19 Aralık 2015, 22:44 | #1 | |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | T harfi ile başlayan deyimler ve anlamları T harfi ile başlayan deyimler ve anlamları Tabakhaneye bok mu götürûyorsun? : ‘Niçin bu. kadar acele ediyor sun? İşin çok mu acele, çok mu önemli?” anlamında, alay yollu söy lenir. Tabana kuvvet: “Söz konusu yere yayan gitmekten başka çare yok.” anlamında,” Tabana kuvvet koşmak : Çok hızlı koşmak. Tabanı yanmış gibi dolaşmak : Sürekli olarak oradan oraya gedmek Tabanları yağlamak : -1. (Alay yollu) Uzak bir yere gitmeye hazırlanmak -2. Hızlı koşmak, kaçmak Taban tabana zıt: İki şey, birbirine her yönüyle zıt. Taban tepmek (patlatmak) : Uzun süre yd yürümek Tabanvayla gitmek : Yayan gitmek, yürüyerek gitmek Taç giymek : -1. Tahta geçmek -2. Kral ya da kraliçe seçilmek Taçsız kral (kraliçe): Bir konuda en üstün başarıyı elde etmiş, ün yapmış kimse. Tadı damağında kalmak: Bir yiyeceğin tadını ya da iyi yaşanmış bir olayın olumlu izlerini unutamamak Tadı kaçmak (gitmek): -1. Tatsız bir duruma gelmek -2. Bir şey hoşa gideri, zevk veren niteliklerini yitirmek Tadına bakmak : -1. Ağza alıp tadını anlamaya çalışmak -2. 0 şeyden zevkini almak Tadına doyum olmamak (tadına doyamamak): Bir şeyin verdiği tadı, zevki çok beğenmek Tadına varmak : Bir şeyin güzelliğini her yönüyle anlamış olmak Tadında bırakmak (bir şeyi) : Güzel ve keyif verici olan şeyi aşırılığa kaçıp zevksizleştirmemek Tadından yenmemek: -1. Bir şey çok tatlı, çok hoşa gider olmak -2. (Alay yollu) Ona erişilmemek, onu yapamamak, elde edememek Tadını almak : -1. Yapmakta olduğu bir işten zevk almaya başlamak •2. Bir şeyin güzelliğinin, zevkinin.farkına varmak ‘ Tadını çıkarmak: Güzel, hoşa giden bir şeyden olabildiğince yararlanmak. Tadını kaçırmak : Güzel bir şeyin verdiği zevki, aşırılığa kaçarak bozmak Tadı tuzu katmamak (bozulmak): Bir şeyin eski, güzel, hoşa giden tarafı kalmamak, yozlaşmak, zevksizi eşmek Tahtalı köy : Mezarlık. Tahtalı köyü boylamak: Ölmek. Tahta oturmak : bk. Tahta çıkmak. Tahtası eksik: (Şaka yollu) Aklını iyi kullanamayan, aptal (kimse); bir tahtası eksik. Tahttan indirmek (bîrini) : Onun hükümdarlığına, egemenliğine son yermek. Tahtaya vurmak : Bir uğursuzluktan kurtulmak için parmakla bir tahta ya vurmak. Takım taklavat: Hepsi, hep beraber. Takımı yatırmak : Birlikte yapılan bir işin başarısızlığa uğramasına ne den olmak. Takıp takıştırmak : özenerek süslenmek, süs takılarını özenle takın mak. Takke düştü kel göründe : ‘Ayıpları, kusurları örten şey ortadan kal kınca, bütün ayıplar ve kusurlar ortaya çıktı.” anlamında. Takla atmak : -1. Çok sevinmek. -2. Dalkavukluk etmek. Takla attırmak (birine): Ona istediği her şeyi yaptırmak Talihi açık : İşleri yolunda olan talihli; bahtı açık, kısmeti açık, şansı açık. Talihine küsmek: Başına gelenlerden ötürü talihini suçlu görmek; bahtına küsmek, şansına küsmek. (Kars. Kaderine küsmek.) Talihi yaver gitmek (yâr olmak) : bk. Şansı yaver gitmek. Talih kuşu : İyi talih. Talim etmek (bir şeye): -1. Hep aynı şeyleri yemek zorunda olmak. -2. Az bir para karşılığında çalışmak. Tam adamını bulmak (tam adamına düşmek): -1. Bir iş için en uy gun kişiyi seçmek. -2. (Alay yollu) Bir iş için en uygunsuz adamı seç mek. Tam gelmek :Uymak, uygun gelmek. Tam maaşla tekaüt: (Şaka yolla) İşi az, parası çok bir işte çalışan (kimse). Tamtakır kuru (kırmızı) bakır ; “İçi bomboş, içinde hiçbir şey yok.” an lamında. Tam tamına (tamı tamına) : Olduğu gibi, bütünüyle, tamamıyla. Tem üstüne basmak: -1. Doğru bir tahminde bulunmak. -2. Bir işin özünü vurgulamak. . . Tam yol: Süratle, son hızla. Tanımadıktan gelmek (birini) : Onu tanıdığı halde tanımıyormuş gibi’ davranmak. Tanrı’nın günü : Her gün; her Altahın günü. Tanrı misafiri: Çağrılı olmadan gelen ve geceyi orda geçiren (geçire cek olan) konuk. Tarat tutmak: Taraflardan birini desteklemek; yan tutmak. Tarih atmak (bir şeye) : Bir belgenin üzerine o günün (ya da ilgili gü nü) tarihini yazmak. Tarihe geçmek : Bir şey, kimse, olay önemi bakımından unutulmaya cak bir nitelik kazanmak Tarihe karışmak (tarih olmak) : Unutulmak, hatırlanmaz olmaz. Tasa çekmek: Üzülmek, kaygılanmak. Tasası sana mı düştü? : “Seni ilgilendirmiyor; sen niye karışıyorsun?” anlamında sitem ya da azarlama sözü. Tası tarağı toplamak: Bir yerden gitmek üzere aceleyle bütün eşyası nı toplayıp hazırlanmak Taş arabası: Aptal, budala, sersem (kimse). Taş atmak (birine) : Ona dolaylı yoldan tedirgin edici, iğneleyici laf söylemek (Kars. Söz dokundurmak) Taş attı da kolu mu yoruldu? : “Söz konusu kazana hiçbir emek har- camadan elde etti.” anlamında onu küçümseyenler için söylenir Taşa tutmak (birini, bir yeri): Ona, oraya arka arkaya taş atarak sal dırmak. Taş çatlasa : Ne kadar zorlasa, en fazla. Taş çıkartmak (biri, başkasına) : Biri, ötekinden kimi yönleriyle daha üstün olmak. Taşı gediğine koymak: Bir sözü en uygun zamanda, tam sırasında söylemek. Taşı sıksa suyunu çıkarmak : Çok güçlü, her şeyin üstesinden gele cek durumda olmak. Taş kesilmek : Herhangi bir durum, söz vb. karşısında hiçbir söz söy lememek, ne yapacağını şaşırmak. Taş koymak: İki kişinin konuşmasını kesmek. Taş taş üstünde bırakmamak: Bir yerdeki yapıları tümüyle yıkmak, yerle bir etmek. Taş yürekli: Acılı durumlardan etkilenmeyen, acımasız (kimse). Telli bela: (Şaka yollu) Sevildiği için verdiği ufak tefek üzüntü ve sıkın tılara kattan il an (kimse}. Tatlı dil: Gönül alıcı, hoşnut edici söz, konuşma. Tatlı dil güler yüz : Gönül alan, yakınlık gösteren konuşma ve davra nış. Tatlı kaçık: Gönlünce yaşayan, eğlendirici (kimse). Tatlı sert: Ne çok yumuşak, ne de çok kalp kına (söz ya’da davra nış). Tatlı su Frengi: Yakındoğu ülkelerinden olduğu halde, Avrupalı gibi görünmeye çalışan, bat özentisi içinde olan Hıristiyan için söylenir. Tatlıya bağlamak: bk. İşi tatlıya bağlamak. Tatsız tuzsuz : -1. Zevk vermeyen, çok tatsız (olay, konuşma) -2. Eğ lendirici olmayan,.can sıkan (kimse). Tat vermek : -1. Acı, tuzlu, tatlı, ekşi gibi belirli bir tat katmak. -2. Hoşa giden bir durum yaratmak. -3. Bıktırmak, usandırmak; kabak tadı vermek. Tavan başına çökmek (yıkılmak): Beklenmeyen bir durum, haber karşısında çok üzülmek, ne yapacağını bilememek. Tavır almak (takınmak, koymak) (bir şeye, birine): Herhangi bir du rum karşısında belirli bir davranış biçimini benimsemek. Taviz vermek: Kimi koşullardan, haklardan, isteklerden, karşı taraf ya rarına vazgeçmek; ödün vermek. Tavla atmak : Tavla oynamak. Tavşana koş, tazıya tut demek : Birbiriyle anlaşmazlık içinde olan iki tarafı birbirleri aleyhine kışkırtmak. Tavşan boku gibi (ne kokar, ne bulaşır) : “Tutum ve davranışların dan ne İyilik ne de kötülük gelir.” anlamında, bu nitelikteki kişilerle alay etmek için söylenir. Tavşanın suyunun suyu: Söz konusu şeyle çok uzaktan ilgili olan şey için söylenir; suyunun suyu. Tavşan uykusu : Hafif ve kuşkulu uyku. Tay durmak : Yürüme çağına gelen bebek, iki ayağı Ü2erinde durma yı başarmak. Tayini çıkmak : Bir yere, göreve atanmak. Tazıya dönmek: -1. Çok zayıflamak, sıskalaşmak. -2. Sırılsıklam ol mak, çok ıslanmak. . Tecrübe tahtasına dönmek (tecrübe tahtası olmak) : Birçok başarı sız denemeye konu olmak. Tedbir almak: bk Önlem almak. Tefekküre dalmak: Derin derin düşünmek, derin düşünceye dalmak. Tefe koymak (tefe koyup çalmak) (birini, bir şeyi): Onu alay konu su yapmak, beğenilmeyecek yönleriyle anlatmak. Tehdit savurmak: Sözle korkutmak. (Kars. Gözdağı vermek.) Tek atmak : İçki İçmek. Tek başına : bk Bir basma. Tek durmak: Uslu durmak, yaramazlık etmemek. Tek durmamak : -1, Yaramazlık, çapkınlık yapmak. -2. Karşı taraf aley hine binakım çalışmalar yapmak. Tel elden : Bir merkezin yönetiminde olarak. Tekeline (tekellerine) almak (bir şeyi) : -1. Ona tek başına sahip ol mak. -2. Düşünce, sanat gibi toplumsal konulardan kendi görüşünü geçerli tek görüş olarak egemen kılmak. Tekelinde olmak (bir şey birinin): Bir şeyi elinde tutmak, sahipliğin de bulundurmak. Tekerine çomak sokmak (taş koymak) : Bir kimsenin yolunda giden işini bozacak, engelleyecek bir davranışta bulunmak; aksatmak. Tekme atmak: -1. Ayakta vurarak bir yere atmak . -2. Çifte atmak. Tekne kazıntısı: Bir kimsenin yaşlılık döneminde doğan çocuğu İçin söylenir. Tek tük : Seyrek olarak. Telaş atmak (birini) : Endişelenmek, kaygılanmak. Telaşa düşmek: Telaşlanmak, telaş etmek. Telaşa gelmek: Telaşlı bir sırada yapıldığı için istenildiği gibi olma mak. (Kars. Aceleye gelmek.) Tel çekmek : Telgraf çekmek. Telgraf çekmek: Bir haberi telgraf yoluyla ilgili kimseye (kimselere) ulaştırmak. Teller takmak (takınmak): Çok sevinmek. Temasa geçmek (biriyle): Onunla görüşme yapmak, ilişki kurmak. Temasta bulunmak : -1. Değirmek, sözünü etmek. -2. Cinsal ilişkide bul unmak. Temcit pilavı gibi ısıtıp ısrtıp sürmek: Bir şeyin, karşısındakini (karşısındakileri) bıkıp usandıracak ölçüde sık sık sözünü etmek (Kars. Isıtıp ısıtıp önüne koymak,) Temel direği (direk) : Bir şeyin dayandığı, güç aldığı, gü/endiği en Önemli (şey ya da kimse). Temel taşı: Bir şeye temel olan öğe ya da kimse. Temiz çıkmak : Hastalıkla ilgili bir bulguya rastlanmamak. Temize çekmek (bir yazıyı) : Bir yazının karalamasını (müsveddesini) düzgün bir biçimde temiz olarak yeniden yazmak. Temize çıkmak : Suçsuz olduğu kesin olarak anlaşılmak; aklanmak. Temize çıkarmak (çıkartmak) (birini, kendini): Onu, kendini bir suç lamadan kurtarmak; onun, kendinin suçsuzluğunu kanıtlamak. Temize havale etmek (bir şeyi) (birini) : -1. Sürüncemede fcafan bir işi bitirivermek, kısa yoldan çözümlemek. -2, Mevcut yiyeceği bitir mek. -3. Onu öldürmek. Tenakuza düşmek : Çelişmek; çelişkiye düşmek. Tencere dibin (götün) kara, seninki benden kara : “Başkasının kötü ve kusurlu yönlerini görüyor, oysa kendisinin daha büyük kusur ve ayıpları var.” anlamında. Tenceresi (tencereleri) kaynamak: İyi kötü bir geçimleri olmak, İyi kötü geçinecek kadar gelirleri olmak. Tencere yuvarlanmış (yuvarlandı), kapağını bulmuş (buldu) :Genel likle beğenilmeyen özellikleri yönünden birbirleriyle benzeşen iki kişi nin birleştiğini, birbirlerine yakıştığını alay yollu belirtmek için söyle nir. Teneşir horozu (kargası): Çok zayıf, çelimsiz (kimse). Teneşir paklar : “Pekçok kirli işe girip çıkan bir kimse için tek çıkar yol Ölümdür; ancak onun ölümüyle çevresi ondan kurtulur.” anlamında. Teneşire gelesi: “İnşallah ölür, ölsün’ anlamında ilençsözü. Tepeden bakmak (birine): Onu küçümsemek, kendini ondan üstün görmek; yüksekten bakmak. Tepeden inme: -1. Beklenmedik, şaşırtıcı olan (şey). -2. Yüksek bir makamdan gelen (buyruk). Tepeden tırnağa : Her yanı, bütünüyle; baştan aşağı. Tepeden tırnağa süzmek (birini) : Ona dikkatlice, uzun uzun bak mak. Tepesi aşağı gitmek: İşleri bozulup durumu kötüleşmek. Tepesi atmak: Birdenbire çok öfleetenmek; beyni atmak, kafası at mak. Tepesinde bitmek: -1. Ansızın yanına gelmek. -2. İstenmediği halde birinin yanına gelip türlü isteklerle onu rahatsız etmek. Tepesinde havan dövmek (değirmen çevirmek): -1. Üst kattaki biri gürültü yaparak ah kattakini rahatsız etmek -2. Bir kimsenin yaptığını her zaman söz konusu ederek onu üzmek ya da o kimseden bir şeyi yapmasını sürekli İstemek Tepesinden kaynar su dökülmek : bk. Başından kaynar su dökül mek Tepesine binmek: Genellikle daha güçsüz kimseler üzerinde baskı kurmak. (Kars. Ensesine binmek.) Tepesine çıkarmak (birini) : Onu çok şımartmak; başına çıkarmak. Tepesine çıkmak : Şımararak, her istediğini yaptırmaya çalışmak; ba şına çıkmak. Tepesine dikilmek: Gelip yanında, başucunda durmak, bu duruşuyla rahatsızlık vermek; başına dikilmek. Tepesinin tası atmak: Birdenbire çok öfkelenmek. Tepesi üstü : Tepesi (başı) aşağı gelmek üzere. Tepetakla(k) etmek (bir şeyi): Bir kimsenin toplumsal ya da ekono mik durumunu bozmak Tepetakla(k) gitmek (yuvarlanmak): Ekonomik ve toplumsal duru mu hızla kötüleşmek Tepe tepe kullanmak (bir şeyi. bîrini): -1. Eskiyeceğini, bozulacağı nı, yıpranacağını hiç düşünmeden onu istediği gibi kullanmak. -2. Bi rine yorulabileceğini hiç düşünmeden çok yüklenmek. Teraziye vurmak (bir şeyi): Onu enine boyuna, iyice düşünmek. Ter basmak (boşanmak) (birini) (birinden): Herhangi bir nedenle ya da sıkıntı yüzünden birdenbire çok terlemek Ter dökmek : -1. Çok terlemek. -2. Bir işi yaparken çok zahmet çek mek; uğraşmak Tere batmak : Çok terlemek Tereciye tere satmak: Bir konunun uzmanına o konuda bilgi verme ye kalkışmak. Terayağından kıl çeker gibi: Kolayca, hiçbir sık ntı, sorun yaratma dan. Ters düşmek (bir şey bir şeye) (biriyle): -1, Aykırı durumda olmak. -2. Düşünceleri /önünden birbirine karşt olmak. (Kars. Aykırı düş mek.) Tersi dönmek: Şaşırma sonucu bulunduğu yeri ve gideceği yönü kes-tirememek Tersine dönmek : Bir İş umduğu gibi gerçekleşmemek. Tersine gitmek (bir iş) [bir şey, birinin) : -1. Bir iş istendiği gibi’ so nuçlanmamak. -2. Bir işten, durumdan hoşlanmamak, onu garip kar şılamak Ters tarafından kalmak: Aksiliği, huysuzluğu üzerinde olmak; huysuz luk terslik etmek; sol tarafından kalkmak. Ters ters bakmak (birine) : Ona düşmanca, öfke duyarak bakmak. Tersyüz etmek (bir şeyi) : Bir süre kullanılmış bir giysinin içini dışına çevirmek, tornistan etmek. Tersyüz (tersyüzü) geri dönmek: Gittiği yerden, istediği şeyi elde edemeden dönmek Tersyüzüne çevirmek (birini): Onu geri döndürmek. Ter ter tepinmek: -1. Bir şeyi ısrarla istemek. -2. Bir konuda diren mek, inat etmek -3. Olumsuz bir duruma sinirlenmek Tertibat almak : Herhangi bir tehlikeli ya da sakıncalı duruma karşı ön ceden hazırlık yapmak Teselli vermek (birine): Bir kimsenin acısını dindiren, sıkıntısını gide ren sözler söylemek, onu avutmak Teslim bayrağı çekmek : -1. Yenilgiyi kabul ettiğini açık ve kesin ola rak belirtmek -2. Bir çekişme sonunda, karşısındakinin istediğini yap maya razı olduğunu bildirmek Teslim etmek (kendini birine) (bir şeyi): -1. Kadın kendini bir erke ğe vermek. -2. Onu doğru bulmak, kabul etmek Teşebbüse geçmek : Bir işe girişmek Tetiği çekmek (tetiğe basmak, tetiğe dokunmak): Ateş etmek Tetik (tetikte) bulunmak: Uyanık ve dikkatli olmak Tetik durmak : Hazır ve uyanık bulunmak Tetikte olmak : Her zaman uyanık ve hazır durumda olmak Tezada düşmek: Sözleri, davranıştan birbiriyle çelişmek; çelişkiye düşmek. Tez beri: Hemen, kolayca, çabucak Tez canlı: Bekleyemeyen, beklemeye tahammülü olmayan (kimse) Tez den : Çabucak, çabuk olarak Tezgâh kurmak: Birine tuzak kurmak Tezgâhı kurmak : Herhangi bir alanda hazırlıklar tamamlayıp çalışma ya başlamak Tezkeresini eline vermek: İşine son vermek, kovmak; uzaklaştırmak Tıka basa (doldurmak) (bir şeyi, bir yeri) : Onu, orayı hiç boş yer kalmayacak biçimde (doldurmak). Tıka basa yemek : Çok yemek, rahatsız olacak ölçüde yemek yemiş olmak Tıkır tıkır: Düzenli olarak aksamadan. Tıngır mıngır : Yavaş ve düzenli bir biçimde. Tıpış tıpış gitmek (gelmek) : İster istemez, zorunluluk duyarak gitmek (gelmek). Tıraş etmek (geçmek): Bıkkınlık verecek denli uzun, asılsız, abartılı konuşmak. Tıraşa tutmak (birini) : Onu bıkkınlık verici, uzun, abartılı konuşmalar la oyalamak. Tırıs tırıs : -1. Hızlı bir biçimde. -2. Utanmış, mahcup olmuş bir biçim de. Tırnağı (bile) olamamak: Birinden değerce daha aşağı olmak Tırnak kadar: Çok küçük Tırpan atmak : -1. Bir yerde istemediği kimselerin görevlerine son ver mek -2. Düşmanları, düşman olan bir topluluğu yok etmek Tırpandan geçirmek (bir şeyi): Bir şeyi ortadan kaldırmaya, yıkmaya çabalamak Tıs yok : Bir yerden hiç ses yok. Tilki uykusu : bk Tavşan uykusu. Tilki uykusuna yatmak : Uyuyormuş gibi yapıp uygun bir fırsat kolla mak. Tiridi çıkmak : Çok yaşlanmak yaşlılıktan zayıflamış, güçsüzleşmiş ol mak (Kars. Kadidi çıkmak.) Tir tir titremek : -1. Çok üşümek -2. Çok korkmak Tiye almak (birini) : Onunla alay ederek eğlenmek Tohuma kaçmak : Evlenme çağını geçmek, yaşlanmak. Toka etmek: -1. El sıkışmak. -2. Kadeh tokuşturmak -3. (Para) ver mek Tok karnına : Tok iken, remek yadiktan sonra. Tok sözlü : Hiçbir şeyden çekinmeden, hatır ve gönül dinlemeden ko nuşan (kjmsa). Tongaya basmak (düşmek) : Tuzağa düşmek, aldatılmak; {aka bas mak. Toparlak hesap : bk. Yuvarlak hesap. Toparlak sayı (rakam) : bk Yuvarlak sayı. Top (topu) atmak: İflas etmek. Topa tutmak (bir yeri) (birini) : -1. Bir yere topla art arda ateş etmek -2. Kızılan bir kimseye ağır sözler söylemek. Toprağa vermek (birini): Ölen birini mezara gömmek. Toprağı bol olsun : (Müslüman olmayan bir ölü için) “Hayırla anılacak kimseydi, son uykusunu rahat uyusun.” anlamında kullanılır. Toprağı çekmek : Kısa bir süre kalmak üzere gittiği yerde ölmek. Toprağına ağır gelmesin: “ölen kimseyle ilgili kötü bir anı anlataca ğım, ruhu incinmesin, bundan rahatsız olmasın.” anlamında sözü ha fifletmek İçin söylenir. Topu atmak: -1. bk. Top atmak. -2. Sınıfta kalmak. Topun ağzında : -1. İlk önce saldırılacak olan (yer). -2. Çatılacak, kafa 1 tutulacak, hedef seçilen iik (kişi). Topu topu : Tümü, hepsi. Top yekun : Hepsi birden, toplam olarak. Torbada keklik : bk. Çantada keklik. Tozdan dumandan ferman okunmamak : Ortalık çok karışık ve düzen siz olmak. Toz kondurmamak (bir şeye, birine): Bir şeyde, kimsede kusur ka bul etmemek, o şeyin kimsenin kusurlu gösterilmesine şiddetle karşı koymak. Toz etmek (bir şeyi): Onu ortadan kaldırmak, ezmek. Toz olmak : Ortadan kaybolmak, göz önünden uzaklaşmak. Tozu dumana kalmak: -1. Yerdeki tozları kaldırarak hızla koşmak -2. Ortalığı karmakarışık bir duruma getirmek. Tozunu atmak (silkmek, silkelemek) :Onu dövmek, hırpalamak. Tövbeler tövbesi (tövbeler olsun) : “Bu şeyi yaptığıma pişmanım, bir daha kesinlikle yapmayacağım.” anlamında yemin sözü. Treni kaçırmak : Bir şeyi elde etme, bir işi gerçekleştirme fırsatını de ğerlendi rememek. Tuhafına gitmek: Bir şeyi tunai bulmak, yadırgamak; acayibine git mek; garibine gitmek. Tur atmak : Şöyle bir dolaşmak. Turnayı gözünden vurmak; -1. Bir fırsatı çok iyi değerlendirip umul madık bir kazanç sağlamak. -2. Güzel bir kızla ya da kadınla evlen miş olmak. Turp gibi: Sağlığı yerinde olan, sapasağlam. Turşusu çıkmak : -1. Çok yorulmak -2. Ezilmek, parçalanmak, suyu çıkmak. Turşusunu kurmak : (Alay yollu) Harcaması gereken bir şeyi elden çı karmaya kıyamamak, bir yana koymak. Tut kelin perçeminden : Çözümü güçlük yaratan bir durum karşısında kullanılır. Tutar yeri kalmamak : -1. Çok eskimek -2. Savunulacak bir yönü kal mamak (Kars. İler tutar yanı almamak.) Tuttuğu dal elinde kalmak : Güvendiği kimse, giriştiği iş boş çıkmak, onlardan olumlu bir sonuç alamamak Tuttuğunu koparmak : Giriştiği her işi başaracak denli güçlü olmak. Tutunacak dalı olmak (olmamak) : Güveneceği bir kimse ya da daya nacağı bir şey bulunmak (bulunmamak). Tuzağa düşmek: Kendisi için hazırlanan tehlikeli bir düzenle karşı karşıya kalmak (Kars. Tongaya basmak.) Tuzak kurmak (bir şeye) (birine) : -1. Bir şeyi yakalamak için tuzak hazırlamak. -2. Bir kimseyi tehlikeli bir duruma düşürmek için düzen hazırlamak (Kars. Çukurunu kazmak.) Tuz biber ekmek (üstüne, yaraya) : Bir felaketin acısını, bir kusurun ağırlığını arttıran şeyler yapmak Tuz (tuzla) buz etmek (bir şeyi) : Onu paramparça olacak biçimde kırmak Tuz (tuzla) buz olmak : Özellikle cam türü eşyalar kırılırken çok küçük parçalara aynlmak Tuz ekmek haini: Ekmeğini yediği, iyilik ve yardımını gördüğü kimse ye kötülük eden (kişi). Tuz ekmek hakkı: Emeğini yediği, iyilik ve yardımını gördüğü kimse nin, kendisi üzerinde bulunduğu kabul edilen hak; duygusal borç, gö nül borcu. Tuduya mal olmak ; Çok para ödenmesi gerekmek, çok para harca mış olmak Tuzu kuru: (Şaka yolu) Geliri, işi yolunda dan, hiçbir biçimde geçim sıkıntısı çekmeyen (kimse). Tükürdüğünü yalamak: Söylediği sözden, verdiği kafardan, kendini küçültmek pahasına geri dönmek. Tünel geçmek : Bir iş yaparken zihni başka bir şeyie meşgul olmak (Kars. Dalga geçmek.) Türküsünü çağırmak (birinin) [bir şeyin) : -1. Bir kimsenin tarafını tu tup onun hoşuna gidecek söz söylemek ya da davranışta bulunmak. -2. O şeyi ısrarla istemek Tüy dikmek : bk. Üstüne tüy dikmek. . Tüyleri diken diken olmak (tüyleri ürp ermek) : -1. Soğuktan ötürü vü cuttaki kıl dipleri kabarıp kıllar dikilmek. -2. Korku, tiksinti yüzünden vücuttaki kıl dipleri kabarıp kıllar dikilmek. Tüyü bile kıpırdamamak : Aldırmamak, ilgilenmemek. {Kars. Oralı ol mamak.) Tüyü bozuk : -1. Neşesi, keyfi yok. -2. Kötü niyetli. (Kars. Sütü bozuk.) Tüyü düzmek : Daha iyi bir yaşamaya kavuşmak. Tüyüne dokunmamak : bk. Kılına dokunmamak.
__________________ #MustafaKemaLAtatürkTorunuyum..ღ ❦ {22~02~`22..∞} {09~09~`22..ღ} | |
|
Etiketler |
anlamları, başlayan, deyimler, harfi, ile, ve |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
U harfi ile başlayan deyimler ve anlamları | PySSyCaT | Atasözleri ve Deyimler | 0 | 19 Aralık 2015 22:42 |
Ü harfi ile başlayan deyimler ve anlamları | PySSyCaT | Atasözleri ve Deyimler | 0 | 19 Aralık 2015 22:42 |
V harfi ile başlayan deyimler ve anlamları | PySSyCaT | Atasözleri ve Deyimler | 0 | 19 Aralık 2015 22:41 |
Y harfi ile başlayan deyimler ve anlamları | PySSyCaT | Atasözleri ve Deyimler | 0 | 19 Aralık 2015 22:39 |
Z harfi ile başlayan deyimler ve anlamları | PySSyCaT | Atasözleri ve Deyimler | 0 | 19 Aralık 2015 22:38 |