15 Mart 2014, 22:29 | #1 | |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Eza'ya mektuplar Kanımı can kesti! Sicilime işleyin. Biraz tuz yakılırken kirpiklerimden yine damla damla duman sızacaktı bileklerimden. Yerleşik hiçliğimden mi çıktı şimdi satırlarla yüklü bu yükümsüz kabuk ? Geceye zıt naylon bir tebessüm maskelenmekteyken her yağmacı gün bu garip gecede yitik rolünden usandığını haykırdı yüzüm. “Keşke”lerin idamı hatrına keşke sağır olsaydın ey hüzün! Tazyikli cam yağmurlarını aksak kafesleri topal vitrinleri tanır mısın? Ya mütereddit pıhtıyı? Aksın mı dursun mu? Kekeleyen nehirleri gördün mü hiç? Bıçak kınını kesmezmiş kusurumu tortula. “Acıya dair”lerin yakasına çökmüş kimliğim takındığım simayı yüreğe aynalamanın telaşında. Süprüntü dolu uyarılar bin kalıba girmiş yedek yenilmişliğimde. Yemeklik dipnot hazırlıyorlar geceye. Sen bakma usanmışlığıma. Asıl inkarı dillendirmeyi becerebildiğim an tenha kalacağım bu gri kentte. Diktacı görüntüler sunan penceremi döktüm kucağıma. Ne hoş (!) manzara. Her yer beton! Bakmakla görmek farklı derler. Ne yani herkesin salıncaklı bir ağacı var da ben körlüğü mü biriktirdim bu kirli aydınlıkta? Çocuksu hüviyetimde saklanıyor soyut saklambaç. Evet işte duyumsuyorum. Nasıl da zıplıyor içimde yakan top. Ve ben körebe. Gene her şey eskittiğim gibi. Yani körebe. Yani zifiri körlüğün beceriksiz düşkünü. Düştüğünde dizini ve elini kanatan yanaklarında tuz damıtan küçük! Ya şimdi düşsen? Off… Cerbezeli kalbimde susturucular talimde yine. Bugün düş… Yarın düş… Hasarlı tadımı kaçırma da söyle ne zaman uyanacağım? Hiçbir koloniye anlatamadığım pankartlarımı uçak yapıp göğün kapılmamış bir köşesine yolladım. Sandım ki emindir cephe gerisindeki ayrıntı gerçekler kadar. Güneş kılığında ay… “Gökkuşağı devrilmiş üstüne” dediler. “Bütün renkler yağmalarken mavi yamalamış” dediler. Nihilist bir debeleniş takıldı ağlarıma. Yarası nasıl fısıldayabiliyor mu hala? Tipiler bulutlarda istilacı… Bırakın bir asalak gibi içime sırnaşanı kağıda düştüğüm söylemleri tanıyamıyorum ben. Ey alizelerin dilencisi kalbim! Bulutların sultani tembelliğine karışmak sana mı kalmış? Müjdelere yeteneksiz önsezilerimle boğum boğum bir ilmek solu şimdi gözlerimde. Sonra yıpranmışlığıma yıkılan dalga sesleri doluşsun genzime. Sazlıkların düşsel bakışlarını bir yerden tanıyorum zaten. Yastığım kadar ıslak rıhtımlarda yalıt gölgemi ey zifir suskunu beton!İçim loş… Sektirdiğim taşı duyumsamak yüreğimi duyumsamaktan daha kolay. Kolay da… Kolaya yeltenmekten büyüdü yarıklarım. Vay başım… Sen misin ezdiğin kaldırımlarda biten otların direncine özenen? “Puslu ömrüme işli bir imrencedir otlar” diyen dilsiz sus!Nefesine yakışıyor mu hiç? Sen değil miydin yağmur kuşunun ekmeğine göz koyan? Daha ateş siftah etmemişken yangınlar çıkaran sonra da bu mızmız trajedinin sırtını sıvazlayan? Al işte bozca bir sızıldanmanın bozbulanık ecridir somutluğunda sana yaraşan. Zemin ve zamana uygunluğu bilemedim hiç. Solungaçlarımı surlara boyadım; suyun haberi yok. Dalgalardan dalgın kıyılara vurdu çitlerim. Ayyuka çıktı ağlarıma asılı bir kulaç yengeç. Haykıramadım. Dedim ya zemin ve zamana uygunluğu bilemedim hiç. Karmakarış üşüyorum. Sahi sıcak mı elleriniz? Bu ıssız sergüzeştin bir yamaç eşiğinde son bulmayı beklerken mahçup bir dua dillendi -dilden öte- en derinden. Diken kokulu kuyularda gül seraplarına sürmek kadar asalet istiyorum bu sefil kentten. alıntı | |
|
Etiketler |
ezaya, mektuplar |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
O`na MektupLar.. | dreamy | Forum Oyunları | 1574 | 18 Aralık 2024 14:58 |
Mektuplar | PauL | Aşk ve Sevgi Köşesi | 0 | 16 Kasım 2011 14:38 |
Ata'ya Mektuplar | JB | Genel Paylaşım | 0 | 24 Aralık 2010 20:28 |
Sahipsiz mektupLar | Lin | Şiir, Hikaye ve Güzel Sözler | 0 | 05 Ekim 2006 03:59 |