17 Nisan 2014, 21:55 | #1 | |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Sana bir erguvan dalı veriyorum Bir İstanbul sabahında. Saatime bilmem kaçıncı kez baktıktan sonra iki dirseğimi masanın kenarına dayayıp, parmaklarımı da birbirine kenetliyor ve ellerimi çenemin altına vererek geniş penceremden dışarıdaki daha geniş manzarayı seyre dalıyorum. — Şimdi gelmek üzeredir. Uzun bacalarındaki numaraları çoktan düşmüş Boğaziçi vapurları belli ki yol yorgunu. Zamanın ve boğaz sularının akış hızına inat, alabildiğine nazlı güzellikleriyle kendilerini yapay bir gölde yüzdürmek için suya indirmiş yaramaz bir çocuğun oyuncakları gibi. Öylece süzülerek akıp gidiyorlar. Ortaçağ gölgeli kagir ormanı içine saklanmış Galata kulesinin, Kız kulesine hiç dinmeyen hayran bakışlarını sanki hiç görmüyor ya da görmezden geliyorlar. — Şimdi gelmek üzeredir. Duruşumu bozmadan başımı hafifçe yana çevirdiğimde bir şehir için çizilebilecek belki en güzel siluetle, bir başka manzarayla karşılaşıyorum. Yahya Kemal’e ait bir tepeden Nazım Hikmet’in çınarlı-kubbeli limanını da işte bu manzarada izliyorum. Deseni martı kanatları ve çığlıklarından oluşan mavi bir tül perdenin arkasından. Ya “uzaklardan, sucuların hiç dinmeyen çıngırakları”. Sahi işte bir de onlar var perdenin deseninde, çok iyi duyuyorum. — Şimdi gelmek üzeredir. Ey İstanbul, binlerce yılın hiç yaşlanmayan aşk perisi. Sen, sislere bulanmış prens adalarından bir serenat gibi estikçe, lodos olup hala savuruyorsun saçlarını her çağın her yaşında binlerce, milyonlarca Jüliet’in. Kaldırım taşlarındaki bütün adım izlerine Romeo imzalı dünyalar boyu sevda şiirlerini yazdırarak. Ey İstanbul, biliyorsun ki eline su dökecek bir başka şehir daha yok yeryüzünde, rengi senin gibi erguvan pembesi olan. — Şimdi gelmek üzeredir. ... — Geldim canım, geciktim mi? Ayağa kalkıyorum. Sarılıyoruz, sımsıkı. Dakikalar belki saatler boyu hiç kıpırdamadan, konuşmadan, öylece. Sonra ona, yüreğimden kopardığım bir erguvan dalı veriyorum dudağına küçük bir öpücük kondurarak ve kulağına “seni seviyorum canımın içi” diye fısıldayarak. Bu mevsimde taze açmış çiçekleri ile bir erguvan dalının bakışlarına yansıyan şaşkınlığına aldırmadan kol-kola dışarı çıkıyor ve yürümeye başlıyoruz. Üstümüze dünyanın bütün şehirlerinin, dağlarının, denizlerinin, ormanlarının, bozkırlarının ve mevsimlerinin gölgesini alarak. Bir İstanbul akşamında. * * * Sevmek için yer ve zaman önemli değil ki. Sevebilmek ve sevdiğine, seni seviyorum diyebilmektir önemli ve güzel olan. Nerede ve ne zaman söylenirse söylensin. Yeter ki söylenebilsin. Her mevsim aşk’tır. Ve her mevsim erguvanlar açar sevdanın yürek dokulu yamaçlarında. Cevat Çeştepe | |
|
Etiketler |
bîr, daly, erguvan, sana, veriyorum |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Erguvan Ağacı Resimleri, Erguvan Ağacı Fotoğrafları | Violent | Doğa & Manzara Resimleri | 0 | 16 Mart 2014 16:19 |
Sana Söz Veriyorum... | MoHaC | Şiir, Hikaye ve Güzel Sözler | 0 | 17 Ocak 2012 22:28 |
İstanbul'a 250 erguvan otobüs daha geliyor | PassioN | Haber Arşivi | 0 | 03 Ocak 2012 23:29 |
Erguvan - Erguvan Nedir - Erguvan Yetiştiriciliği | YapraK | Türkiye'nin Coğrafi Bölgeleri | 0 | 05 Ocak 2010 15:39 |