24 Aralık 2014, 22:11 | #1 | |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | KIRIK KANATLAR O sırada duyduğum ıslık, oyun saatinin geldiğini haber veriyordu. Kahvaltı masasından hızla kalktım. Eşofmanlarımı ve spor ayakkabılarımı giyip kapıya yöneldim. KIRIK KANATLAR -Öğleden sonra dedene gideceğiz, dedi annem. Sen de bizimle gelmek ister misin? -Sizi gidin, dedim. Biz, arkadaşlarla top oynayacağız. -Geçen hafta da gitmedin. Deden seni sorup duruyor, dedi babam. -Haftaya giderim baba, dedim. O sırada duyduğum ıslık, oyun saatinin geldiğini haber veriyordu. Kahvaltı masasından hızla kalktım. Eşofmanlarımı ve spor ayakkabılarımı giyip kapıya yöneldim. -Anahtarını yanına almayı unutma, dedi annem. Biz gecikebiliriz. Ocağın üstüne de yemeğini bırakıyorum. Asansör gecikince, sabırsızlandım. Üç katın merdivenlerini koşar adım inip arkadaşlarımın yanında aldım soluğu. Hep birlikte oyun alanına yürüdük. Her zaman top oynadığımız boş arsa, yapı malzemeleri ve makinelerle dolmuştu. Anlaşılan, buraya da yeni bir yapı dikilecekti. Bize de yeni bir alan aramaktan başka çıkar yol kalmamıştı. Bir süre yürüdük. Sokağımızdan epeyce uzaklaşmıştık, ama yeni bir oyun alanı bulamamıştık. Hepimizin canı sıkılmıştı. -Deniz kıyısındaki parka gidelim mi, dedi Onur. -Orada oyun alanı yok ki, dedim. -Top oynamamız şart mı? Biraz dolaşır, deniz kıyısındaki martılara yiyecek veririz. Onur’un sözleri alaylarla karşılanmıştı: -Sen de başımıza hayvan sever kesildin, dedi Özgür. Başka parlak fikrin yok mu? -Sizin var mı? -Okulun bahçesine gidebiliriz, dedi Selim. -Orada bize sıra gelir mi oğlum, dedi Servet. Orası çoktan dolmuştur. -İnternet kafeye gidelim, diyen Hasan’a ters ters baktı herkes. -İnternette dolaşacaksak, dışarı niye çıktık? Hepimizin bilgisayarı var, dedim. Uzun tartışmalardan sonra, deniz kıyısında karar kılındı. Gidebileceğimiz en yakın yer de orasıydı zaten. Bu güzelim bahar havasında hiçbirimiz, yeniden evlere tıkılmayı düşünmüyorduk doğrusu. Mayıs ayının ortasındaydık. Gökyüzü, denizin rengiyle yarış ediyordu sanki. Bu sonsuz maviliğin üzerindeki tüy bulutları, suluboya resimlerim gibi özensizce dağılmıştı. Tüm ışığını cömertçe sergileyen güneş yakmıyor, bedenime tatlı bir ılıklık yayıyordu. Bahar mevsimini çok seviyordum. Parkın önündeki büfeden birer simit, birer kutu da meyve suyu aldık. Bir yandan yürüyor, bir yandan da sıcak simitlerimizden ısırıyorduk. Birden onu gördük. Bir süre, yerimizden kımıldayamadık. Sonra, büyülenmiş gibi ona yaklaşan Onur’u izledik. Sütbeyazdı. Farklı olan yalnızca, kırmızı haleler içindeki bal rengi gözleri ve yine aynı renkteki uzun gagasıydı. Geçen yaz da görmüştük onu, yanında iki yavruyla. Önlerine attığımız yiyeceklere, birer konuk edasıyla yaklaşıyor, yavrular karınlarını doyururken, gözlerini bize dikip bakışlarıyla teşekkür ediyordu sanki. Yavrular doyup da oyuna başladıklarında, kalan yiyecekleri gagalıyor, bir yandan da yavruların oyununu izliyordu. -Bakın bakın, dedi Onur. Geçen yaz kanadı kırıktı. Şimdi iyileşti mi acaba? Geçen yılki yavrulardan eser yoktu. Yanında, iki yetişkin martı daha vardı. Yanındakiler ara sıra uçuyor, ama o yalnızca yürüyordu. -Yavrular da büyümüş, deyiverdim. -O yavrular olduğunu nereden biliyorsun? Belki de arkadaşlarıdır, dedi Selim. Selim’i yanıtlamadım. Nedense içimden, onların geçen yılki yavrular olduğu düşüncesine inanmak geliyordu. -Bu martı beyaz, yanındakilerse benekli, dedi Özgür. -İyi ya, dedim. Geçen yıl yavruyken de benekliydi bunlar. -Sende de amma bellek varmış, dedi Selim. Ben, akşam ne yediğimi bile anımsamıyorum. O sırada, benekli martılardan biri havalandı, denizin üstünde bir süre uçtu. Tam onu gözden yitirdiğimiz sırada, ağzında küçük bir balıkla geri döndü. Kanadı kırık martının açık gagasına bırakıverdi. Bir süre, hiçbirimiz konuşamadık. Sessizliği yine benim sözlerim bozdu: -Arkadaşlar, benim eve gitmem gerekiyor. -Ne oldu, dediler hep bir ağızdan. -Öğleden sonra dedemi görmeye gideceğiz de… Karşı çıkışlarını gülerek savuşturdum. Parkın önündeki büfeden, dedem için bir gazete, iki kutu da meyve suyu aldım. Dedem gazete okumayı çok severdi. Düşüp ayağını kırdığı için, epeydir dışarı çıkamıyordu. Adımlarımı hızlandırdım. Annemler evden çıkmadan onlara yetişmeliydim. | |
|
Etiketler |
kanatlar, kirik |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Muhabbet Kuşu Hastalıkları (KIRIK VE KANAMALAR) | Seth | Hayvan Hastalıkları | 0 | 06 Eylül 2014 15:44 |
Kirik bir “son” parÇasi | Rüzgar | Aşk ve Sevgi Köşesi | 0 | 20 Kasım 2011 15:58 |
Kardan Kanatlar Sarıkamış | Tisha | Kültür ve Sanat | 0 | 22 Aralık 2009 12:45 |