16 Şubat 2012, 16:05 | #1 | |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Sakın Kocayı Şımartma Hayat Memat yazılarını özellikle ve öncelikle hanımların okuyup eşlerine okuttuklarını tahmin ediyordum ki, karşılaştığım erkek okuyucular büyük oranda tahminimi doğruladılar. Anlaşılan o ki, erkeklerin pazar sabahları işe gitmeyip evde kalmalarının doğurduğu sürprizlerine bir de Hayat Memat okumak ekleniyor. Özellikle erkek okuyucular, hanımlarının (bazen nişanlı ve sözlü de olabiliyor!) lâtif dayatmasıyla okuduklarından mıdır nedir, yazıların kadınlardan yana olduğundan şikayet ediyorlar. Sevgili hemcinslerim, haklı olabilirler. Bugüne kadar katıldığım çalışmalarda, erkek-kadın ilişkilerinde bilgilenmeye ve ustalaşmaya daha çok kadınların istekli olduğuna tanıklığımdan yola çıkarsam, ilişkilerin yaralı olan tarafının erkekler olduğunu söyleyebilirim. Karşı cinsimiz olmakla birlikte, asla karşısında olamayacağımız eşlerimiz, eş adaylarımız, çocuklarımıza (ve biraz da bize!) annelik eden şu kadınlar eksikliklerini ve gelişime olan açlıklarını kabulleniyorlar. Biz erkekler ise erkek-kadın ilişkilerini ya çok iyi biliyor olmalıyız ya da pek bilmediğimizi bilmiyor olmalıyız ki, öyle "aile okulu", "ana-baba okulu", "evlilik seminerleri" gibi şeylere dudak büküyoruz. Hayat Memat gibi köşeler ise sevgili eşlerimizin bizim eksik ve kusurlarımızı eşeleyip bulduğu, "Al bak işte, ben haklıymışım!" dediği soğuk yüzlü mahkeme celplerine dönüşebiliyor. Erkekler olarak kabul edelim ki, kadın-erkek ilişkilerinde sorun olabileceğine, sorun olsa da çözülebileceğine, çözülmeyen sorunları çözme egzersizlerinin bile evliliğin gelişimine katkıda bulunabileceğine daha az inanıyoruz. Dahası, ihtimal ki, evliliğin geliştirilebilir bir şey olduğuna bile inanmıyoruz. (Kimilerimize göre, evlilik gelişse gelişse, hanımın değişmesiyle, gençleşmesiyle, [sayıca] yenilenmesiyle gelişir! Boş heves; siz değişmedikçe çevrenizin değişmesini ya da gelişmesini beklemeyin!) Hal böyle olunca, karşı cinsimiz de o seminer senin bu kurs benim, hiç olmazsa kendileri üzerinden biz erkekleri değiştirmeyi ve dönüştürmeyi umuyorlar. Bu umudu onlara çok görmeyin. Bundan böyle, hiç olmazsa, Hayat Memat yazılarını önce siz okumak istediğinizi açık edin ki, eşlerinizin umutlarını korumalarına yardımcı olun. Üstelik siz hemcinslerime, bu yazının başlığı ile bile altın bir fırsat sunuyorum. Belki bu defa, size "kadınlardan yana" imiş gibi gözükmeyen bir yazı okuyacaksınız. Bakın, evlilikte kadınlar nerelerde hata yapıyor olabilirlermiş? Aşağıya bu sorunun muhtemel cevapları olarak yazdıklarım elbette ki eşinizi bağlamıyor. Cevapların yüzde yüz doğru çıkmasını da beklemiyorum. Hadi, başlayalım: Kocanızı şımartmaktan korkuyorsunuz. Neredeyse genç kızlara anneleri tarafından bile telkin edilmeye başlanan "Sakın kocanı şımartma!" tavsiyesini, ihtimal ki, modern çağların erkek-kadın eşitliği vurgusunun bir uzantısı olarak benimseyiverdik. Kendi ben merkezi etrafında dönüp duran, Rabbine hesap vereceğinden habersiz yaşayan erkeklerin, yine kendileri gibi vahyin kodlarından uzakta duran kadınları ezdiğine dair nice temelsiz telkinler geldi geldi de, itaatiyle, şefkatiyle, mûnisliğiyle kocası tarafından el üstünde tutulan "mümin kadın"ı yerinden etti. Kadını ve erkeği, karşılıklı şefkat ve hürmetle birbirlerine "örtü" ve "elbise" eyleyen manâ ikliminin kokusunu almaz olunca, her şeyden önce birer mümin olarak birbirlerine "kardeş" olan karı-kocayı rakipler olarak tanımlamaya başladık. "Sakın kocanı şımartma!" şeklinde olmasa da, "Kocanı pek şımartma!" tonuna gelip daha da sinsileşen bu tavsiyeyi lütfen kulak arkası edin, sevgili hanımlar... Siz kocanızı şımartmayacaksınız da kimi şımartacaksınız? Hem sonra, bunca şımartma yeteneğinizi antrenmansızlıktan öldürürseniz, ne kalacak elinize? Erkekleri yeterince sadık görmüyorsunuz. Bence, bir oranda haklı olabilecek bu gözleminizi "Kocanı şımartma!" tavsiyesi besliyor olabilir. Sanıldığının aksine, "şımartılan kocalar" karılarına daha çok sadık kalırlar, daha çok sadıklaşırlar. Erkekler, hele de, yaşını başını almış olanları, istikrara ve tutarlılığa bağımlıdırlar. Bir erkeğin uzun yıllardan beri karısı olmanız, onun size sadık kalması konusunda dezavantaj değil, avantajdır. Size âşina ve alışık olması, sizi dışarıda, billboardlarda, TV ekranlarında vs. her gün gördüğü nice genç ve alımlı kadından daha öncelikli bir kılar. Yıllar sizi eşinizin gözünde daha vazgeçilmez yapar. Kendinizi "tek ve son seçenek" olarak görüyorsunuz. Hemen kızmayın. Elbette ki, kocanızın gözünde tek -ve inşallah son- seçeneksiniz. Ama bu seçeneğin hakkını vermeniz gerekir. Haberiniz olsun ki, sadakatsizliğin tek sonucu bir başkasıyla aldatmak değildir. Kocanız bir kadından beklediğinin hepsini sizde bulamıyorsa, ya beklentisinin düzeyini düşürür ya da beklentisini karşılayacak başka seçenekler arar. "Başka seçenekler" dediğimiz o çok korktuğunuz aldatmayı doğurur. Kastettiğim, bu tür bir aldatma değil! Ama kocanız sizi bir kadın seçeneği olarak, ister istemez "küçültmüş"se, sizin ona yeterli bir "seçenek" olmadığınızı hissetmeye başlamışsa, hayatının kadını olmaktan çıkmak üzeresiniz demektir ki, bu da sizin için başka türlü bir "aldanış"tır. Öyle değil mi? Alıntı | |
|
Etiketler |
şımartma |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
İyi kocayı bulma rehberi | Feronia | Aşk ve İlişkiler | 7 | 06 Ağustos 2020 16:02 |
Sakın ağlama, sakın. Hiç haketmiyor! | Nava | Şiir, Hikaye ve Güzel Sözler | 3 | 19 Nisan 2012 17:29 |
Kendinizi Şımartma Zamanı! | Kralice | Güzellik, Sağlık ve Bakım Önerileri | 0 | 26 Eylül 2009 11:40 |