03 Ocak 2015, 12:26 | #1 | |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Epistemoloji Ünite-4 ÜNİTE 4 ŞÜPHECİLİK VE BİLGİNİN OLANAKLILIĞI SORUNU: • Bilginin gerçekte var olduğuna ,bilgiye ulaşabiliyor olduğumuza veya bilginin gerçekleştiğinin farkına varabileceğimize yönelik şüpheler felsefe tarihinde ilk başlardan bu yana kayda değer bir yer tutmuştur. • Sokrates alçak gönüllü bir tavırla ve bilgi konusunda iddialı ve kibirli bir tavır sergileyen şehrin ileri gelenlerinden farklı olarak bilgi sahibi olmadığını ifade etmiştir. Bilgi sahibi olmadığını bilme dışında bir bilgi iddiasında bulunmayan sokratesin felsefesinin şüpheciliğin ana fikrini içinde barındırdığı düşünülür. • şüpheci düşüncenin adım adım nasıl ilerleyeceğini en iyi gösteren felsefecinin de Rene Descartesolduğu kabul edilir. DESCARTESİN KÖKTEN EPİSTEMOLOJİK SORGULAMALARI: Şüpheci sorgulamaların motivasyon ve Descartes örneği: • Logosun içinde yer alan ve karmaşık bir varlık olan insanın yanlızca zihinsel merak nedeniyle belli akıl yürütmeler yapması ve düşüncelerinin onu götüreceği noktaya gitmeyi denemesi felsefenin olağan işlevlerinden biridir. • Descardes gibi felsefecilerde şüpheciliği bir merak yada akıl oyunundan çok, önemli bir kuramsal projeye veya amaca yönelik olarak kullanmışlardır. • Descardesin sunduğu şüpheci fikirler ,onun içinde bulunduğu tarihsel ve toplumsal koşullar içinde anlaşılmalıdır. • Ortaçağ boyunca dinin ve kilisenin tüm alanlarda etkili bir biçimde baskısı hissediliyordu. modern dönem başlangıcında filozoflar bu durumu değiştirmek istiyorlardı. özelliklede tanrının yarattığına inandıkları bu karmaşık evrenin yapısını dinsel kabullerden ziyade matematiğin ve fiziksel bilimin önderliğinde anlayabilecekleri kanısını taşıyorlardı. • Modern çağın başlangıç noktasında duran Descartesin son derece kökten olan yönteminin arkasında yatan asıl neden, bilgilenme serüveni konusunda taze bir başlangıç yapıp, orta çağın insanları düşünsel olarak yavaşlatan ve dogmatikleştiren yüklerinin akıl üzerindeki etkilerini ortadan kaldırma arzusudur. Sıradan bilgiye dair sıra dışı şüpheler: • Descardes ilk felsefe üzerinde düşünceler veye kısaca düşünceler başlığı altında sunduğu kitabında aldığı eğitimin ve eleştirmeden benimsediği fikirlerin sonucu olarak kişisel bilgi ,dünyasının güvenilirlikten oldukça uzak bir yapıda oluştuğuna ilişkin inancını açık yüreklilikle ifade eder. Ayrıca inandığı önermeler arasından ne kadar çok yanlışın bulunduğunu görmenin kendisini düşünmeye sevk ettiğini belirtir. • Descardese göre bilgi kaynaklarımızın tümüne şüphe ile yaklaşmak olanaklıdır. o bilgi konusunda şüpheciliği belli bir amaca yönelik olarak yürütmektedir. • Bu amaç şüphenelinemeyecek kesinlikle bilgiye ulaşmaktır. • Bunun için Descartes öncelikle duyularımızla algıladığımız bilgiye şüpheyle yaklaşır ve algılarımızın bizi yanıltabileceğini söyler. Ardından rüyaları düşünmeye geçer. • Uykuda rüya görürken algıladıklarımızın gerçek olduğundan o an emin olmamıza karşın rüyadan algıladıklarımız aslında var olmayan durumlardır . rüyamda en sevdiğim müzik topluluğunu karşımda gördüğümde topluluğun elemanlarının bedensel olarak odamda olmadıkları açıktır. Yani rüya bağlamında gerçek olduğunu sandığım bir algı aslında gerçekliği olmayan bir zihinsel durumdur. ve benim gerçek olmayan bir şeyleri deneyimlemekte olduğumu rüya içinde bilmem genelde olanaksız bir durumdur. • Descardes algısal bilginin ardından matematiksel bilginin güvenilirliğine ilişkin kökten sorular sorar. ve hatta kendisi de dindar bir insan olmasına karşın tanrının varlığına ilişkin bilgimizin bile şüpheye açık olduğunu belirtir. ona göre iki 2+3=5 gibi doğruluğundan kesinlikle şüphelenmeyeceğimiz bir bilgi türünde bile şüphelenmek olanaklıdır. • Üstün güçleri olan ve insanların zihinlerini kontrol edebilen bir varlık en kesin görünen bilgi türlerinde bile yanılmamıza neden olabilir. elbette eğer insanlar böyle epistemolojik durumlar içinde iseler sürekli yanıldıklarını bilmeleri söz konusu olamaz. Bu tür düşünceler sıradışı olsalarda bilginin güvenilirliği konusunda ip ucu sunarlar. Yöntemsel şüphe: • Descartes modern dönemde insan aklına ve matematiğe ve bilimin bulgularına yönelik olarak büyük bir güven duyan düşünürlerin başında geliyorlarsa onun adının epistemolojik bağlamlarda şüphe kavramı ile birlikte geçmesi biraz garip bir durum değilmidir? • Descartesin sunduğu şüpheci fikirler onun felsefi yönteminin bir parçasıdır. • Kendi felsefi kuramını savlayabilmek için şüpheyi bir yöntem olarak kullanmakta ve böylece şüphelenilmeyecek sağlamlıkta bazı fikirlere ulaşmaya çalışmaktadır. • İlk olarak Descartes gibi dindar bir kişinin felsefi sistemi içinde insanları sürekli aldatan güçlü bir varlık kavramına yer olup olmadığı konusunu ele alalım. Descartes sorgulamalarının başlarında tanrının böylesine bir varlığın bizi aldatmasına izin vermeyeceğini düşünmenin olanaklı olduğunu söyler .Bu hamle şüpheci bulutların dağılmasını ve felsefi sorunun kapanmasını sağlar denilebilir. • Ancak Descartes kökten sorgulamasını başarıyla yürütebilmek için o aşamada Tanrının varlığına dair hiçbir bilgisi yokmuş gibi düşünmeye devam edeceğini açıklar. • Onun yaptığı tanrı düşüncesine hemen devreye sokarak en azından Tanrının var olduğunu biliyorum o halde en sağlam Epistemolojik dayanağım bellidir gibi bir yargıyla felsefi sorgulamayı sonlandırmak yerine : kesinlikle şüpheye yer bırakmayacak bir şey bulana dek en güçlü inançlarını ve sahip olduğunu düşündüğü bilgileri askıya almaktır. • Descartes matematik ve bilim alanlarının nesnel bilginin en önemli kaynağı (ve hatta modeli) olduğunu düşünüyor olsada ,şüpheci sorgulamayı ciddiyetle ve sonuna kadar devam ettirmektedir. Bu bağlamda da bir çelişki yoktur. • çünkü descardes sorgulamasına algısal ,matematiksel ve bilimsel bilgi tiplerinin güvenilirliğini varsayarak değil, onlara kritik bir test uygulayarak başlamaktadır. elbette şüphecilik her zaman yöntemsel olmak zorunda değildir. felsefe tarihinde, Descartesden farklı olarak, şüpheciliği samimiyetle ve sonuna kadar savunan düşünürler çıkmıştır. OLGUSAL DÜZENLİLİK KONUSUNDA ŞÜPHECİLİK: • Descartes şüpheci akıl yürütmenin en güzel örneklerini sergilemiş olsada kendisi şüpheci fikirlere sahip bir düşünür değildir. Descartesten sonra gelen felsefeciler arasında şüpheci eğilimleri en belirgin olanı, İskoç düşünür David Hume dir. • Hume ye göre doğada karşılaştığımız olgusal düzenliliklere ilişkin yaptığımız varsayımlar konusunda dikkatli olmamız gerekmektedir. İnsanlar genelde doğada düzenli olarak tekrarlanan olguların belli bir zorunluluk içerdiğine inanırlar.örneğin her sabah güneşin doğmasına tanık oluruz.ve bunun rast gele bir olay olmadığını işin içinde bir düzen bir zorunluluk olduğunu düşünürüz. • Ancak Hume ye göre bu durumda elimizdeki veri yanlızca geçmişte gözlemlediğimiz durumlardır.Bu gözlemlerdeki düzenlilik ,bize doğada bir zorunluluk olduğunu düşündürür. Yani gözlemlerimize dayanan olaylardan yapılan genellemelerin her biri tümevarımsal niteliktedir kesinlikten uzaktır. • Bir olgunun yada durumun fiziksel olarak olanaksız olması ,o olgunun bizim içinde yaşadığımız ve anladığımız fiziksel dünyanın görünen yapısıyla çelişmesi anlamına gelir. • öreneğin bir insanın pencereden atladığında düşmeyip uçmak gibi fiziksel anlamda olanaksız olan durumların gerçekleştiğini ben kafamda canlandırabilirim. bu fiziksel olanaksızlık kavramına örnektir. • mantıksal olanaksızlık kavramı ise içinde yaşadığımız evrenin mantıksal yapısıyla çatışan durumlar için kullanılır. bizim evrenimizde bir üçgenin 4 kenarlı olması olanaksızdır. Bu olanaksızlık ,fiziksel olanaksızlıktan çok daha büyük olanaksızlık türüdür.çünkü fiziksel olanaksızlıklardan farklı olarak,mantıksal açıdan olanaksız bir durumu kafamızda bile canlandıramayız. • Hume ye göre eldeki kısıtlı tümevarımsal zeminin ötesine geçerek yarın güneşin doğacağını biliyorum iddiasında bulunmamızın çok sağlam bir gerekçesi olabileceğini söylemek zordur. özetle aslında hiç birimiz yarın güneşin doğup doğmayacağını bilmiyoruz. Şüpheci düşüncelere tepki: moore’un sağ duyusal yanıtı: • Şüpheciliğin sonuçları pek çok düşünüre oldukça rahatsız edici geldiğinden dolayı felsefe tarihinin önünde gelen isimlerinden bazıları bu konuyla derinlemesine ilgilenmiş ve çözüm üretmeye çalışmışlardır. Bu çabalar içinde en bilinenlerden biri, İngiliz düşünür Moore un sağ duyusal argümanıdır. • Sağduyusal tavır , genelde günlük yaşamın durumları karşısında pratik ayakları yere basan ve işe yarar sonuçlar verebilen kararlar alma yada yargılarda bulunma eğilimi ile ilintilendirilir. Ayrıca metafizik çerçevede dile getirilen şüpheciliğin, sağduyumuzla ciddi oranda çatıştığı kesindir. Argümanın arka planı : kesin olarak bilinen ve nesnelerin var olmasının anlamı: • Moore un konuyu irdelerken yaptığı ilk şey kesinlikle bildiğine inandığı bazı önermeleri sıralamaktır. • Moore şöyle ifadeler kullanır.şu anda bir beden vardır.ve o beden bana aittir.Bu beden uzunca bir süre değişmekle birlikte varlığını kesintisiz olarak sürdürmektedir. Dışarıdaki nesneler arasında başka insan ve hayvan bedenleride vardır. son olarakta ben yanlızca bir beden değil bir kişi olduğumu biliyorum türlü deneyimler yaşamış ve yaşamakta olan akıllı bir varlığım. • Moore a göre nesnelerin var olmaları onların zihnin dışında zaman ve mekan içinde var olmaları anlamına gelir. Moore un sözünü ettiği nesne ise sağ duyumuza da uygun bir şekilde, fiziksel özelliklere sahip ve zihinden bağımsız niteliğinde bulunmaktadır. Şematik haliyle Moore’un argümanı ve çıkarımın değerlendirilmesi: • Bu durumda ben tam şu anda iki elim olduğunu nasıl kanıtlıyabilirim. Moore a göre, benim şu anda ellerimin var olduğuna ilişkin sunabileceğim sağ duyusal argüman şöyledir. 1- Birincil öncül: bir elimi havaya kaldırıp sallayarak şu sözleri söylüyorum :işte bir el 2- İkincil öncül: diğer elimi havaya kaldırıp sallayarak şu sözleri söylüyorum .işte başka bir el. 3- Öyleyse =sonuç zaman-mekansal yani fiziksel gerçeklik içinde şu anda iki adet el vardır. • Argümanda ,çıkarımsal biçime uygun olarak ,bazı öncüller ve bir sonuçtan oluşan bir iddia sunulmuştur. • Eğer bu çıkarım bir fikri yada tezi başarıyla savunacaksa, 1- Öncüller iyi bilinen önermeler olmalı 2- Sonuç önermesi öncülleri bilgisel olarak aynen tekrarlamamalı 3- Öncüller sonucu yeterince güçlü bir düzeyde desteklemelidir. • Yukarda özetlenen argümanın felsefi açıdan kabul edilebilir olup olmadığının akılcı ve nesnel olarak irdelenmesi gerekiyor. öncelikle 1 in gerçekten sağlanıp sağlanmadığı önemli bir soru olarak karşımıza çıkmaktadır. Moore öncüllerde ifade edilen savları bildiğini gerçekten söyleyebilirmi. şüphecinin bakış açısından ele alındığında bu bağlamda felsefi sorun yaratan ve çözüm getirmeye çalıştığımız konu baştan itibaren ,zaten nesnelerin varlıklarının bilinmesidir. • O yüzden Moore un gösterilmeye çalışılan noktayı baştan varsaydığı,kısacası döngüsel bir açıklama yaptığı söylenebilir. • Ayrıca öncüllerin sonucu iyi desteklenmediği. yani 3 ün sağlanmadığı iddia edilebilir. zihinden bağımsız varlık alanının içinde şuanda 2 adet el vardır. Önermesi öncüllerde olmayan metafizik bir fikirdir. metafizik yapıda olmasının nedeni açıkça görüleceği gibi bilişselliğimiz dışında ve ondan bağımsız bir şekilde var olduğunu düşündüğümüz nesnelerin dünyasına bir gönderme yapmasıdır. Sağduyu kavramına ilişkin notlar: • Günlük yaşamnda genel olarak sağduyunun yolunu izlediğimiz söylenebilir. Ancak felsefe ve bilimin genelde sağ duyuyla somutlukla veya pratiklikle tam örtüşmeyen alanlar olduğuna dair yaygın bir kanı vardır. • Felsefi tartışmanlar ve argümanlar söz konusu olduğunda bunların karşısına hemen sağ duyuyuçıkararak bir (sağlamlık testi) yapma eğiliminde olmanın sakıncalı yönleri olabilir. • Örneğin şüpheciliği değerlendirirken ve eleştirirken şüpheci yaklaşımları (sağ duyuya aykırı olduğu düşüncesini) dile getirmek her zaman yardımcı olmayabilir. Birincisi sağ duyu kavramının her durumda ve her bağlamda aynı sonucu vermesi beklenemez başka bir deyişle sağ duyu denilen yeti bir makine gibi işleyen yani mekanik ve evrensel bir tarzda çalışıp belirlenmiş sonuçlar ortaya koyan bir kapasite olmayabilir. ikincisi sağ duyunun genelde kabul gören sonuçları bazan son derece yanıltıcı olup bu sonuçları düzeltmek için bilim ve felsefe gibi alanların işlevlerine ihtiyaç olabilir. Örneğin yalın sağ duyu bize üzerinde bulunduğumuz dünyanın düz olduğunu söyler bu yanlışlığın düzeltilmesi sıradan olağan algısallığın düzleminde olanaklı bilime gereksinim vardır. • O halde sağ duyunun en üst epistemolojik mercii veya kapasite olarak yüceltilmesinin çokta haklı olmadığı belirtilebilir. Aklın kritik yani eleştirel kullanımının ne kadar önemli ve değerli olduğunu bu bağlamdada gözlemleyebiliriz. Şüpheci tavrın felsefi değeri: • Şüphecilik felsefede bilginin olanaklılığı konusunda sunulan çok kökten ve sıra dışı bir görüş veya akımdır.ancak şüphecilik görüşünün tezlerini benimsemeyen kendilerini şüpheci olarak tanımlayacak pek çok felsefeci için bile şüpheci tavır belli bir değer ifade eder. • Şüpheci tavır olarak betimlediğimiz tavrın yaklaşımı ve içeriği nedir? Ve bu tavrı felsefi anlamda özel kılan şey nedir? Bunun yanıtını şüpheciliğin tersi olan kavramların içinde ve o kavramların barındığı sakıncalarda aramak gerekir. • şüpheciliğin tersi olan kavramlar içinde en önemlisi dogmatizim dir. • dogma deyiminin anlamı belirli bir kişi veya topluluk tarafından benimsenen tartışmadan ve sorgulamadan kabul edilmesi beklenen inanç yada inanç kümesi şeklinde verilebilir. • Bu noktada kritik olan saptama şüpheci tavrın veya dogmatiklik karşıtı duruşun insanlar için tahminen ancak belli bir derceye kadar olanaklı olabileceği gerçeğidir. kesintisiz şüphe halinde olmak ve sürekli olarak sağlam düşünsel zeminlerini kaybetmek,insanların kolayca yapabileceği eylemler değillerdir. Dahası aşırı şüpheci bir tavrın insana yaşamı içinde çok fazla yararının olmayacağıda bellidir. öte yandan dogmatik olmaktan ziyade zaman zamanda olsa sahip olduğu fikirlere ve inançlara eleştirel bir tavırla yaklaşan insanların hem bireysel gelişimlerinin daha güçlü olacağı hemde inanç sistemlerinin genelde yanlışlamaya açık olmasından dolayı bizi saran dünyanın olgularını bilebilme anlamındada daha avantajlı bir duruma geleceği söylenebilir. Sorular: • descartesin şüpheci sorgulamaları kapsamında Tanrının yeri veya işlevi nedir Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. escartes Tanrı inancını işin içine sokmadan şüpheci sorgulamalar sunmuştur. • Descartese göre çok canlı rüyalar görünür bilginin kesinliğinden şüphe duyulabileceğini gösteren örneklerdir. • Descartesin üstün güçleri olan kötü niyetli varlık örneğini gündeme getirmesindeki temel amaç : matematiksel eşitliklerin bile doğruluğundan şüphelenmenin olanaklı olduğunu göstermektir. • Descartesin yöntemsel şüphe yolunu seçmesi ne anlama gelir. Descartes sıradan bilgilenme yollarını eleştiriel bir test ile sınamakta ancak nihayetinde şüphenilemiyecek bilgilere ulaşmayı hedeflemektedir. • David humenin olgusal düzenlilikler konusundaki görüşüne doğadaki düzenli tekrarlar konusundatümevarımsal şüphe diyebilirz. • Fiziksel olarak olanaksız ancak mantıksal olarak olanaklı: bir sabah uyandılar ve tüm kedilerin gökyüzünde uçtuğunu gördüler. • Dogmatik insanlar inanç sistemlerinde sorgulama ve tartışmaya yer vermezler. • Şüpheci tavırları olan insanlar: sorgulamadan bilgiye yönelmezler.dolayısıyla düşünceleri daha esnektir ve gelişime açıktır. • Descartes şüpheyi yöntemsel metodunda bir araç olarak kullanmıştır. • Descartesin eseri: ilk felsefe üzerine düşünceler.burda bilgilere şüphe ile yaklaşabileceğimizi gösterir. • Yarın güneş doğmayacak: fiziksel açıdan olanaksız.mantıksal açıdan olanaklıdır. • Dogmatizm in karşıtı şüpheciliktir.
__________________ ... | |
|
Etiketler |
epistemoloji, Ünite4 |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Epistemoloji Ünite-3 | Dem` | AÖF ders notlari | 0 | 03 Ocak 2015 12:25 |
Epistemoloji Ünite-2 | Dem` | AÖF ders notlari | 0 | 03 Ocak 2015 12:24 |
Epistemoloji Ünite-1 | Dem` | AÖF ders notlari | 0 | 03 Ocak 2015 12:22 |
Epistemoloji | PySSyCaT | Felsefe | 0 | 11 Kasım 2014 00:48 |
BİLGİ KURAMI (Epistemoloji) | yoSun | Felsefe | 0 | 13 Haziran 2011 22:35 |