24 Kasım 2014, 10:29 | #1 | |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | deyimler ve öyküleri 8 41 Ayakları Suya Erdi Hatasını anladı, gerçeği buldu, anlamına bir deyim.Uykuda gezme hastalığı olan kişilerin yatağı etrafına, sahanlar ve tepsiler içinde su koyarlarmış. Hasta, uyku arasında yataktan kalkıp yürürken ayaklan bu sulara deyince uyanırmış.Günlük hayatta, yanlış bir iş yapmağa yeltenirken, herhangi bir ikaz üzerine hatasını anlayarak vazgeçen ve doğru sapanlar için “ayaklan suya erdi” deyimi kullanılır. 42 Altı Kaval Üstü Şişhane Beceriksizce giyinmiş, giysilerini birbirine uydurup yakıştırma¬mış, yeni ile eskiyi bir anda giyinmiş kişilere söylenen bir deyim.Tüfek çeşitleri arasında, avcıların kullandığı, adına çifte denilen bir cins tüfek vardır. Çiftlerde paralel namlulardan birisinin, kaval, yani, yivsiz, setsiz olup, saçma atmaya yarayan namlu yapmış, üstüne de şişhane denilen geniş çaplı namlu takmış.Bu uydurma durumu ile tüfek gülünç bir hal almış. Öteki avcılar arasında alay konusu olmuş. “Altı kaval, üstü şişhane, ne biçim tüfek bu böyle” demişler. Bu deyim de bu hikayeden kalmı 43 Adın Deftere Geçti Dilimizde, hak etmediği halde bir makamın yetkilerini kullanarak üst perdeden konuşan,yahut önemsiz bir başarısı üzerine “bir yumurta bin bir gıdgıdak ” ortalığı velveleye verenler hakkında söylenen bir deyim vardır: Anır eşeğim anır,adın deftere geçti.Deyimin ilginç bir hikâyesi var.Osman Çizmeciler ’ in Ünlü Deyimler ve Öyküleri ( İstanbul 1989)adlı çalışmasından naklen anlatım:Tarihimizdeki ilk istatistik Tanzimat yılarında yapılmış. 44 Ağzına Tükürmek Bebek yahut küçük çocukların, manevi itibarına ve ermişliğine inanılan kişilere götürülerek ağzına tükürttürülmesi ve ardından da ileride o kişi gibi ulu bir zat olması için dua istenmesi yakın zamanlara kadar geçerli olan Anadolu adetlerinde biriydi. Eski tekkelerin eşikleri bu sebeple çok aşınmış olsa gerektir.Bütün bunlardan anlaşılan o ki argodaki ağzına tükürmek deyiminde bir üstünlük mücadelesi vardır. Birisinin ağzına tükürdüğünü veya tükürmek istediğini “ağzına tükürdüğüm” veya “ağzına tüküreyim” gibi basma kalıp deyimlerle ifade eden kişi, söz konusu meselede ağzına tükürülenden daha usta olduğunu veya olabileceğini ima etmeye çalışmakta, “bu konu da ben onun ağzına tükürürüm!” diyerek de bir nevi tehdit savurmaktadır.Ağza tükürmenin yalnızca hasta okumağa özgü bir gelenek olmadığını şu hikayeden anlamak mümkündür:Vaktiyle, saçma sapan şiirler yazan bir şair, Molla Camii’nin meclisinde,-Üstat, demiş, dün gece rüyamda şiirler yazıyordum ki Hızır aleyhisselamı gördüm. Mubarek ağzını tükürüğünden bir parça benim ağzıma tühledi.Molla cami adamın şiirlerinde keramet sezilmesi için böyle söylediğini ve güya Hızır’ın feyiz verici nefesine mazhar olduğuna dair yalancı şöhret peşinde koştuğunu anlayıp cevabı yapıştırmış:- Be ahmak, öyle değil. Bence Hızır aleyhisselam bu şiirleri senin yazdığını görünce yüzüne tükürmek istemiş, ama o sırada ağzın açık olduğundan, tükürük suratına geleceği yerde ağzına girmiş!.. 45 Afyonu Patlatmak Eski tiryakiler ramazanda afyonu macun haline getirir ve mercimek büyüklüğünde toplar her sahurda iki üç tane yutarlarmış.ancak her bir macunu sırasıyla bir,iki,üç kat kâğıtlara sarmayı da ihmâl etmezlermiş.Böylece kâğıt mide özsuyunda eriyince macun midede dağılır ve bir kaç saatliğine keyif devam edermiş.Tabii iki kat kâğıda sarılan macun bir kaç saat sonra,üç kat kâğıda sarılı macun da onu takiben kana karışınca tiryaki iftara kadar rahat etmiş oluverir. 46 İki Dirhem Bir Çekirdek. Keçiboynuzunun ,Yunanca adı keration ,İngilizcede carob,Arapçada kırrıt tır.Keçiboynuzunun tohumu yıllarca elmas ölçmek için kullanılmış.Elmaslar,keçiboynuzu tohumları ile tartılıp satılırmış.Bu nedenle keçiboynuzu ,kırat veya karat dediğimiz ölçü birimine isim babalığı yapmış.Prof Dr.Aydın Akkaya açıklamasına göre;Keçiboynuzu çekirdeği doğada ağırlığı değişemeyen bir tohumdur.Tohumlu bitkilerden yalnız keçiboynuzu uzun süre suda bekletildikten sonra filiz verebilir.Bu ,hem çok kuruduğu ve meyvasından çıktıktan sonra son ve sabit ağırlığını aldığı için hemde içine su alması ihtimalininçok az ve çok uzun süreye bağlı olduğu içindir.Bu sebeple Araplar,Selçuklular,Osmanlılar dönemlerinde ağırlık ölçüsü olarak kullanılmıştır.Dört tanesi bir dirhem eder.Dirhem 3 gr. ağırlığa eş kabul edilir.Satıcı , iki dirhemlik bir şey satarken (sekiz çekirdek) deyip,buda benim ikramım olsun derse,müşterinin saygın ve itibarlı olduğunu gösterirmiş.Çok şık ve gösterişli giyinen kişilere ‘’iki dirhem bir çekirdek ‘’ denmesinin kökü buymuş 47 Kazan Kaldırmak İsyan etmek anlamında kullanılan bir deyimdir.Yeniçerilerin her ortasının matbahı ve aşçısı ve aşçı ustası vardı; ve her orta kendi yemeğini kendi arzusuna göre ayrı ayrı pişirirdi; bunun için orta efradı kendi yevmiyelerinden her hafta kumanya parası olarak levazım heyetine bir para verir ve bu para ile bir haftalık yemek ihtiyacı temin edilirdi; hükümet bunların iaşeleriyle uğraşmazdı; yalnız yeniçerilere verilecek etin fiyatı muayyen olup et fiyatı ne kadar yüksek olursa olsun yeniçerilere o fiyattan fazlaya verilmezdi. fakat hükümet bu miktardan fazlasının parasını zarar-ı lahim ismiyle hazineden kasaplara öderdi. yeniçerilerin yemekleri her ortanın matbahında pişerdi; yemek pişen kazan oda halkı tarafından mukaddes addolunurdu. Bir isyan vukuunda bu kazanlar meydanlara çıkarılırdı ki buna tarihlerde kazan kaldırma denilmektedir. 48 Ali Kıran Baş Kesen Külhanbeyi ağzında “Ali kıran baş kesen ” diye bir deyim vardır.Bıçkın ve acımasız serseriler hakkında kullanılır.Bu deyim aslında “Dal kıran baş keser” atasözünden galattır.Atalarımızın insanları ağaç ve bitki sevgisine teşvik için dal kıranın baş kesmiş kadar suçlu olduğunu belirtmeleri eskiden beri Türk-İslam töresinde ağaç ve bitki hukukunun derinliğini gösterir. Fatih’ affedilen “Ormanlarımdan bir dal kesenin başını keserim. 49 Buyrun Cenaze Namazına IV. Murad zamanında tütün,içki ,keyif verici madde yasağı koyar.ve yasağa uymayanları şiddetle cezalandırır.bugünkü üsküdar civarında bir kahvehanede tütün vs. içildiğini istihbarat alır.derviş kılığında tebdili kıyafet buraya gider.selam verir.oturur.kahveci yanına gelip,-baba erenler kahve içermi diye sorar.-padişah. evet.-k.tütün içermisin.der.-p:hayır.der.kahveci işkillenir.tütün içimiyorda ne işi var burda.zaten padişahın tebdili kıyafet dolaştığı haberleri var.eli titreye titreye kahveyi götürür.-k.baba erenler ismini bağışlarmı?-p.Murad.-k.peki isimde sultanda varmı?-p.elbette var.deyince kahvecinin bet beniz atar.zangır zangır titrer.ve.-k.öyleyse buyrun cenaze namazına der.olduğu yere yığılır.IV. Murad bu lafa çok güler ve kahveciyi bir defalığına af eder. 50 Çam Devirmek,Pot Kırmak (Başkalarını kızdıracak, üzecek, gereksiz, münasebetsiz söz söyleme anlamında bir deyim.)Zengin bir adamın, Göztepe Erenköy taraflarında, sekiz on dönüm bahçeli, büyük bir köşkü varmış.Adam bu bahçenin bir köşesine bir bina daha yaptırmaya karar vermiş.Eski binalar hep ahşap yapıldığı için, gereken keresteyi tomruk halinde getirtmiş ve inşaat yaptıracağı yere istif ettirmiş.Bu tomrukların içinde çam, gürgen, meşe ve ceviz ağaçları da bulunuyormuş. Sayfiye mevsimi olmadığı için Nişantaşı’ndaki konağında oturan zengin adam bir sabah, köşküne gitmiş ve köşkün saf bekçisine emir vermiş:-Bir hızarcı bul, bahçedeki ağaçların arasındaki çamları biçtir, tahta ve kalas yaptır demiş.Saf uşak da efendisinin emri üzerine hızarcıları bulmuş. Çam tomrukları yerine, köşkün bahçesinde ne kadar kıymetli çam ağacı varsa kestirip devirmiş. Bu akılsız uşağın adı, çam deviren uşak kalmış. 51 Suratı Sirke Satmak Asık suratlı, üzgün ve bezgin olmak.Yüzü gülmeyen dükkân açmasın, demişler. İşimizde ve insanlarla olan ilişkilerimizde güler yüzlü olmalıyız. Güler yüz, insanlar arasında dostluğu ve muhabbeti geliştirir. İnsanları birbirine bağlar. İlişkiler ve alışverişler daha sağlıklı olur.Güler yüz, sağlığın ve hayatın da bir anahtarıdır. Bu anahtarı taşımayı unutursak, insanlar da bizi unutur.Gülmekten nasibini almamış ve mesleğinin ustası olmayan asabi bir bakkal, en iyi ballarını camekânına sıralar komşusundan üstün görünmek istermiş. Fakat komşusu aksine güler yüzlü mü güler yüzlü bir adammış. Bu güler yüzlü adam, asık suratlı adamın dükkânına gidenleri geri çevirmezmiş. Dükkâna girip de nefis ve ucuz ballara bakan müşteriler dükkân sahibinin ilgisizliğinden dolayı, güler yüzlü adamın dükkânına gelirlermiş.Asık suratlı adam, en ucuz ve en iyi balların kendisinde olmasına rağmen bir şişe bal bile satamazmış. Bir gün bunun sebebini araştırmaya karar vermiş ve âlimlerden birine gitmiş. Durumu anlatmış ve demiş ki, “Bunun hikmeti nedir?” Âlim de, “Evlat sen dükkânda bal satıyorsun ama yüzün sirke satıyor, müşteri sana elbette gelmez.” demiş. 52 Öküz Öldü Ortaklık Bozuldu Birlikte iş yapan taraflar arasındaki yakınlaşmayı sağlayan sebep ortadan kalkınca ortaklık da bozulur.İnsanlar birlikte yaşar, birlikte iş yapar ve ortaklıklar kurarlar. Ortaklık karşılıklı güven, saygı ve sevgiye dayanır. Bu değerler yıkılınca ortaklık da ortadan kalkar.Kısa ve uzun süren ortaklıklar vardır. Mesela iki kardeşin kurduğu iş ortaklığı uzun sürmez. Birbirleriyle geçinemeyen kardeşler, aralarındaki ortaklığı da bozarlar.Bir de birbirini tanımayan; ama birbirine güvenen, inanan, dış tesirlerden etkilenmeyen ortaklıklar vardır ki ölünceye kadar devam eder.Evvelce fakir bir köylünün çift sürmekte kullandığı bir çift öküzü varmış. Bunlardan biri ölmüş. Köylü, toprak ağasına giderek yalvar yakar bir öküz parası istemiş. Ağa, köylüye:- Öküzün parasını ödeyinceye kadar hayvan ortak malımız sayılacak. Elli dönüm tarlamı süreceksin, ağılıma bakacaksın, harmanda yardım edeceksin, diyerek ağır şartlar ileri sürmüş.Ağanın şartlarını kabul eden köylü ona kul köle olmuş. Fakat aradan üç yıl geçtikten sonra parasının yarıdan fazlası ödenen öküz, gördüğü ağır işlere dayanamayıp ölmüş.Ağa, eskisi gibi köylüye angarya işlerini yaptırmak istemiş. Sabrı tükenen köylü:- Ağam, gayrı öküz öldü, ortaklık bozuldu, deyip ağanın zulmünden kurtulmuş. 53 Diş Bilemek Bir başkasına kötülük yapmak için fırsat kollamak.Hiç kimseye kötülük etmemeliyiz. Maddi ve manevi hiçbir zararda bulunmamalıyız. Aksine iyilik etmeliyiz. İnsanlarla iyi geçinmeli, onlarla yardımlaşmalıyız. Onlara intikam hissi beslememeliyiz.Atalarımız, diş temizliğini ve ağız bakımını Orta Asya’dan beri ihmal etmedikleri gibi, İslamiyet’ten sonra da sürdürmüşlerdir.Türk ordusunun düşmanıyla karşılaştığı sıralar… Uzaktan düşman askerleri, Türk askerlerinin dişlerine bir şeyler sürterek temizlediklerini görmüşler. Türklerin kendilerini yemek için, dişlerini bilediklerini zanneden düşman askerleri daha savaşa girmeden meydanı Türklere bırakıp kaçmışlar. 54 Nuh Der, Peygamber Demez Katı düşünceli, dediğim dedikçi, dünyaya tek pencereden bakan, düşüncelerini değiştirmeyen, inatçı.İnatçı ve katı düşüncelere sahip olmak, düşüncelerinde ısrar etmek, insan ve toplum için bir fayda getirmez. Aksine esnek, ılımlı ve her türlü görüşe açık olan insan toplum için bir kazançtır. Çünkü dünya yerinde durmuyor. Her saat ve her gün yeni icatlar ve keşiflerle karşı karşıyayız. İnsan daima yenilikler peşinde koşuyor.İnsanların yanlış yollara saptıkların gören Allah, onları doğru yola iletmek için, onlara zaman zaman peygamberler göndermiştir. Bunlardan biri de Nuh Aleyhisselamdır.Hazreti-i Nuh, yıllarca insanları iyiliğe, doğruluğa ve güzelliğe çağırdı. O’na oğulları Ham, Sam ve Yasef’le birlikte pek az insan inandı. Bunun üzerine Allah, kâfirleri cezalandırmaya karar verdi. Büyük bir tufan indireceğini Nuh’tan büyük ve üç katlı bir gemi yapmasını, bütün canlılardan erkekli-dişili birer çift alarak gemiye bindirmesini istedi.Nuh, 600 yaşında iken gemi bitti. Yam dışında kendisine inanan oğulları Nuh’a yardım etti. İnanmayan ve hâlâ sapıklıklarına devam eden halk inat ediyor, Nuh’u peygamber olarak kabul etmiyordu.Nihayet, ilk yağmurlar… Nuh, her canlıdan birer çift gemiye koydurdu. Oğlu Yam ve diğerleri gemiye binmek istemedi. Oğlu Yam, diğer kafirlerle babasının aleyhinde çalışıyor, Nuh diyor da peygamber demiyordu.Kırk gün, kırk gece yağan yağmurlar sel olup taştı, yeryüzünü seller sular doldurdu ve böylece inananlar kurtuldu, inanmayanlar da helak oldu. 55 Dostlar Alışverişte Görsün (Aslında doğru dürüst bir işle meşgul değilken, öyleymiş gibi göstermek; boş durmamak için yapılan, fazla kârı olmayan işler hakkında söylenen bir deyim.)Nasreddin Hoca, yumurtanın sekizini bir akçeye alır, dokuzunu bir akçeye satarmış.Hoca’nın bu acayip ticaretini görenler, nedenini sormuşlar. Hoca da cevaben:-Dostlar alışverişte görsün… demiş. 56 Maymun Gözünü Açtı Artık bu insan, bu halk akıllandı. Geçirdiği acı tecrübeler onun aklını başına getirdi. Bu insanı, bu halkı artık aldatamayacaksınız.İnsanları ve toplumları sürekli olarak kandıramaz ve bunlara sürekli zulmedemezsiniz. Halkın çektiği sıkıntılar ve edindiği acı tecrübeler onun aklını başına getirir, daha ölçülü adımlar atmasına sebep olur.Halkı soyamaz, halka yalan söyleyemez, halkın canını çıkaramaz ve halkın hassasiyetleriyle oynayamazsınız. Eğer, bunlar yapılarsa, halk demokratik yoldan ve hukuk devleti yasalarına göre bunları karşılıksız bırakmaz.Evvelce bir adamın her şeyi taklit eden bir maymunu varmış. Her gün maymununu yanında dükkana götürür, namaz vakti gelince da onu dükkana gözcülük etsin diye kapının önüne bırakırmış.Bir gün maymun dükkanda, sahibi de namazda iken, hırsızın biri, maymunun karşısına geçip esnemeye başlamış. Maymun da aynısını taklit etmiş. Derken adam uyuma taklidi yapmış. Maymun da aynısını yaparak sonunda uyuyakalmış. Hırsız da fırsattan istifade dükkanda ne varsa alıp götürmüş. Dükkan sahibi camiden gelip dükkanının soyulduğunu görünce maymuna bir güzel dayak atmış.Hırsız birkaç gün sonra yine çıkagelmiş. Bu defa maymun yediği dayağın etkisiyle, karşısında esneyen hırsızı taklit etmemiş. Maymun, “Pışşşt, pışşşt!” yapmış. Hırsız da kendi kendine, “Maymun gözünü açtı, artık burada ekmek yok.” demiş 57 Kaş Yapayım Derken Göz Çıkarmak İyilik yapayım derken, birine büyük zarar vermek ya da bir işi düzelteyim derken büsbütün bozmak.Bir işi yaparken dikkatli ve tedbirli olmak lazım. Bir işte gerekli ustalık ve titizlik olursa zarar ziyan da o kadar az olur.Düğünlerde, perşembe günü gelin hanımın yüzü süslenirmiş. Eskiden kalemkâr denilen kadınlar gelinin yüzüne saatlerce makyaj yaparlarmış. Gelinin kaşlarına, gözlerine özel kalemlerle şekil verirlermiş. Bu tür işler yapılırken düğün evinde de davetliler çalgı çalıp oyunlar oynarlarmış.Ortalıkta oynamakta olan genç kızlardan birinin her nasılsa ayağı kaymış, bu arada makyaj yapan kadına çarparak yere düşmüş. Kadının elindeki sert uçlu kalem gelin hanımın gözüne batmış, zavallı kör olmuş.Bu olaydan sonra gelin hanım yüzünden makyajcı kadın da işinden olmuş. Bu kadını kimse çağırıp bir daha ona iş vermemiş. Herkes:- Bu kaş yaparken göz çıkaran kadını istemeyiz, demiş.58 Geçti Bor’un Pazarı Sür Eşeğini Niğde’yeGeçti Bor’un Pazarı Sür Eşeğini Niğde’yeFırsatı kaçırdın. Fırsat insanın eline bir kere geçer. Artık bu işin üzerinde durma zamanı geçti. Yeni bir fırsat kollaman gerekir.İnsan hayatta karşısına çıkan fırsatları değerlendirmeli; çünkü fırsatlar her zaman insanın karşısına çıkmaz. Bu fırsat iyi bir eş, iyi bir iş, iyi bir aş olabilir.Bor, Niğde’nin güzel bir ilçesidir. Pazarı da meşhurdur. Salı günü kurulan bu pazarda insanın aradığı her şey bulunurmuş.Söylentiye göre, pazara gelmekte olan bir köylü, bir su kenarında hem kendini hem de eşeğini dinlendirmek ister. Eşeği ağaca bağlar. Bir ağacın altına oturur. Dinlenirken uyuyakalır. Uyandığında vaktin iyice ilerlediğini görür. Eşeğine atlar, yola koyulur. Artık pazar dağılmıştır. İşini bitirip köye dönmekte olan köylüler adamın hâlini görünce, “Geçti Bor’un pazarı sür eşeğini Niğde’ye.” derler. 59 Leb Demeden Leblebiyi Anlamak Karşısındakinin daha söze başlar başlamaz ne demek istediğini anlamak, akıllı ve uyanık olmak.İnsan hayatta akıllı, anlayışlı ve uyanık olmalıdır. Anlama yeteneği yüksek olanlar pratik zekalı insanlardır. Bu özelliğe sahip olanlar her şeyi kolaylıkla çözümler ve her zorluğun içinden kolaylıkla çıkarlar.Her şey yerinde ve zamanında güzeldir. Bu tip insanlar yerinde ve zamanında susmasını da bilmelidirler.Medrese öğrencilerinden ukala bir molla varmış. Farsça’dan imtihana girmiş. “Ne soracaklar?” diye öğretmenlerinin ağzına bakıyormuş. Hocalardan biri, Farsça, “dudak” anlamına gelen “leb” sözüyle işe başlamış. Ukala molla, “leblebi” diye lafa karışmış, “leb, leblebi kelimesinin bir hecesidir, efendim.” demiş. İmtihandaki hocalar gülmüşler. Soruyu soran hoca:- Maşallah ‘leb’ demeden ‘leblebiyi’ anladın. Yine de lafın sonunu beklesen iyi olurdu, çünkü akıllı olan, icabında susmasını bilmeli, demiş. 60 Kısa Kes Aydın Abası (Havası) OlsunSözü fazla uzatma!Az ve öz konuşmak lazım. Allah, çok dinlemek için iki kulak ve az konuşmak için de insana bir dil ve bir ağız vermiştir. Gereksiz konuşmalarla başkalarını rahatsız etmemek gerekir.Aba, yünden dövülerek yapılan kalın ve kaba bir kumaş cinsidir. Bu kumaştan yapılmış yakasız ve uzun üstlüğe de aynı ad verilir.Bu kelime, değişik tür ve anlamdaki deyimlerin doğmasına da sebep olmuştur: Aba altından değnek göstermek, abayı sermek, abayı yakmak gibi.Balıkesir, eskiden en güzel aba kumaşlarının dokunduğu bir yermiş. Günlerden bir gün Balıkesir’e yolu düşen bir adam, buranın meşhur aba kumaşından bir elbiselik almış, memleketine götürmüş. Elbise diktirmek için doğru terzisine gitmiş. Terzi adamın ölçüsünü aldıktan sonra:- Bu aba hem üstlük hem de şalvar dikmeye yetmez, deyince tepesi atan müşteri kızgınlıkla terziye bağırmış:- Yahu nasıl yetmez? Etekleri kısa olsun, kısa kes Aydın abası olsun, demiş.Bu söz, dükkanda bulunan diğer müşterilerin de çok hoşuna gitmiş ve dilden dile dolaşır olmuş.
__________________ Yürürken başımın yerde olması sizi rahatsız etmesin.Benim tek derdim; yere düşen edebinize takılmamak.. | |
|
Etiketler |
8, deyimler, ve, Öyküleri |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
deyimler ve öyküleri 7 | Vesaire | Atasözleri ve Deyimler | 0 | 24 Kasım 2014 10:17 |
deyimler ve öyküleri 6 | Vesaire | Atasözleri ve Deyimler | 0 | 24 Kasım 2014 10:06 |
deyimler ve öyküleri 3 | Vesaire | Atasözleri ve Deyimler | 0 | 24 Kasım 2014 09:42 |
deyimler ve öyküleri 2 | Vesaire | Atasözleri ve Deyimler | 0 | 24 Kasım 2014 09:33 |
deyimler ve öyküleri 1 | Vesaire | Atasözleri ve Deyimler | 0 | 24 Kasım 2014 09:29 |