Çevrimdışı

Anneler Buluşması'nda konuşan Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan "İtaatin yüceltildiği bir ortamda yeni ve parlak fikirler ortaya çıkmaz" dedi.

Üsküdar Üniversitesi ve NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Avrupa Temsilciliği'nin düzenlediği ve ilgiyle takip edilen "Anneler Buluşması" Hollanda'dan sonra Almanya'nın Münih şehrinden de davet aldı. UETD Bayern Bölge Kadın Kolları'nın organizasyonuyla düzenlenen toplantıya babalar da ilgi gösterdi.

"Aile İçi Sağlıklı İletişim Nasıl Sağlanır?" konusunun işlendiği buluşmanın konuşmacısı Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan'dı. Tarhan, yoğun bir katılımla, sohbet ortamında, gerçekleşen toplantıda aile içinde yaşanan sorunlar ve çözüm yolları hakkında bilgi verdi.

BULUĞ ÇAĞI DELİLİĞİN BİR ŞUBESİDİR
Aile içinde yaşanan sorunların normal olduğunu ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, bu sorunların sıcak ilişkilerle çözüleceğini vurgulayarak "Eğer anne baba doğru örnek, rol model oluyorsa sorun kolay çözülür. Çocuk hata yapsa da doğru yolu bulur. Şu Hadis-i Şerif'i duyunca çok şaşırmıştım: Buluğ çağı deliliğin bir şubesidir. Çocuk elbette hata yapacak, hata yapmaya yatkındır. Bu dönemde ben kimim, nereye yönelmeliyim sorularını kendisine sorar. Tüm bunları yaparken de anne ve babasının tepkilerini kontrol eder" dedi.

Aile bağlarının önemine vurgu yapan Tarhan yıllar önce yaşadığı bir anısını da katılımcılarla paylaştı.

TRT'ye bir radyo programına katılmak için gittiğinde, eski Belçika Büyükelçisi’yle yaptığı sohbette Büyükelçi’nin Belçika Başbakanı’nın Türk vatandaşlarından çok memnun olduğunu kendisine ifade ettiğini bunun sebebinin de aile bağları olduğunu söylediğini belirten Tarhan, Nebraska Üniversitesinin mutlu aileler hakkında yaptığı bir araştırmayı da özetledi. Araştırmaya göre mutlu ailelerin üç özelliği olduğunu ifade eden Tarhan bunları şu şekilde sıraladı: “Birlikte zaman geçirme, takdir, onay - övgü sözcüklerinin bol kullanımı, demokrasi ve katılımcılık.”

‘Ne biçim çocuksun, sen adam olmazsın, senden ne köy olur ne kasaba’ gibi eleştirilerin çocuğun kişiliğini değersizleştirmeye, özgüven eksikliğine yol açacağının altını çizen Prof. Dr. Tarhan "Çocuk ben işe yaramam, nasılsa adam olmam deyip her şeyi bırakır. Takdir ve övgü davranış ve çabalara olmalı, kişiliğe dönük olmamalı. Kişiliğini severek çocuğu büyütmek de narsizme yol açar" dedi.

"İLLA BENİM DEDİĞİM OLACAK DEMEK DİKTATÖRCE BİR YAKLAŞIMDIR"
Demokrasinin aileden başladığını belirten Prof. Dr. Tarhan, "Ailede eleştirilebilirlik, eleştirilebilir olmak gerekir. Çocuk ebeveynlerini eleştirebiliyor mu, eşler birbirini eleştirebiliyor mu? Eşlerden biri illa benim dediğim olacak diyorsa bu diktatörce bir yaklaşımdır. Ailede bir kişide bu diktatörce yaklaşım varsa diğer bireylerde korku hâkim olur. İtaatin yüceltildiği bir ortam meydana çıkar. Bu ortamda yeni ve parlak fikirler ortaya çıkmaz. Sorulduğunda her şey yolunda, iyiyiz denilir ama yeni keşifler ortaya çıkmaz. Özveri olmaz, ilerleme olmaz. Sadece takdir eden biri konumuna düşeriz" şeklinde konuştu.

BASKICILIĞIN OLDUĞU YERDE ÖZGÜRLÜK OLMAZ
Tarhan konuşmasına şu şekilde devam etti: "Peygamberimizin bir sözü var: Karı koca birbirinize lütufkâr davranınız. Bunu sadece erkeğe veya kadına demiyor. Birlikte zaman geçirmek, takdir, övgü sözcükleri kullanmak. Aileyi bir arada tutar. Yapılan bir araştırmada annelerin çocuklarına % 95 hayır dendiği ortaya çıkmış. Kendi fikrini zorla kabul ettirmek baskıcılıktır. Baskıcılığın olduğu yerde özgürlük olmaz. Örneğin, ergenliğe kadar verdiğiniz t-shirtü giyen çocuk ergenliğe girince verdiğiniz kıyafeti giymek istemez. Böylece anne-çocuk, baba-çocuk kavgaları başlar. Sorun şu şekilde çözülebilir: 4 tane t-shirt getirilir çocuğa ve sorulur hangisini giymek istiyorsun? diye sorulur. Böylece çocuk özgürlük, özerklik duygusunu tatmin eder. Anne de kontrolü kaybetmemiş olur. Demokrasi aileden başlar. Buna uygun davranan kişi kendi fikrini zorla kabul ettirmek yerine seçenekler sunar. Aile içi ilişkilerde katılımcılık önemli. Kararların birlikte alınması gerekir."

Alıntı

__________________