Cevap: Musevi Türkler: Hazarlar
Örneğin Müslümanlığı, kuşkusuz taktik gereği kabul etmiş bir kağandan söz edilmektedir. Böyle bir bağlamda ise, bir çeşit dini kayıtsızlık ya da daha çok, duygular gevşek olmadığı için, bir çeşit Bağdaştırmacılık (Senkretizm) gelişmiş olmalıdır. Zaten bununla ilgili olarak, Dağıstan’da bir Hazar hükümdarının aynı anda üç büyük dinin birden propagandasını yaptığı anlatılır. Sadece Araplar’ın seferleri, karışıklığa, hatta bazan bu seferler sırasındaki davranışlarına tepki olarak bir caminin ateşe verilmesine ya da bazı başka şiddet gösterilerine yol açıyordu.
Türkçe konuşan ve sayıları yirmi bin kadar olan özellikle Polonya ve Kırım’a yerleşmiş, bugün ise aralardan göç etmiş Karaimler ya da Karaitler’in, Hazarlar’ın soyundan geldikleri genellikle kabul edilmez. Dolayısıyla, demek ki Batı Türk dünyasının Musevilikle bazı başka ilişkileri de olmuş ve Museviliği benimsemeye pek elverişli görünmüş olması olanaksız değildir.”
(J.P.Roux, Türkler’in Tarihi, S.82-83)
“Hazar Kağanlığı’nın önemli bir özelliği, kağanlıkta tam bir din hoşgörüsünün hüküm sürmesiydi. Hazar Halkı’nın büyük kısmı şamanlığa mensup olup, eski Türk dinini devam ettirmişlerdi. Fakat üst tabaka, kağan, beyler ve saray erkanı Yahudi dinindeydiler. İslamiyet de yaygındı. Bilhassa tüccar zümresinin Müslüman olduğu bilinir. Hıristiyanlar da az değildi. Alıntı. |