11 Ocak 2010, 16:21 | #1 | |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Korku Tünelindeyiz Çıkışı Bilen Var mı Yazı yazmak istiyorum ama nasıl ve ne şekilde başlayacağımı bilmiyorum. Şu an içimde taşıdığım iki zıt duygunun, tarifini mi yapsam diyorum kendi kendime. Bu iki zıt duygunun biri mutluluk, diğeri ise hüzün. Birbirine iki zıt duygu nasıl bir arada yaşayabilir? diye soruyorsunuzdur eminim. Nedir benim için mutluluk? Ben bu duyguyu yaşamadım mı? Ya da yaşadım da, ne olduğunu bilmediğim için anlayamadım mı? Peki, şimdi biliyor muyum? Önce bu sorularla başlamak gerek galiba. Evet, mutluluk nedir ne değildir biliyorum. Benim için ( yüzlerce anne aynı kelimeyi kullanacaktır eminim) şu anda mutluluk, çocuklarımın sağlıklı, sevgi ve huzur dolu bir geleceğe, başarı ile yelken açması demektir. Yalnız sevgi ve mutluluğa ulaşamayacakları endişesi ise tam anlamı ile iç dünyamda büyük bir hüzne ve huzursuzluğa neden olmaktadır. Ben anneyim ve anne olarak çocuklarımın geleceği için var gücümle mücadele ediyorum. Bu mücadelem bireysellikten öteye gitmiyor. Yaşadığımız dönem ve toplumsal çöküş, her geçen gün umutlarımızı biraz daha yok ediyor ve biz ebeveynlerin gözleri yaşlı, yüreği buruk, çaresiz, ellerimiz koynumuzda, yalnız kendi çocuklarımızı kurtarabilme telaşına düşüyoruz. Sabahın ilk saatlerinde yatağımızdan kalkıp, çocuklarımızı eğitim, öğretim alması için büyük bir telaş ile okuluna gönderirken, içimizde yaşadığımız endişe, mutluluğumuza mani oluyor ve onlar okuldan çıkıp evlerine gelene kadar, her birimiz, o endişe ile gün içinde yaşamaya çalışıyoruz. İlk endişemiz okulda yeteri kadar eğitim alabiliyor mu? Biliyoruz ki, kalabalık sınıflarda, öğretmen tek başına, teknoloji çağında yetişen çocuklarla, yeteri kadar ilgilenecek zamanı bulamıyor. Ya da yap-boz tahtası haline gelen eğitim sisteminin, çocuklarımıza ne verip, neler götürebileceği kuşkusu içinde “Bu gün yine bir şeyler değişti mi acaba?” diye soruveriyoruz kendimize. Bir başka endişemiz, eğitim alıp alamadıklarının önüne geçiyor ve “ eğitim almasa da olur, yeter ki sağ salim evine gelebilsin” diye düşünmeye başlıyoruz. Yılda üç bin gibi çok büyük oranda çocukların kayıp olması ve bir daha onlara ulaşılmaması, tecavüz ve tacizlerin bebeklik yaşına inmiş olması bir başka korkumuzu gün yüzüne çıkartıveriyor. Hemen ardından “ ya şu uyuşturucu tacirleri okulların kapılarında zulaya yatmışlarsa ve çocuklarımıza bilmedikleri esrar, eroin, hap gibi uyuşturucu tuzağına düşürürlerse ne yaparız” soruları korkularımızın bin kat artmasını sağlarken, bir başka korku çıkıveriyor ortaya “ Ya magandanın birisi, elinde bıçağı ile beliriverirse çocuğumuzun önünde, nasıl kendini koruyabilir?” diyen sorular üşüşüyor beynimize ve bir de bakıyoruz ki, kendi gölgemizden bile korkar olmuş, ne biz mutlu olabilmeyi, ne çocuklarımızı mutlu edebilmeyi öğrenmişiz. O zaman ben/biz, çocuklarım/ çocuklarımız mutlu olabilecek mi böylesine korkuları içlerinde/ içimizde yaşatırken? Sonra düşünüyorum. Biz diyorum, biz onların elinden bir avuç mutluluklarını bile çaldık. Atalarımızdan miras aldığımız bu dünyayı, çocuklarımıza miras olarak bırakmamak için var gücümüzle çabaladık ve bu gün bu çabamızın mükâfatını en kötü şekilde aldık ve alıyoruz almaya da devam edeceğiz. Hepimiz suçu kendi üstümüzden atmak istiyoruz ama yapamıyoruz. Çünkü suçlu olan, dünyayı yaşanmayacak hale getiren ve dur demeyen bizleriz. Bu gün kendi yarattığımız canavarlardan kendimiz korkar olduk. Ne kapımızı açıp, komşumuza gidebiliyoruz, ne çocuğumuzu kapının önünde oynatabiliyoruz, ne bir bardak su isteyene su verebiliyoruz, ne de biz onların elinden bir bardak su içebiliyoruz. Kurulan hükümetlerden medet umuyor ama umutlarımızı, oy vererek, Meclise gönderdiğimiz vekillerin, kendi kasalarını doldurma telaşına, ya da kişiye göre yasa çıkartma isteği içine girdiklerini gördükçe hepten kararıyor. Başımıza bir şey geldiğinde, sığınacağımız yer polis diyoruz, ama polise gittiğimizde, bir daha oradan sağlam çıkıp çıkamayacağımızı bilmediğimiz için, polise başvurmayı unutuyoruz. Haksızlıklar karşısında, hukuk ve adalet bizi korur ve haklarımızı savunur diyoruz ama bir somun ekmek, ya da birkaç baklava dilimi çalan çocuklara, on sekiz yıl hapis veren, fakat bankaları hortumlayan, devleti soyanların, hiç ceza almadığını ve adaletin çarkına, siyasetin el attığını gördüğümüzde, ona olan güvenimizi bitiriyor, kendi adaletimizi kendimiz uyguluyor, elimize silahı alıp önüne gelene kurşun sıkıp, boğazını kesip, çöplüklere atıveriyoruz. Peki ne olacak bizim halimiz ve nasıl düzeleceğiz? Nasıl çıkacağız bu korku tünelinden ve nasıl, tekrar güneşi camımızdan, evimizin içine davet edip, aydınlığa ulaşacağız? Bu soruların cevabını ve korku tünelinden çıkmanın yollarını bilenler lütfen söylesin? Daha fazla kara tablo çizmemek için yazımı yarım kestim. Çünkü hepimiz bu dünyada, bu ülkede yaşıyor, olanları görüyor ve beynimizde muhakeme yapabiliyoruz. Cevapların geleceği umudu ile aydınlık, adaletli ve güvenilir bir dünya ve gelecek diliyorum. Sevgi ve saygılar hepinize. Türkan DİNÇER | |
|
Etiketler |
bilen, cikisi, çıkışı, korku, mü, tunelindeyiz, tünelindeyiz, var |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Son seçimi bilen ORC'nin anketinden sürpriz sonuçlar! İYİ Parti'nin çıkışı, Millet İttifakı'nın oylarını uçurdu | JameS | Güncel ve Son Dakika Haberler | 0 | 27 Nisan 2022 05:00 |
Korku Nokta Com | PauL | GeriLim & Korku | | PauL | Sinema Dünyası | 0 | 20 Aralık 2011 11:29 |
Korku Gecesi | PauL | Korku & Komedi & GençLik | | PauL | Sinema Dünyası | 0 | 29 Kasım 2011 10:32 |
Korku Kapanı 4 | PauL | Korku & Korku & Korku | 2011 | | PauL | Sinema Dünyası | 2 | 27 Ekim 2011 15:11 |
İçten Gelen Korku | PauL | Korku & GeriLim | | PauL | Sinema Dünyası | 0 | 08 Ekim 2011 18:53 |