08 Kasım 2009, 01:20
|
#4 |
Guest
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
| Cevap: Siyaonist Tayyip Erdoğan
(Erdoğan ve Gül; 28 Şubat'ı Önceden Biliyor muydu?) Küresel odaklardan alınan güç temeli üzerinde yavaş yavaş yükselecek olan Yenilikçi Hareket'in üçlü sacayağı ise; Amerikancı Hoca Fethullah Gülen, Kürt Teali Cemiyeti'nin 52 no'lu kurucu üyesi, Kürt Hevi Cemiyeti Kurucusu olan ve "Kürdistan'da Kürt'ten başka hiçbir devlet yoktur!" diyen Abdurrahim Zapsu'nun torunu olan H. Cüneyt Zapsu ile "28 Şubat'ın truva atı" Çevik Bir'dir. Yenilikçi Hareket'in, tek başına iktidar koltuğuna oturan AKP'ye dönüşme serüveninde ciddi katkısı bulunan bu üç noktadan biri olan Fethullah Gülen oluşuma onursal başkanı olduğu Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı tarafından düzenlenen Abant Toplantıları üzerinden kaynak sağlayıp Abant Toplantıları'nın müdavimleri arasında yer alan Bülent Arınç, Cemil Çiçek, Ali Coşkun ve Burhan Kuzu gibi isimleri partiye entegre ederken; Gülen'e yakınlığı ile bilinen Azizler Holding A.Ş.'nin Yönetim Kurulu Başkanı ve BİM Marketler Zinciri'nin ortaklarından H. Cüneyd Zapsu da Erdoğan'ın TÜSİAD ile olan yakınlaşmasını sağlayabilmek adına çaba sarf etmişlerdir. Erdoğan bir yandan Bülent Eczacıbaşı'nın Zapsu'nun organizasyonu ile evine yaptığı davete yine Zapsu ile iştirak ederken, bir yandan da 28 Şubat'ın TSK içindeki baş tetikleyicisi olup, süreci "Demokrasiye balans ayarı çektik!" diyerek özetleyen Çevik Bir ile görüşmelerine hız vermiştir. Erdoğan'ın, ABD ve Uluslararası Yahudi Lobileri'nden özellikle JINSA ile ilişkileri ödül alacak kadar iyi olan Çevik Bir'le olan ilişkisi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı Dönemi'nde başlamış ve Bir'in emekliliğinden sonraki bu son derece meşakkatli dönemde de kuvvetlenerek devam etmiştir. Kanarya ve Loca Kardeşliği Erdoğan'ın cezaevi çıkışından sonra İstanbul'da Çevik Bir ile yaptığı görüşmeye, ardından Çevik Bir ekibinden Emekli Koramiral Atilla Kıyat da eklenmiş ve Erdoğan Kıyat ile Hidiv Kasrı'nda yediği yemekte Kıyat'a parti kapsamında yapmak istediklerini anlatarak rızalarını elde etmiştir. Hatta Kıyat ile olan görüşme basına da yansımış ve 25 Haziran 2001 Tarihli Hürriyet Gazetesi'nde görüşme "Askerle İki Temas" manşetiyle verilmiştir. Habere göre Tayyip Erdoğan bir emekli albay ve Emekli Koramiral Atilla Kıyat ile Hidiv Kasrı'nda yemek yemiş ve Erdoğan kendisini sıcak karşılayan bu iki isme parti programını özetlemiştir. Ancak ertesi gün Genelkurmay'ın bir açıklama yaparak Hürriyet'in Erdoğan'ın askerle görüştüğü ve onların onayını aldığını iddia eden haberini yalanması da göstermektedir ki; Erdoğan'ın temasa geçtiği mercii "asker" değil, Pentagon ve Yahudi örgütlenmeleriyle yakından ilişkili Çevik Bir ve ekibiydi. (En azından o dönemde böyle düşünmüştük! Ama şimdi Genelkurmay içindeki Recep Tayyip Cemaati Kocatepe'yi dolduracak hale gelmiş durumdadır. Haber kaynağı ise bizzat AKP Kulisleri'nin kendisidir...) Ayrıca Çevik Bir'e en yakın isimlerden biri olan Atilla Kıyat'ın emekli oluşunun ardından Fethullahçı Aksiyon Dergisi övgü dolu bir Kıyat haberi yayınlamış ve "Teamüllere aykırı biçimde emekli edildi." demiştir. Kıyat - Erdoğan görüşmesinin Çevik Bir köprüsü dışında yer alan diğer bir hazırlayıcısı ise Gülen'e yakınlığı ile bilinen ve Erdoğan'ın hatırı sayılır finansörlerinden olan Asya Finans'ın Yönetim Kurulu Başkanı İhsan Kalkavan'dır. Haberde adı verilmeyen emekli albay ise emekli olduktan sonra Albayraklar Holding'e ve Erdoğan'a danışmanlık yapmaya başlayan Adem Darama'dan başkası değildir... İçeride "Teşkilatçılık", Dışarıda "Taahhüt" Dönemi Ülke içindeki teşkilatlanmasını hızla genişletmeye çalışan Erdoğan'ın o dönem içinde asıl kuvvetlendirmeye çalıştığı bağlantılar ise dış bağlantılardır. İçerideki teşkilatlanmaya iktidarın nimetleri vaat edilirken, dış bağlantılara yönelik vitrini ise; yeni kurulacak partinin iktidara geldiği vakit ABD - İsrail ve AB Politikaları'na uygun hareket eden "uslu" bir iktidar olacağı yönünde taahhütte bulunulması oluşturmaktadır. (Tam taahhüt = tam teslimiyet) Erdoğan'ın bilerek ya da bilmeyerek kendisine destek veren içerideki taraftarlarından bir diğer üçlü ise; "Akşener - Avcı - Orakoğlu Üçlüsü"dür. Zira 28 Şubat Süreci'nin ardından "Çiller Özel Örgütü" yakıştırmasıyla kamuoyunda yer alan Meral Akşener, Hanefi Avcı ve Genelkurmay'a kulak yerleştirip elde ettiği bilgileri ABD'ye servis etmekten ötürü suçlanan Bülent Orakoğlu da Yenilikçi Hareket'e "Arkandayız!" mesajı(Ve artık hadisenin bir kurgu olduğu, askerin niyetinin ciddiliğini ortaya koyacak bir senaryoya Avcı ve Orakoğlu'nun alet olduğu söylenebilir.) veren diğer isimlerdendir. Gerçi Orakoğlu daha sonra Erdoğan'ın hararetli bir muhalifi olan Genç Parti'den Eskişehir Belediye Başkan Adayı olup "AKP ile Çevik Bir'in yakınlaşmasına tepki vermek adına GP'de siyaset yapma kararı aldım." diyerek zigzaglar çizecektir ama o dönemin oyuna gelmiş veya getirilmiş etkili AKP destekçilerinden biridir. İçerideki kaleler ile dışarıdaki güç dengeleri arasındaki hassas teraziyi gözetmeyi ihmal etmeyen Erdoğan, ülke içindeki teşkilatı genişletme çabalarına dış destekli köşe başlarının da yardımı ile hız verirken; İsrail Büyükelçisi David Sultan'la buluşup yeni kurulacak partinin İsrail ve ABD Politikaları'na ters düşmeyecek "cici" bir parti olacağının garantisini vermekte ve Abdullah Gül'ü de İngiltere Büyükelçiliği'ne gönderip aynı garantinin İngiltere'nin Türkiye Büyükelçisi Sir David Logan'a da verilmesini sağlamaktadır. Ülkeyi Satılığa Çıkarmanın Adı "Yenilikçilik" Olursa, "İktidarı Verin, Türkiye'yi Alın!'' Diyenler de "ilerici" sayılır!... Ancak Erdoğan ve ekibi "ülkeyi satılığa çıkarma"nın adını "Yenilikçilik" ko***** konuyu yumuşatmaya çalışanların hazırladığı şemsiye altında kamufle olmaya çalışsalar da; ABD Büyükelçiliği'ndeki Müsteşar Silver Lawrence'la sık sık yinelenen gizli görüşmelerin de, Anadolu'da görev yapan Kenny Bob gibi çeşitli CIA görevlilerinin Erdoğan'a olan yakın ilgisinin de, "Tayyip Hıristiyan Demokratlar'a benziyor." diyen Karen Fogg'un bu açıklamalarının ne anlama geldiği de gayet açıktır... ABD İsterse ATATÜRK Bile Hain İlan Edilir... CIA Washington Bürosu'nun etkin isimlerinden olan ve 12 Eylül'den sonra Türkiye'de Kemalizm Modası'nın geçtiğini savunan ünlü CIA ajanı Graham Fuller basına verdiği demeçlerle "Kapatılan FP içindeki yenilikçi gençler ağır basarak kazanacak. Çünkü bu gençler Türkiye ve dünya için değişimi temsil ediyorlar. Yaşlı ve gelenekçi akım ise zaman içinde kaybolacak. Yenilikçi kanat İslami Hareket'in lideri olacak." şeklinde açıklamalar yaparak, "Ilımlı İslam" vitrini ile Büyük Orta Doğu Projesi'nin pazarlamacılığını Yenilikçi Gençler'e ihale ettiklerinin sinyallerini vermişti. Ayrıca, Atatürkçülüğün eskidiğini ve bittiğini de söylemişti... |
| |