Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
| Cevap: Efendimiz (S.A.V) 'in Hayatı (Salih Suruç)
Hz. Osman Müslümanların Safında Resûl-i Ekrem Efendimiz(S.A.V), henüz açıktan halka peygamberliğini ilân etmemişti. Bu devrede de, Hz. Ebû Bekir, son derece büyük bir cehd ve gayretle samimi dostlarına İslâmiyeti anlatıyordu. Birgün Hz. Osman’a da Müslümanlıktan bahis açtı ve onu alarak Resûl-i Ekrem Efendimiz(S.A.V)'in huzuruna getirdi. Hazret-i Resûlullah(S.A.V), dâima tebessüm eden parlak bir simâya sahip Hz. Osman’a, “Allah’ın ihsanı olan Cennete rağbet et. Ben, sana ve bütün insanlara hidâyet rehberi olarak gönderildim!” dedi. Resûlullahın bu sâde, bu samimi ve bu i’câzkâr sözleri karşısında Hz. Osman âdeta kendinden geçer gibi oldu ve şehâdet kelimesi kendi kendine mübârek dudaklarından döküldü: “Eşhedü en lâ İlâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden Resûlullah!” Sonra da daha önce Şam’dan dönerken gördüğü bir rü’yâsını Kâinatın Efendisine anlattı: “Yâ Resûlallah,” dedi. “Biz Muân ile Zerkâ arasında bulunduğumuz ve uyuduğumuz sırada bir münâdi: ’Ey uyuyanlar! Uyanın! Ahmet (a.s.m.) Mekke’de zuhur etti!’ diye seslenmişti. Mekke’ye gelince sizi işittik!” Yumuşak huylu, edeb ve hâyâ sahibi ve cömert bir zât olan Hz. Osnan’ın da Müslümanlar safına katılması müşrikleri fazlasıyla tedirgin etti. Kabilesi ferdleri ona ezâ ve cefâya yeltendiler. Fakat o, her türlü ezâ ve cefâya göğüs gerdi ve hak bildiği yoldan zerre kadar inhirâf göstermedi.Amcası Hakem bin Ebû’l-Âs, kendisini bir urganla bir direğe bağlar ve döverek şöyle derdi: “Sen, atalarının dinini bırakır da sonradan çıkma bir dine özenirsin öyle mi? And olsun ki, tuttuğun bu dini bırakıp, tekrar atalarının dinine dönmedikçe seni salıvermeyeceğim.” Metanet âbidesi Hz. Osman’ın cevabı şu olurdu: “Vallahi, ben hak ve hakikat dinini asla bırakmam!” O, günlerce bu cefâ ve eziyetle karşı karşıya bırakıldı. Fakat zerre kadar îmânından taviz vermedi. Onun bu metaneti ve büyüklüğü karşısında sonunda amcası küçüldü ve onu salıvermekten başka çare bulamadı. Orta boylu, esmer tenli, güzel yüzlü, sık sakallı, gür saçlı ve iri yapılı olan Hz. Osman, fıtraten temiz ve nezih bir insandı. İçki içmeyi Cahiliyye Devrinde kendisine haram kılmıştı. Servetini Allah yolunda ve din uğrunda sarfetmekten zevk alan bahtiyarlardandı. Hafız-ı Kur’ân’dı. Geceleri, namazında bütün Kur’ân’ı hatmederdi. Cennetle müjdelenen on Sahabîden biri olan Hz. Osman, aynı zamanda Resûl-i Ekrem Efendimizin damadıdır. Önce Peygamberimizin kerimesi Rukiyye’yi aldı. O, vefât edince, Resûlullah onu bu sefer kızı Ümmü Gülsüm ile evlendirdi. Bu sebeple de “Zinnûreyn” lâkabını aldı. Talha bin Ubeydullah'ın Müslüman Oluşu Hz. Osman’ın İslâmın saâdet dolu sinesine konuşunu Hz. Talha bin Ubeydullah takip etti. Ticâret maksadıyla bir seyahâta çıkmıştı. Busra Panayırında bulunduğu bir sırada, oradaki manastırda yaşayan bir Rahib, “Bu pazar halkı içinde, Mekke’den kimse var mı?” diye seslendi. Hazret-i Talha, “Evet, ben Mekkeliyim” dedi. Rahib, “Ahmed zuhur etti mi?” diye sordu. Hazret-i Talha, “Ahmed kim?” dedi. Rahib, “Abdullah bin Abdülmuttalib’in oğludur. Mekke, onun zuhûr edeceği şehirdir. O, peygamberlerin sonuncusudur. Kendisi, Harem-i Şerif’ten çıkarılacak, hurmalık, taşlık ve çorak bir yere hicrete mecbur bırakılacaktır” cevabını verdi. Rahibin bu sözleri Talhâ’nın dikkatini çekmiş ve Mekke’ye gelir gelmez halka, “Yeni bir haber var mı?” diye sordu.“Evet,” dediler. “Abdullah’ın oğlu Muhammedü’l-Emîn, peygamber olduğunu iddiâ etti. Ebû Kuhâfe’nin oğlu Ebû Bekir de, ona tabi oldu!” Bunun üzerine derhal Hz. Ebû Bekir’in yanına vardı ve, “Sen, Muhammed’e tâbi oldun mu?” diye sordu. Hazret-i Ebû Bekir, “Evet,” dedi. “Ben ona tâbi oldum. Sen de git, ona tabi ol! Zira o, insanları hak ve gerçek olana dâvet ediyor.” Hz. Talha da Rahibden duyduklarını Hz. Ebû Bekir’e anlattıktan sonra, beraberce Allah Resûlünün huzuruna geldiler. Derhal Müslüman olan Hazret-i Talha, Rahibin söylediklerini anlatınca da Peygamber Efendimiz gülümsedi. Müşrikler, Hazret-i Talha gibi faziletli bir insanın Müslüman olmasına tahammül edemediler. Kureyş’in azılı pehlivanlarından Nevfel bin Adviye onu bir ipe bağlayıp işkenceye uğrattı. Genç yaşta İslâmiyetle şereflenen Hz. Talha, Cennetle müjdelenen on Sahabîden biridir. Resûl-i Ekrem Efendimiz(S.A.V), onun hakında, “Yeryüzünde yürüyen bir şehide bakmak isteyen Talha’ya baksın” buyurmuşlardır. Son derece cömert ve cesur bir Sahabî idi. Uhud Harbinde Peygamber Efendimize atılan oklara elini tutmuş ve bu yüzden parmakları çolak kalmıştı. Aynı harpte seksene yakın yara aldığı halde, Resûlullahın yanından ayrılmamıştı. |