. Meydana vurmak (bir şeyi): Onu belli etmek, ortaya çıkarmak Meydan bırakmamak : bk. Meydan vermemek. Meydan bulamamak : Fırsat bulamamak. Meydanda kalmak : bk Ortada kalmak. Meydan dayağı: Bir kimseyi herkesin gözü Önünde dövme. Meydan dayağına çekmek (birini) : Onu herkesin içinde (çok) döv mek Meydandan kaldırmak (bir şeyi) : Onu saklamak, gizlemek, yok et mek; ortadan kaldırmak. Meydandan kalkmak: bk Ortadan kalkmak. Meydanı (bir şeye, bir kimseye) bırakmak: -1. Savunduğu şeyden vazgeçmek -2. Yanşmadan çekilmek Meydanı boş bulmak : Çekinecek’bir kimse ya da engel olmadığı için istediği şeyleri yapmak Meydan (birine) kalmak : Ona engel olacak hiçbir şey kimse bulun mamak, onun rahatça hareket edebileceği bir ortam oluşmak. Meydan kalmamak : Bir şeyin yapılmasına fırsat olmamak Meydan okumak : Kendisinin daha üstün olduğunu ileri sürerek baş kalarını karşılaşmaya çağırmak Meydan vermemek (bırakmamak) (bir şeye) : Kötü bir durumun ya ratılmasına fırsat vermemek Meyil vermek (bir şeye) (birine) : -1. Berlirli bir eğiklik sağlamak. -2. Ona gönül vermek, onu sevmek (Kars. Abayı yakmak.) Mezhebi geniş.: Namus konusunda çok geniş hoşgörüsü olan (kim se). Mırın kırın etmek : İstenilen bir şeyi yapmamak için yersiz, asılsız ba haneler ileri sürmek, nazlanmak. Mısır’daki sağır suttan bile duydu : “Herkes duydu, duymayan kalma dı.” anlamında. Mide bulandırmak: -1. Uideyi loısacak duruma getirmek–2. Söz Ico nusu iş kötıi sofiuçlarıacak diye kuşku duymak. Mide fesadına uğramak : Çok ve çeşit i şeyler yemekler midesi bo zulmak Midesi ağzına gelmek : Çok öğürmek, çok iQrenmek. Midesi almamak (götürmemek, kabul etmemek, kaldırmamak) (bir şeyi) : -1.-İğrenme gibi nedenleri* bir şeyi yiyememek -2. Çirkin bir şey karşısında huzursuz olmak. Midesi bulanmak (bir şeyden) : -1. Kusacak duruma gelmek. -2. İğ renmek, tiksinmek. -3- İşkillenmek, kuşkulanmak Midesi kaynamak (ekşimek, yanmak) : Genellikle yiyeceklerden ötü rü midede rahatsızlık duymak. Midesi kazınmak (ezilmek): Çok acıkmak, açlık duymak. Mideye indirmek (bir yiyeceği) : Onu büyük bir iştahla yemek; göv deye indirmek. Mideye oturmak : Yenen bir şey midede sindirilemeyip rahatsızlık ya ratmak. Mikroptuk etmek (yapmak) : Kötü düşüncelerini davranışlarına yansıt mak, kötü biçimde davranmak. Milimi milimine : Tam, îastamam, iyice. Mim koymak (bir şeye): -1. Unutulmaması için işaret koymak. -2. Uy gun görülmeyen davranışını tekrarlamaması İçin bir kimseye uyarıda bulunmak. -3. Önemli görerek üstünde ısrarla durmak. Minder altı etmek : Bk. Hasır altı etmek. Minder çürütmek: -1. Oturarak yaptlan işlerde yıllarca çalışmış ol mak: -2. İşsiz güçsüz bir şekilde vakit geçirmek, -3. Konuk gidilen bir yerde uzun süre kalmak. Minnet aftında kalmamak : Birinin iyiliğine karşı kendini borçlu durum dan kurtarmak İçin bir iyilik yapmak. Minnettar katmak (birine): İyiliği dokunan kimseye karşı gönlünde te şekkür duygusu beslemek. Mirasa konmak : Kendisine önemli ölçüde miras kalmak. Miras yemek : Kendine kalan mirası savurganca harcayıp bitirmek. Miskinler tekkesi: İşsiz güçsüz, tembel kimselerin toplandığı yer. Modası geçmek : -1. Moda olmak özelliğini yitirmek. -2. önemini, ge çerliliğini yitirmek. Mola vermek : Yolculukta ya da yorucu çalışmada bir süre ara verip dinlenmek. Moralini bozmak : Bir kimsenin dayanıma, direnme gücünü sarsmak. Moral vermek (birine) ; Bir kimsenin direnme güctjnü yükseltmek, yü reklendirmek; cesaret yermek. Muaf tutmak (birini, bir şeyden) : Ona bir ödev ya da yükümlülük ko nusunda ayrıcalık tanımak Mucize kabilinden : Mucizeye benzer bir biçimde, hiç umulmadık bir biçimde. Muhabbet tellalı: Kadınla erkek arasında gayrimeşru ilişkiye aracılık eden kimse, kavat, pezevenk Muhallebi çocuğu : Nazlı büyütülmüş (çocuk). Muhasebesini yapmak : Bir şeyin olumlu ve olumsuz yönlerini incele yip bir yargıya varmak Muhit yapmak : bk. Çevre yapmak. Mukayyet olmak (bir şeye) (birine) : Onu gözetmek, korumak Muma döndürmek (çevirmek),(mum etmek) (birini) : Onu, her söy lenileni yapar duruma getirmek, uslandırmak. Muma dönmek: Uslanmak. Mum gibi: -1. Dimdik, dosdoğru. -2. Uslu. -3. Tertemiz, düzgün. Mum gibi erimek (sönmek) : Zayıflamak, sararıp solmak canlılığını yi tirmek Mumla aramak (birini) : Onu çok isteyerek aramak. Mum (gibi) olmak : -1. Yola gelmek, uslanmak. -2. Bir işe, öneriye ra zı olmak. Muradına ermek : Dileği gerçekleşmek, çok istediği şeye kavuşmak Mücadele vermek : Bir şeye karşı koymak, çok çaba harcamak; sava şım vermek. Mührünü basmak : Bir şeyin doğruluğunu onaylamak. Mührünü yalamak : Verdiği sözden dönmek Mülahazat hanesini açık bırakmak : Bir durum ya da kimse hakkında kesin yargıya varmayıp gelişmelere göre bir değerlendirme yapmak için beklemek Mümkün mertebe : Olabildiği kadar, olabildiğince. Münakaşa götürmek (götürmemek) : Tartışılabilir nitelikte olmak (tar tışma olanağı yaratmayacak kesinlikte olmak) Münasebet almamak: Bir davranış uygunsuz, yakışıksız olmak, uy gun düşünmemek Münasebet düşmek : Uygun bir durum ortaya çıkmak, sırası gelmek. Münasebete girmek : bk İlişki kurmak, Münasebetini getirmek: Sırasını getirmek, uygun zamanını bulmak. Münasebet kurmak : İki şey arasında ilgi, yakınlık kurmak. Münasebetti münasebetsiz : Yerli yersiz, yakışık alsın almasın. Münasebette bulunmak : -1. İlişkisi olmak -2. İlişki kurmak -3. Cinsel yakınlaşmada bulunmak. Münasip bulmak (görmek) ; Uygun ve yerinde bulmak. Münasip düşmek: Yakışmak, uygun olmak. Mürekkebi kurumadan : Bir şeyin yapılmasından çok kısa bir süre sonra. Mürekkep yalamak : Okumak, öğrenim görmek. Mürüvvetini görmek : -1, Ana baba. evladının mutlu günlerini görmek le sevinç, kıvanç duymak. -2. Ana baba evladının ilgi ve yardımıyla rahat bir yaşam sürmek. Müslüman mahallesinde salyangoz satmak : İhtiyaç duyulmayan da hası gereksiz görülen bir işle-uğraşmak. Müşkülat çıkarmak: Bir işi güçleştirecek nedenler yaratmak;.güçlük çıkarmak, zorluk çıkarmak. Müşteri avlamak : Hileli yollarla müşteri çekmek. Müşteri kızıştırmak: Müşterileri bir malın satın alınması konusunda özendirici yollar izlemek. Müzmin bekâr: Hiç evlenmemiş ve ne zaman evleneceği belli olmayan kimse.
__________________ #MustafaKemaLAtatürkTorunuyum..ღ ❦ {22~02~`22..∞} {09~09~`22..ღ} | |
|
Etiketler |
anlamları, başlayan, deyimler, harfi, ile, ve |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
U harfi ile başlayan deyimler ve anlamları | PySSyCaT | Atasözleri ve Deyimler | 0 | 19 Aralık 2015 22:42 |
Ü harfi ile başlayan deyimler ve anlamları | PySSyCaT | Atasözleri ve Deyimler | 0 | 19 Aralık 2015 22:42 |
V harfi ile başlayan deyimler ve anlamları | PySSyCaT | Atasözleri ve Deyimler | 0 | 19 Aralık 2015 22:41 |
Y harfi ile başlayan deyimler ve anlamları | PySSyCaT | Atasözleri ve Deyimler | 0 | 19 Aralık 2015 22:39 |
Z harfi ile başlayan deyimler ve anlamları | PySSyCaT | Atasözleri ve Deyimler | 0 | 19 Aralık 2015 22:38 |