Cevap: Yoksulluk Felsefesi ve Felsefenin Yoksulluğu
Locke'un söylemek istediği tam olarak ne olursa olsun, Locke'un, doğmasına yardım ettiği dünya görüşünde yoksulun yardım alma hakkı kaybolmuştur. Zorunlu ihtiyaçlarını karşılayabilme hakkı [right to subsistence], şimdi bir insan hakkı olarak yeniden su yüzüne çıkmış bir fikir olduğu halde, halihazırda, yoksulların gereksindikleri şeyleri alma hakkından ayrılmıştır. Burada da kaygıyı doğuran şey, ki bu diğer insan hakları için de geçerlidir, bu hakkın ona başvurma gereksinimi duyan insanların hiçbir işine yaramıyor olmasıdır. Bu bağlamda, bazı Kantçılar, yoksulların hakkının talep edilebileceği özgül failler bulunmadığından odağımızı haklardan ödevlere kaydırmamız gerektiğini savunmaktadırlar.
Kantçılar, bu iddiayı öne sürerken, hayata geçirilemez olsa ' bile bu hakkın kabul edilmesinin, yerleşik düzenlerin meşruluğunu ortadan kaldırmaya hizmet ettiğini unutur gibi görünmektedirler. Şimdiki zamanda , ciddi bir biçimde eksik olan bir tür karşı söyleme olanak tanımaktadır bu.
Elbette, yoksullar, eğer rasyonel olsaydılar (tabü ki Locke'a göre onlar , rasyonel değillerdir çünkü rasyonel olsalardı çalışkan da olurlardı) ancak ihtiyaçlarını karşılayabilme düzeyinde kalma güvencesi karşılığında yardım alma haklarından vazgeçerlerdi. Daha kesin bir dille ifade edersek, Thomas Pogge'nin Dünya Yoksulluğu ve İnsan Hakları'nda işaret ettiği gibi, herkes doğal halinde yaşayan ortalama bir insanın koşullarından -yani ihtiyaçlarını kendi başına karşılayabilme ile kullanabileceği kadarına sahip olma arasında bir yer- daha iyi koşullara sahip olmayacaksa, gözardı peçesi altında [under the veil of ignorance] kimsenin paranın icadına onay vermesi rasyonel değildir
Başka bir deyişle, halihazırdaki dünya düzeni, Lockeçu bir bakış açısından baktığımız zaman bile haksız ve desteklenemezdir. Locke'un başka şartlarının bir kısmının hâlâ karşılanmamış olduğunun altı çizilmeye değer. Örneğin toprak edinilmesi esnasında başkalarına o ölçüde ve o kadar iyi toprak bırakılması şartı burada anılmaya değer. Kuşkusuz, Locke'un savının, her zaman herkes için toprak bulunduğu yönündeki varsayımı, bir zamanlar sahip olduğu kuşkulu meşruiyetini kaybedeli çok oluyor. Elbette, Locke bu koşula odaklanmak suretiyle Kuzey Amerikâ nın sömürgeleştirilmesini meşrulaştırmaya çalışmıştır, ki zaten Shaftesbury ile birlikte bu işe oldukça büyük bir yatırımı vardı. Yeryüzünün çepeçevre bir küre olduğu, tüketilemez bir kaynak olmadığı Avrupa'da Kant'a dek kuramsallaştırılmamıştır. Bununla birlikte, Kant bundan mülkiyet haklarına ilişkin belirleyici sonuçlan çıkarmakta başarısız olmuştur. Bunun sebebi onun kozmopolitanizm fikrinin hâkimiyeti altında olmasıdır ki bu fikrin kendisi gelişme mefhumlarından bağımsız değildir. Gerçekten de, bu kozmopolitanizm kavrayışı o zamandan beri, hem daha iyi hem de daha kötü sonuçlar doğuracak bir biçimde, gelişme fikrini yayan başlıca taşıyıcılardan birisi olmuştur. Alıntı. |