06 Mart 2014, 23:34 | #1 | |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Kalp / Yürek İle İlgili Deyimler ve Anlamları İçinde kalp, yürek kelimesi geçen deyimler ve açıklamaları. Kalp, yürek hakkında deyimler ve anlamları. Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. KALP / YÜREK DEYİMLER *** (birinde) kalp olmamak acıma duygusu olmamak. *** (birinin) kalbini doldurmak yüreğini sevgiyle ısıtmak. *** kalbe dokunmak acı veya üzüntü vermek. *** kalbe işlemek derin üzüntü uyandırmak. *** kalbe (kalbine) doğmak içine doğmak. *** kalbi ağzına gelmek yüreği ağzına gelmek: “Kendisi de her fırsat düştükçe bunlarla yan yana harp ettiğini söylerken âdeta kalbi ağzına gelmiş gibi olurdu.” -Y. K. Karaosmanoğlu. *** kalbi boş olmak sevgilisi bulunmamak. *** kalbi çarpmak 1) kalbi çok vurmak; 2) çok heyecanlanmak; 3) yüreği çarpmak. *** kalbi dayanmamak 1) aşırı heyecan, üzüntü, yorgunluk veya herhangi bir hastalık yüzünden kalbi durmak, ölmek; 2) yüreği dayanmamak. *** kalbi dolu olmak sevgilisi olmak. *** kalbi ferahlamak yüreği ferahlamak. *** kalbi kararmak 1) inancını kaybetmek; 2) yüreği kararmak. *** kalbi parçalanmak yüreği parçalanmak. *** kalbi sıkışmak kalp atışları düzensiz olmak, sıkıntı duymak; 2) mec. bir meseleden dolayı aşırı üzülmek. *** kalbi sızlamak yüreği sızlamak: “Sekiz sene evvel İstanbul’dan kalbim sızlayarak çıktım.” -S. F. Abasıyanık. *** kalbi yerinden oynamak (fırlamak) yüreği yerinden oynamak: “En hafif bir hareketi kalbimizi yerinden oynatmaya yeterdi.” -A. Ş. Hisar. *** kalbi yırtılmak acı duymak: “Koca Ali susar, kalbinin yırtıldığını, kilitlenen çenelerinin çatırdadığını, şakaklarının attığını duyardı.” -Ö. Seyfettin. *** kalbine girmek sevgisini kazanmak. *** kalbine göre gönlüne göre: Allah kalbine göre verdi. *** kalbine saplanmak yüreğine saplanmak. *** kalbini açmak yüreğini açmak: “Bir gün kalbini İclâl’e açtı.” -Ö. Seyfettin. *** kalbini burmak üzmek, sıkıntı vermek: “Hikâyenin burası kalbimi burdu.” -H. E. Adıvar. *** kalbini çalmak sevgisini kazanmak, kendine âşık etmek. *** kalbini eritmek acımasını sağlamak, yumuşatmak: “Edebiyat hocamız Ali Bey’in kalbini eritecek bir konu seçmeli, acıklı bir tarzda yazmalı.” -H. E. Adıvar. *** kalbini okumak birinin duygu ve düşüncelerini, niyetini anlamak. *** kalbiyle konuşmak düşüncelerini, duygu ağırlıklı bir biçimde anlatmak: “Bana öyle geldi ki bu adam kafasından ziyade kalbiyle konuşuyor.” -R. N. Güntekin. *** kalp (kalbini) kazanmak (fethetmek) ince bir davranış veya güzel bir sözle birinin sevgisini kazanmak, ilgisini çekmek: “Hele düzmece şehzadenin kadife pantolonuyla sivri güzel çehresi derhâl kadının kalbini kazandı.” -R. N. Güntekin. *** kalp (kalbini) kırmak gönül kırmak: “Hak yemek, kanuna aykırı bir şey yapmak, kalp kırmak korkusuyla bir türlü iş göremezdi.” -H. E. Adıvar. “Okuyucularımın hakkını yiyor hem de öteki genç okuyucularımın kalbini kırıyorum.” -O. V. Kanık. *** altın yürekli olmak çok iyi niyetli, merhametli olmak: “O kadar fazla altın yürekli olacağına bir parça daha zarif ve cazibeli bir adam olsaydı.” -R. N. Güntekin. *** (birinde) yürek Selânik olmak şaka çok korkmak ve çok heyecanlanmak: “İkisinde de yürek Selânik.” -H. R. Gürpınar. *** (birinin) yüreğine işlemek yüreğe işlemek. *** (birinin) yüreğine oturmak çok üzmek: “İşte, yine başındaki bu dert de gelip yüreğine oturmuştu.” -S. F. Abasıyanık. *** (birinin) yüreğini tüketmek bir şeyi anlayıncaya kadar anlatanı çok yormak. *** yere bakan yürek yakan “uysal ve uslu göründüğü hâlde sinsice kötülük yapan” anlamında kullanılan bir söz. *** yüreğe işlemek çok derin acı uyandırmak: “Fakat sesi kulaklara değil, doğru yüreğe çarpar, yüreğe işlerdi.” -R. H. Karay. *** yüreği ağzına gelmek birdenbire çok korkmak, aşırı korku veya sevinçten fazlasıyla heyecanlanmak, endişelenmek: “Çıngırağın her çekilişinde ikisinin de heyecandan yürekleri ağızlarına geliyor.” -M. Yesari. *** yüreği bayılmak karnı çok acıkmak. *** yüreği boğazına tıkanmak sıkılmak, üzülmek, dertlenmek: “yüreğim boğazıma tıkanmış bir hâlde, bu basit, bu aşağılık konuşmaları dinliyorum.” -Y. K. Karaosmanoğlu. *** yüreği bozulmak bunalmak, sıkılmak: “yüreği bozulanların gözleri karanlık koridorlara, kapılara, pencerelere kaydı.” -L. Tekin. *** yüreği burkulmak çok üzülmek, çok acı duymak: “Babamın küçük yalısını eşyasıyla satın alan … bir Meşrutiyet devri mebusunu ziyaret ettiğim zaman … yüreğim burkulmuştu.” -R. H. Karay. *** yüreği cız etmek (cızlamak) çok acımak, içi sızlamak: “Aklımıza eski günler gelince / yüreğimiz cız eder” -B. Necatigil. *** yüreği çarpmak 1) kalbi çarpmak veya çalışmak; 2) coşku sebebiyle kalp hızlı hızlı çarpmak veya çalışmak; 3) merak, kaygı, korku, heyecan vb. duygularla tedirgin olmak, huzursuz olmak: “Bunu düşündükçe gülümser, tatlı tatlı yüreği çarpar, ruhunda kopan bir hamleyle örsünün üzerinde milyarlarca kıvılcım tutuştururdu.” -Ö. Seyfettin. *** yüreği daralmak sıkılmak, bunalmak, içi daralmak: “Yusuf bütün olayları korkuyla, yüreği daralarak izliyordu.” -Y. Kemal. *** yüreği dayanmamak acısına katlanamamak, çok acı duymak. *** yüreği ezilmek 1) üzülmek, acı duymak: “yüreğim merhametten eziliyor, dizlerim vücudumun yükü altında çökecek gibi oluyordu.” -R. N. Güntekin. 2) açlık duymak. *** yüreği ferahlamak (hafiflemek) kaygıdan kurtulmak. *** yüreği götürmemek dayanmamak, katlanamamak. *** yüreği göz göz olmak dert, acı ve sıkıntıdan içi kabarmak, aşırı dertlenmek: “Göz göz oldu yüreğim, gözlerinin derdinden” -Halk türküsü. *** yüreği hop etmek (hoplamak veya oynamak) birdenbire korkup heyecanlanmak: “Ansızın geldin, dedi, yüreğim oynadı.” -M. Ş. Esendal. *** yüreği kabarmak 1) içi sıkıntı ile dolup derin soluk alma gereğini duymak; 2) midesi bulanmak: “Ne dersiniz kız bayağı hasta oldu, deniz tutmuş gibi yüreği kabarmaya başladı.” -R. N. Güntekin. *** yüreği kaldırmamak dayanamamak, katlanamamak. *** yüreği kalkmak heyecanlanmak: “Kapıda her araba durdukça yüreğim kalkıyordu.” -R. H. Karay. *** yüreği kan ağlamak derinden acı duymak, çok üzülmek: “yüreği kan ağlıyordu, onların şu perişan, sürüm sürüm hâllerini gördükçe…” -Y. Kemal. *** yüreği kanamak aşırı üzüntüden sarsılmak: “Zaten kostüm meselesinden dolayı üzülen ve hırçınlaşan yüreği sanki bir diken yığınına sürtünür gibi kanıyordu.” -Y. K. Karaosmanoğlu. *** yüreği kararmak içine karamsarlık ve sıkıntı çökmek. *** yüreği katılmak ağlamaktan veya soğuktan nefesi tutulmak. *** yüreği kaynamak içinde şüphe ve endişe uyanmak: “Namazı nasıl kıldığını bilmedi, yüreğinde bir şeyler kaynıyordu.” -Y. K. Karaosmanoğlu. *** yüreği oynamak ansızın heyecanlanmak veya korkmak. *** yüreği parça parça olmak pek çok acımak. *** yüreği parçalanmak çok acımak: “Bir dilenci çocuğuna dayak attığını görmüş, yüreği parçalanmıştı.” -R. N. Güntekin. *** yüreği parlamak coşmak, heyecanlanmak: “Bir sözden, bir asker geçişinden, bir düşünceden yüreği parlar, gönlü ateş alır adam olmalı.” -M. Ş. Esendal. *** yüreği rahatlamak üzüntü ve kaygısı azalmak, kalmamak: “Lüzumsuz bir şey satın aldığı zaman garip bir üzüntü duyar, karısı -ziyanı yok, üzülme, ne yapalım, olmuş bir şey -diye teselli etmedikçe bir türlü yüreği rahatlamazdı.” -R. N. Güntekin. *** yüreği serinlemek üzüntüsü bir dereceye kadar azalmak. *** yüreği sıkılmak içi sıkılmak. *** yüreği sıkışmak (tıkanmak) 1) kalp atışları düzensiz olmak, sıkıntı duymak; 2) mec. bir meseleden dolayı aşırı üzülmek. *** yüreği sızlamak çok acımak, çok üzülmek: “O, inledikçe benim de yüreğim sızlıyor, sıkıntıdan damarlarımı saran yağ eriyor.” -E. İ. Benice. *** yüreği soğumak düşmanın bir felakete uğramasına sevinmek. *** yüreği şişmek can sıkıcı şeyler dinlemekten bunalmak. *** yüreği titremek duygulanmak, endişe, korku duymak: “İçinden yüreği titreyerek tepeden indi, ağır adımlarla saraya girdi.” -Y. Kemal. *** yüreği tükenmek bir şeyi anlatmak için çok yorulmak. *** yüreği ürpermek çok korkmak. *** yüreği yağ bağlamak istenilen bir şeyin olmasından ferahlık duymak: “Oh … oh yüreğim bir karış yağ bağladı.” -H. R. Gürpınar. *** yüreği yanmak 1) çok acımak: “Nahit onu yorgun, kederli ve umutsuz, sitem yüklü görmüştü. yüreği yanmıştı.” -T. Buğra. 2) felakete uğramak. *** yüreği yarılmak çok korkmak. *** yüreği yerinden oynamak birdenbire heyecanlanmak veya korkmak: “Odanın içinde birdenbire kızılca kıyamet kopmasın mı zavallı halamın yüreği yerinden oynamış.” -A. Ş. Hisar. *** yüreğinden geçmek düşünmek. *** yüreğinden gelmek bir şeyi isteyerek, severek yapmak: “Piyanistin takdiri yüreğinden geliyordu.” -H. E. Adıvar. *** yüreğine (bir şey) çökmek derinden ızdırap duymak: “Ankara ufuklarına bakarken eskisi gibi insanın yüreğine gariplik çökmüyordu.” -Y. K. Karaosmanoğlu. *** yüreğine dert olmak başkasının herhangi bir davranışı, sonradan kendisi için sürekli bir üzüntü kaynağı olmak: “Zavallı adam, son nefesinde bir ekmek kadayıfı istediydi; alıp yediremedim. O, yüreğime dert oluyor.” -R. N. Güntekin. *** yüreğine dokunmak üzülmek: “Hem öyle manzaralar benim yüreğime dokunuyor.” -R. N. Güntekin. *** yüreğine inmek kötü bir olay dolayısıyla fazlaca etkilenmek: “Eğer bizden gizli Paris’e kaçsaydın babamın yüreğine inerdi.” -P. Safa. *** yüreğine kar yağmak kıskançlık duyarak üzülmek. *** yüreğine kurt düşmek şüphelenmek, içine kurt düşmek: “Reyhan’ın yüreğine küçük bir kurt düşmüştü.” -M. Yesari. *** yüreğine od (ateş) düşmek felakete uğramak, çok üzülmek: “Adam odur ki komşusunun ineği dişi doğurdu der, yüreğine od düşer.” -M. Ş. Esendal. *** yüreğine saplanmak aşırı derecede acı duymak, içine oturmak. *** yüreğine sinmek içine sinmek. *** yüreğine su serpmek bir kimseyi kaygı sebebinin ortadan kalkmasıyla veya yeniden umut verecek bir haberle ferahlatmak: “Bizim nesil sözü, Selma Hanım’ın yüreğine biraz su serpti.” -Y. K. Karaosmanoğlu. *** yüreğini açmak kalbini açmak, derdini dökmek, içini dökmek, senli benli konuşmak ve davranmak: “Sanki bana herkese yaptığından fazla yüreğini açardı.” -R. H. Karay. *** yüreğini ateş almak aşırı üzülmek, fazla üzüntüden içi yanmak: “Gülbahar’ın yüreğini ateş almış yanıyordu.” -Y. Kemal. *** yüreğini boşaltmak (dökmek) derdini, üzüntüsünü anlatarak hafiflemek. *** yüreğini dağlamak acıyla ve özlemle içi yanmak, acıyla kıvranmak. *** yüreğini eritmek (sızlatmak) çok üzmek. *** yüreğini hoplatmak (oynatmak veya kaldırmak) heyecanlandırmak. *** yüreğini kaplamak endişe ve üzüntü duymak: “Onu tanıyamamak sinsi bir korku gibi yüreğini kapladı.” -O. Aysu. *** yüreğini kemirmek içini kemirmek, tedirgin olmak: “Güzelliğine pek güvenen Zişan’ın yanında bu kadar zavallı kalışı yüreğini kemirip duruyor.” -H. R. Gürpınar. *** yüreğini pek tutmak kendini korkuya kaptırmamak. *** yüreğini serinletmek üzüntüsünü azaltmak. *** yüreğini tüketmek bir şey anlatmaya çalışarak yorulmak: “Aman, dedi. yüreğimi tüketeceğime her işi kendim yaparım, daha iyi…” -Y. K. Karaosmanoğlu. *** yüreğinin başı sızlamak yüreği sızlamak. *** yüreğinin yağı (yağları) erimek 1) çok üzülmek; 2) çok korkmak. *** yürek burkmak insanın içini acıyla doldurmak, insana çok üzüntü vermek: “Yörede, şimdi yürek burkan bir suskunluk vardı.” -T. Buğra. *** yürek paralamak çok üzmek: “Son yürek paralayıcı yalvarmama aldırış etmedi.” -H. R. Gürpınar. *** yürek soğutmak sevmediği birinin bir felakete uğramasına sevinmek: “Seyrimize çıktınız değil mi? yürek soğutuyorsunuz değil mi? Allah sizi bizden besbeter etsin inşallah!” -O. Kemal. *** yürek tüketmek yüreği tükenmek. *** yürek vermek yüreklendirmek, cesaretlendirmek. *** yüreklilik göstermek korkmamak, cesur davranmak. *** yüreksizlik göstermek korkmak, ürküp kaçmak: “Tek üzüldüğüm, gecenin büyüsünü yitirmemek için masadan erken kalkmak yüreksizliğini göstermem.” -T. Uyar. *** yürekten çağırmak aşırı derecede arzu etmek, istemek: “Bu kadar yürekten çağırma beni / Bir gece ansızın gelebilirim” -Şarkı. | |
|
Etiketler |
anlamları, deyimler, kalp, ve, yle, İlgili, yürek |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Almanca Deyimler ve Anlamları | Violent | Almanca | 0 | 23 Şubat 2014 21:36 |
Atasözleri & Deyimler ve anlamları | Bozkurt- | Atasözleri ve Deyimler | 0 | 18 Şubat 2014 14:51 |
Kadın / Kız İle İlgili Atasözleri Deyimler ve Anlamları | Violent | Atasözleri ve Deyimler | 0 | 10 Şubat 2014 23:49 |
Tasarruf İle İlgili Atasözleri Deyimler Anlamları | Violent | Atasözleri ve Deyimler | 0 | 13 Haziran 2013 20:27 |
Kıskançlık İle İlgili Atasözü Ve Deyimler | Violent | Atasözleri ve Deyimler | 0 | 13 Haziran 2013 20:26 |