Tekil Mesaj gösterimi
Alt 29 Mart 2009, 17:42   #2
Çevrimdışı
YapraK
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Varoluşun Dinamiği




İnsanın birlikte var olduğu dünya üç alandan oluşur:
1) Umwelt (doğa yasalarının dünyası),
2) Mitwelt (insanlar dünyası),
3) Eigen welt (kişinin öznel dünyası). Bu gerçek bir bölümleme değildir. Gerçekte bu üç öğe tektir ve insan bu üç alanda birden var olur.


Umwelt , varoluşun doğal dünyasıdır. Bu dünya, insan kendi varoluşunun bilincinde olmasa da varlığını sürdürebilecek bazı davranış örüntülerinden oluşur. Doğa yasalarının ve doğal döngülerin, uyku ve uyanıklığın, doğmuş olmanın ve ölümün, doyum aramanın ve gerilim boşaltmanın dünyasıdır (May, Angel ve Ellenberger, 1958). Biyolojik gerekircilik yasalarına göre sürdürülen davranışları içerir. Umwelt’te yaşayan insan, davranışlarını biyolojik ihtiyaçlarına göre düzenler. Kendisiyle ve dış olaylarla ilişkisinde tek amacı, biyolojik varlığını sürdürebilmek ve doyum sağlamak için olaylardan yararlanmaktır.
Uyum da Umwelt’in bir boyutudur. Hava değişiklikleri ve periyodik açlık ağrıları gibi doğa yasalarıyla işleyen durumları sıkıntısız bir biçimde yaşamak için insan uyum sağlamak zorundadır. Bu varoluş biçiminde insan, diğer insanlardan çok az farklılık gösterir.
Mitwelt , diğer insanlarla birlikte varoluşu tanımlar. İnsanın bir diğer insanla kurduğu ve iç dünyasına ilişkin duygularını ve düşüncelerini paylaştığı anlamlı ve içten bir ilişkinin o insanda oluşturduğu duyguları içerir. Böyle bir ilişkinin yarattığı durum insana biraz heyecan da verir. Böyle bir ilişkide iki insanın birbirinin yaşantılarının bilincine ulaşabilmiş olması, insanın kendi varoluş bilincini ve benliğine ilişkin duygularını zenginleştirir, onu yalnızlık ve soyutlanmış olma duygularından korur. Bu iki insanın birbirine uyum sağlamasından öte bir “ilişki”dir. Çünkü bu ilişki her ikisinde de değişikliğe neden olur.
İnsanlar birbirlerini obje yerine koyarak da ilişki kurarlar. Bir insan bir diğeriyle gerçek bir insan ilişkisi geliştirmek yerine, onu kendi doyum aracı olarak kullanmaya çalışabilir. Birbirini seven iki insanın cinsel ilişkisiyle ırza geçme olayı arasındaki farkta olduğu gibi. Varoluşçu terimlerle böyle bir ilişki Mitwelt değil Umwelt’tir. Kuşkusuz anlamlı bir ilişki kurabilmede her insan aynı oranda başarılı olamaz. Ancak önemli olan niyettir. Aynı biçimde, bir insan öyle davranışlar gösterebilir ki, diğerleri onu cansız bir obje gibi algılayabilirler. Paylaşmayı içeren ilişkiler gerçek insan ilişkilendir. Böyle ilişkilerin kurulmasında sözlü konuşma önem taşırsa da yerleşmesin de sözsüz iletişimin de payı vardır.
Eigenwel :, insanın kendi varoluşunun bilincinde olmasıyla ilişkilidir. Sürekli olarak değişmesine karşın insan, kendisini tanımlamada ve değerlendirmede bir dizi örüntü geliştirir. Bu örüntüler olaylar yaşanırken ona yol gösterir. Örneğin, “Bu tabloyu satın aldım, çünkü ondan çok hoşlanıyorum” ya da “Okula gidiyorum, çünkü öğrenmek istiyorum.” Dolayısıyla tüm davranışlar “benim için, kendim için” niteliği taşır.
İnsanın başkalarıyla ve kendisiyle etkileşim biçimleri varoluşçuların özellikle eğildikleri bir konu olmuş ve bu arada bazı Mitwelt örüntüleri tanımlanmıştır. “İsimsizlik” biçiminde kişi, kendi benliğini ortadan siler ve ne kendisi ne de başkaları, onu davranışlarından ötürü sorumlu tutabilir. Böyle bir insan, kendisini kalabalık içinde yitiren biri, maskeli bir dansçı ya da tanımadığı kişileri öldüren veya onlar tarafından öldürülen asker örneklerinde olduğu gibi, kendi bireyselliğini yok eder.
“Tekil” biçiminde kişi, yalnız kendisiyle ilişki durumundadır. Kendini kutlama, kendini cezalandırma ya da kendini yok etme türlerindeki davranış örneklerinde olduğu gibi, tepkileri kendisine ve kendi bedenine yöneliktir. “Çoğul” biçiminde kişi insanlarla cansız objelermiş gibi ilişki kurar. Onları kendi çıkarları için kullanabileceği objeler olarak görür. Tüm “resmi” ilişkiler buna örnek olarak gösterilebilir. Hizmet etme, sömürme, çekişme, yarışma ve törensel beraberliklerin egemen olduğu bu tür ilişkiler, “bir şeyler elde edebilmek” umuduyla sürdürülür ve diğer insanların haklarına saygı ve duyguları paylaşma gibi öğelerden yoksundur.
“Ikili” biçim normal varoluş yaşantısıdır. Böyle bir ilişkide her bir kişi, kendisini ayrı bir insan olarak değil “biz” olarak algılar, her biri diğeriyle ilgilidir, sıcak duygular yaşanır ve iç dünyalar paylaşılır, ortak amaçlar geliştirilir. Ana-baba ve çocuk ilişkileri, yakın dostluklar ve sevgi ilişkileri ikili biçimin örneklendir. Özellikle “sevgi” öyle güçlü ve anlamlı bir ilişkidir ki, ne zamanla ne ayrılıkla ve hatta ne de ölümle sona erer. Benzer durumlar farklı biçimlerde yaşanabilir.
Örneğin normal bir evlilik ilişkisinde sevgi ve sıcaklık vardır, yaşantılar paylaşılır, or tak amaçlar geliştirilir (ikili biçim). Bazı evlilikler ise eşlerin birbirini kullanması üzerine kurulmuştur (çoğul biçim) ya da eşlerden her biri yalnız kendisini düşünür ve diğeriyle ilgilenmez (tekil biçim). Gerçekte her insan bu varoluş biçimlerinden birini benimsemiştir ve ilişkilerine bu biçim egemendir. İkili biçimde yaşayan bir insanın evlilik, dostluk, vb. ilişkilerinde sevgi vardır, çoğul biçimi benimsemiş olan bir diğeri ise ilişkilerinde bencil davranır.

Alıntı.

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları eglen sohbet reklamver