Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
| Cevap: Israel'in doğuşu (14 mayıs 1948)
FKÖ’ye karşı HAMAS kartı 13 Kasım 1974’te BM Genel Kurulu’nda 91 dakikalık bir konuşma yapan Yaser Arafat birden dünyanın gündemine oturmuştu. Bu konuşmayı tarihî kılan, Filistin sorununun ilk kez BM’de bir devlet ya da hükümeti temsil etmeyen bir kuruluş adına dile getirilmiş olmasıydı. Filistin Kurtuluş Örgütü’nün (FKÖ) en aktif üyelerinden El-Fetih’in lideriydi Arafat. Bir şemsiye örgüt olan FKÖ’nün temelleri Ocak 1964’te Kahire’de toplanan Arap Zirvesi’nde atılmıştı. Arap devletleri tarihlerinde görülmemiş bir şey yapıp bir konuda ortak tavır almışlardı. Bir ‘Filistin Milli Fonu’ oluşturmuşlar, askerî okullarına Filistinli öğrencileri almışlar, Arap devletlerinde FKÖ ofislerinin açılmasına olanak sağlamışlardı.
Leyla Halid’i hatırlar mısınız?
1969 yılı Ağustos’unda TWA havayollarına ait bir uçağı Şam’a kaçıran Filistinli teröristlerden birinin kadın olması o yıllarda büyük sansasyon yaratmıştı. Bu cesur kadının adı Leyla Halid’ti. Uçağa İsrail’in ABD elçisi İsaac Rabin’in bineceği haber alınmıştı ancak Rabin uçakta değildi. Leyla Halid’in katıldığı ikinci eylem ise, İsrail havayolları El Al’ın bir uçağının kaçırılmasıydı. Bu sefer uçakta İsrail Askerî İstihbaratı’nın başı Ahron Yarev’in olacağı haber alınmıştı. Amsterdam’da rehin alınan uçak Amman’a gidecekti ama pilot onları Londra’ya götürdü, ekipten Nikaragualı Patrick orada öldürüldü. Sonra İngilizler Leyla Halid’i tutukladı. Ertesi gün Dubai’den kalkan bir uçak Leyla Halid’i kurtarmak amacıyla kaçırıldı. Ve 28 günlük tutukluluktan sonra Leyla Halid takas edildi. Bu olaylar Filistin davasının dünyada tanınmasını sağladı.
Aradan geçen yıllarda, esas olarak silahlı mücadeleyi öne çıkaran Arafat 1973 yılından itibaren diplomasiye ağırlık vererek FKÖ’ye sürgün hükümeti niteliği kazandırdı. Ekim 1974’te örgüt, Arap Birliği, İslam Konferansı Örgütü ve BM tarafından Filistinlilerin tek meşru temsilcisi olarak tanındı. İşte Arafat’ı BM salonlarına kabul ettiren bu tarihçeydi.
FKÖ, ilk merkezi olan Ürdün’den, 1970 yılında, tarihe Kara Eylül diye geçen kanlı bir savaştan sonra çıkarılmış, Lübnan’a taşınmıştı. Ancak 1982’de İsrail’in Lübnan’ı işgal etmesine tepki göstermeyerek büyük itibar kaybetti ve Lübnan’dan da çıkarıldı. Merkez çok uzağa, Tunus’a taşındı.
HAMAS FKÖ’nün bıraktığı boşluğu, adını ilk kez 1983’te duyuran ‘Al-Harekat al-Muqawama al-İslâmîya fi Filistin (Filistin’deki İslami Direniş Hareketi), kısa adıyla HAMAS aldı. FKÖ seküler bir örgüttü ama HAMAS, Gazze Şeridi’ndeki mülteci kamplarında faaliyet gösteren Mısır’ın kadim Müslüman Kardeşler örgütünün bağrından çıkmıştı. Yıllar sonra, kuruluşunda İsrail’in payı olduğu iddia edildi. İsrail’in amacı, güya FKÖ’nün gücünü kırmaktı. Ancak, 14 Aralık 1987’de başlayan İntifada’dan (Ayaklanma) sonra, İsrail’in yanlış hesap yaptığı anlaşıldı. O gün, Gazze bölgesinde bir İsrail kamyoneti, Filistinli işçileri taşıyan bir araca çarparak dört Filistinlinin ölümüne ve dokuzunun da yaralanmasına neden olmuştu. Yaralıların bulunduğu hastanenin etrafında toplanarak eyleme geçen gençler HAMAS üyesiydiler. Sivil itaatsizlik şeklinde başlayan eylemler kısa sürede Batı Şeria’ya yayılmış, protesto eylemleri, grevler yapılmış. İsrail ürünleri boykot edilmiş, yollara barikatlar kurulmuştu. Filistinli gençlerin ve çocukların sapan, taş ve sopalarına İsrail’in cevabı ağır silahlarla verilmişti. 1993’e kadarki Birinci İntifada’da verilen can kayıpları bini aşmıştı.
Cihat ideolojisi
İslam toprağı olan Filistin’de bir Yahudi devletinin İslami açıdan kabul edilmez olduğunu söyleyen HAMAS, Filistin’in kurtuluşunun cihatla olduğunu düşünüyordu. Dolayısıyla İsrail’le görüşmeye gerek duymuyordu. Uzun bir siyasetsizlik dönemi ardından İkinci İntifada başladı. Ancak bu ilki gibi başarılı olmadı. İsrail’in de HAMAS’la görüşmek istemediği HAMAS’ın ruhani lideri Şeyh Ahmed Yasin’in 22 Mart 2003 sabahı cami çıkışında İsrail helikopterinin füze saldırısında öldürülmesiyle anlaşıldı. Halefi, Abdülaziz Rantissi de 17 Nisan 2003’te aynı şekilde öldürülünce, HAMAS’la İsrail’in arası iyice açıldı. İsrail için en kötüsü, 2004 yılı kasım ayında Yaser Arafat’ın ölümüyle başlayan ve Ocak 2005’te Mahmud Abbas’ın devlet başkanlığıyla devam eden siyasî süreçti.
Sabık Yaser Arafat yönetiminin yolsuzluk ve kötü yönetim hikâyelerinin ayyuka çıktığı bir ortamda, HAMAS temiz siyaset vaat ederek, 25 Ocak 2006’da yapılan parlamento seçimlerinde 132 sandalyeli Filistin Meclisi’nde 74 sandalye kazandı. Mahmud Abbas’ın El Fetih hareketi 45 sandalyede kalmıştı. İsrail’in Gazze’nin tamamı ve Batı Şeria’nın bir bölümünden çekilmesi de Filistin halkı nezdinde HAMAS’ın hanesine yazıldı.
Mart 2006’da güzel bir gelişme oldu ve o güne dek, İsrail’in varlığını tanımadığını açıkladığı için İsrail tarafından muhatap alınmayan HAMAS, El Kaide’nin, İsrail’i Filistin’den çıkarmak için yaptığı cihat çağrısını, HAMAS’ın hedefinin sadece işgal altındaki toprakları kurtarmak olduğunu söyleyerek reddetti. Ancak, İsrail bu beyana itibar etmemekte ısrar etti. Ve bu günlere gelindi. İsraillilerin derin beka endişesini ve Filistinlilerin derin mağduriyet duygusunu giderecek bir çözüm bulunmazsa, korkarım bu savaş her iki tarafı da tüketecek...
Kaynak: İhsan Dağı, Ortadoğu’da İslam ve Siyaset, Boyut Yayınları, İstanbul 2002; Murat Erdin, Hizbullah ve HAMAS (Düşünceleri, Örgüt Yapıları ve Eylemleriyle), Kastaş Yayınları, 2002. |