Tekil Mesaj gösterimi
Alt 12 Aralık 2005, 00:12   #1
Çevrimdışı
Modboy
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Hansel ile Gratel




Hansel ile Gratel`in Cibilliyetsizliği...


Etlinin sütlüye, sütlünün butluya, huylunun huysuza karışmadığı, vurdumduymaz tavırların hoyratça sergilendiği bir zaman dilimi dahilinde Bahattin diye bilinen bir adam zor durumdaymış…
Bahattin karısı Firuze ölünce yaşama sevincini kaybetmiş, iki çocuğu Hansel ve Gratel ile kalakalmıştır…
Çok daha net bir ifade ile belirtmek gerekirse ki, gerekmediği kanısındayım ve sırf lüzumsuzluk olsun diye belirtiyorum; Bahattin “Allah düşmanımın başına vermesin” hüznünü yaşamaktaymış…
Çocuklarla gerektiği kadar ilgilenemeyen, onlara annelik yapamayan Bahattin, bir kadının eksikliğini fevkalade hissediyordu…
Gratel koca kız olmuş, artık ergenlik dönemine adım atıyordu ve ilk regl oluşunda, babası bir anne gibi “Korkma yavrum, ne mutlu sana, artık genç kızsın, bu senin anne olabileceğini, sağlıklı olduğunu gösteriyor” diyememişti…
Günlerce ağlamıştı Gratel kan revan içerisinde…
Devlet hastanesinde, hasta bakıcılık yapan Bahattin adındaki bu dramatik ve çaresiz bünye, araya ahbaplarının da girmesiyle dul bir bayan olan Suna ile tanıştı…
Suna’ya çocukları olduğunu, evi çekip çevirecek bir kadına ihtiyaç duyduğunu, epeydir bir kadınla birliktelik yaşamadığını anlatan Bahattin, açık sözlülüğüyle Suna’nın gönlünü mü kazanmıştı ne?..
Kazanmıştı…
Belediye nikahıyla evlenen Suna ve Bahattin çifti evliliğin ilk aylarını keyifli geçirdiler…
Hasta bakıcılık yapan Bahattin, geçim sıkıntısının artması, mutfak masraflarının sürekli yükselmesiyle Suna karşısında mahcup duruma düşmüştü…
Suna bütün gün evde kıç büyütüyor, ara sıra da eline bezi alırsa temizlik yapıyordu… Bunun dışında da çocuklarla ilgilenir gibi görünüyordu…
Karı koca bir gece yatakta konuşurken Suna “Çocuklardan kurtulmamız lazım, hiç değilse iki gırtlak kesilir, masraflarımız azalır” dedi… Bahattin buna itiraz edince de “Ya çocuklar, ya ben” diye resti çekti…
Çiftin yüksek sesle tartışmaya başlaması neticesinde, Hansel ve Gratel her şeyi duydu…
Bahattin bir türlü Suna’yı ikna edemiyordu… Fakat öte yandan hak da veriyordu karısına… Çocukları bir süreliğine, Çocuk Esirgeme Kurumu’na verse, belki geçerdi bu huzursuzluk…
Bu fikrini Suna ile paylaşınca, Suna gerçek yüzünü bir kez daha gösterdi…
“Ben senin çocuklarına bakmak zorunda mıyım, onlar benim kanımdan değil, istediğin çocuksa ben de sana çocuk veririm, gül gibi kadınım yiğidim…” deyip, son noktayı koydu…
Bahattin, Karlı Kayın Ormanı’na pikniğe gidelim, çocukları orada bırakır, ikimiz döneriz önerisinde bulundu karısına…
Ve Suna ikna oldu…
Hansel ve Gratel duyduklarına inanamamış, acayip üzülmüştü…
Hafta sonu “Nicedir şöyle güzel bir hava almıyoruz, hadi pikniğe gidelim” diyen Bahattin, ailesini de alıp Karlı Kayın Ormanı’na doğru yola çıktı…
Önceden hazırlık yapan Gratel, yol boyunca cebine doldurduğu çakıl taşlarını usulca, birer birer yere attı…
Ormanla ev arasındaki mesafeyi kestiremeyen ve tekrar eve nasıl geleceklerini bilmeyen Gratel, taşları takip ederek eve dönebileceklerini umuyordu…
Ormanın en ücra köşesinde piknikti, mangaldı derken Hansel ve Gratel yorgunluktan uyumuşlardı…
“Yavrularım beni affedin, her şey cinsel kaygılarım yüzünden…” deyip, çocuklarını öpen Bahattin, Suna ile hızla ormandan uzaklaştı…
Hansel ve Gratel uyandıklarında üvey annelerini ve babalarını yanlarında göremeyince korkuya kapıldılar…
Birkaç kez “Babaaaa… Baaaabaaaa…” diye bağırdılar ama sonuç alamadılar…
Aslında bu bekledikleri bir ahlaksızlıktı…
Hansel’in belli aralıklarla yola attığı taşları takip ederek evlerine ulaşmaya çalışacaklardı…
Ay ışığı, çakıl taşlarını parlatınca işleri daha da kolaylaşmıştı…
Yolu yarılamışlardı ki, Hansel ve Gratel, Kırmızı Başlıklı Kız’a rastladılar, Gratel hemen sordu:

- Aaa Kırmızı Başlıklı Kız, senin ne işin var ormanda?..
- Ne zamandır görmediğim anneanneme gidiyorum, onun için İnegöl Köfte, piyaz, palamut aldım… Gündüz gidince, boşboğazlık yapıp, yolda gördüğüm kurda malumat veriyorum, o da benden önce eve gidip anneannemi yiyor, sonrasında ben eve vardığımda “Aaa anneanne senin kulakların neden büyük” dediğimde, “Seni daha iyi duyabilmek için yavrum” cevabını veriyor… Ben de saf saf sırayla diğer organlarının neden büyüdüğünü sormaya devam ediyorum… Bir de gece gideyim dedim, sanırım bu kez sorun olmayacak…
- Yolun açık olsun, biz kurda rastlamadık…
- Teşekkür ederim… Birazdan ilerde pastadan yapılmış bir ev göreceksiniz, onu yemek gibi bir düşünceyi aklınızdan bile geçirmeyin… Bir dahakine yiyeceksiniz…
- Nasıl yani bir dahakine?..
- İlerde anlarsınız… Siz yemeyin… Bir de masal boyunca ben artık olmayacağım, hoş ben bu kitapta bir daha hiç olmayacağım… Sanırım kitabın yazarı “Uyku Kaçıran Masallar Serisi-2”de kullanacak beni… De kalın sağlıcakla…
- Selametle…

Yola devam eden Hansel ve Gratel, evlerine ulaşıyor muydu ne?..
Ulaşıyordu…
Bahattin ve Suna çocukları karşısında görünce oldukça şaşırmıştı… İkisi de yalandan “Nereye kayboldunuz, biz de günlerce sizi aradık, meraktan çatladık…” benzeri bir cümle kurdular…
Bu samimiyetsizliğin ayırdında olan Hansel ve Gratel odalarına çekilip dinlendiler…
Bu geri dönüş, Suna’nın canını sıkmıştı… Ve tekrar Bahattin’e baskı yapmaya başladı…
Bahattin “Tadına doyum olmadı” deyip, bir dahaki hafta sonu tekrar pikniğe götürdü ailesini…
Amaç yine Karlı Kayın Ormanı’nda terk etmekti çocukları…
Hansel, pikniğe gitme kararı aniden alındığı için bu kez ceplerine taş dolduramamış, anlık bir hareketle Suna’nın akşam köfte yapmak için ayırdığı bayat ekmeği zulalamıştı…
Piknik alanına giden uzun patika yol boyunca da ekmek kırıntılarını ufaktan ufaktan yere atmıştı…

Çocuklar pikniğin ortasında yine uyuya kaldılar…
Suna ve Bahattin hayasızca ayrıldılar Hansel ve Gratel’in yanından ilkinde olduğu gibi…
İki kardeş uyanınca bu kez korkmadı ve eve dönmek üzere kararlı adımlarla yola çıktı…
Ne de olsa Gratel ekmek kırıntılarını yere atmıştı…
Kırıntıları takip ederek eve varabilirlerdi…
Lakin, yoldan geçenler, yere atılmış ekmeği görünce, yerden alıp üç defa öptükten sonra yüksek bir yere koymuş ve ekmeğe saygısızlık yapana gıyabında çok kızmışlardı…
Ekmek kırıntılarını takip ederek ailelerine kavuşmayı arzulayan Hansel ve Gratel için de korku dolu anlar başlamış mıydı ne?..
Başlamıştı…
Hava da iyice kararmıştı…
Ve epey yol yürüyen iki kardeş acıkmıştı…
Açlıktan bayılma noktasına gelmişlerdi ki Gratel “Şu ne?..” diye sordu…
Hansel gözlerine inanamamıştı, bu resmen pastadan yapılmış kocaman bir evdi…
Eve doğru koştu Hansel ile Gratel…
Evin avlusunu kısmen yemişlerdi ki, öfkeli bir ses “Oha falan oldum, kal geldi, gül beklerken dal geldi” diye haykırdı…
Çok korkmuştu ikisi de…
“Karnımız acıkmıştı, düşünemedik affedersiniz” diyecek oldu Gratel, kötü kalpli kişi “Boşal da semerini ye!” diye payladı sevimli kızı…
Adı Arif olan bu kişi, sokak çocuklarını tuzağına düşürmek için pastadan ev, dürümden havuz, kokoreçten hamak yaparak amacına ulaşıyor, yavrular bu gıdaları yiyince de kendine mahkum ediyordu…
Arif, çocuklara neyden, ne kadar istiyorlarsa yiyebileceklerini söyledi…
Karınlarını doyuran Hansel ile Gratel yumuşak yatakta güzel de bir uyku çekti…
Sabah olduğunda Hansel ile Gratel’e “Geri dönmezseniz, allem edip, kullem edip sizi bulur, haklarım!” diyerek tehditler savuran Arif, iki bahtsız kardeşi işe gönderdi…
Gece arabalardan teyp çalan kardeşler, gündüz de kapkaç yapıp, sıkışan trafikte arabaların camını zorla silerek para almaya çalışıyorlardı…
Arif için çok önemli iki sermaye olmaya başlayan Hansel ve Gratel, hırsızlık mevzuunda artık profesyonelleşmiş miydi ne?..
Profesyonelleşmişti…
İşini artık bir sisteme oturtan Arif iyi para kazanmanın mutluluğunu yaşarken, biraz keyif yapmak ve sosyalleşmek için su sporlarına başladı…
Bilhassa raftingle ilgilenen bu kötü kişiyi öldürüp, rahatlamak isteyen Hansel ve Gratel, bazı planlar yapıyordu…
Yemeğine kezzap katmak, uyurken üstüne radon gazı püskürtmek, suyuna siyanür eklemek; bu planların başlıcalarındandı…
Fakat bunların hiç birine gerek kalmadı…
Arif rafting yaparken, botunun alabora olması neticesinde, kasıklarını kayalıklara saplamış ve harikulade kan kaybıyla yaşamını yitirmişti…
Böylece iki kardeş Arif’ten geriye kalan taşınır ve taşınmaz mal varlıklarına konmuştu…
Hırsızlığı bırakan Hansel ve Gratel ticarete atıldılar…
Hansel, 26 şubeden oluşan İngilizce kursu açarken; Gratel, büro mobilyaları üretip, bunun perakende satışını yaptı…
Babalarını arayıp sormayan hayırsız ikili, geldikleri yeri unutup, paranın esiri oldular…
Hansel ve Gratel kardeşler, zeplinle gerçekleştirdikleri Kapadokya seyahati sırasında, zeplinin yere çakılması sonucu hayatlarını kaybetti…
Gökten üç elma düşsün talebi kabul edilemez…
Zeplin düşmüş, elma ne ki?..


20.11.05 10:17
Zeki Kayahan Coşkun

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları eglen sohbet sohbet