24 Temmuz 2012, 12:40 | #1 | |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Parantez H'içi Parantez H'içi Üç duvar… Üç gölge… Üç cümle… Üç kapı… Tek pencere… Sırtlarında yokuşlar sancır. Yüzleri unutulmuş bir şarkının bilindik anımsamayışı… Oysa kara kaplı sokakların yırtık kaldırımlarında üstleri çizilmiş birer adımdılar. Oysa sarı saman camlarda okunamayan şehirdiler… İlk duvar ve ilk gölge; Sizlerin çoğul yüzleri vardı. Tekil odalardaydınız oysa. Aynalarda sansüre uğrardı bilinçaltlarınız. Ve hepiniz kendinize yasaklıydınız. Duvardan ağaçlarınızda tel örgüden dallarınızda sınırlar yetiştirirdiniz. Sonra kendi kanlarınızı kopartırdınız dallarından. Mini mini harfleriniz vardı lisanların muhtelif köşelerinde… İkinci duvar ve ikinci gölge; Duyuyor musunuz harflerin adımlarını. Oysa şuan sesleriniz bir kâğıda susturuluyor. Ve siz sessizce dinliyorsunuz sonra gelecek cümleyi. Paslı kalemlerden is kokulu yüzler akardı şarkılara. Ve dudaklarınız zorlanırdı telaffuzunda seslerinizin… Öyleyse bu son cümlesi yarının; artık her yarın dündür. Not alın takvimlerinize… Üçüncü duvar ve üçüncü gölge; Yangınlar taşırım aynalara. Kül içinde kalır sesleriniz. Ve boğulursunuz dumandan denizlerimde… Sırlarınız yüzülür tenlerinizden. Ve artık çırılçıplak bir yalansınız. Ben sizlerin yalanıyım. Ben sözcüklerinizin içindeki cehennemim. İlk Kapı aralanır… Ses kuklacısı; Birinci duvarın birinci gölgesi Susturur ipleri kuklalara… Aralık kapıdan gölge ipler düğümlenir seslere; Her ipi bir cümlenin boğazında, her ip bir sesin ilmiğinde… Ses Kuklası: Boğuluyor cümleler sesimde. Kelimeler iplere düğümlenmiş. Bunlar benim cümlelerim değil. Sesim iplerin ilmiğinde… Bu sesi boğulan lisan benim değil. Anlatsam çalınır defterlerden şehirler. Sussam silinir kitaplardan insanlar. Raflarda sabahlara kanatılmış bir rüyayım ben. Gözlerimde kahverengi ipleriyle salınan düşler görürüm. Kaburgamda bir Tanrı soluğu kırılır. İkinci kapı aralanır… Sessizlik Vantriloğu; İkinci duvarın ikinci gölgesi Yırtar kalemlerini cümlelere… Aralık kapıdan gölge sessizlikler yazılır tenlere; Her beden ayrı bir kalemin ucunda kırılır, Her kalem ayrı bir ölüme avunur… Sessizlik Vantriloğu: İçimdeki mezarların sesiyim ben. Her cümlemde bir mezar taşı kazınır sessizliğime. Ve cümlemde bir beden daha azaba kefenlenir. Nefesimi kemirir tüm haşerat. Kemikleri görünürken düşlerin hangi ölümsüzlükten bahsedersiniz ki? Haydi, bir parça cümle de siz serpin ölüme kazılmış bu lisan mezarlığına… Üçüncü kapı aralanır… Harf Pandomimcisi; Üçüncü duvarın üçüncü gölgesi Boyar anlamlarını zamana… Aralık kapıdan gölge tik-tak’lar fısıldanır dünlere; Her gün ayrı bir zaman dilimin taklitçisi, Her taklit farklı bir masalın unutuluşu… Harf Pandomimcisi; Yine geciktim bir mevsime. Saçlarımda hazan ki dökülür ömüre… Bedenimde kar, boran ki üşür şiveli aylara… Ellerimde bahar ki filizlenir nevruz ateşlerine… Ve sesimde yaz kuraklaşır şiirin vahasında… Tek Pencere; Evvel pencerede belirdi şehir. Camlarda günışığı kırıldı da kanatmadı gecenin son demlerini. Geceyse o esnada yolcuları günün ilk saatleri olan bir belediye otobüsünün takibindeydi. Derken şehrin boyaları akmaya başladı pencerede. Görünen manzara bir boyadan sıvılaşıp akan resim gibi sıyrılıp kayboluyordu. Şehrin akan görüntüsü evvela duvara oradan da yerdeki ahşap parkenin arasına döküldü. Tahtaların altında bazen bir martının çığlığı, bazen köfte ekmek satan bir adamın akortsuz sesi, bazen minarelerden birinden yükselen ezan sesi, bazense bir cama buğuyla yazılmış bir cümlenin kokusu sindi. Sonra cama bir kadının sessizliği, bir adamın kimsesizliği yansıdı. Onlar da aktı pencereden… Kadın maviye döndü de gidişlerinden bihaberdi. Adamsa siyaha döndü varlığını. Renklerde gürültülere dönüp çığlık çığlığa kayboldular. Pencerede solup gidiyordu İstanbul… Camlarda Deccal’in nağmesi… Davet ediyordu tüm kıyamet alametlerini kırık camlarda kanatılan dualardan… Radyodan bir şarkı sızmaktaydı kâğıtlarıma… Noktalamalarla dindireyim diyordum, nafile… Büyük eslerle başlıyorlardı bu sefer harflere sızmaya. Frekanslarda bir fırtınadır kopuyordu sonra. Dalgaların içine gömülüyordu kimi sözler. Nağmeleriyse kuytu köşede bir sese tutunup zar zor ayakta kalıyordu. Bazense nağmeler kaybolurken dalgaların içinde sözler bir mürekkep lekesine tutunup kurtarıyorlardı kendilerini. Şimdi yırtın sesinizden bu pencereyi. Ve kendi duvarlarınızda renklere kilitli gölge kapıları aralayın. | |
|
Etiketler |
hiçi, parantez |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Yığınlarla parantez kapama | aSi | C ve C++ | 0 | 25 Şubat 2012 19:50 |
Hayata Parantez Açmak | Süslü | Şiir, Hikaye ve Güzel Sözler | 0 | 21 Şubat 2009 14:24 |
Snotice Parantez içindeki IP Okutma | artemiSo | mIRC Scripting Sorunları | 6 | 12 Nisan 2007 01:44 |