Tekil Mesaj gösterimi
Alt 08 Nisan 2009, 02:16   #74
Çevrimdışı
noLove
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Barnabas İncili ve Hristiyanların Örtbas Etmeye Çalıştıkları Gerçekler




135.

«Dördüncü kata şehvet düşkünü gidecek. Orada, kendilerine Allah tarafından verilen yolu değiştirenler, şeytan'ın yanan tersinde pişmiş ekin gibi olacaklar. Ve, orada korkunç Cehennem yılanlarınca kucaklanacaklar. Ve, fahişelerle günah işleyenler (in) bütün bu pis hareketleri, kendileri için Cehennemi ateş ve öfkelere dönüştürecek; bunlar, saçı yılan, gözleri alevli kükürt, ağzı zehirli, dili yalan dolan, vücudu tümüyle ahmak balıkları yakalamada kullandıklarına benzer dikenli çengellerle kaplı kuşak, pençeleri ejderha pençeleri gibi, tırnakları ustura, (ve) üretim organlan da ateş gibi olan kadına benzer şeytanlardır. Şimdi, bütün bunlarla birlikte, tüm şehvet düşkünleri, yatakları olacak olan Cehennem'in közlerinden (de) yararlanacaklardır!
«Üçüncü kata, şimdi çalışmak istemeyen tembeller gidecektir. Burada, tek bir taş gereken yere konmadığı için, biter bitmez yıkılıveren şehirler ve büyük büyük saraylar yapılır. Ve, bu koca koca taşlar tembellerin omuzlarına konur. Bunlar, yürürken bedenlerini serinletmek ve yükü kolaylaştırmak için ellerini kullanmazlar. Çünkü, tembellik kollarının gücünü gidermiştir ve bacakları Cehennem'in yılanlarıyla kucaklaşmaktadır. Ve, daha kötüsü ardında cinler vardır, kendisini iter ve yükün altında defalarca yere düşürürler; yükü kaldırması için yardım da etmezler; kaldırılamıyacak derecede ağırdır o, bir iki katı daha konur üzerine.
«İkinci kata boğaz düşkünleri gider. Şimdi, burada yiyecek kıtlığı vardır, o derecede ki, canlı akreplerle, canlı yılanlardan başka yenecek hiç bir şey yoktur. Bu öyle bir azap verir ki, hiç doğmamış olmak bu tür yemekleri yemekten daha iyidir. Görünüşte şüphesiz, kendilerine cinler tarafından nefis etler sunulur; fakat elleri ve ayakları ateşten zincirlerle bağlı olduğundan, kendilerine et göründüğü durumlarda el uzatamazlar. Ama, daha da kötüsü, yediği akrepler karnını kemirir. Hızlıca dışarı çıkamadıklarından oburun gizli yerlerini parçalarlar. Ve, zaten kirli olup, pis ve tiksindirici biçimde dışarı çıktıkları zaman tekrar tekrar yenirler.»
«Öfkeli olan, birinci kata gider. Orada, tüm cinlerden ve kendinden aşağılara giden o kadar lânetli kişilerden hakaret görür. Kendisini tekmelerler, tokatlarlar, geçtikleri yola yatırırlar ve ayaklarıyla boğazına basarlar. O, yine de kendisini koruyamaz. Çünkü elleri ve ayakları bağlanmıştır. Ve daha kötüsü, başkalarına hakaret ederek öfkesinin çıkacağı bir yol da bulamaz. Çünkü dili, balık satanın kullandığına benzer bir kancayla bağlanır.»
«Bu lânetli yerde, tüm katlarda görülen, ekmek yapmak için çeşitli ekin tanelerinin karıştırılması gibi, genel bir cezalandırma olacaktır. Ateş, buz, yıldırımlar, şimşek, kükürt, sıcak, soğuk, rüzgâr, çılgınlık, şiddet hepsi Allah'ın adaletince birleştirilecek. O şekilde ki, ne soğuk sıcağı yumuşatacak, ne de ateş buzu.. Her biri sefil günahkâra azap verecektir.»

136.

«Bu lânetli bölgede kâfirler ebediyyen kalacaktır,-o kadar ki, dünya mısır taneleriyle dolsa ve tek bir kuş, dünyayı boşaltmak için yüz yılda bir kez, tek bir taneyi götürecek olsa —eğer bu şekilde boşalıp— kâfirler de Cennet'e girecek olsalar, sevinip rahat ederler. Ama, böyle bir ümit yoktur. Çünkü, günahlarına Allah sevgisiyle bir son vermedikleri için çektikleri azap da sona ermeyecektir.»
«Fakat, mü'minler rahat edecekler, çünkü çektikleri azabın sonu gelecektir.»
Havariler bunu duyunca korkup dediler: «Müminlerin de Cehennem'e girmeleri gerekiyor mu?»
İsa cevap verdi: «Kim olursa olsun, herkesin Cehennem'e girmesi gerek. Ama, buna rağmen, Allah'ın kutsal (kul) ları ve peygamberlerinin, herhangi bir ceza çekmek için değil de, görmek için oraya gidecekleri doğrudur; ve korkanlar yalnızca takvalı olanlardır. Ne diyebilirim ki ben? Size söylüyorum ki, buraya, Allah'ın adaletini görmek üzere Allah'ın Elçisi (bile) gelecektir. O zaman, O'nun varlığından Cehennem titreyecektir. Ve, O da bir insan bedenine sahip olduğundan, tüm insan bedenine sahip olup da cezaya konulanlar, Allah'ın Elçisi'nin Cehennemi görmek için kaldığı sürece cezasız kalacaklardır. Fakat, O orada (yalnızca) göz açıp kapayıncaya kadar geçen süre içinde kalacaktır.»
«Ve, Allah bunu, her yaratık Allah'ın Elçisi'nden yarar gördüğünü bilsin diye yapacaktır.»
«O, oraya geleceği zaman, tüm şeytanlar titreyecek ve birbirlerine «kaçın kaçın, çünkü düşmanımız Muhammed buraya geliyor» diyerek, yanan közlerin altına gizlenmeye çalışacaklardır. Bunu duyan şeytan, her iki elleriyle yüzüne vuracak ve haykırarak diyecektir: «Sen, bana rağmen benden daha soylusun, adaletsizce yapılmış (bir iş) bu!»

137.

«Yetmiş iki derecede olan mü'minlere gelince: —biri salih amellere üzülüp, diğeri de kötülüklere sevinerek— salih amelleri olmadan (yalnızca) imanı bulunan son iki derecedekiler Cehennem'de yetmiş bin yıl kalacaklar.»
«Bu yıllardan sonra melek Cebrail Cehennem'e gelecek ve onların «Ey Muhammed, sana inananların Cehennem'de ebediyyen kalmayacaklarını söyleyerek, bize edilmiş va'dlerin nerede?» dediklerini duyacak.»
«O zaman, melek Cebrail geri Cennet'e dönüp, saygıyla Allah'ın Elçisi'ne yaklaşacak, duyduklarını O'na anlatacak.»
O zaman Elçi'si Allah ile konuşup, diyecek: «Allah'ım Rabb, benim inancımı kabul edenlerle ilgili olarak, onların Cehennem'de ebediyyen kalmayacakları (şeklinde) ben kuluna edilmiş va'di hatırla.»
Allah karşılık verecek: «Ne diliyorsan iste, ey dostum, çünkü, istediğin her şeyi sana vereceğim.»
O zaman Allah'ın Elçisi diyecek: «Ey Rabb, müminlerden yetmiş bin yıldır Cehennem'de kalanlar var. Merhametin nerede ey Rabb? Sana, Rabb, onlan acı cezalardan kurtarman için dua ediyorum.»
«O zaman Allah, dört gözde meleğine Cehennem'e giderek, Elçisi'ne inanan herkesi çıkarıp, Cennet'e götürmelerini emredecek. Ve, onlar da bunu yapacaklar.»
«Ve, Allah'ın Elçisi'ne inanmanın yararı böyle olacaktır işte. O'na inananlar, hiç bir salih amel işlemeseler de, inançları içinde ölürlerse, sözünü ettiğim cezadan sonra Cennet'e gireceklerdir.»

138.

Sabah olunca erkenden, şehrin tüm insanları kadın ve çocuklarla birlikte, îsa'nın havarileriyle kaldığı eve gelerek, O'na yalvanp dediler: «Rab, bize merhamet et. Çünkü, bu yıl kurtlar ekinleri yediler ve biz de bu yıl toprağımızdan hiç bir şey alamıyacağız.»
îsa karşılık verdi: «Sizinki de ne korku! Bilmez misiniz ki, Allah'ın kulu îlya, Allah'ın azabının sürdüğü üç yıl içinde, yalnızca otlarla ve yabanî meyvelerle beslenerek, ekmek (yüzü) görmedi. Allah'ın peygamberi babamız Davud, Seul'un zulmü altında iki yıl yabanî meyve ve ot yedi. O kadar ki, yalnızca iki kez ekmek yedi.»
Adamlar karşılık verdiler: «Rab, onlar manevî nimetlerle beslenen ve dolayısıyla iyi sabır gösteren Allah'ın peygamberleridirler; ama bu küçükler nasıl yemek bulacaklar?» Ve, O'na çocukların oluşturduğu kalabalığı gösterdiler.
O zaman İsa, onlann perişanlıklarına merhamet ederek dedi: «Hasada ne kadar var?» Cevap verdiler: «Yirmi gün.»
O zaman İsa dedi: «Bakın, bu yirmi gün süreyle kendimizi oruca ve namaza veririz; böylece Allah size, merhamet edecektir. Bakın, size diyorum ki, burada, benim Allah veya Allah'ın oğlu olduğumu söylediklerinde îsraililer'in günahı ve insanların deliliği başladığı için, Allah bu kıtlığı vermiştir.»
On dokuz gün oruç tutup da, yirminci günün sabahı olduğu zaman, tarlaların ve tepelerin olgun ekinlerle kaplı olduğunu gördüler. Bunun üzerine, Isa'ya koşup, her şeyi anlattılar. Ve, bunu işitince îsa, Allah'a şükürler etti ve dedi: «Gidin kardeşler, Allah'ın size verdiği yemeği toplayın.»
Adamlar o kadar çok ekin topladılar ki, nereye koyacaklarını bilemediler; ve bu şey İsrail'deki bolluğun sebebi oldu.
Şehirliler, İsa'yı başlarına kral yapmak için danışıp görüştüler; o, bunu öğrenince kendilerinden kaçtı. Bu nedenle, havariler on beş gün kendisini bulmak için uğraştılar.

139.

îsa, bu (satırlar) ı yazanla, Yakup ve Yuhanna tarafından bulundu. Ve, onlar ağlayarak dediler: «Ey üstad, bizden neden kaçtın? Yana yakıla seni aradık; tüm havariler de ağlaya ağlaya seni arıyorlar.»
İsa cevap verdi: «Kaçtım. Çünkü, biliyordum ki, şeytanların bir yol göstericisi, kısa bir zaman sonra göreceğiniz bir şey hazırlıyor benim için. İleri derecedeki kâhinlerle halkın önde gelenleri bana karşı ayaklanacak ve Romalı validen beni öldürmek için yetki koparacaklar. Çünkü, benim İsrail krallığını gasbetmek istediğimden korkuyorlar. Hattâ, Yusuf'un Mısır'a satıldığı gibi, ben de havarilerimden biri tarafından ihanete uğrayacak ve satılacağım. Ama, peygamber Davud'un, «O, çukura, komşusuna tuzak kuranı düşürecektir.» dediği gibi, adaletli Allah, kendisini düşürecek. Allah, beni onların elinden kurtarıp, dünyadan çekip alacak.»
Üç havari korktular; ama îsa, «Korkmayın, çünkü sizden hiç biriniz bana ihanet etmeyecektir» diyerek kendilerini rahatlattı.
Ertesi gün olunca, İsa'nın şakirtlerinden otuz altısı ikişer ikişer geldi; ve (İsa) diğerlerini bekleyerek Şam'da kaldı. Ve, herkese dert yanıyorlardı. Çünkü, İsa'nın dünyadan ayrılması gerektiğini biliyorlardı. Bunun üzerine ağzını açtı ve dedi: «Kesinlikle mutsuz odur ki, nereye gideceğini bilmeden yürür; ama (bundan) daha mutsuz olan ise, gücü yettiği ve iyi bir hana nasıl varılacağını bildiği halde, yağmur altında, eşkiya tehlikesine karşı batak yolda kalmak diler ve arzu eder. Söyleyin bana kardeşler, bu dünya bizim ana vatanımız mıdır? Hiç de değil. Çünkü, ilk insan dünyaya sürgüne gönderildi; ve burada hatasının cezasını çekiyor. Yoksulluk içinde olduğunu görürken, kendi zengin ülkesine dönme özlemini duymayan bir sürgün bulunur mu acaba? Akıl bunu kesinlikle reddeder, ama tecrübe doğruluyor, çünkü, dünyayı sevenler ölümü düşünemezler; hem de, biri kendilerine ondan söz etti mi, konuşmasına kulak vermezler.»

140.

«İnanın ki ey insanlar, ben dünyaya, hiç kimsenin, hattâ Allah'ın Elçisi'nin bile sahip olmadığı bir ayrıcalıkla geldim (Bu ayrıcalık Isa Peygamberin kıyamete yakın bir zamana kadar yükseltildiği yerde yaşamasıdır); çünkü, Allah'ımız insanı dünyada yerleştirmek için değil, gerçekte Cennet'e koymak için yarattı.»
«Emin olun ki, kendisine yabancı bir kanuna bağlı olduklarından, Romalılar'dan herhangi bir şey almak ümidi olmayan kişi, sahip olduğu tüm şeylerle birlikte kendi ülkesini terketmek ve asla dönüp de, gidip Roma'da yaşamak istemez. Ve, kendisinin Kayser'e karşı geldiğini gördüğü zaman, çok daha az (ihtimalle) böyle bir şey yapar. îşte, ben de size diyorum ki bakın, Allah'ın peygamberi Süleyman da benimle birlikte ağlıyor, «Ey ölüm, seni hatırlamak, zenginlikleri içinde rahat rahat oturanlara ne kadar da acı gelir!» Bunu, şimdi öleceğim için demiyorum; çünkü, dünyanın sonuna kadar yaşayacağımdan eminim.
«Fakat, ölmeyi öğrenesiniz diye size bundan söz edeceğim.»
«Allah sağ ve diridir ki, bir kez bile olsa yanlış yapılan her şey gösterir ki, bir şeyi iyi yapmak için, o şeyde alıştırma yapmak gereklidir.»
«Askerleri gördünüz mü, barış zamanında sanki savaştalarmış gibi nasıl da birbirleriyle kendilerini eğitirler. Ya iyi ölmesini bilmeyen insan, iyi bir ölümle nasıl ölecektir?»
«Rabb'ın gözünde kutsal (kul) un ölmesi çok kıymetlidir» demişti Peygamber Davud. Neden biliyor musunuz? Söyleyeceğim size: Şundan ki, nasıl, tüm az bulunan şeyler kıymetliyse, iyi ölenlerin ölümü de, az bulunduklarından Yaratıcımız Allah'ın gözünde kıymetlidir.
«Cidden, bir insan ne zaman bir şeye başlasa, aynı şeyi bitirmek istemekle kalmaz, bunun yanı sıra, plânı iyi bir sonuca varsın diye sancılanır.»
«Ey, donuna kendinden daha çok değer veren zavallı insan; kumaşı keseceği zaman, kesmeden önce dikkatle ölçer; kesilince de özenle diker. Ya, hayatını, —ölmek için doğan, o kadar ki, yalnızca doğmayan ölmez— neden insanlar hayatlarını ölümle ölçmezler?»
«Yapı yapanları gördünüz mü; koydukları her taşta duvar yıkılmasın diye, tam yerinde olup olmadığını ölçerek temeli nasıl da göz önünde bulundururlar? Ey sefil insan, hayat yapısı en büyük yıkımla yıkılacak, çünkü ölüm temeline bakmıyor!»

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları eglen sohbet reklamver