GEMİYE VARIŞ VE KURTARMA İstanbul'dan hareket eden otobüsümüz bir kaç gün sonra Bağdat'a ulaştı. Oradan yola devam ederek savaştan harap olmuş Basra'ya geldik. Tüm binalar yerle bir olmuştu. Resmi daireler kum torbalarından yapılmış ve yarım insan boyundaki duvarlar arasında çalışıyordu. Geminin bağlı olduğu rıhtım çölün yanındaydı ve küçük barakalarda kızgın güneş altında tutulan İranlı esirler vardı. Her yer askeri araçlar, tanklar ve top arabaları doluydu.
10 Eylül günü Pakistanlı bir acente memurunun para ile bulduğu Iraklı subayın arabasına binerek Bağdat'a döndüm. Hazırladığımız sahte belgelerde akrabamızı İstanbul'dan gemiye götürdüğümüz bir tayfaya benzetmiştik. El Reşit otelinde buluştuk. Cephedeki karargaha arabası ile dönen bir subaya yüklü bir para vererek Basra'ya geldik. Bir ara askerler bizi tutuklamak istediler ama kurtulmayı başardık. Gemiye girince onu bir kamaraya yerleştirdim ve Basra'dan ayrılana kadar ortaya çıkmadı.
16 Eylül akşamı makinaları zorlukla çalıştırılan gemi ile Basra'dan hareket ettik. BBC haberlerinde tüm ŞattülArap'ın mayınlarla dolu olduğu açıklanıyordu. Temizlenen yerlerden geçerek Basra Körfezine açıldık. Dubai'de gerekli onarımları yaptırıp malzemeleri alarak Suez kanalına doğru yolculuğa başladık. Gemi savaş sırasında zarar görmemişti ve Pakistan'da hurdaya satmaya kıyamadık. İstanbul'a getirip onardıktan sonra satmayı düşündük.
Suez Kanalını geçerek 14 Ekim akşamı İstanbul'a ulaştık. Her an Saddam'ın adamları tarafından yakalanma korkusu içindeki akrabamı, eşi ve çocuklarının yaşadığı evine bıraktığımda Horary haritasının tüm işaretlerinin gerçekleştiğini görüyordum. Sonraki aylarda başvurusu kabul edilince Türk vatandaşı oldu ve kabusu sona erdi.