21 Mart 2009, 00:46 | #1 | |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Hatay İli Hakkında Bilgiler Hatay Tarihi [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Hatay Anadolu’nun en eski yerleşim merkezlerinden biridir. Yöredeki tarihi yaşam bulguları M.Ö. 100.000’lere kadar uzanır. Elde edilen buluntular; bölgenin orta paleolitik, neolotik, kalkolit dönemlerde ve tunç çağında yaygın bir yerleşim yeri olarak kullanıldığını göstermektedir. Amik Ovasında; Çatalhöyük, Tel Tainat, Tel Cüdeyde ve Tel Atçana’da ilk tunç çağı yerleşmeleri tespit edilmiş ve mimari kalıntılara rastlanmıştır. Kalıntılar; bu yerleşmelerde beylikler biçiminde yaşandığının ip uçlarını vermektedir. İlk tunç çağından itibaren Amik Ovası’ndaki bu beylikler; sırasıyla Akadların, Yamhad Krallığının, Hititlerin ve Mısırlıların egemenliğine girmiş, Hitit imparatoru I. Şuppiluliuma döneminde tekrar Hitit egemenliğine girerek, bu durum M.Ö. 13. yüzyıla kadar devam etmiştir. Hitit İmparatorluğunun M.Ö. 1200 yıllarında parçalanmasından sonra Sami-Aramiler tarafından “Hattena” adıyla bir Geç Hitit Krallığı kurulmuştur. Hattena Krallığı M.Ö. 9. yy’da Asurluların daha sonra da Urartuların egemenliğinde kalmıştır. Türkmen/Oğuzların ataları Sakalar, M.Ö. 7. yüzyılın ortalarında hükümdarları Oğuz Han önderliğinde “Batık Şehir” adını verdikleri Antakya’yı zaptedmiş ve burada 18 yıl kaldıktan sonra M.Ö. 626’da Antakya’dan ayrılmıştır. M.Ö. 6. yüzyılın ortalarından itibaren Hatay yöresi Pers İmparatorluğuna bağlı Kilikya Satraplığı’nın içinde yer almış ve Pers İmparatorluğu’na vergi ödemiştir. M.Ö. 333 yılında Büyük İskender ile Pers İmparatoru III. Dareios’un orduları İssos kenti civarında savaştılar ve Büyük İskender Pers ordusunu ağır bir yenilgiye uğrattı. Myriandros’un (bugünkü İskenderun) adını değiştirerek Aleksadria adını vermiş ve bölge kısa bir süre Makedon hakimiyetine girmiştir. Büyük İskender’in M.Ö. 323 yılında ölümünden sonra komutanlarından Seleucus I. Nicator iktidar mücadelesini kazanarak Seleukoslar dönemini başlatmış ve M.Ö. 300 yılında Seleucia Pieria, ardından Antiacheia (Antakya) kentleri kurulmuştur. M.Ö. 64 yılında Antakya serbest şehir statüsü ile Roma İmparatorluğuna katıldı ve imparatorluğun Suriye Eyaletinin başkenti oldu. M.S. 1. yüzyılın ilk yarısında ortaya çıkan Hıristiyanlık, Kudüs dışında ilk defa Antakya’da yayıldı. Hz. İsa’ya inananlara ilk defa Antakya’da “Hıristiyan”adı verildi. M.S. II. yüzyılda Antakya; Roma ve İskenderiye’den sonra 200.000-300.000 nüfusu ile imparatorluğun üçüncü büyük metropolisi durumunda idi. Şehrin başlıca gelir ve zenginlik kaynağı ticaret ve ihracat idi. Şehir; saraylara, köşklere, heykellere, su yollarına, hipodroma, hamamlara ve hatta kanalizasyon sistemine sahipti. 395 yılında Roma İmparatorluğu ikiye bölündü. Doğu Roma (Bizans) sınırları içinde kalan Antakya 638’de İslam orduları kumandanı Ebu Ubeyde İbn’ül Cerrah tarafından fethedildi. Emeviler döneminde (661-750) Antakya Halep’e bağlandı. Ardından Hatay bölgesi Abbasiler, Tolunoğulları ve İkşitlerin eline geçti. 944 yılında Kuzey Suriye’de Antakya’yı da içine alan Hamdanoğulları Devleti kuruldu. 967-969 yıllarında Hamdanilerle Bizanslılar arasında şiddetli çatışmalar oldu. Sonunda Antakya Bizans kuşatmasına 969 yılına kadar dayanabildi. Antakya Bizans İmparatoru Nikephorus Phokas’ın kumandanlarından Mikhail Burtzes tarafından zaptedildi. 9. ve 10. yüzyıllarda Antakya ve civarına çok sayıda Türk nüfusu gelerek yerleşmeye başladı. Bunda doğudaki Selçuklu varlığının büyük etkisi vardı. Sultan Melikşah döneminde (1072-1092), Kutalmışoğlu Süleyman Bey 1074 yılında önce Halep’i daha sonra Antakya’yı kuşattı. Vali İsaakios Komnenos 20.000 altın karşılığında barış yaparak kuşatmayı kaldırttı. 1084 yılında Antakya Askeri Valisi Philaretes Urfa’ya gidince kötü yönetim ve baskıdan bıkan halk bunu fırsat bilip İznik’te bulunan Süleyman Bey'i kente davet etti. Bunun üzerine Kuzey Suriye’ye bir sefer düzenleyen Kutalmışoğlu Süleyman Bey 12 Aralık 1084’te Antakya’ya girdi. Süleyman Bey, Filistin Selçuklu hükümdarı Sultan Melikşah’ın kardeşi Dımışk Meliki Sultan Tutuş arasında Halep yakınında yapılan savaşı kaybetti ve öldü. Antakya Selçuklu Meliki Sultan Tutuş’un hakimiyetine girdi. Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah Kuzey Suriye’de çıkan hakimiyet kavgasını çözmek için 1086 yılında önce Halep, oradan Antakya’ya geldi. Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah, Tutuş’u sadece Dımışk (Şam) Meliki olarak bırakıp, Antakya’ya Yağısıyan’ ı Vali tayin ederek Antakya’yı doğrudan doğruya imparatorluğa bağladı. 1097 yılında Anadolu’dan Çukurova’ya gelerek İskenderun’u alan Haçlı orduları 21 Ekim 1097’de Antakya’yı kuşattı. Uzun süren bir kuşatma sonunda 1098’de Antakya Haçlılar tarafından zaptedildi. 1. ve 2. Haçlı seferleri sırasında Suriye Bizanslıların elinden çıktı, bölgeyi mahalli Müslüman Beyliklerle Latinler paylaştı. Antakya’da Kudüs’e bağlı olan Dükalık (Antakya Prensliği veya Antakya Kontluğu) kuruldu. 1268 yılında yöreye gelen Baybars komutasındaki Memluk ordusu Antakya’yı kuşattı ve 18 Mayıs 1268 günü yapılan hücumla şehre girildi. Memlukluların 1268’de gelişleri ile 171 yıl süren Antakya Haçlı Prensliği sona erdi. Baybars’ın hükümdarlığı zamanında bölgede Türkmenlerin göç ve yerleşimleri yoğun olarak gerçekleşti. 14. ve 15. yüzyıllarda Halep, Antep ve Antakya bölgesine göç eden Türkmen boylarının başında Avşarlar ve Bayatlar geliyordu. Kuzey Suriye Avşarlarından olan Gündüzoğulları Amik Ovasında, Köpekoğulları Antep’te ve Özeroğulları Dörtyol çevresinde yaşamaktaydı. IsyanbuL 06-25-2007, 10:02 Osmanlı toprakları genişleyip Memluk sınırlarına ulaşınca iki devlet arasında savaşlarda başladı. Ard arda yapılan savaşlar sonunda Memluk ordusu, Osmanlı ordusunu Çukurova’dan çekmek zorunda bıraktı ve 1490 yılında barış antlaşması yapıldı. Antakya ve çevresi 1516 yılında Yavuz Sultan Selim’in Mısır seferi sırasında Osmanlı hakimiyetine girdi. Osmanlı yönetiminde Antakya Halep eyaletine bağlı bir sancak ve bu sancağın merkezi idi. Sancak beyi tarafından yönetiliyor idi. Zaman içinde yapılan düzenleme ile Antakya kaza statüsüne getirilerek, Şam Beylerbeyliğine bağlı olarak yönetildi. Kanuni Sultan Süleyman Tebriz seferi dönüşü Aralık 1535’te Antakya-İskenderun üzerinden Adana’ya geçmiş; daha sonraki yıllarda 1548-1549 kışını geçirdiği Halep’te iken yaptığı gezilerin birinde Antakya’ya tekrar uğramıştır. Kanuni Sultan Süleyman' ın buyruğuyla Belen’de cami, han, hamam ve imaret yapıldı. Belen' e 250 nefer derbentçi yerleştirdi. Daha sonraki yıllarda bölgeye 65 hane daha yerleştirilerek köy haline getirildi. Payas’ta eski kale yeniden yapıldı. Yine Payas’ta Sokullu Mehmet Paşa tarafından 1568 yılında yapımına başlanan cami, han, hamam, imaret 1574 yılında tamamlandı. Ayrıca yapılan iskele ve tersaneyi korumak için 1577 yılında limanın üst tarafına bir kale (Cin Kulesi) inşa edildi. Derbençi olarak buraya 541 aile yerleştirildi. 1832’de Mısır Valisi Mehmet Ali Paşanın oğlu İbrahim Paşa Suriye’ yi fethederek Osmanlı ordusu ile 28 Temmuz 1832 günü Belen Boğazında (Belen Geçidi) yaptığı savaşı kazanarak, Adana’ya doğru ilerledi. 1839’da Osmanlılar bölgeyi Halep’e kadar geri aldılar. Tanzimat’ın ilanıyla Antakya ve çevresinde idari yapılanmada yeni düzenlemeler gerçekleştirildi. Antakya Sancağında Kaymakamlık ihdas edilerek çevresiyle birlikte (Şeyhülhadid, Kuseyr, Karamurt, Süveydiye, Altunözü, Cebel-i Akra-namı diğer Ordu) Halep eyaletine, Payas kazası, Uzeyr ve Belen sancakları çevresiyle birlikte (Bakras nahiyesi, İskenderun, Nahiye-i Arsuz) Adana eyaletine bağlandı. I. Dünya savaşında Osmanlı devletine karşı isyan eden Araplar, İngilizler ve müttefikler ile iş birliği yaparak Osmanlı devleti aleyhine çalıştılar. İttifak devletleri daha 1916 yılında Sykes-Picot ve Sazanof arasında yapılan görüşmelerde Osmanlı devleti topraklarını paylaşmışlar; Güneydoğu Anadolu ve Suriye Fransa, bunun güneyinde kalan bölgeyi ve Irak’ı İngilizler alacaktı. 30 Ekim 1918’de Osmanlı devleti ile ittifak devletleri arasında Mondros anlaşması imzalandı. Antlaşma imzalandığında Türk birlikleri Antakya, Belen Dircemal, Telrifat hattını korumuş, Mustafa Kemal Paşa komutasındaki Türk birlikleri 25/26 Ekim 1918 gecesi Halep’i sokak çatışması yaparak terk edip kuzeye doğru çekilmişlerdir. 27 Ekim 1918 günü Antakya’da Faysal taraftarları hükümet konağındaki Türk bayrağını indirip Arap bayrağı diye bir bayrak asarak Arap hükümeti ilan etmişler, fakat Belen’de bulunan 41. Fırkanın müdahalesi ile 3 Kasım 1918’de dağıtılmışlardır. Osmanlı Hükümetinin emri ile 41. Fırka, 8 Kasım 1918’den itibaren Anadolu’ya çekilmeye başladı. Son birlik Belen’den 9 Kasım günü ayrıldı. Yörede Türk askerinin çekilmesi üzerine 9 Kasım günü bir İngiliz müfrezesi İskenderun’a çıktı ve oradan Dörtyol’a geçti. Ardından 12 Kasım 1918’de Fransızlar İskenderun’a asker çıkardılar, 15 Kasım 1918 günü de Belen’i işgal ettiler. 27 Kasım 1918 tarihinde merkezi Beyrut’ta bulunan Fransız Yüksek Komiserliği bir kararname yayınlayarak merkezi İskenderun olmak üzere Antakya, İskenderun ve Harim’i içine alan “İskenderun Sancağı” kuruldu. Sancak idaresi bir Vali tarafından yerine getirilecekti. 7 Aralık 1918 günü Antakya, 11 Aralık 1918 günü de 400 Ermeni’den oluşan bir Fransız taburu Dörtyol’u işgal etti. 19 Aralık 1918 günü Dörtyol’a bağlı Karakese Köyünde Fransızlara karşı direnişte bulunulmuş ve müfreze köye giremeyerek 15 ölü bırakarak geri çekilmiştir. 19 Aralık 1918 tarihinde meydana gelen çatışma milli mücadele tarihimizdeki İLK KURŞUN’dur. Bu tarihten itibaren Kuvay-i Milliye’ye katılan çeteler ile bölgedeki işgal birlikleri arasında mücadele ve çatışmalar başladı. 20 Ekim 1921 günü Türkiye ile Fransa arasında Ankara Antlaşması imzalandı ve buna göre Payas sınır olacak şekilde İskenderun sancağı sınırlarımız dışında kalıyordu. Fakat antlaşmaya göre; İskenderun mıntıkasında Türk ırkından olanların kültürlerini geliştirmek için her türlü kolaylık sağlanacak, Türk dili resmi dil niteliğine sahip olacaktı. Ankara Antlaşmasından sonra Türkiye ile Fransa arasındaki savaş hali sona erdi. Türkiye ile Suriye arasında sınır çizildi. Dörtyol (Payas dahil) ve Hassa Türkiye sınırları içerisinde kaldı. Fransızlar 15 Kasım’da Hassa’yı, 8 Ocak 1922 ‘de Erzin’i, 9 Ocak 1922’de Dörtyol’u boşaltarak güneye çekildiler. Bu yeni dönemde Antakya, İskenderun ve havalisi halkı Anayurttan ayrı yaşamaya alışamamışlar, her fırsatta Türkiye’ye katılma ve kurtulma talebinde bulunmuşlardır. Nitekim Gazi Mustafa Kemal Paşa 15 Mart 1923’te Adana’ya geldiğinde Antakyalılar kendisini karşıladılar. Karşılayan kalabalığın önünde iki levha, dört hanım ve bunların önünde bir kız vardı. Antakyalı kız (Ayşe Fıtnat Hanım) dokunaklı bir nutuk söyleyerek “Ey Ulu Gazi bizi kurtar” diye talepte bulundu. M. Kemal Paşa kıza “Kırk Asırlık Türk Yurdu Düşman elinde esir kalamaz!” diyerek kurtuluş vaadinde bulundu. Bundan sonra 24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan antlaşmasında, Ankara Antlaşması ile çizilmiş olan sınır aynen kabul edildi. Ocak 1925 ve Mayıs 1926’da Gazi Mustafa Kemal Paşa Dörtyol’u ziyaret etti. Nisan 1934’te resmi görüşmeler için sancağa gelen Gaziantep Valisi Akif İYİDOĞAN için muhteşem karşılama yapıldı, halk sevinçten Valinin makam arabasını havaya kaldırdı. 9 Eylül 1936 tarihinde Fransa Suriye ile antlaşma yaparak Suriye’ye bağımsızlık verilmesini kabul etti, fakat özel statüye sahip İskenderun Sancağı’nın durumu göz ardı edildi. Bu durumda, Türkiye 9 Ekim 1936’da Fransa’ya nota verdi. Konu; Türkiye ve Fransa arasında alınıp, verilen notalar sonucunda varılan mutabakata göre Milletler Cemiyetine taşındı. Atatürk, 1 Kasım 1936’da T.B.M.M’nin açılışında sancak konusunda devletin tavrını açıkça ortaya koydu. Ertesi gün Atatürk sancağa “Hatay” adını verdi. Aralık 1936’da şeklini belirlediği Hatay Bayrağını Hataylılara armağan etti. Milletler Cemiyeti 14-16 Aralık 1936 tarihinde yaptığı toplantıda sancağın oturumunu yeniden incelemek için 3 gözlemcinin Sancağa gönderilmesini kararlaştırdı. 1 Ocak 1937 günü Hatay’a gelen gözlemciler incelemelere başladılar. 12 Ocak 1937 günü gözlemcilerin kaldığı Turizm Oteli (şimdiki Özel Ata Lisesi) önünde 60.000 Türk’ün katıldığı muazzam bir miting ve yürüyüş yapıldı. Nihayet Milletler Cemiyeti Konseyi 27 Ocak 1937 toplantısında İskenderun Sancağı’na bağımsızlık verilmesini kabul etti. Sancak içişlerinde tam bağımsız, dışişleri, maliye ve gümrük konularında Suriye’ye bağlı olacaktı. 29 Kasım 1937 tarihinde Milletler Cemiyetine seçilen komitece hazırlanan “Sancak Statü ve Anayasası” yürürlüğe girdi. Bundan sonra Milletler Cemiyeti nezaretinde sancak nüfusunun cemaatlere göre belirlenip, kaydedilmesi için nüfus tespitine gidildi. Milletler Cemiyetine göre seçimler; 28 Mart ve 12 Nisan 1938‘de yapılacaktı. Seçimlerden önce, seçmenler cemaatlere göre belirlenecek, bunun ardından milletvekillerini seçecek, ikinci aşamada seçmenler seçilecek, üçüncü aşamada milletvekilleri seçilecektir. Halk arasında “Referandum” olarak bilinen seçim sırasında Sancak’ta tansiyon yükseldi, cemaatlere göre nüfus tespitinde Milletler Cemiyetinde yapılan zorlu görüşmeler sonunda 21 Mart 1938’de kesinleşen karara istinaden, Türk Tezi doğrultusunda her dileyen Hataylının dilediği cemaat listesinden yazılması kabul edildi. Sancakta meydana gelen karışıklıklar ve idarenin Türkler aleyhine takındığı tavır yüzünden Milletler Cemiyetince belirlenen seçim takvimi zamanında tamamlanamadı. Başta; Atatürk’ün takındığı kararlı tavır ve Türk Hükümetinin girişimleri sonucunda Sancak Umum Valiliğine Dr. Abdurrahman MELEK, Delegeliğe de Kolonen COLLET getirildi. Atatürk, 19 Mayıs 1938 günü Ankara’da törenleri izledikten sonra Ankara’dan, Mersin’e hareket etti ve 20 Mayıs günü Mersin’de askeri birliklerin geçitlerini hasta olduğu halde ayakta izledi. Seçimin güvenli bir ortamda yapılabilmesi için Türkiye ile Fransa arasında antlaşmaya varılmış ve askeri antlaşma imzalanmıştır. Bu antlaşmanın uygulama esaslarını belirlemek üzere Orgeneral Asım GÜNDÜZ Başkanlığındaki askeri heyet 12 Haziran 1938 günü Antakya’ya geldi. 13 Haziran - 3 Temmuz 1938 tarihleri arasında Fransa’nın Suriye Orduları Komutanı Orgeneral Huntzinger başkanlığındaki Fransız heyeti ile yapılan görüşmeler sonucunda antlaşma imzalandı. Varılan antlaşmaya göre Hatay’da güvenlik 6.000 kişilik bir güçle sağlanacak, bunun 2.500’er kişisi Fransız ve Türk Kuvvetlerinden, 1.000’er kişisi de Hatay’dan karşılanacaktır. Antlaşma gereği Kurmay Albay Şükrü KANATLI Komutasındaki Türk Kuvvetleri 5 Temmuz 1938 günü Hassa ve Payas’tan iki koldan Hatay’a girdi. Türk askerinin Hatay’a girmesinden sonra yeni bir seçim komisyonu kuruldu ve seçim çalışmalar 22 Temmuz 1938’de başladı. Cemaatlere göre tescil işleri 1 Ağustos’ta sona erdi. İkinci seçmen kayıtları 8 Ağustos’ta bitti. 19 Ağustos’ta adayların isimleri ve sayıları belirlenecekti. Sürenin bitiminde her cemaatten aday sayısını seçilecek milletvekili sayısına denk olduğu görüldüğünden seçim yapılmadan adaylar milletvekili oldular. Böylece; 31’i Türk (9’u Alevi) 2’si Arap, 5’i Ermeni, 2’si Ortodoks 40 mebus seçilmiş oldu. 2 Eylül 1938 günü Hatay Devleti kuruldu. Hatay Devleti Meclisi o gün, şimdiki Gündüz Sinemasında toplandı. Meclis Başkanlığına Abdulgani TÜRKMEN, Devlet Başkanlığına Tayfur SÖKMEN seçildi. Devletin adı “HATAY” olarak kabul edildi. Hatay Devlet Meclisi’nin 5 Eylül tarihli oturumunda Devlet Reisi Tayfur SÖKMEN, Dr. Abdurrahman MELEK’i Baş Vekil olarak Hükümet Kabinesini kurması için görevlendirdi. Kurulan hükümet, Meclisin 6 Eylül 1938 tarihli oturumunda güven oyu aldı. Sancak Anayasası “Hatay Anayasası” olarak kabul edildi. Devletin adı da “HATAY DEVLETİ” olarak değişti. Bundan sonraki Hatay Meclisinin düzenleme ve çalışmalarıyla Hatay Devleti, Türkiye ile münasebetlerini arttırdı. Sonuçta; Fransa ile Türkiye arasında 23 Haziran 1939'da “Hatay Mıntıkasının Türkiye’ye İadesine Dair” Hatay Antlaşması imzalandı. Hatay Millet Meclisi, 29 Haziran 1939 tarihinde olağanüstü toplanarak “Hatay’ın Anavatana kavuştuğunun bir kararla tespitini” isteyen 39 imzalı önerge üzerine Hatay Millet Meclisinin dağıtılması teklifi oybirliği ile kabul etti. 7 Temmuz 1939 tarih ve 3711 sayılı Kanunla Hatay Vilayeti kuruldu. 18 Temmuz 1939 günü Hatay Valiliğine atanan Şükrü SÖKMENSÜER Hatay’a geldi. 23 Temmuz 1939 tarihinde de Hatay’da kalan son Fransız birliği Antakya’dan ayrıldı. Böylece Hatay Devleti’nin anayurda katılma işlemleri tamamlanmış oldu. Alıntıdır | |
|
21 Mart 2009, 00:49 | #2 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Hatay İli Hakkında Bilgiler Camiler - Kiliseler HATAY [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...]Camiler - KiliselerUlu Cami (Sultan Selim Cami-Merkez): Şehirde en eski yapı olarak bilinen Ulu Cami, XVI. yy. da yapılmış olup, İslamiyet'in ilk dönemlerinin mimarisini yansıtmaktadır. 1987 yılında yıkılarak, aynı tarzda yeniden yapılmıştır. Habib-Ün Neccar Cami (Merkez): Habibi Neccar Cami, şehirde yapılan ilk cami olarak bilinir. Baybars zamanında eski bir Roma tapınağının yerine yapılan cami, IX. yüzyılda depremden zarar gördüğü için 17. yy.da Osmanlı döneminde yeniden yapılmış, fakat minare eski şeklini korumuştur. Osmanlı mimarisini yansıtan yapının altında halkın ziyaret ettiği 3 adet mezar bulunmaktadır.Bu yer Kur'an'da Habib-ün Neccar ile ilgili olayın geçtiği yer olması bakımından kutsal sayılmaktadır. Kanuni Sultan Süleyman Cami (Belen Cami-Belen): 1553 yılında Kanuni Sultan Süleyman tarafından Antakya'nın ilçesi Belen'de yaptırılmıştır. Cami, kervansarayın batısında tek kubbeli kübik bir yapıdır. Sokullu Mehmet Paşa Külliyesi (Payas): Kervansaray başta olmak üzere çarşı, hamam, cami, medrese ve kalesi ile her biri ihtişamlı yapılardan oluşan bir külliyedir. Kervansarayın kapısının üzerindeki kitabede Osmanlı padişahı Yavuz Sultan Selim'in veziri Sokullu Mehmet Paşa tarafından "Fani dünyada kalıcı bir eser olması için" 1574 de yapıldığı yazılıdır. Cami avlusu, medrese olarak düzenlenmiştir. St. Pierre Kilisesi (Merkez): Antakya-Reyhanlı yolu üzerinde, Habib-ün Neccar Dağı eteklerindedir. Doğal bir mağara iken eklemelerle kiliseye dönüştürülen St. Pierre'nin, dünyanın ilk kilisesi olduğuna inanılır. Ayrıca tarihte ilk defa bu kilisede Hz. İsa'nın dinini tanıyanlara "Hıristiyan" denmiştir. Kilise, Hz. İsa'nın 12 havarisinden biri olan St. Pierre'nin Hz. İsa'nın ölümünden sonra Hıristiyanlığı yaymaya çalıştığı yer olarak önemli bir dini merkezdir. 1963 yılında Papa VI. Paul tarafından hac yeri olarak ilan edilmiştir. Her sene 29 Haziran günü burada tören düzenlenir. Kilisenin zemininde mozaik kalıntıları, duvarlarda ise freskler bulunmaktadır. St. Simon Manastırı (Samandağ): Terki Dünya Tarikatı'nın merkezi olarak bilinen St. Simon Manastırında kilise, vaftizhane, sarnıç ve diğer mimari kalıntılar görülebilir. M.S. VI. yy.da St. Simon adına yaptırılmıştır. Burada inzivaya çekilen St. Simon'un 20 m yüksekliğindeki taş sütun üzerinde 45 gün yaşadığı rivayet olunur. Bu durum Guinness Rekorlar Kitabına bir rekor olarak kaydedilmiştir. Bu sütunun kaidesini bugün de görmek mümkündür. Aziz Hanna Kilisesi (İskenderun): Hıristiyanlığın ilk yıllarında pek çok rahip ve keşiş Hıristiyanlığı yaymak amacıyla Arsuz çevresine yerleşmişlerdir. Bunlardan biri Arsuz'a kilise yaptıran Aziz Hanna'dır. Bu kilise halen kullanılmaktadır. 1514 yılında yeniden yapılan kilisede çok sayıda ikona ve bez üzerine yapılmış çok değerli 2 baskı resim bulunmktadır. Markirkos Ortodoks Kilisesi (İskenderun): 1585 yılında kurulan kilise, Denizciler Caddesi üzerindedir. Halen yöre halkı tarafından gerek ibadet gerekse adak için kullanılmaktadır. Kilise her yıl 5-6 Mayıs'ta kutlanan Hıdır İlyas şenliklerine sahnedir.[Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Alıntıdır |
|
22 Mart 2009, 01:06 | #3 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Hatay İli Hakkında Bilgiler Screen ; Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Hatay / Antakya - Samandağ ; Çevlik’in (Seleukeia Pieria) Tarihçesi Antakya’nın 35 km. batısında, Musa Dağı’nın güneyinde kurulmuş antik bir kenttir. Bu bölgede ilk iskan M.Ö. 4500 yıllarına kadar iner. Bütün dünyaca bilinen tarihi Seleukoslarla başlar. Büyük İskender’in ölümünden sonra generalleri arasında paylaşılan ve burayı da içine alan topraklar Seleucus’a kalır. Seleukoslar merkezleri Babil olmasına rağmen buradan Akdeniz’e hükmetmek istiyorlardı. Bunun güçlüğünü anlayan imparator önce burayı devletinin başkenti yapmayı düşünürdü. Ancak her an denizden gelecek saldırıya uğraması mümkün ve savunması güç olan bu şehri başkent yapmaktan vazgeçerek Antakya’ya yöneldi. Roma egemenliğine geçtiğinde de önemi daha da artmıştır. Daha sonra Bizans hakimiyetine geçmiştir. Bu dönemde liman eski önemini kaybetmiştir. Seleukeia Pieria şehri aşağı ve yukarı olmak üzere iki kısımdan kurulmuştur. Yukarı şehir deniz seviyesinden 300 metre yüksekliktedir. Burada büyük malikaneler, mabetler ve resmi binalar bulunmaktadır. Aşağı Şehir,liman ve çevresinde kurulmuştur. Aynı zamanda burada büyük bir hamam ve küçük bir tiyatro bulunmaktadır. Şehrin çarşı ve El-Mina ismini taşıyan iki kapısı bulunmaktadır. Şehrin tamamın bir s***a çevrilidir. Buradaki buluntular: Titüs Vespasianus Tüneli, Beşikli Mağara ve Dor Mabedi. TİTUS (VESPASİANUS) TÜNELİ Samandağ ın 5 Km. kuzeyinde denize hakim yamaçlarda M.Ö. 300 yıllarında Seleuykos Nikator tarafından kurulan ve kurucusunun adı ile anılan şehirdir. Şehrin, dağın hemen bitiminde , dağdan gelen derelerin ağzında bir iç limanı vardı. Sellerin bu limanı Doldurması tehlikesi ortaya çıkınca imparator Vespasianus zamanında dağ delinerek bir tünel açılması kararlaştırıldı tünel Titus zamanında tamamlandı ve derenin önü bir duvarla kapatılarak sel suları , yüksekliği 7 mt. genişliği 6 mt olan bu tünel vasıtası ile uzaklara akıtıldı , böylece limanın dolması engellenmiş oldu. 130 mt si tünel , kalanı açık kanal halinde olan tünelin uzunluğu girişten Çevliğe kadar 1380 mt. dir Tünelin deniz tarafındaki girişine göre sağ tarafta , 100 Mt. kadar uzaklıkta kaya mezarları vardır burada kayalara oyulmuş mağaraların içinde bulunan çok sayıda mezarın en çok ilgi çekeni , çukurun tabanındaki geniş mağaradır. içinde çok sayıda mezar bulunan bu mağara diğerlerinden farklı yapılmış yüksek ve gösterişli bir mezar yüzünden halk arasından ''Beşikli Mağara'' olarak anılmaktadır Antik şehrin yerleşim yerinin yukarı kısımlarında tapınak kalıntılarına da rastlanır , bunlardan başka , Mağaracık köyü civarında da çok sayıda mağara vardır. KAYA MEZARLARI Vespasianus-Titus tünelinin yakınındadır. Roma dönemine ait olan ve kalker oyulmuş 12 kaya oyulmuş 12 kaya mezarı vardır. Bunlardan Beşikli Mağara adıyla anılan mezarın bulunduğu mağara en geniş ve en ünlüsüdür.. Hatay'ım.. |
|
26 Mart 2009, 02:47 | #4 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Hatay İli Hakkında Bilgiler HATAY Efsaneleri [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Efsaneler Her Adımı Tarih ANTAKYA Hatay, adım başı tarihtir. Antakya bu tarihin önsözü, başlangıcı sayılır. Ne zaman kurulmuş Antakya şehri. Tarih kitapları, efsanelerle dolu bu şehrin kuruluşunu şöyle anlatır: Makendonya kralı Büyük İskender'in ölümünden sonra, O'nun şöhretli generallerinden Antiokos oğlu Selefkos, bir devlet kurmak üzere, bugünkü Hatay iline gelmiş, devletin başkenti için münasip bir yer aramaya başlamıştı. Her taraf güzeldi, bir türlü karar veremeyince İlahların ilahı Zeus'e dua ederek, bir mucizeyle şehrin yerini seçmesini dilemişti. Tam kurbanını kesip, mabede bıraktığı sırada, gökyüzünden bir kartal ağmış, kurbanın bir parçasını kaparak, deniz kenarına bırakmıştı. Kartal tekrar gelmiş, bu sefer de kurbanın geri kalan büyük parçasını pençelerine takmış, havalanarak onu da Silpios dağının eteklerine, Orante yani bugünkü "Asi" nehrinin sol kıyısına götürmüştü. Selefkos, kartalın ilahı Zeus tarafından gönderildiğine hükmederek, önce deniz kenarında bir liman, sonra da asi nehrinin sol kıyısına başkentini yapmaya karar vermiş ve kısa zamanda şehrin inşaatını tamamlatmıştı. Milattan önce 300 yılının 22 mayısında şehir törenle halka açılmıştı. Selefkos bu yeni şehre, babasının adına izafeten Antiohia demiş, bu ad zamanla Antakya olmuştu. Antakya şehri, zamanla büyümüş, gelişmiş, Romalılar devrinde, Güney'in en zengin şehirleri arasında yer almış, Bizanslıların önemli bir dini merkezi olarak tanınmıştı. Daha sonra, sırasıyla Abbasilerin, Selçukluların, Haçlıların, son olarak da Osmanlıların eline geçen şehir, her devirde, bir destanla süslenmiş, her yapılan eser, bir efsaneyi de peşinden sürüklemiş, her yapılan eser, bir efsaneyi de peşinden sürüklemişti. Örneğin, Antakya'daki Habib Neccar Camii, Antakya'nın ilk olarak İslam orduları tarafından fethinin efsaneleri ile yüklüdür. Şöyle ki: Bir efsane daha: Peygamberin sevgili halifesi Hz. Ömer, Diyar-ı Rûm denilen ve o zaman hıristiyanların elinde bulunan Anadolu'yu fethetmek, İslamlaştırmak için kol kol ordular salar. Bu ordulardan biri Ebu Übeyde bir Cerrah'ın kumandasında, Antakya üzerine yürür. Düşman güçlü, arazi, sarp. İslam orduları, cih'd heyecanı ve şahadet aşkıyla düşmanı izlemekte, kaleler zaptetmektedir. Ebu Übeyde'nin, Habib Neccar adında yiğit bir bayraktarı vardır. Savaşın en kızgın, en çetin anlarında, Habib Neccar, bir elinde sancağı şerif, diğer elinde kılıcıyla ön saflarda kıyasıya vuruşur. Kumandan ne zaman : "Yetiş ya Habib" derse, canını dişine takar, düşman saflarını yararak öne geçer, askere şevk ve heyecan verir. İşte böyle bir gün, Antakya yakınlarındaki Nur dağları üzerinde savaşılmaktadır. Düşman bir tepeyi tutmuş, bırakmaz da bırakmaz. Ebu Übeyde çaresiz kalır, son ümit bayraktarındadır. Savaşın kızgın bir anında, yine: "Yetiş ya Habib!" diye haykırır. Habib : "yallah!" diyerek tepeyi bir anda tırmanır, düşman saflarını yararak sancağı en yüksek zirveye diker. Diker ama , üzerine çullanan düşman askerleri bir kılıç darbesiyle başını gövdesinden ayırıverirler. Bu sırada galeyana gelen İslam ordusu tepeye yıldırım gibi iner. Habib Neccar'ın başsız gövdesiyle karşılaşırlar. Geri çekilen düşman, Habib'in başını bir sırığa saplayarak götürür, ibret olsun diye Antakya kalesinin en yüksek burcuna dikerler. İslam orduları, birkaç gün sonra, Antakya'yı da kuşatırlar. Savaşın kızıştığı bir sırada kale burcundaki Habib'in kesik başından sesler gelmeye başlar: - Kardeşlerim, yiğitlerim, ben buradayım. Sağdan hücum edin, sola koşun. Kesik baştan gelen sesleri işiten İslamlar heyecanla ileri atılırlar, düşman askerleriyse paniğe kapılır. Kale birkaç saat içinde zaptedilir, halkı, vergiye bağlanır. Kumandan Ebu Übeyde, şehit Habib'inin kesik başını defneder, üzerine türbe, yanına da cami yaptırır. Gövdesi Nurdağlarında ayrı bir mezara konur. İşte Antakya'da, bugün herkesin bildiği Habib Neccar Camiinin efsaneleşmiş destanı. Camiinin bitişiğindeki Habib Neccar'ın yer altı mezarı bugün ziyaret edilir, okunan Fatiha'lardan sonra bu kahramanlık destanı hafızalarda bir kere daha tazelenir. Eyliya Çelebi'nin diliyle : Bizim tok sözlü, tatlı dilli seyyahımız Evliya Çelebi, iki yüz kırk yıl önce Antakya'ya geldiği zaman Habib Neccar Türbesini de ziyaret etmiş, ona ait çeşitli efsaneler eserinde toplamıştır. Evliya Çelebi'ye göre, Habib Neccar, İsa Peygamber zamanında yaşamış ve Ona iman etmiş İsa gibi mucizeler göstermiş, daha sonra da, puta tapanlar tarafından başı kesilerek öldürülmüştür. Evliya Çelebi'nin bir ifadesine göre de Antakya Kal'ası, İstanbul Kal'asından sonra en büyük kal'alardan biridir. Seyahatnamesinde bunu şöyle anlatır: "Antakya Kal'ası duvarlarının ve burçlarının yüksekliği başka bir yerde görmedim. Doğu yönündeki dağlar üzerine oturan duvarları 80 arşın yüksekliğindedir. Asi nehri kıyılarındaki duvarlar ise yalınkat, 20 arşındır. Kal'anın yapıldığı taşların her biri birer fil gövdesi kadardır. Büyük usta Ferhat, taşları baltasıyla birbirine öyle yanaştırmış ki, tek bir kaya sanırsınız..." Antakya'nın çevresi de tarihî kalıntılarla doludur. Bunlardan biri de İskenderun- Payas demiryolu üzerinde... Eski İskenderun Şehrinin giriş kapısı kalıntılarından olan bir sütûna "Yunus direği" derler. Söylentilere göre, kavminin zulmünden bir deniz kenarına kaçan ve bir balık tarafından yutulan Yunus Peygamberi, balık burada kusmuş. Yunus Peygamber de bu sütunun üzerinde halka seslenmiş, onları Tanrı yoluna çağırmış. Bir zamanlar deniz kızlarının karaya vurduğu ve bir şehir kurdukları söylenen Arsuz harabeleri, ayrıca güneyindeki sütûnlu limanlar, adım başı efsane doludur. Tarihte çeşitli olaylara sahne olan Antakya, 1516 yılı Mercidabık Savaşı'ndan sonra, Yavuz Sultan Selim tarafından Osmanlı topraklarına katılmış, bir sancak merkezi olarak uzun yıllar idare edilmiştir. Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra, düşman işgaline uğrayan Antakya, Millî Mücadele sırasında 20 Ekim 1921 Ankara Anlaşması ile İskenderun Sancağı içinde özerk bir idareye kavuşmuş, Türkiye - Fransız arasında yapılan uzun görüşmeler sonucu, 1938 yılında kurulan Hatay Devletinin içinde yer almış, 11 Temmuz 1939 günü de anavatan Türkiye'ye katılmış, böylece Hatay ilimizin merkezi olmuştur. Alıntı. |
|
27 Mart 2009, 19:54 | #5 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Hatay İli Hakkında Bilgiler Hatay Arkeoloji Müzesi İskenderun Sancağı Antikiteler Müfettişi M. Prost’un önerisi üzerine kurulmasına karar verilen müze. 1933’te İskenderun sancağı içinde bulunan tüm tarihî eserlerin Antakya’da toplanmasına girişildi. Müze binasının temeli 1934’te atıldı. 1939’da Hatay anavatana katıldığı sırada yapımı tamamlandı. Eserlerin derlenmesi ve sergilenmesi dokuz yıl sürdü. 1948’de ziyarete açıldı. Ziyaretçilere açık olan kısımları hol, beş büyük salon, revaklar ve bahçeden oluşur. Mitanni, Hitit, Asur, Urartu ve Roma eserleri, sikke koleksiyonu yanı sıra Antakya, Tarsus, Harbiye ve Samandağ’da bulunmuş mozayikler sergilenmektedir. Antakya’da yaşayan zenginlik ve ihtişam dönemini simgeleyen en güzel eserler, eşi bulunmaz Antakya mozaikleri. Yörede 1932 yılında başlayan kazılarda bulunan mozaikler, Antakya Mozaik Müzesi’nde sergileniyor. Mozaikler Roma ve Bizans dönemine ait. Samandağı, Harbiye ve Antakya’da bulunan hamam, kilise ve evlerin tabanlarını süslemiş mozaiklerin çoğunda mitolojik konular işlenmiş. Antakya Müzesi’nde ayrıca heykeller de sergileniyor ki bunların en önemlisi Apollon heykeli. M.Ö. 4 binden itibaren zamanımıza kadar her devrin çeşitli kültür ve tarihi vesikalarını bünyesinde toplayan Hatay'da ilk kez 1932 yıllarında bilimsel kazılara başlanmıştır. Çalışmaların henüz ilk yıllarında bulunan çok sayıdaki eserlerden dolayı, Fransız idaresinde bulunan Hatay'da görevli, Antikiteler Müfettişi M. Prost'un isteğiyle Antakya'da bir müze kurulmasına karar verilmiştir. Günün modern müzecilik anlayışına uygun olarak hazırlanan plan 1934 yılında uygulanmıştır. 1939 yılında inşaatı tamamlanan müzede, üç ayrı bilimsel kazıda bulunan eserler yer almaktadır. 1- Chicago Oriental Institute 1933-1938 yılları arasında Amik Ovası'nda Cüdeyde, Dehep, Çatalhöyük ve Tainat'ta çalışmıştır. 2- British Museum namına Sir Leonard Wolley 1936'da Samandağı'nın El-Mina Mevkii'nde, 1937'den 1948 senesine kadar aralıklarla Aççana Höyüğü'nde hafriyat yapmıştır. 3- Princeton Üniversitesi de Antakya civarında araştırma kazıları yapmıştır. Müzenin esas zenginliğini temin eden mozaikleri çıkaran bu heyettir. 1939 senesinde, müze binası tamamlanmış, kazılarla ve muhtelif yollarla elde edilen eserler de depo edilmiş bulunuyordu. Bu tarihten itibaren eserlerin tanzimi dokuz senede tamamlanmış ve 23 Temmuz 1948 yılında Hatay'ın kurtuluş bayramında ziyarete açılmıştır. Bünyesinde bulundurduğu çeşitli eserlerin yanında, bilhassa zengin mozaik koleksiyonu ile de ilgi görmektedir. 1969 yılında başlayan ek inşaat 1973 yılı sonunda tamamlanmış ve yeni baştan yapılan teşhir ve tanzimden sonra, hizmete girmiştir. Böylece teşhir salonlarının sayısı beşten sekize çıkarılmış; Hitit ve Asur taş eserlerini, küçük eserleri, altın eserleri ayrı ayrı sergileme olanağına kavuşulmuştur. Müzedeki mozaikler, Bizans ve Roma dönemlerini kapsayıp. Mitolojik olaylar ve kişiler sembolize edilmektedir. Anıtlar ve Müzeler Müd. |
|
03 Nisan 2009, 02:27 | #6 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Hatay İli Hakkında Bilgiler HATAY EKONOMİK DURUM EKONOMİK DURUM Hatay ilinin ekonomik hayatına hakim sektörler; ticaret, tarım, sanayi, ulaştırma (nakliyecilik) ve inşaat sanayidir. Hatay ili gerek coğrafi konumu gerekse tarım ve sanayi üretim potansiyeli ile bir iç ve dış ticaret merkezidir. İlimizden; demir-çelik mamulleri otomobil filtre imalatı, tarım araç ve gereçleri imalatı ve satışı ile tarımsal ürünlerden başta yaş sebze ve meyve ile narenciye üretim ve ihracatı yoğun olarak yapılmaktadır. İlimizde ve ülkemizde üretilen mamuller; öncelikle Ortadoğu’ya İskenderun limanı ile Cilvegözü Gümrük Kapısından ihraç edilmektedir. Hatay taşımacılık sektöründe İstanbul’dan sonra en fazla filoya sahip ikinci İl’dir. Hatay’daki taşımacılık (nakliye) firmalarına ait 4 binden fazla TIR (çekici) bulunmaktadır. Hatay’lı nakliyecilerin en çok ihraç taşımacılığı yaptığı ülkeler; sırasıyla Suudi Arabistan, Romanya, Ürdün, Irak, Rusya, Suriye ve Almanya yer almaktadır. Ülkemizin Gayri Safi Yurtiçi Hasılası içerisinde Hatay ili, en büyük katkıyı sağlayan 12’nci il konumundadır. Hatay gerek İskenderun limanı ve Cilvegözü Gümrük Kapısı’ndan yapılan ihracatla, gerekse Akdeniz İhracatçı Birlikleri kanalıyla ilimiz dışındaki gümrük kapılarından yapılan ihracat ile yılda 1 milyar dolardan ($) fazla ihracat gerçekleştiren illerimizden biridir. Alıntı. |
|
16 Ağustos 2009, 00:34 | #7 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Cevap: Hatay İli Hakkında Bilgiler Screen ; Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Heyy Havasına Kurban Oldugum Şehir Varmı Böyle Bir Gece Görünümü? Antakya Kalesi ; Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Tarih Dolu Şehir... Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. Tarihi St.pierre Kilisesi.. Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. 3 Gününüzü Ayırıp 24 Saat Boyunca Gezip Gerçek Tarihi Kendi Gözlerinizle Görmenizi İsterim.. Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir. |
|
23 Ağustos 2010, 09:37 | #8 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Samandağ \ Arapca Müzik [FLASH]http://embed.video75.com/embed/flvplayer.swf?config=http://embed.video75.com/videoid.php%3fvideo=aWZzZy1EcUtsWHRpMUthcnc[/FLASH] SAMANDAĞ (Seleucia pieria) |
|
Etiketler |
bilgiler, hakkinda, hakkında, hatay, ili, İli |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Hatay’ın İlçeleri Hakkında Kısa Bilgiler | BeSte | Akdeniz Bölgesi | 0 | 18 Mayıs 2024 21:00 |
Hatay ve Gaziantep Hakkında Şok İddia | Thetis | Haber Arşivi | 1 | 25 Ağustos 2012 11:47 |
Muş İli Hakkında Bilgiler | YapraK | Doğu Anadolu Bölgesi | 3 | 03 Nisan 2009 01:38 |
Van İli Hakkında Bilgiler | YapraK | Doğu Anadolu Bölgesi | 4 | 03 Nisan 2009 01:35 |
Kırıkkale İli Hakkında Bilgiler | YapraK | İç Anadolu Bölgesi | 3 | 03 Nisan 2009 00:07 |