09 Nisan 2011, 23:31 | #1 | |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Çocukta Psiko-sosyal Uyum Evreleri Hayatın esasının mutlu yaşamak ve mutlu yaşatmak olduğunu hatırlatmıştık. Çocuğun da mutlu yaşaması ve ileride de kendisinden hizmet bekleyenleri mutlu ede bilmesi beklenir ve istenir. Işte aile ve çocuk refahının esası budur. Bunun için çocuğun bedensel sağlığının yerinde olması ve derslerinin de başarılı olması yetmez. Bundan önceki bahislerde değindiğimiz gibi ruhsal (moral, ahlak} ve sosyal yönlerden de sağlıklı olması gerekecektir. Birey bu yöndeki sağlığını yani mental (ruhsal, moral, ahlak) ve sosyal (entellektüel) iyilik halini -ki bilindiği gibi buna kısaca psiko-sosyal diyorduk. bir anda elde edememekteydi. B~unun aşamaları vardı. Bu aşamalar şöyledir: Birinci bunalım dönemi, ikinci bunalım dönemi ve üçüncü bunalım dönemi. Her dönemin kendine has özellikleri ve sıkıntıları vardır. Çocuk bu dönemlerde kaprisli ve idare edilmesi güç bir varlık olur. 0 kendi iç dünyasında büyük mücadeleler içersindedir. Bundan kaynaklanarak çevresiyle zıtlaşması olağandır. Oysa çocuğun bu bunalım dönemlerini anne, baba ve Çocuğun sosyal çevresi iyi bir şekilde bilerek, çocuğa onun sıkıntılarını azaltabilecek tarzda psiko-sosyal destek sağlama durumundadırlar. Ancak çocuk için olduğu kadar, aile ve toplum için de çıkar yol böyledir. Birinci buhran döneminde çocuk “ego”sunu yani benliğini keşfeder. Ülkemiz iklimi ve şartları itibariyle bu çağ 2.4 ile 4 yaşları arasında kendisini gösterir. ikinci buhran döneminde çocuk “sosyal benliğini” keşfeder. Takriben 6.5-8 yaşları arasın da seyreder. Üçüncü buhran, bunalım dönemi ise 10.5 yaşlarında başlayarak 22, hatta 25 yaşa kadar devam edebilir. Bu dönemde de çocuk çocukluk $İR’Ülojiskıden çıkarak, kendi cinsel psikolojisinin özelliklerine adaptasyon sancıları çeker. Kız ise kızlık, erkek ise erkeklik psikolojllerine adaptasyon sancıları çeker. Ilk bunalım döneminin diğer adı 3 yaş buhran dönemidir. Buna geçmeden önce doğumdan üç yaşa kadar olan çocuğun tipik bazı özelliklerini hatırlatmamız yerinde olacaktır: DOĞUMDAN 3 YAŞA KADAR ÇOCUK: Doğumun çocukta büyük bir sarsıntı yaptığı bilinmelidir. Bunun başarılı olması gereklidir. Doğum esnasında olan travmalar (çarpma, vurma, sıkışma vd) daha ilerki yıllarda belirtileri görülebiLecek çeşitli beyin zararlarırıa (brain damage) yol açabilir. Halkın sar’a olarak bildiği epilepsi bunlardan bir tanesidir. Doğum ve çevresinin, doğum anının bu özelliğini kısaca belirttikten sonra ilk yaşın ilk keşiflerin yapıldığı dönem olduğunu söylemek lazımdır. Çocuk vücudunu keşYeder, emer, elleriyle yoklar, dokunur, avuçlarıyla sıkar. Böylece o dolaysız mekanı keşfeder, görür, işitir, ışığı, şekilleri renkleri vd keşfeder. Hare: keti keşfrder, yerinde kıpırdanır durur, organlarını göze çarpacak şekilde zevkle hareket ettirir. Bu beden hareketleri, çocuğun kıpır kıpır hareketi bilindiği gibi onun kas ve sinir faaliyetlerinin gelişmesi için lüzumludur. Bı.ı nedenle çocuğa küçük yaşlarında bağlanan kundaklar çocuğun bu özelliğini yerine getirmesine mani teşkil etmemelidir. Bu arada çocuğun keşifleri devam eder. Çocuk sözü keşfeder. 12 aylıkken ilk kelimeleri söyler. 14’ncü ayına doğru yürümeye başlar. Çocuk pek büyük bir heyecanlanma kabiliyeti gösterir. Herşey bu devrede onun üzerinde sarsıntı yapabilir. Örneğin bir alışkanhığın terkedilmesi, rejimde değişiklik yapılması (sütten kesilmesi) gibi. Bu sarsıntının şiddetine ve tekrarına göre çocuğun karakteri üzerinde izler bırakması mümkündür. Çok defa bu izler kalmaktadır. Böylece onun zihin ve beden gelişmesinde gecikmeler görünmesi de olağandır. Bunların başlıcası çocukta emniyetsizlik duygusu görülmesi olayıdır. Çocukta korku, sıkıntı ve ürkeklik görülür. Daha sonraları onda eııferiyorite (yetersizlik duygusu) -halkın aşağılık kompleksi dediği hal-meydana gelebilir. Çocuğun düzen ve düzensizliğinde bunların değeri büyüktür. Çocuk üç yaşına doğru eşyanın düzenini bozmak sonra bunları yerli yerine koymak suretiyle oynar. Kısaca bu dönem çocuğuıı başkalarıyla münasebette bulunması için lüzumlu olan maharetleri elde ettiği yaştır. Çocuğun gelişmesi duyularının ve hareketlerinin gelişmesinden ayrılamaz. Yürümesi bedeni kadar zihnini de ilgilendiren bir merhale olarak karşımıza çıkar. BİRİNCİ BUNALIM DÖNEMİ Buna ezcümle belirtildiği gibi, “Hürriyete karşı birinci atılım~ “birinci kcıprisler çağı”, “Egosantrik dönem”, “3 yaş bunalım dönemi” gibi isimierde verilmektedir Uacquelin, G.). Çocuk, ego’sunu, yani benliğini bu dönemde keşfeder. Bu keşif iyi olamaz, başarılı atlatılarnazsa, halkın egoist dediği, bencil bir tipin ortaya çıkması çok doğaldır. Velevki bu hal, ilgili uzmanların titiz yardımlarıyla gerek o devrede veya daha sonraki ay ve yıllarda derinlemesine çalışılarak düzeltilmek istenmesin. Böyle bir zaafın daha sonra telafiye çalışılması şöyle bir örnekle e-le alınabilir. Bir pencere camını kırmak veya kırmamak. Biraz dikkat edilir- ve cam kırılmazsa mesele yoktur. Eğer cam kırılmışsa o taktirde o kırık camlar toplanıp fabrikasına gönderilir, kırık parçalar tekrar cam haline getirilebilir ve- bir usta tarafından yerine yeniden takılabilir. Birinci yol çok basittir, Küçük bir dikkat, ikinci zahmetli yoldan insanı korur. 3 yaş bunalım döneminin başarılı veya başarısız geçmesi ve sonradan telafiye çalışılması aşağı yukarı bu örnekte verildiği tarzdadır. En iyisi bu dönemi anne ve babanın iyi tanıyarak, buna uygun davranışları benim seyebilmeleridir. 3 yaşına kadar çocuk çevresindeki mekanı yavaş yavaş keşfetmiş ve inşa etmiştir. Evde zararlı işler, örneğin tabakları kırmak, merdivenden düşmek vs gibi yapabilir (dikkat). Tedbirli olunınalıdır. Tedbir alınmalıdır. Merdiven başlarına parmaklıklı kapı yapılması gibi tedbirlere gitmek lazım.dır. Bu dönemde anne-baba çocuğuna sık sık “koşma düşeceksin, dokunma kirleteceksin, dikkat et biryerini acıtacaksın” der dururlar. Hastalıktan yeni kalkmış bir şahsa yavaş yavaş odada dolaşmaya başladığı zaman bundan sevinç duymaklığımız gerekir. Oysa böyle yapmayıp da onun bu hareketine kızgınlık gösterilirse, hastanın iyi olma azmi kırılabilir. Ayağa kalkmaya hasret kalmış hasta kendine bu takati bulabiliyorsa hatta doktor kendisine engel olmak istese bile ayağa kalkma işini yinelemek isteyecektir. Çocuk 1-çin de durum böyledir. 0 özlemle yürümeyi, gelişmeyi, bilgisi-ni artırmak için etrafı karıştırmayı arzulamaktadır. 3 yaşındaki çocuk elinden gelse dünyayı keşfetmeye çalışır. Kırılabilecek şeyleri kırmaya, kalemlerle bir yerleri çizmeye ihtiyacı vardır. Buna göre bir oda veya köşe hazırlanması evde çocuk için faydalı olur. Çocuğu bütün bunlarda tecrübe sahibi olmasında kontrolümüz dahilinde serbest bırakmalıyız. Çocuk bu çağda (2.5-4 yaş) çevreden ve aileden adeta çözülerek hürriyet yolunda ilk merhaleyi aşar. Amaç ileride tek başına hayatını yaşayabilecek hale gelmesidir. Bunun ilk sınavı bu dönemde verilmektedir. Bir kuşun uçabilmek için ilk palazlanmaya başlaması bunun güzel bir örneğidir. Böyle böyle kuş uçmayı öğreııecektir. 0 da kendi başına yuva kuracaktır, onun da yavruları olacaktır ve böylece tabiat devam edip gidecektir. Bu dönemin bir diğer adı da “ilk karşı koyma buhran dönemi” dir. Bu nedenle çocuk kendisine vasilik edenlere karşı koymadan rahat edemez. Bunun da sebebi şudur. 0 kendi kuvvetini tanıyacaktır. Kendi öz kuvvetini deneyecektir. Kendini kabul ettirmeye çalışacaktır. Daha ilerki yıllarda geçireceği, ikinci bunalım dönemi için güç toplayacaktır. Sosyal benliği keşfetme buhranı, bunun için daha şimdiden kendisine cemiyette bir yer temin etme sancılarını halledebilmek için zeminler hazırlamakla meşguldur. Bütün bunlar normaldir. Yaşamanın gelişmenin, evrelerin bir neticesidir. Bunlar bilinmezse çocukta bu karşı koymalar çok şiddetli hal alır ve daha büyük kaprisler şeklinde belirir. Çocuğun bu özelliği anne-baba tarafından hatırlanmazsa çok ciddi karı-koca sorunları ortaya çıkabilir. Zira eşler mutlu olmak için evlenmişlerdir. Oysa çocuk türlü kaprisleriyle onlara adeta hayatı çekilmez hale getirmektedir. Nitekim halk arasında bir söz vardır, evliliğin tekli yıllarında karı-koca sorunları, kavgalar çok olur denilir, yani 3,5, 7 nci yıllarında, 3 yaş ve 7 yaş buhrarı dönemleri bilinseydi, bu suni karı-koca sorunları doğmazdı. Esasen evlilik paikolojisine göre eşler herhangi bir şekilde zaafa uğradıkları taktirde, birbirlerini suçlamak yoluyla konuyu saptırma eğilimi vardır. Örneğin ekonomik sorunlar karı-kocanın ciddi kavgalarının doğmasına neden olabilir. Oysa karı-koca masumdur. Sorun ekonomiktir, bunun gibi. Sonuç, tabiat kanunları tanınmalı, ona uygun davranışlar benimsenmelidir. Anne ve babanın ÇocUğUn eğitiminde aynı paralelde olmaları ciddi bir sorundur. Yani aynı bilgileri birlikte bilmeli ve uygulamalıdırlar. Görüş ayrılıkları varsa bunlar uygun şekillerde (aile refah klinikleri vd) biran önce ortaya konulup giderilmelidir yoksa bundan sadece anne baba değil çocuk da çok örselenecektir. Çocuğun psikososyal özellikleri ve başarılı bir uyumunun esasları konusunda anne ve babanın fikir birliği içersinde olmaları, aile ve çocuk refahı açısından aşılması gereken ilk merhaledir. Çocuk bedensel ve psikososyal gelişimi açısından etrafta zarar verebileceği eşyaların bulunmadığı bir odada veya en iyisi bir bahçede oynayabilmelidir. Havanın güzel olduğu durumlarda çocuğun tabiat içersinde olması çok faydalıdır. Gerek odada ve gerekse bahçede çocuk takip ve kontrolden asla uzak tutulmamahdır. Ancak bu müdahale anlamında olmayıp, onun canına ve çevreye zarar verebflmesini önlemek yönünden önemlidir. Bu yaşta çocuğun pahalı oyuncaklar yerine tahta küpler, ip, çakıl taşları, eski fakat temiz çantalar, üst üste koyarak şekil yapabileceği seramikler, oyuncak el terazisi, sepet, bozuk ve kullanılamaz duruma gelmiş olan telefon apareyi, belki bir yazı makinası (daktilo) vd daha yararlıdır. Kaslarını ve duyularını çalıştırabilmek yönünden de bu tür elemanlar lüzumludur. Örneğin bir baba kendi imkanlarıyla lxlxS cm büyüklüklerinde küçük küçük tahta parçalarını marangoza hazırlatabilir. Kendisi bir pazar günü çocuğuyla birlikte bunu önce zımparalayabiltr. Sonra da onları renk renk yağlı boya ile boyayabilir. Bunlardan bir sepet dolusu, tahminen 150-200 adet olması, hatta aralarında farklı ölçülerde tahta parçalarının da boyalı olarak bulunabilmesi bu buhran dönemini yaşayan çocukların pek işine yarar ve bunları üstüste koymak suretiyle türlü şekiller yapmak ister. Çok ucuz ve kullanışlı araçlar olurlar. Üstelik kırılması, yarılnıası, yutulması gibi tehlikelerde bulunmamaktadır. Çocuğun normal gelişimi açısından gürültü etmesi bir gereksinimdir. Fazla sessiz çocuklar, çok hareketli çocuklardan hatta daha çok endişe uyaııdırmalıdır. Rehberlik herşeyden önce sevgi, toi~rans, otorite, sabır ve inanma işidir. Çocuğa anne ve babasından istediği pstkososyal hakları sevgi vd verildiği zaman, ondan da bazı şeyler ist~rnek ve almak daha kolaylaşır. Örneğin otoritemize itaatı gibi. Nitekim gerçek sevgi ve tolerans görmüş çocuklar anne ve babalarının otoritelerini daha rahatlıkla kabul ederler ve onlara itaat ederler. Çocuk üzülüyor, ağlıyor diye onun iyiliği için ondan beklediğimiz işleri yapmıyorsa, söz tutmuyorsa kendinden istediklerinden vazgeçmek., çocuğun işlerini ağlıyarak yaptırabiieceğine dair onda bir kanaat hasıl olmasına vesile teşkil eder. Bu sebepten çocuktan birşeyler isterken bunların istenebilecek şeyler olup olmadığı konusunda önce iyi karar verip ondan sonra kararlı olarak onu uygulamamızda büyük yararlar vardır, Örne~ğin bu dönem bunalımı içersinde olan çocuğun televizyon seyredip seyretmemesi konusunda verilmiş ciddi ve tutarlı karar alınmalı ve istikrarlı bir şekilde uygulanmalıdır. Birgün öyle, birgün böyle birbirini çelişkiye düşüren davranışlar Çocuğu da, aileyi de mutsuzluğa götürür. Çocuğu eğitenlerirı bir süre sonra çocuk karşısında etkisiz hale gelmeleri bundandır. Onları tekrar çocuk üzerinde etkili hale getirmeye çalışmak giderek zorlaşır ilgili uzmanlık müesseselerinin bu aşamada da yardımları büyük olur. Yetişkinler, çocuğun akrabaiarı ve diğer sosyal çevre bireyieri, çocuğu yola getirmek veya ona karşı yeteriaıce etkili olabilmek için ne kadar araya girerlerse, Çocuğun karşı koyma tepkileri de o nisbette çok şiddetli olur. Çocuğun kaprisleri giderek artar. Anne-baba burada esastır. Diğer sosyal çevre bireyleri anne-babanın otoritesini çocuk üzerinde sarsacak davranışlardan şiddetle sakınmalıdırlar oysa iyilik yapıyoruz diye nice aile yakınları çocuğun yanında anne ve babayı eLeştiririer veya onların koydukları kurallara ters düşecek tavırlarda buJunurlar. B~iylece çocuğun sosyal gelişimi yeni buhranlar ortaya çıkarır. Öyle ise, sadece anne babanın değil tüm bireylerin bu alanlarda asgari bilgiyi bilıneleri vatandaşlık görevi olarak mühimdir. Çocuğun eğitiminde rehberlik görevini üzerine almış anne ve baba, mutlaka bu alanlarda özel eğitim almış asgari bir uzmamn denetiminde bu görevini sürdürmeye çalışmalıdır. Billmi. guIrdlğI bu kolaylıktan yararlamnalıdır. Çocuğun kaprisleri karşısında yapılabilecek en iyi hareket tarzı, çocuğun tehlikesizce yapabileceği şeyleri yapmasına müsaade etmek, öte yandan da kaprislerinl görmemezlikten gelmektir. Suçları karşısında veya yapması lazım gelen işlerinde sarsılmaz bir sesle ve sükunetle onu eğitınek gerekir. Bundan çıkan anlam şöyle de olabilir. Çocuğu hoşuna gideni kırmakta, kapılan kmralamakta, duvarları çizmekte serbest mi bırakmak lazımndır. Verilecek cevap, evettlr. Çocuğun kaslarım ve duyulannı gellştlrebilmek için buna ihtiyacı vardır. Çocuğun ilaca ihtiyacı olsa bu alınmayacak mıdır? Öyle ise bu da yapılacaktır. Bu dönemde çocuğun ilacından blrkısmı da budur. SÜRÜ eşyalar ve süslü duvarlar her zaman tekrar yapılabilir. Ancak çocuk büyüdükten sonra onun giden çağını tekrar geriye getirmek mümkün değildir. Ne yazıkkl, meslek hayatımızda sosyo-ekonomik yönden üst düzeyde bulunan kültürlü aileler de bile bu tür uygulamaları çok görmekteyiz. Pırıl pırıl bir çocuk odası, herşey model kitaplarındaki gibi ama gel gelelim, çocuğun etrafı çizmesi, dağıtması vs yasaktır. Orada biblo gibi oturmak zorundadır. Kimi bu kesim ailelerde anne makyaJını yapıp günlere gitmektedir. Çocuk ise bunalım dönemini kapıcının kızı ile birlikte geçirmektedır. Kapıcının kızını haklr görmüyoruz. Asla, ancak annenin yerini kimse tutamaz. Kaldı ki, başından bu yana söyleyip durduğumuz gibi, çocuğu bilimsel yönden tanımak ve 0-na göre hizmet vermek esas değil miydi? Çocuğu hoş görmenin asla kayıtsızlık anlamına gelmediği hep söylenegelmiştlr. Çocuğu tanıyıp ona uygun davranışlar 1-çersinde olduktan sonra, pekala çocuktan yemeğini düzgün yemesi, elini güzelce yıkaması, kendi odasında etrafı dağıtmasımn daha uygun olacağı kesin bir şekilde ve tatlılıkla söylenme11, istenmelidir. Kesin bir şekilde istemek gereklidir. Bunda sebep lazımdır. İlk deneyimlerde anne-baba başarısızlığa uğrarlarsa yılmamalıdırlar ve özenle lstlkrarlarını korumalıdırlar. örneğin böyle bir olayda, mesela televizyon seyretmede, geç saatlere kadar anne-baba Çocuğun bu seyirine mani olmak istiyorsa, bu kararını açıkca çocuğa söylemelidir. En fazla iki kez de müsamaha (başlangıçda) hoşgörülebilir. Ancak bunu ailenin böyle istediği çocuğa hatırlatılarak, bir dahaki seferde kendisine müsaade etmiyecekleri bildirilmelidir. Görülecektir ki, bir iki müsamahadan sonra çocuk artık o yola girecektir ve bir defa da annem-babam söylediklerini yaparlar intibaını aldıktan sonra, artık aile-çocuk refahında iyi bir ilerleme kazanılmış demektir. Anaokulları, çocuk bahçeleri, çocuk kulüpleri bu tür annebabanın otoritelerini sağlama yönünden faydalıdır. Çocuk buralarda da sevgi ve toleranstan sonra otorite geleceğini görecektIr. Ailesine ve sosyal çevreye uyumu daha kolaylaşacaktır. Bu nedenle modern anaokulu hizmetlerinin çocuğun psikososyal gelişiminde bir gereksinim olduğu bilinmektedir. Yurdumuzda da mecburi olması yolunda çalışmalar mevcuttur. Anne-baba ve çocuk arasında kaprislerin Çoğalması, onları barıştırmak için diğer sosyal çevre bireylerinin bilgisizce araya girmeieriyle olur. Çocuk esasen kaprisler buhranı çağını yaşamaktadır. Onların ilk rehberi olan anne ve babayı bu konuda diğer sosyal çevre bireyleri adeta başkan seçmelidirler. Onların yöneltisi doğrultusunda çocuklarıyla akrabalık, yakınlık vd ilişkilerini sürdürmelidirler. Aksi takdirde onlar bilmeyerek o çocuğa ve onun anne ve babasına yeni sorunlar meydana getirebilirler. Çocuğa yapması lazım gelen işlerde, yemeğini yemesi, uykusunu uyuması vd ona ödün vermeye, sen bunu yaparsan sana şeker alacağım vs demeye hiç lüzum yoktur. Bu bir yanlışlık olacaktır. Zira uyumak, yemek yemek ödün gerektirecek birşey değildir. Bunlar normal fizyolojik işlerdir. Bunu yapmazsa anne ve babanın başarısızlığa düşeceğinden korkmamalıdır. Çocuğun bu buhran dönemini başarılı atlatabilmesi için anne ve babasının fizik yaklaşımlarına da ihtiyacı vardır. Kucaklanmak, elinden tutup gezdirilmek, öpebilmek vd. Bu ihmal edilmemeli, ancak normal bir dozun da üzerine çıkılmamalıdır. Unutulmamalıdır ki, üç yaş bunalım dönemi, çocuğun bütün kaprislerinin tatmin edilebileceği bir çağ değildir. Bu kaprislerinin hepsi bu bunalım dönemiyle bitnıeyecektir. Çocuğa günün her saatinde şeker verilmesi (ödün verilmesi), taviz verilmesi onu büyük bir ihtimalle daha da kaprisli yapmak için güzel bir yoldur. Bu ilk karşı koyma buhrauı dönemi çocukta çeşitli duygu bozukluklarına da sebep olabilir. Erkek çocuğun annesine karşı duyduğu qın sevgi, buna bağlı olarak da az veya çok bir miktarda suçluluk duygusuyla babaya karşı düşmanhk beslemesi doğaldır. Bu dönemde çocuk cinsel gelişimi itibariyle Oldlpus kompleks (odip kompleksi) çağım yaşamaktadır. Bu çağın bir gereği olarak erkek çocuk anneye. kız çocuk da babaya aşıktır ve böylece çocuklar cinsel bir tatmin hız alma durumundadır-lar anne ve babalarından, erkek çocuk bu hisle, annesine karşı gizli bir suçluluk duygusu duyar. Keza kız çocukta aynı şekilde babaya karşı. Erkek çocuk babayı, kız çocuk da anneyi kıskamr. Anne erkek çocuğun, baba kız çocuğun olsun isterler. Eşlerin (anne-babanın) birlikte olmasından hoşlanmazlar? Anne baba kucaklaşsa çocukların araya girerek onları şiddetle ayırmaya çalıştığına çok anne baba şahit olmuşlardır. Baba sert, annede zayıf olduğu nisbette çocukların bu duyguları daha belirgin hal alır. Bu itibarla anne ile babmnın aldırmazlık Ile baskı uasında güzel bir denge kurmaları gereklidir. Anne sevginin, baba otorltenin temsilcisi olmalıdır. Bu otorite sert haşin anlamda değildir. Fakat ula anne Ile baba rolleri birbiriylb yer değiştirınemelidir. Çocukların psikososyal gelişimleri Için bu tehlikelidir. Oldipus kompleks dönemde kardeşler birbirleriyle de kıskançlık Içersiııe girebilirler, Iki kız kardeş veya iki erkek kardeşin birlikte olması halinde olabileceği gibi. İşte bütün bu dönemlerde anne ve babanın fevkalade bilgili ve hünerli olmaları ve sevgiyi çocııklarına dengeli bir şekilde verebilmeleri, ileride doğabilecek türlü duygusal bozuklukları önlemek yönünden pek mühim olacaktır. Daha sonraki yıllarda ailelerin çocuklarına karşı, halasına çekmış, dayısına çekmiş vd gibi haklı veya haksız eleştirilere girmeleri böylece önlenmiş olacaktır. Dememiz odur ki, çocuklar işte böyle böyle kişilik ve beceri psikososyal sağlık elde etmektedirler. Akrabalardan birisine benzemeleri vs. tamamen ikinci planda mütalla edilmelidir. En ağır ruh hastalıklarında bile yandan çok daha fazla bir oranla çocuğun sağlıklı olma şansı vardır. Şartlar, anne-baba ve sosyal çevre yöneltisl herşeyin üzerinde mühimdir, çocuğun ileriki pslkososyal yaşamında ve başarısında bu önemlidir. 3 yaş bunalım dönemi çocuğu, söz gelimi kardeşinin annesinin kucağına oturmasını kıskanır. Büyüklerin alayları, zulümle ri, baskıları, daha başarılı sevimli ve güzel olan çocuğa karşı gizleyemedikleri aşırı sevgileri, ÇoCuğun bu yaş dönemi bunaIımlarını artırır. Her bunalım döneminde enferiyorite (acizlik) duygusu -halkın aşağılık duygusu dediği- vardır. Haliyle bu dönemde de bu sözkonusudur. Çocuk böyle durumlarda çok çabuk olarak acizlik kompleksine kendisini kaptırabilir ve daha güzel olan iç dünyasına döner. İçe kapalı çocuklar böyle meydana gelmeye başlar. Ana babaların beceriksizlikleri bunu zamanla daha da körükler. Maalesef ailelerde bu anormal durumlara sık raslamak mümkündür. Çocuğu daha çok sevmek, erkek ve kız çocuklarına sevgi clağıtımında ihtiyatlı, adaletli davranmak (sevgiye daha çok muhtaç olan çocuk hissettirmeden daha çok sevilebilir, tabii diğer kardeşlere,} onların kaprisleri karşısında gevşemeyen kararlılıkla tatlılık göstermek, çocukları sükunetle ve sevgiyle yola getirmek gereklidir. Üç yaş bunalım döneminin hüküm sürdüğü yaşlarda, yani 3-4 yaşlarından itibaren aile içinde herkesin aynı şekilde muamele görmemesi gerektiği hiçbir kıskançlık duygusu yaratrnadan çocuklara anlatılabilmeli ve onlara bu gerçek kabul ettirilebilmelidir. Sevgide ve onlara eşya alımında eşitlik değil, adalet duygustınun ön planda tutulması gereği öğretilmelidir. 6 yaşındaki Ali’ye çikolata verilir, 3 yaşındaki Aysel’e verilmeyebilir. Çünkü çikolata ona dokunmaktadır. 12 yaşındaki Mehmet’e ise Ali’den daha çok çikolata verilir. Çünkü o daha büyüktür. Kısaca bu yaştan itibaren çocukta eşitlik duygusundan çok adalet duygusu uyandırmak ve geliştirmek gereklidir. Bunu çocuklar bu yaşta öğrenmeIi, içlerine sindirmelidir. Sonuç olarak şunlar söylenebilir; Mekana ait ilk keşiflerin yapıldığı bu devre ‘birinci kaprisı’er çağı’ sonunda çocuk belli bir aşama yapmış olur, ilk hürriyetini elde etmiştir. 3-4 yaşlarında buhranlarla kendisini gösteren ilk kurtuluş sancıları buradan ileri gelir. Çocuk neden kurtulacaktır? Bu çok açıktır, psikososyal gelişimlerini yavaş yavaş böylece tamamlayacak, ~cizlikten bağımlılıktan kendi kendini idare etmeye ve de başkalarını da idare edebilecek hale gelmeye doğru gelişimdir bu. Bir insanın daima bu yaş düzeyinde kalmış olduğu düşünülebilir mi? Ne kadar büyük bir sorundur bu! Işte büyümenin getirdiği sancılardır bunlardır ki, tamamen normaldir. Bu sancılar Ilerdeki başanlara giden yoilardır. Sıkıntısız başarı olamaz, olsa da tadı kalmaz. örneğin bir öğrenci bilmediklerini öğrenmek Için, ders çalışarak çok Özveride bulunması, yerine göre sıkılması, uykusuz kalması, eğlencelerinden fedakarlık etmesi lazımdır. Bunun sonunda sınavını verecektir ve biraz daha mutluluk yolunda merhale alacaktır. Çocuğun üç yaş bunalım dönemini de bu şekilde yorumlamak lazımdır. Bu kaprisler karşısında anne baba ve çocuğun diğer sosyal çevre blreyleri heyecana kapılmamahıdırlar. Çocuğa bağırmamalı, aksine yüzüne de norıual bir dozun üzerinde gülmemelidlr. 0 zaman kaprlslerini artırır, onlara sığınır. Fakat bu kaprislerin geçip gitmesini bilgili bir şekilde beklemellylz. Bu sosyal buhran devresl de (bu buhran sosyaldır, çünkü sosyal uyum için yapılmaktadır) çevre, çocuğun hürriyet arzusunu yaralamadıkca çocuk beş başından önce kaybolur. Aile anlaşmazlıklarının başgöstermemesi Için -çocuğun kaprlsleri karşısında esasen yorgun olan anne baba dolaylı olarak birbirlerine düşebillrlerboşanmalara kadar giden çözülmelerln bulunmaması veya en asgariye indirilebllmesl Için -tabii çocukla ilgili olarak- aşağıda sıralayacağımız hususlara hassasiyetle uymamız gerekecektir. Burada sayılan özet bllgilerde çocuğun pslkososyal özelliklerini tanıma yönünden sık sık hatırlanmalıdır. | |
|
Etiketler |
cocukta, evreleri, psikososyal, uyum |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Uyku Evreleri - Uyku Evreleri Nelerdir? | PySSyCaT | Sağlık Köşesi | 0 | 26 Ekim 2014 09:52 |
Psiko-Sosyal Sağlık Nedir? | Burce | Ruh Sağlığı | 0 | 03 Nisan 2012 23:50 |
Sosyal Uyum Deneyi - Solomon Asch | Sihir | Felsefe | 0 | 04 Aralık 2011 20:11 |
Kız ve Erkek Çocuğunun Psiko-Sosyal Farklılıkları | Ecrin | Sağlık Köşesi | 0 | 17 Ağustos 2011 13:18 |