Yoksulluk Felsefesi ve Felsefenin Yoksulluğu
Yoksulluk Felsefesi ve Felsefenin Yoksulluğu ROBERT BERNASCONI Çeviren: Zeynep Direk Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti, yurttaşlarının çoğunluğunun yanı sıra birçok kişiyi, ülkesinin Soğuk Savaş'ta kazandığı zaferi özgürlük ve demokrasi fikirlerinin zaferi olarak görmeye ikna etti.
11 Eylül olaylarını da aynı değerlere bir saldırı olarak sundu. Ancak bu değerler, toplumun maddi koşullarına gönderme yapılmaksızın, ne kadar anlaşılabilirler? Özgürlük ve demokrasi insanın zengin bir ülkede mi yoksa fakir bir ülkede mi yaşadığına bağlı olarak farklı anlam ifade edebilir. Bir ülkenin seçkinleri için farklı, altsınıfları için farklı anlam taşır. Bu nokta, farklı bir okuma yolu açar, Bush yönetiminin başlıca politikasını içeren belge dikkatlice incelenirse bu farklı okuma oradan da çıkarılabilecektir.
2002'nin Eylül'ünde yayınlanan Birleşik Devletlerirı Ulusal Güvenlik Stratejisi (bundan böyle UGS) yoksulluğun ve eşitsizliğin terörün sebepleri arasında bulunduğunu kabul eder: "Afrika'da vaat ve fırsat, hastalık, savaş ve umutsuz yoksullukla yan yanadır. Bu durum, Birleşik Devletler'in hem asli bir değerini (insan haysiyetini korumak), hem de stratejik önceliğimizi (küresel terörle mücadele etmek) tehdit eder" (UGS 10).
Başkan adayı iken George W. Bush'un, Amerika Birleşik Devletleri için stratejik bir öneme sahip olmadığından gözardı ettiği Afrika yeniden harita üstünde görünür olmuştur, çünkü "küresel terör" gerçekten küreseldir, bu açıdan bazı yerleri diğerlerine göre ayrıcalıklı kılan küresel gelişmeye benzemez. Bu şu anlama gelir: küreselleşmeyi gerçekten küresel yapan şey terördür, dünyanın herhangi bir yerindeki "terör"ü bir süper gücün meselesi haline getirenin küreselleşme olması gibi.
Ancak "küreselleş me de demokrasi ve öz ürlük sözcükleri gibi insanın nerede yaşadığına ve şartlarına bağlı olarak çok farklı anlamlara gelen bir sözcüktür. Daha ' yoksul olan ülkeler için "küreselleşme", kendi kaderini tayin etme gücüne ' sahip olmamaktır - tıpkı yabancı yardıma bağımlılık halinde "demokra- '' si"nin anlamının azalması gibi, çünkü bu bağımlılığın sonucunda başlıca ', politikaları halk değil, parayı veren ülkeler ve IMF belirler. Alıntı. |