IRCForumları - IRC ve mIRC Kullanıcılarının Buluşma Noktası
  digitalpanel

Etiketlenen Kullanıcılar

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Konuyu Değerlendir Stil
Alt 24 Kasım 2014, 10:44   #1
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
deyimler ve öyküleri 9




61 Saman Altından Su Yürütmek

Geniş bir ovanın üzerinde bir köy, bu köyünde bir tanecik ırmağı varmış. Irmağın suları aynı anda köyün bütün tarlalarına yetecek kadar gür olmadığından her gün bu ırmağı bir köylü kendi tarlasına sulamak için kullanıyor, diğerleri de sıranın kendisine geleceği günü bekliyorlarmış. Ancak bir gün köyün açıkgözlerinden biri ırmaktan kendi tarlasına gizli bir kanal yapıp, diğer köylüler bu durumu fark etmesin diye kanalın üstünü toprak ve samanlarla kapatmış. Böylece tarlasına her gün yeteri kadar su geliyor, bolca mahsul alıyormuş. Bir süre sonra ırmağın suları azalıp, bu açıkgözün tarlasından bereket fışkırınca köylüler vaziyetten kuşkulanıp adamın tarlasına baskın yapmışlar. Birde bakmışlar ki kanallar suyla dolu ve üzerinde otlar yüzüyor. Cevap belli: “Ulan köftehor, saman altından ne su yürütüyorsun!”

62 Zıvanadan Çıkmak

Taşkın, aşırı davranışlarda bulunmak, aklını oynatmak, delirmek, çok sinirlenmek, öfkelenmek.Bir söz, davranış ve olay karşısında hemen parlamak, yani öfkelenmek insana bir şey kazandırmaz, aksine zarar verir. Her şeyi düşünüp, akıl ve mantık yoluyla çözmek gerekir. Bazı insanlar bu yolu denemezler. Bağırıp çağırıp ve öfkelenmekle başkalarının üzerinde baskı kurup her şeyi halledeceklerini sanırlar ama aldanırlar.Zıvana, Farsça bir kelime olup, bir kilit dilinin yerleşmesi için açılmış delik anlamına gelir. Kapı zıvanadan çıkınca dik durmaz, devrilir. Kapı nasıl zıvanadan çıkıp ayakta duramazsa, çok sinirlenen bir kimse de kapı gibi ayakta duramaz, yıkılır.

63 Ağzı Ateş Püskürmek

Haddinden fazla kızmak, öfkelenmek.İnsanlar olaylar karşısında sabırlı ve mantıklı olmak zorundadır. Düşünülmeden yapılan her hareket ve söylenilen her söz insana zarar verir. Bir olayın iç yüzünü anlamak için karşı tarafla diyalog kurup duruma göre kızmadan ve öfkelenmeden hareket etmeliyiz.Ticaret yapmak helaldir; ama ticaretin de kendine göre birtakım riskleri vardır. Bir tüccarın büyük bir alacağı varmış. Tüccar borcunu alabilmek için, diğerini dava etmiş. Borçlu mahkemeye gelirken sırtında kıymetli bir seccadeyle gelmiş. Alacaklı da ağzına beş altın koyarak…Kadı borçluya borcunu ödemesini söyleyince, “ Kadı efendi halıma bak halıma!” demiş. Söz sırası alacaklıya gelince o da ağzındaki altınları göstererek konuşmaya başlamış. İşin farkına varan kadı, “Halına bakıp sana acıyorum, halin yaman fakat bu adamın ağzı ateş püskürüyor.” demiş.

64 Acemi Çaylak

Toy, hayat tecrübesi olmayan, beceriksiz.İşi ehline vermeli; çünkü bir insan kolay yetişmiyor. Yılları ve hayat mektebini bitirmek gerekiyor. Acemi ve tecrübesiz insanlara hak etmedikleri iş ve makam verilmemeli. Tecrübesiz insanların yapacakları eksik ve kusurlu işler, devlet ve milletleri geri dönülmez yollara sürükleyebilir.Çaylak; kartal ailesinden etçil ve yırtıcı bir kuştur. Gövdesi ağır olduğu için, yavrularına uçmayı öğretmek çok vakit alır. Bu uçma çalışmaları esnasında yavrularını sık sık yere düşürürmüş. Çaylak yavrularının toylukları yüzünden uçmayı bir türlü öğrenememeleri halk arasında bu deyimin doğmasına sebep olmuştu

65 Yalova Kaymakamı

Kendisine saygı duyulmayan insanlar için bu deyim kullanılır.Eğer, sayılmak ve sevilmek istiyorsan bir mum gibi etrafını aydınlat, ağırbaşlı ol. Zulmetme, gönülleri fethet. Kimsenin kusurlarını araştırma, kıskançlık duygulardan arın. Yolsuzla alışveriş etme. Güler yüzlü ol. Aldatma, Hakk’ın rızasını almaya çalış.Bugün bir il olan Yalova’ya, eskiden genç, dinamik, iş yapmaya hevesli bir kaymakam tayin edilmiş. Gelir gelmez işine dört elle sarılmış. Başarılı olmak sevilip sayılmak için uğraşır dururmuş. Çalışmalarının herkes tarafından takdir edildiğini ve her tarafta duyulduğunu zannedermiş.İstanbul’a her gittiğinde ve her yerde kendini tanıtmak için fırsat kollarmış.Bir gün tıraş olmak için berber dükkânına gitmiş. Berberle oradan buradan konuşurken, laf arasında berbere sormuş:- Yahu hemşerim, duydun mu, Yalova kaymakamı İstanbul’a gelmiş.Herhâlde gazeteler yarın yazar, deyince berber küçümser gibi dudak bükmüş:- Beyim burası İstanbul, kim takar Yalova kaymakamını?

66 Çile Doldurmak

Zahmetli ve sıkıntılı bir hayat sürmek ve bu durumun sona ermesini beklemek.Hayat, inişler ve çıkışlarla doludur. Dikensiz gül bahçesi değildir. İnsan, hayatta acılar ve sıkıntılar çeker. Bu sıkıntı ve acılar insanı olgunlaştırırken, ona yaşama kolaylıkları da sağlar.Tasavvufta, dervişlerin bir odaya çekilip yeme, içme ve uyku gibi ihtiyaçlarını azaltarak kırk gün kendilerini ibadete vermelerine çile doldurmak denir.Çile, eskiden beri her dinde, mezhep ve tarikatta uygulanan bir imtihan devresidir. Mesela, Mevlevilerde dergahın bin bir gün hizmetinde bulunan kimse Mevlevi olurmuş.Aslında Farsça bir kelime olan çile (çille) dünya zevklerinden uzaklaşıp kırk gün ibadete dalma, demektir. Zaten kelime kırk anlamındaki “çihil” kelimesinden gelir.

67 Akıl Tokmağı

Kişinin aklını başına getiren, olumlu yöne döndüren, ani olaylar¬dan söz edilirken, akıl tokmağı deyimi kullanılır. Eskiden sinirleri bozulanları, evliyalara, türbelere götürüp, oku-turlardı.Türbenin postnişini, türbedar olan zat, hastayı muayene eder, sonra ya alı koyar veya başka bir türbeye götürülmesini tavsiye ederdi.Bazen, birkaç gün için türbede bırakılan hasta, gündüzleri türbedar tarafından okunup, üflenir, kimi zaman, akıl Tokmağı denilen, ağaçtan yapılmış bir tokmağı türbedar, ansızın hastanın başına hafiften indirirdi.Habersiz başına indirilen tokmak darbesiyle hasta, aklını hafızasını yeniden toplardı. Belki de şimdiki şok tedavisinin elektriksiz bir çeşidi olan bu usul, kişilerin üzerinde ani ve olumlu tesiri olan olaylarda, akıl tokmağı deyiminin kullanılmasına neden olmuştur.

68 Abayı Yakmak

Birisine aşık olmak, tutulmak, gönül vermek mânâsında kullanılan bir tabirdir.”Aba”, bilhassa tekkelere mensup olan dervişlerin giydiği, kalın yün kumaştan, elbise üstüne giyilen bir çeşit üstlüktür. Eski tekkelerdeki klasik olarak bir cami veya mescidin yanı sıra, şadırvanlı bir iç avlu bulunurdu. Bu dört köşe avlunun etrafında dervişan hücreleri, büyük bir dersane, mutbak, kiler ambar gibi binalar olurdu.Kış aylarında dershanenin ocağı hani hani yanarak içeriyi ısıttı. Böyle bir dergâhta bir gün, sırtlan abalı dervişler, şeyh efendinin dersine ve tavvuf bahsinde anlattıklarına o kadar dalmışlar ve ken¬dilerinden geçmişler ki, arkası ocağa dönük olan bir dervişin sırtın¬daki abası yanan derviş bile kendi sırtından çıkan dumanı fark etme¬miş. Ar aşkına, yâr aşkına (Allah aşkına) yanan derviş, dünya ateşi¬nin farkına varmamış.Bu olay, dilimize, şimdilerde “argo” olarak kabul edilen deyimi kazandırmış

69 Mısır’daki Sağır Sultan Duydu

Bu olaydan herkes haberdar oldu; ama bu ilgisiz ve kaygısız adam olayı daha yeni duydu, anlamında kullanılır.Hayatta hiçbir şeyle ilgilenmeyen, hiçbir şeyin kaygısını duymayan insanlar vardır. Dünya yıkılsa bunların umurunda değildir. Kendilerine karşı ilgisiz, çevrelerine karşı ilgisiz, toplumsal olaylara karşı ilgisizdirler. Bu ilgisizlik insanı mutsuz ettiği gibi birtakım psikolojik problemleri de beraberinde getirir.Mısır’da Eyyubiler (1174 – 1250) den iktidarı devralan Memluklar (1250 – 1517), Kuzey Karadeniz’den Kıpçak Türklerini köle olarak Mısır’a getirmişler. Ordunun temelini bu köleler oluşturmuş.Mısır Kölemenlerinden bir sultanın kulağı ağır işitirmiş. Her şey olup bittikten sonra muttali olur, gizli devlet işleri konuşulacağı zaman, gizli bir odada vezirleriyle konuşup öyle karar verirmiş

70 Akla Karayı Seçmek

(Bir işin üstesinden gelene kadar çok zorluk çekmek, güçlükle başarmak)Dinimize göre, sabah namazının kılınma vakti, güneş doğuncaya kadar geçerlidir. Ortalık ağarmaya başlayıp da ak iplik ile kara iplik birbirinden seçilinceye kadar sabah namazı kılma süresi devam eder. Ağır hastalar bütün gece sancı ve ızdırap içinde kıvranarak uyuyamadıklarından, sabahı zor ederler

71 Benim Oğlum Bina Okur Döner Döner Yine Okur

Hep aynı şeyleri tekrar ediyor, çok çalışıyor; ama bir türlü ilerlemiyor; aksine yerinde sayıyor.Çocuklarımızı anlamadıkları ve sevmedikleri derslerle boşuna meşgul etmemeliyiz. Bu hem zaman kaybına hem de çocuğumuzun boş yere ziyan olmasına sebep olur. Çocuklarımızı yeteneklerine göre yetiştirirsek hem biz, hem çocuğumuz, hem de ülkemiz kazanacaktır. Çocuklarımız öğrenirken eğlenecekler, eğlenirken de öğreneceklerdir.Eskiden medreselerde Arapça öğretim yapılırdı. Arapça dersinin temeli “Emsele Bina” idi. Bina, Arapça dil bilgisinde fiillerin çatılarını, emsele de fiil çekimi ve örneklerini ihtiva ederdi. Bu ders, medreseye ilk başlayan çocuklar için çok zordu. Fakat bunları herkes öğrenmek zorundaydı. Arapça cümle yapmak “bina” ve “emseleyi” öğrenmekle mümkündü. Bu dersin zorluğu, hocaların sert ve titizliği yüzünden sınıfta kalan öğrenciler, eğitimini yarıda kesmek zorunda kalmışlardır. Bu durum ana ve babaları o kadar bezdirmiştir ki, “Benim oğlum bina okur, döner döner yine okur.” diye dert yanmışlardır.

72 Çattık Belaya Müstefilatun

(Çapraşık, içinden çıkılması kolay olmayacağı anlaşılan bir durumla karşılaşıldığını anlatan bir deyim.)Vaktiyle İzmir lisesinde edebiyat sınavına giren bir öğrenciden, müstefilatun vezninde bir kelime söylemesini istemişler.Çocuk düşünmüş, bir türlü bulamamış. ‘Çattık belaya müstefilatun’ diye mırıldanıyormuş. Öğretmenlerden birinin kulağına gitmiş. ‘Ne dedin, ne dedin? Bir daha söyle’ demiş. Zavallı öğrenci bir kabahat işlediğini sanarak: ‘Yok efendim, ben bir şey demedim’ deyince, gülmüşler: ‘Oğlum, işte buldun, (çattık belaya) kelimesi müstefilatun veznindedir.’ diye, iyi not vermişler.

73 Hariçten Gazel Okumak

Bilmediği, aklı ermediği, üstüne vazife olmayan işlere karışmak, söz söyleyip akıl öğretmek.Herkesin aklı kendine. Bilmediğimiz, üstümüze vazife olmayan işlere karışmamalıyız. Bilmediğimiz işlere karışıp kimsenin karşısında küçük düşmemeli ve hakarete uğramamalıyız.Eskiden İstanbul’da müzik dinlemek ve hoşça vakit geçirmek için sazlı sözlü eğlence yerlerine gidilirmiş. İçkili olan böyle yerlere, kafaları çeken müşterilerden güzel sesli olanlar, aşka gelip oturdukları masadan gazel okumaya başlarlarmış. Bunlar arasında sahnedeki sanatçıları bile gölgede bırakanlar varmış, bu sebeple disiplini sağlamak için, sahnedeki saz takımının arkasına, “Hariçten gazel okumak yasaktır.” diye bir uyarı yazısı asılmış.

74 Tabanları Yağlamak

Uzak bir yere yürüyerek gitmek için, bütün gücünü toplayıp yola koyulmak, bir yerden koşarak uzaklaşmak.Bir gün Nasreddin Hoca, yağmurlu bir günde evinin balkonunda oturmuş gelen geçenleri seyrediyormuş. Bu arada herkes yağan yağmurdan kaçışmaya başlamış. Bunlar arasında Hoca’nın tanıdığı yaşlı başlı, aksakallı, cüppesiyle yağmurdan kaçan bir adam da varmış. Hoca adama oturduğu yerden seslenerek:- Çoluk çocuğun koşmasına şaşırmadım da senin şu saçın ve sakalınla Allah’ın rahmetinden kaçtığını biraz tuhaf karşıladım, demiş.Zavallı adam evine yürüyerek gitmiş, gitmiş ama yağmurdan da sırılsıklam olmuş.Bir başka yağmurlu gün, bunun tam tersi olmuş. Daha önce yağmurdan sırılsıklam olan adam evinin penceresine oturmuş, yağmuru ve yağmurdan kaçan insanları seyrederken bir ara paçalarını sıvayıp yağmurdan kaçan Hoca’yı görmüş:- Bu ne hâl Hoca? Ele verirsin talkını, kendin yutarsın salkımı, demiş.Hoca bu, hiç altta kalır mı? Hemen cevabı yapıştırmış:- Ben senin gibi yağmurdan kaçmıyorum ki. Allah’ın rahmetini çiğnememek için tabanları yağlıyorum.

75 Ayıkla Pirincin Taşını

(Bir zorluğu çözümlerken, bir engeli ortadan kaldırmaya çalışırken bazen hiç beklenmedik sürpriz olaylar çıkar ve daha büyük engeller karşınıza dikilir. Böyle durumlarda bu deyim kullanılır.)Deyimin öyküsü Osmanlı tarihine dayanır. Yavuz Sultan Selimin Yemen’i Osmanlı topraklarına katmasından bir süre sonra Yemen’de isyan çıkmış, uzun uğraşmalar sonunda Yemen Fatihi Sinan Paşa duruma hakim olmuş; Yemen bundan sonra 400 yıl Osmanlı egemenliğinde kalmıştı.Söylentiye göre Sinan Paşanın askerleri bir gün çölde konaklamış. Yemek pişirmek üzere hasır torbalar içindeki mısır pirinçlerini yere serdikleri büyük bir çadırın üstüne dökmüş ve taşlarını ayıklamaya başlamışlar.Bu sırada bir fırtına çıkmış ve rüzgarın savurduğu bir kum bulutu pirinçlerin üstüne inerek, ufak bir tümsek halinde yığılmış.Kumların altında kalan pirinçlere bakakalan yeniçeriler arasından şakacı bir asker, arkadaşlarına:-Biz Allah’ın nimetini taşlı diye beğenmiyorduk, bizim gibi günahkar kullara üç beş taş az bile gelir. Asıl şimdi ayıklayın bakalım pirincin taşını. Ulu tanrımız, Kabe’ye hücum eden fil sahiplerinin başına ebabil kuşlarından taş yağdırmıştı. Bizim başımıza da daha büyük taş yağdırmadan hemen tövbe edelim, diyerek arkadaşlarını güldürmüş.

77 Yelkenleri Suya İndirmek

Gerçekleri görüp durumu düzeltmek, direnmekten vazgeçmek, durumuna göre hareket etmek, alçaklarda oturup kendini gözetmek, haddini bilmek, daha önce yaptıklarından dönmek.Eskiden yelkenli gemiler, rüzgâr veya kürek gücüyle yüzdürülürdü. Bir gemi yabancı sulara girince, saygı ifadesi olarak yelkenlerini indirirmiş.Fatih Sultan Mehmet, Rumeli Hisarı’nı yaptırdıktan sonra, Karadeniz’den gelen bir Ceneviz gemisine yelkenlerini indirmesi emrolunmuş. Fatih, yelkenlerini indirmeyen gemilerin topa tutulmasını emretmiş. Gemiler de yelkenleriyle birlikte denizin dibini boylamış.

78 Yok Devenin Başı

Daha neler, çok abartıyorsun. Bu deyim varı yok, yoğu var göstermek için de kullanılır.Konuşmaları abartmamak lazım. Bazı insanlar abartılı konuşmayı severler. Kısa ve kesin sözler insan zihninde daha fazla yer eder. Abartılı sözler ise unutulur gider. Kısa, kesin ve etkili konuşmak insanın kendini yetiştirmesine ve olgunlaştırmasına bağlıdır.Bir hacı adayı, çölde haftalardır deve üzerinde Hicaz’a yolculuk yaparken, bir gece uykusunda bir rüya görmüş. Rüyasında kendi evinde karısı ve çocuklarıyla berabermiş. Karısı yer döşeklerini sermiş, örtü ve yorganları düzeltiyormuş. Adam karısına seslenmiş:- Hanım, döşekleri serdin mi?- Serdim, serdim, hepsi hazır, seni bekliyor.- Öyle ise hemen yatayım mı?- Yat, kocacığım yat da dinlen, deyince yatağa yatmak için kendini bırakan zavallı adam, devenin sırtından kumlara düşmüş. Uyanıp, can acısıyla bağırıp çağırmaya başlamış. Kervancılar gelip adamı yerden kaldırmışlar. Devesini de çöktürmüşler. Uyku sersemi adam deveye ters binmiş. Kimse işin farkında değilmiş. Tekrar yola revan olmuşlar. Sıcak beynine vuran hacı adayı, her yanım kırıldı, diye inlerken devenin başını aramış fakat bir türlü bulamamış. Bu sefer de, “Yok, yok, vallahi yok, devenin başı yok.” diye bağırarak yolculara seslenirmiş. Yanına gelenler, ne oluyorsun, diye sormuşlar: “Yahu size

79 İpliği Pazara Çıkmak

Yalanı ve kusuru anlaşılmak, foyası meydana çıkmak.Yalan kalıcı değildir, gerçek bir gün mutlaka ortaya çıkar. Devamlı yalan söyleyemeyiz, kimseyi aldatamayız. Aldatan aldanır, bu şaşmaz bir kuraldır.Eski kültür hayatımızda, bereket ve kanaat vardı. Yiyimden giyime kadar hemen hemen her şey evde kızlarımız ve kadınlarımız tarafından yapılırdı. Çarşıdan eve sadece üç beyaz girerdi. Tuz, şeker ve un. Bugün ise parmaklar yoruluyor düğmeye basmaktan!Eskiden genç kızlar ve kadınlar evlerde yün ve pamuktan iplik büker, bunları pazara satmak için götürürlerdi. İpliği güzel ve gereğince kıvırmak ustalık isterdi, herkesin harcı değildi. Yeni yetişen kızların ipliği pazarda beğenilip, çabuk satılması bir övünç kaynağı olurdu.

80 İpe Un Sermek

(İstenilen işi yapmamak için çeşitli bahaneler uydurmak, güç koşullar öne sürmek, güçlük çıkarmak anlamında bir deyim.)Nasreddin Hoca’nın, aldığını bir türlü geri vermeyen ya da kırık dökük, delik, kopuk, sakat olarak geri getiren bir komşusu Hoca’dan bir gün urgan ister. Hoca da ‘Bizim hanım biraz evvel urganın üzerine un serdi, veremeyiz.’ Der. Komşusu güler;’Aman hocam, hiç urgan üstüne un durur mu, ipe un serilir mi?’ diye sorunca, Hoca cevabı yapıştırır. ‘Neden serilmesin. Vermeye gönlüm olmayınca, ipe un da serilir elbet.’

__________________
Yürürken başımın yerde olması sizi rahatsız etmesin.Benim tek derdim; yere düşen edebinize takılmamak..
 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları eglen sohbet sohbet
Cevapla

Etiketler
9, deyimler, ve, Öyküleri


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Var
Mesaj Yazma Yetkiniz Var
Eklenti Yükleme Yetkiniz Var
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
deyimler ve öyküleri 7 Vesaire Atasözleri ve Deyimler 0 24 Kasım 2014 10:17
deyimler ve öyküleri 6 Vesaire Atasözleri ve Deyimler 0 24 Kasım 2014 10:06
deyimler ve öyküleri 4 Vesaire Atasözleri ve Deyimler 0 24 Kasım 2014 09:46
deyimler ve öyküleri 3 Vesaire Atasözleri ve Deyimler 0 24 Kasım 2014 09:42
deyimler ve öyküleri 2 Vesaire Atasözleri ve Deyimler 0 24 Kasım 2014 09:33