Evliliklerde çoğu zaman karşılaşılan durumlardan biri de çatırdamakta olan evliliği kurtarmak için eşlerden sadece birinin çabalamaya devam etmesidir. Diğeri çoktan fiziksel olarak olmada da ruhen gitmiş ve vazgeçmiştir… Böylesi koşulların geliştiği durumlarda tamamen ümitsizliğe kapılmak doğru değildir. Çünkü evlilik henüz bitmemiştir ve kurtarılma şansını hak etmektedir.



Evlilik iki kişi ile dengeli kurulup, yürütülmesi gereken bir birlikteliktir. Evlilik akdi nasıl ki iki kişinin ortak kararı ile kurulabiliyorsa, bozulma noktasında da sorumluluk yine iki kişiye aittir. Evliliğin bozulma sürecine giden yolda hatalar da çabalar da iki kişi tarafınca gerçekleştirilir. Unutulmaması gereken evlilik bir iktidar ve güç savaşı değildir ve eğer bindiğiniz kayık su almaya başlamış ise battığında iki tarafın da ıslanacağı gerçeğidir.



Evlilik içinde evliliğin bozulmasına giden süreçler elbette bir gün içinde gerçekleşmez. Yani çiftler bir sabah durup dururken uyanıp haydi ayrılalım demezler. Onları o güne getiren birçok olay, halının altına süpürülmüş, üzeri örtülmüş birçok neden vardır. Tüm bu süreçlerin sonunda “ben elimden geleni yaptım, olmuyor, yürümüyor” demek her iki taraf için de en kolayı gibi görünse de evlilikler her zaman için kurtarılabilmek adına çabalamaya değer. Ancak bazen koşullar bunun aksinde de gelişebilir. Taraflardan biri evlilik fikrinden uzaklaşmışken diğer taraf halen evliliği sürdürmek isteğindedir.



Ortada aldatmanın olmadığı durumlarda -çünkü aldatmanın olması demek güvenin pencereden uçup gitmesi anlamındadır- çareler tükenmiş sayılmaz. Eğer eşiniz, sizin onun tarafından terk edilme korkunuzu, size karşı kullanıyor ve bazı akıl oyunları ile sizi evlilikten vazgeçirmeye zorluyor ise bu durumu değiştirebilirsiniz. Yapmanız gereken çok basit sadece “bırakın”. Evet, bu sizin terk edilme korkularınızla çok tezat bir durum ama burada “bırakın” deyişimdeki kasıt her gün evliliğinizin bitmemesi için eşinize yalvarmak, kavga çıkarmak, hesap sormak yerine bunun geçici bir süreç olduğunu kabullenin ve durumu değiştirmek yerine siz kendinizi, kısaca olaya bakışınızı değiştirin.



Bu çok basit adımın hayatınızda ne denli olumlu etki ettiğine inanamayacaksınız. Bir anda sürekli ağlayan, yalvaran ya da konuşarak durum kurtarmaya çalışan o kişinin nereye kaybolduğu eşlerden gitmek isteyen için merak uyandıran bir hal alacaktır. Uzun zamandır yapmadıklarınızı yapmaya tam da bu dönemde yeniden başlayabilirsiniz. Kişisel bakım ya da hobilerinizi yeniden hayata geçirmek, arkadaşlarınıza vakit ayırmak ve odak noktanızı eşinizden kendinize çevirmek, eşinizin merak duyduğu ayrılık fikrinden uzaklaşarak sizin adınıza merak duymaya başlamasına neden olacaktır. Bu durum eşinizin oynamakta olduğu akıl oyunları ve sizi yıldırma çabasındaki tüm dinamikleri değiştirebilecek güçte bir davranıştır. Bu süre de kabullenmiş görünmek önemli ama kabullenmeyi telaffuz etmemek daha önemlidir. Bu kabulleniş ve tartışmaların sonlanması tekrar altını çizerek söylüyorum eğer bir aldatma söz konusu değil ise eşinizin ayrılık talebini sonlandırmasını sağlayacaktır. Çünkü ortada kaçılması gereken bir ortam ve sonlandırılması gereken bir tartışma kalmamıştır.



Eğer evliliğinizi bitme noktasına getiren sorunlar akıl oyunları ya da korkular üzerinden bıraktırma çabasından çok daha öteyse o zaman yapmanız gereken yine bırakmak. Ama bu sefer zamana bırakmak ve ortalığın durulmasını beklemektir. Bu her iki durumda da doğru olan ikna etmeye çalışmak, sürekli tartışmak, huzursuzluk yaratmak yerine bırakmayı öğrenmektir. Eğer bırakmazsanız evliliğinizi kurtaramazsınız. Bıraktığınızda bunun bir savaş olmadığını anlayacak, kavga etmek yerine bakış açılarınızı değiştirecek ve hayatınıza da kendinize de nefes alabileceğiniz bir zaman bırakmış olacaksınız. Sürekli şekilde evliliğinizi sorgulamak, karşınızdaki insanı eleştirerek, gereksiz tartışmalar ve sıkboğaz edilmiş durumlar yaratmak eşinizin sadece sizden uzaklaşmasını sağlar. Ve unutmayın ki uzaklaşmış kişiyi aynı hatalar ile geri döndürmek neredeyse imkansızdır.


Alıntı