Cevap: Musevilik ve Yahudi Tarihi - Hristiyanlık ve İslam'ın Yayılması
İlk milenyum civarında Yahudilerin anlamlı bir şekilde dışında bırakıldığı Hıristiyan ticaret loncalarının yükselişini görürüz. Artık Yahudi altın ve gümüş işleyicileri ve cam üfleyicileri yoktur. Yahudiler toprak sahibi olamaz, işyeri açamaz, doktor ve avukat olamaz. Yahudiler onları ayıran “belirleyici bir elbise” –bir rozet, işaret ya da aptal görünüşlü bir şapka- giymeye zorlanıyordu. Bunun amacı onların yalnızca farklı görünmesini sağlamak değil, aynı zamanda aşağılamaktı. Sonra 1123 yılından başlayarak kilise piskoposları politikalarını belirmek üzere Lateran Konsilleri diye adlandırılan bir dizi toplantı başlatınca, Yahudilere Hıristiyan toplumunda yeni bir görev verildi. Papazların bekar kalması gerektiğini ilan eden bir kararnamenin yanı sıra, piskoposlar Hıristiyanların birbirlerine para borç vermesine izin verilmediğini kararlaştırdı. (Bu, kişinin kardeşine borç verirken faiz uygulamasını yasaklayan Tora emrinin yanlış anlaşılmasından doğdu.) Yahudilere gelince, piskoposlar onları Hıristiyanların hizmetkarları ilan eden bir doktrin yayınladı ve onlara küçük düşürücü para borç verme –tefecilik diye adlandırılan ve Hıristiyanların bu şekilde ellerini kirletmesine izin verilmeyen- görevini verdi. Piskoposlar aptal değildi. Bankacılığın olması için faiz uygulanması gerektiğini ve ekonomik gelişmenin olması için bankacılığın şart olduğunu, aksi takdirde büyümenin olamayacağını ve ekonominin durgunluğa gireceğini biliyorlardı. Birisinin para borç vermesi lazımdı. Bu birisi de Yahudiler olacaktı diye karar verdi piskoposlar. Daha sonra olan şu ki Yahudilerin, belirli sayıda tefeci çıkarmadıkları takdirde Avrupa’nın çeşitli kentlerinde yaşamasına izin verilmiyordu. Ne var ki para borç vermek tehlikeli bir işti. Bir kere çok düşmanlığa yol açıyordu. Kim borç aldığı parayı geri ödemek ister ki? Yerel asilzade ya da piskopos borcunu geri ödememeye karar verdiyse ne olurdu? Yahudi’yi korkunç bir şey yapmış olmakta suçlardı, örneğin Hıristiyan bir bebeği öldürmek gibi. Bu şekilde borçlarının üstüne yatar, Yahudilerin tüm mallarına el koyar, sonra kovar, hatta öldürürdü. Bu defalarca tekrarlandı. Bazıları Yahudilerin tefecilik uygulamalarının bu tür eylemlere yol açtığını ve Antisemitizm’den önemli ölçüde sorumlu olduğunu iddia etmiştir. Bu tamamıyla uydurmadır. O dönemde Yahudiler ortalama %45’lik bir faiz oranı uyguluyordu. Bugünün standartlarına göre yüksek görünse de, Vatikan’ın burnunun dibinde yaşayan İtalyan bankerler Lombardlar’ın %250’ye kadar varan faizler uyguladığını düşünün. Böylece görüyoruz ki Lombardlar’ın para borç verme uygulamaları çok daha kötüydü, kimse de gidip Lombard bankerlere zulüm etmiyordu. Diğer yandan Yahudilere yapılan zulümlerin sınırı yoktu. KAN İFTİRASI Yahudilere bu zaman zarfında yapılan suçlamaları açıklamak neredeyse imkansızdır. Yahudiler yalnızca “İsa katilleri” değil “bebek katilleri” oldukları için de zulüm gördü. Bu türden ilk suçlama –kan iftirası olarak bilinir- 1144 yılında İngiltere’de Norwich’te yapıldı. Yahudiler Hıristiyan bir bebeği kaçırmak ve bebeğin kanını boşaltmakla suçlandı. Bu suçlama o kadar popüler oldu ki, çeşitli şekillerde Avrupa’ya yayıldı, oradan da dünyanın diğer kısımlarına sıçradı. Alıntı. |