52 – Kalbinde nifak hastalığı olanların, içlerinden: “Ne olur ne olmaz, başımıza bir felâket gelebilir, şimdiki durumumuz değişebilir, onun için biz tedbirimizi alalım” diyerek, kâfirlerle dost olmak için onların yanına girip çıktıklarını görürsün.
Umulur ki Allah yakında bir zafer ihsan eder
Veya Kendi tarafından peygamberi vasıtasıyla münafıkların maskelerini düşürme gibi bir başka durum ortaya çıkar da,
Onlar içlerinde gizledikleri bu nifaktan dolayı pişman olurlar.
53 – Onların içyüzlerini ancak o zaman keşfeden müminler de birbirlerine:
“Hayret doğrusu! Onlar değil miydi, siz müminlerle beraber olduklarına dair vargüçleriyle yemin edip duranlar!” Ama sonunda ne oldu? Gösteriş için yaptıkları bütün işleri boşa gitti, dünyada da, âhirette de ziyan edenlerden oldular.
54 – Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse dönsün:
Allah onların yerine öyle bir topluluk getirecek ki, Allah onları sever, onlar Allahı severler.
Onlar müminlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı onurlu ve zorludurlar.
Allah yolunda mücahede eder ve bu hususta dil uzatan hiçbir kimsenin ayıplamasından korkmazlar.
İşte bu, Allah’ın öyle bir lütfudur ki dilediğine verir. Allah vâsi ve alîmdir (ihsanı boldur, her şeyi hakkıyla bilir).
[47,38; 4,133; 14,19-20; 48, 29; 58,21-22]
İslâm tarihinin başlangıcında üçü Hz. Peygamber (a.s.)’ın vefatından önce olmak üzere on bir toplu irtidad vak’ası olmuştur. Geriye kalanı Hz. Ebû Bekir (r.a.) devrinde yer almıştır.
Allah’ın dinine sahip çıkacak topluluk kavramı da çok geniştir. Çeşitli zaman ve mekânlarda İslâm tarihi boyunca, bu evsafta topluluklar Allah’ın lütfu ile eksik olmamıştır.