Kendi cinsinden kimselerle cinsel ilişkide bulunma ya da kendi cinsinden kimselere cinsel eğilim duyma durumu, homoseksüellik. Homoseksüel sözcüğü çoğunlukla erkek eşcinseller için kullanılırsa da, kadındaki eşcinselliği de anlatır. Eşcinsel kadınlar için ise, genellikle lesbiyen (Yunan şairi Sappho'nun yaşadığı Lesbos Adası'ndan) sözcüğü yeğlenmektedir. Eşcinsellik, eski çağlardan günümüze kadar toplum içinde genellikle yadsınmış ve yanlış bir biçimde, cinsel sapıklık olarak değerlendirilmiştir. Bununla birlikte, yapılan araştırmalar, kimi ilkel topluluklarda eşcinselliğin tepki görmediğini ortaya çıkarmıştır. Bu topluluklarda eşcinsellerin bir arada yaşayabildikleri, karşı cinse özgü giysileri serbestçe giyebildikleri saptanmıştır. Eşcinselliğin nedenlerine ilişkin çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. Bunlar arasında yaygınlık kazanan görüş, bu eğilimin cinsel güdülerde bir bozukluk sonucu ortaya çıkan kalıtsal bir sapkınlık olduğuydu. Bu görüş, eşcinsellerde cinsel özelliklerin normal gelişimlerini tamamlayarak "erkek"liğe ya da "dişi"liğe ulaşamadıklarını öne sürüyordu. Ancak bu konuda yapılan bilimsel çalışmalar, cinselliğin, birbirinden kesin dışlamalarla ayrılabilen iki kutup oluşturduğu konusunda kuşkular uyandırdı. Kimi hayvanlarda, bir cinsiyetten diğerine geçişin kutuplaşma biçiminde olmadığı, tüm hayvanlarda ise, iki cinsiyet arası oluşumların yaygın olduğu ortaya çıkarıldı. İnsanlarda ise erkeksi ya da kadınsı olarak nitelenen özelliklerin yaşamda tam bir cinsel kişiliği belirlemeye yetmediği görülüyordu. Günümüzde en yaygın biçimde kabullenilen bilimsel görüş ise, eşcinsellerin psikolojik yapılarındaki farklılıkların ortaya çıkarılması ve anlaşılması yolundadır. Günümüz toplumunda eşcinsellik eskiye göre daha çok kabullenilmekteyse de, eşcinseller hakkındaki yanlış kanılar, inanışlar ve görüşler büyük ölçüde geçerlidir