Hepimiz aşk kelimesini duyunca şöyle bir ahhh çeker, nerelere gider neler hatırlarız zihnimizde. Kimimiz geçmişte yaşadığı acı deneyimleri, kimimiz şu anda yaşadığı ilişki sorunlarını, kimimiz hayal edipte bir türlü yaşayamadığı o muhteşem duyguyu düşünür dururuz.
Aşkı* yaşamak her zaman*zor olarak tarif edilmiş, hatta aşkın sadece acı verdiğine dair birçok söz duymuşuzdur büyüklerimizden daha bizler minicikken. Zihinlerimiz bu düşüncelerle dolmuştur. Hele birde ebeveynlerimiz arasında yaşanan ilişki sorunları varsa, aşka dair birçok negatif düşünce ve inanç geliştirir hiç şüphesiz bilinçaltımız. Özellikle annelerimizin hayatı, yaptırımları, söylemleri bizi derinden etkiler ,çünkü bir anne ile çocuk rahimden mezara kadar bağlıdır bilinçaltı alemde. Ve söz olarak dökülmese ortaya bile, bir çocuk annesinin olumlu ya da olumsuz her türlü duygusunu alır bilinçaltından. Ve onları kendi fikirleri sanır. Oysa ki değildir. O deneyimler bir başkasına aittir…ve kimsenin deneyimi bir başkasına referans olamaz. Çünkü herkes kendi inanç sistemine,kendi düşünce kalıplarına uygun deneyimler yaşar. Yani birinin başına gelen bir deneyim bir diğerinin başına gelecek diye bir durum asla söz konusu değildir..