25 Aralık 2009, 20:30 | #1 | |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0) | Mutsuz Evlilikler Diyari Bir pazar günüydü...Çoğu insan gibi evimde eşim ve çocuğumla güzel bir pazar günü geçirmeyi planlıyordum...Telefonum çaldı. Arayan 45 yaşlarında bir bayandı. Sesinden çok üzgün olduğu ve büyük bir hayal kırıklığı yaşadığı açıkça anlaşılıyordu..."Tunç Bey bu gün mutlaka sizinle görüşmeliyim. Aksi taktirde eşime ya da kendime zarar vermekten korkuyorum" ifadesi üzerine onunla görüşmeyi kabul ettim. Öğleden sonrası için randevulaştık. Görüştüğümüzde o kadar karmaşık duygular içindeydi ki...Hayal kırıklığı, öfke, sevgi, kırgınlık, incinmişlik...Hepsi iç içe girmişti. Ağla***** anlatmaya başladı. 20 yıllık güzel bir evlilikleri olduğunu, kendisini eşine ve 2 çocuğuna adadığını, onların her şeyiyle bu güne kadar ilgilendiğini, deyim yerindeyse saçını süpürge ettiğini ancak bir kaç gün önce eşini başka bir kadınla birlikte yakaladığını söyledi. Adeta tüm dünyası başına yıkılmıştı. Hayatı, insanları ve sahip olduğu bütün değerleri sorgulamasına yol açmıştı böyle bir travma yaşaması. Hayat ne, evlilik ne, çocuk sahibi olmak ne? Tüm bu sorular zihninde uçuşuyordu. Onu uzun uzun dinledikten sonra ilk sözüm şu oldu: "GERÇEKLERİN DÜNYASINA HOŞ GELDİNİZ" Mutsuz evlilikler diyarı burası. Birbirlerine dokunacak kadar yakın ama hiç bir şey paylaşamayacak kadar uzak olan çiftlerin diyarı. İletişimi, paylaşımı çoktan yitirmiş ancak toplumsal bir şablon olarak evliliklerini devam ettirmeyi seçmiş, korkularıyla yüzleşemeyen insanların diyarı. Ve bunun bedelini ruh sağlıklarını kaybetmiş, mutsuz, kendini gerçekleştirmekten uzak insanlar olarak ödeyenlerin diyarı. Çocuklar var diye, bu saatten sonra kiminle nasıl birlikte olurum diye, kurdukları düzen bozulmasın diye, aileler ne der diye, dul bir kadın damgası yerim diye ve daha bir çok korkuyla mutsuz evlilikler yıllarca sürer gider. Kendisini yıllarca hiç bir şey sorgulamadan, kendisini de unutarak eşlerine adayan ve bunun bedelini korkunç bir hayal kırıklığıyla ödeyenlerin diyarı. İnsanların evliliklerinde bu kadar mutsuz olmalarının nedenleri üzerine mesleki yaşamım boyunca uzun süre düşündüm. Sorun neredeydi? Ailelerde mi? Toplumda mı? Kültürde mi? Yoksa insanların kendisinde miydi? Bu, yanıtlanması en zor sorulardan biriydi benim için…;;Yıllarca aile-ilişki danışmanlığı için bana başvuran bireylerin genel bir analizini yaptığımda ilişkilerdeki mutsuzluğu tek ve genel bir faktörle açıklamak nerdeyse imkansız. Bir çok faktör var ve her mutsuz ilişkide bir başka faktörün ağır bastığını görüyorum. Atılan imzanın ya da bize verilen evlilik cüzdanının ilişkinin devamlılığı ve kalitesi açısından hiçbir faydası olmadığını danışanlarıma da sürekli belirtmekteyim. İlişkinin devamlılığını ve kalitesini sağlayan temel faktörler paylaşımlarımız ve aramızdaki iletişim, sevgi ve güvendir. Her insan ilişkisinde karşısındaki insanın hayatının merkezinde olduğunu hissetmek ister. Onun için anlamlı, özel, vazgeçilmez, değerli, eşsiz olduğunu hissetmek ister. Aslına bakarsanız tüm çatışmaların kaynağında da bu duyguların hissedilememesi yatmaktadır. Bazı çiftler (özellikle de erkekler) evlilik cüzdanını ya da atılan imzayı ilişkinin bir anlamda tapusu gibi algılama yanlışına düşerek ilişkinin sürekli ilgi ve çaba isteyen, beslenmesi gereken bir organizma olduğu gerçeğine gözlerini kapatmaktadırlar. Evet, ilişkilerimiz tıpkı yaşayan bir organizma gibidirler. Bir bebek gibi, bir çiçek gibi beslenmeye, bakıma, ilgiye ve sevgiye muhtaçtırlar ve ancak bu şekilde gelişip büyüyebilir ve güçlenebilirler. Beklentilerimiz ve ihtiyaçlarımız sürekli kendisini yeniler. Birkaç yıl önceki ilişkiye bakışımızla, beklentilerimizle ve ihtiyaçlarımızla şu ankiler farklılık gösterebilirler. Ve birkaç yıl sonrakiler de bu günkünden farklılık gösterebilir. Çünkü sürekli bir değişim içindeyiz ve biz değişip geliştikçe ilişkiden beklentilerimiz de değişecektir. Bu değişime uyum sağlayabilmek için çiftlerin arasındaki bağlar sıkı örülmüş olmalı, paylaşımlar ve iletişim hastalıklı olmamalıdır. Kendilerini ve ilişkilerini beslemeyi unutmuş bir çok çiftin evliliklerini toplumsal bir şablon, görev gibi sürdürdüklerini görmekteyim. Dışarıdan bakıldığında evi olan, arabası olan, çocukları ve meslekleri olan mükemmel evli çiftler, ancak içeriden baktığınızda aralarındaki paylaşımlar azalmış, iletişimsizliğin en üst seviyede olduğu, “;;keşke evli olmasaydım”;; duygularıyla yanıp tutuşan bireyler görürsünüz. Birbirlerini aldatan, dışarıda kendilerine yeni yaşam alanları açarak evliliklerindeki mutsuzluğu ve doyumsuzluğu örtmeye çalışan, kendisini işine ya da çocuklarına adayan bireyler görürsünüz. Ve böylece yıllar akıp geçer. Sonra da her iki taraf da yaşamlarını değiştirmek ve bir şeylere başlamak için çok geç olduğu duygularıyla mutsuz evliliklerini ve düzenlerini devam ettirmeyi seçerler. Ne istiyoruz? Neden evleniyoruz? Mutlu, sağlıklı, huzurlu bir yaşam sürdürmek için, destek almak ve destek vermek için, hayata karşı daha güçlü durmak için, bir aile olmak için, hayata dair iyi, kötü, güzel, çirkin her şeyi paylaşmak için evlenmeliyiz..Dahası, toplumun ve geleneksel kültürün bir dayatması olarak, artık yaşımız geldi diye değil; bir insanla güzel ve sağlam bir ilişkimiz olduğu için, onu sevdiğimiz ve ona tam güvenimiz olduğu için evlenmeliyiz. Oysa insanların çoğu toplumun, kültürün ve ailelerinin baskısına dayanama***** evlenmektedirler. Mutsuzluk kaynaklarından en önemlisi budur. Sonrasında aileler devreye girerler, uygun bir kız ya da oğlan bulunur, ailelerin belirlediği kriterler gözden geçirilir ve evliliğe adım atılır. Oysa kadın da erkekte birbirlerini gerçek anlamda tanımamaktadırlar. Gençliğin vermiş olduğu deneyimsizlik, coşku ve ailelerini mutlu etmenin heyecanıyla evliliğe adım atarlar. Sonrasında her şey tıpkı sürpriz yumurta gibi (içinden ne çıkacağını asla bilemezsiniz) tek tek açığa çıkar. Eğer açığa çıkan kişilik özellikleri ve beklentiler arasında uyum varsa çift mutlu olur. Ancak çoğu zaman uyum değil uyumsuzluk açığa çıkar. Sonrasında birbirini değiştirme çabaları, gereksiz binlerce tartışma ilişkiye hâkim olur. İlişki adeta egoların savaşına dönüşür, bir tür güç mücadelesi, rekabet alanı, savaş alanı olur. İşte bu noktadan itibaren ilişki yavaş yavaş erimeye ve bitmeye başlar. Hiçbir ayrılık “;;BEN GELİYORUM”;; demez. Yıllar içinde alttan alttan sinsice ve yavaş yavaş ilerler. Ancak çoğu çift bunu fark edemez. Sonra eşinin son bir ay içinde ne kadar değiştiğinden söz ederler. Oysa eşlerinin değişimi yıllar önce başlamıştır. Ancak bu değişim yüzeye yeni çıkmaktadır ve yeni fark edilmektedir. Aralarında gerçek bir iletişim ve paylaşım olmayan çiftler bunu asla fark edemezler. Sonrasında ayrılıklar, gözyaşları, hayal kırıklıkları ve daha birçok olumsuz duygu yaşanır. Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir : DipNot:"MUTSUZ EVLİLİKLER DİYARI" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Tunç TATAKER'e aittir ve makale, yazarı tarafından psikologum.com kütüphanesinde yayınlanmıştır. | |
|
Etiketler |
diyari, evlilikler, mutsuz |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
Mutsuz evlilikler | Feronia | Aile Evlilik ve Çocuklar | 5 | 18 Ocak 2019 14:01 |
Mutsuz Kadın, Kilo Almaya Eğilimli Hale Geliyorİş veya özel hayatlarında mutsuz olan | yaSmin | Diyet ve Sağlıklı Beslenme | 0 | 23 Şubat 2014 01:53 |
Mutsuz Evlilikler Hastalık Sebebi mi? | oneofgirl | Aile Evlilik ve Çocuklar | 0 | 20 Ağustos 2013 15:31 |
Mutsuz Evlilikler Neden Bitemiyor | Liaaa | Aile Evlilik ve Çocuklar | 0 | 18 Şubat 2012 15:00 |
Mutsuz Evlilikler Hastalık Sebebi mi | YapraK | Aile Evlilik ve Çocuklar | 0 | 19 Aralık 2009 19:55 |