Cevap: Britanya mandası
En saldırgan tutuma sahip olanlardan biri Vladimir Jabotinsky (1880-1940) idi. Jabotinsky Odessa doğumluydu. Ana görüşlü Siyonist hareketten koptu ve 1925 yılında Dünya Siyonist Revizyoncuları Birliği’ni kurdu. Bu örgüt 1936 yılından itibaren Doğu Avrupa Yahudilerinin Filistin’e tahliyesi için ısrar etti. Britanyalılar ricalarına kulak asmış olsaydı, çok sayıda Yahudi Holokost’tan kurtarılabilirdi. Bu arada Jabotinsky, 1937 yılında kurulan Irgun Tzevai Leumi adlı –Irgun olarak bilinir- Yahudi yeraltı hareketinin başı oldu. Daha sonra İsrail’in Başbakanı olacak olan Menahem Begin 1941 yılında Rusya’dan geldi ve Britanyalılara karşı çıkma konusunda radikal bir tutum benimseyen ve Yahudilerin ölümünden sorumlu olan Araplara saldıran Irgun’un liderliğine geçti. Daha da radikal bir grup, Lehi olarak bilinen ve Britanyalılar tarafından kurucusu Avraham Stern’in (1907-1942) adından esinlenerek “Stern Çetesi” diye çağırılan Lochamei Cherut Yisrael idi. İsrail’in gelecekteki Başbakanı Yitshak Shamir, Lehi’nin kilit liderlerinden biriydi. Yahudilerin Britanyalılara karşı sabrı Holokost’un yıkımından sonra tükendi ve bu daha radikal gruplar Britanyalılara karşı şiddetli bir direnişe başladı. Örneğin İrgun o zamanlar Britanya otoritelerinin Filistin’deki merkezi olan Kudüs’teki King David otelinin bir kanadını 1946 yılında havaya uçurdu. İlk uyarıları görünürde alınmış ve kulak arkası edilmişti. Menahem Begin binayı boşaltmayı reddettiği ileri sürülen Britanya yetkilisinin şöyle dediğini söyler: “Yahudilerden emir almayız.” Bunun sonucunda 91 kişi öldü, 45 kişi yaralandı. Bunların arasında 15 Yahudi vardı. Irgun üyelerini astıkları için iki Britanya subayını astılar ve Britanyalıların faal olarak direnen çok sayıda Yahudi’yi tuttuğu Akkâ (Acco) hapishanesinden cüretli bir firar düzenlediler. Yüksek rütbeli bir Britanya subayı Yahudi direniş gruplarının etkilerini şöyle özetledi: “Britanya Ordusu trafik kazalarında, (Yahudi) yeraltı operasyonlarının toplamından daha fazla kayıp verdi. Ama imparatorluğun gurur ve prestijine vurulan darbeler hazmedilemezdi. Akkâ Hapishanesi firarı ve iki çavuşun asılması gururumuza vurulan darbelerdi. Hapishaneden firar Bastil’in düşüşü gibi simgesel bir anlam kazandı.” (To the Promised Land – Vaat Edilen Toprağa – Uri Dan, sh.120). Ne var ki Britanyalılar boyun eğmedi. Alıntı. |