Cevap: Türk Modernleşmesinin Cinsiyeti
CUMHURİYET ÖNCESİ KADIN HAREKETİNE VE GEÇİŞDEKİ SİYASAL SÜRECE GENEL BAKIŞ Türkiye’de cumhuriyetin kurulması, ulus devlet, modernleşme, tasarımı aynı zamda kadın devrimidir. Ancak denk zamanda modernleşen ülkelerle, Rusya, İran, İspanya, Yunanistan gibi, cinsiyet değişkenliği açsından, örneğin, eğitim, siyasete katılma, meslekleşme karşılaştırmalarında daha kötü durumdadır. Doğu kadını, dişili, batı gibi olmamayı simgeliyor. Modernleşmede ilk poradoks, doğu/batı bölünmüşlüğü. Batıdan, bilim ve medeniyet alınırken kültürün yerel kalması her zaman gündemin korumuştur. Tartışma semboller, zihniyet kalıpları ve ideolojik formlarla yürütülmüştür. Doğu batı ayrımında kadın politikaları belirleyendir. Kadın giyimi kültür içinde her dönem sembolleşirken, erkek giyimi göz ardı edilir. Batı ile fark kadın giyiminde inşa edilir. Kadın kültürün temsilcisidir ve farklı milliyetçilik formları kültür içinde kadın bağlamıyla da eritilir. Dolayısıyla kadın hakları, aile ilişkileri, ahlaki konum bu çift kutuplulukta nereye yakın olunduğuyla tanımlanır. Örneğin, yozlaşma/bozulma anlatısı bu duruşa göre değişkendir, bir ermekle kadının sözleşme dışı birlikteliği yerel için yozlaşma iken batı için normalliktir. Kadın hareketi kapitalizm- modernleşme- aydınlanma dönemiyle tarihsel olarak eş zamanlı ortaya çıkmıştır. Mülk edinme hakkından doğan birey erkek kardeşlerin eşitliği özgürlüğü bağlamında adaleti tartışırken kadınlar da bireylikleri toplumsal konumlarını sorgulamaya başlamışlardır. Ulus devlet erkek kardeşlerin sözleşmeli birliği olduğu dolayısıyla modern bir kavramdır. Yaşadığımız coğrafya için ise Tanzımant dönemini başlangıç sayabiliriz. Tanzimat fermanında kadına ve aileye dair özel bir madde yoktur ama “dünyada candan ve namustan aziz bir şey yoktur” ( Doğan,İ. Bizde Kadın, s,10) denilerek dolayım yaparak konu önemle vurgulanmıştır. Sonrasında ,Tanzimat’ın zemin yarattığı yasal ve toplumsal dönüşümün koşullarına bağılı olarak eğitim alanında ilerlemeler olmuştur. Bu gelişmeye bağlı olarak da kadın toplumsal yaşam alanlarında görülmeye başlamıştır.Devlet memuru olarak da ebelik, öğretmenlik gibi işlerde çalışmaya başlayanlar olmuştur. Özetle, kadının örgün düzeyde ilkokul ( sıbyan mektebi ) üzerindeki düzeylerde eğitim olanağının ortaya çıkışı Osmanlı ailesindeki değişmelerin de başlangıcı sayılmaktadır. Şeklen de olsa bu başlangıç kadının toplumsal öneminin söze gelmesidir. Tarihsel sıralamada kadının toplumsal/kamusal alandaki ikinci önemli evresi ll. Meşrutiyet ile başlar. Artık Osmanlı kadınları sadece yakınmayı bırakıp eyleme geçmekte, çözümler üretmektedirler.Yeni kadın yeni toplum modeli üstünde tartışmalar yürürken, geleneksel aile yapısının yeni arzulanan toplum modeline uymadığı sıkça ifade edilmiştir. Aristoktart ailelerin yaşam biçimleri derinlemesine eleştirilmezken yeni düşünce “konak” kültürünü reddetmektedir. Konak kültürünün reddi Osmanlı Hanedan’ının hegemonyasının da reddi sayılabileceği için önemli bir bağlamdır. Osmanlı aristokratının hanesini temsil eden konak egemenliğinden, para ve toprak egemenliğine geçişin bir anlamda simgeselleşmesidir. Aristokrat olmayan, köksüz, malı-mülkü olmayan, ancak politik ve entelektüel gücü olan orta sınıf sonrasında cumhuriyetin kurucu elitleri olacaklardır. Cumhuriyet elitlerince geleneksel, geniş ailenin kalabalığı yadsınır. Erkeğin baba evinden çıkıp gitmesi ülkemizde modernsizim olacaktır. Alıntı. |