Tekil Mesaj gösterimi
Alt 21 Mart 2009, 22:35   #2
Çevrimdışı
YapraK
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Teori ve Pratik




(Ahmet cevizci, felsefe sözlüğü, paradigma)
teori. [Yun. 'theoria; Os. nazariye; İng. the­ory; Fr. tMorie; Al. theorie]. Olgulardan hareketle, şeyleri birbirleriyle olan ev­rensel ve ideal ilişkileri içinde kavrama­nın ürünü olan kapsayıe görüş; bilim­sel bir bilgi sistemi içinde, konusunun bir bölümüne ya da tamamına ilişkin olarak sistematik. bir görüş geliştiren soyut, genel ve açıklayıcı ilke; doğa veya toplumdaki düzenlilikleri ifade eden, kendisine dayanılarak fenomenle­rin açıklandığı, fenomenlere dair önde­yilerde bulunulduğu, doğru kabul edi­len hipotez veya yorum.
Gözlemlenebilen ve ölçümlenebilenin ötesine geçen, dünyaya ilişkin açıklama ve yorum olarak teori, olgular dünyasının sistematik bir biçimde anlama imkanı veren kavramlan düzenleyen birbirleri­ne bağlı tamm1ar ve ilişkiler öbeğinden meydana gelir. Doğa bilimlerinde teori­lerin gerçekte hipotetiko-dedüktif sis­temler olduklan, bu sistemlerde tüm­dengelim zincirlerinin birtakım yüksek ilkelere bağlı bulunduklan, bu sistem­lerin kendilerinin de, deney yoluyla doğrulanabilen veya çürütülebilen göz­lem önermelerine bağlı olduğu savunu­lur. Bu görüşe göre, gözlemden teoriye gidiş tümevarımın, teoriden gözleme, açıklama ve öndeyiye geçiş de tümden­gelim yoluyla olur.
(İşte tüm “teorik-yapılanmaların, bu “doğrultudaki” açıklama, “çözündürme” çabaların ın “tıkanma” noktası, “ves-vesesi”, bu noktalarda başlıyor zaten. Bu “açmazdan-çıkış” için, “hipotetik dedüksüyon” önerilmiş ise de, bu “metod”, beraberinde daha da fazla karmaşayı getirmiştir. Gözlem-denilen faaliyet ile, bunların sonucunda ulaşıldığı söylenen “teorik-yapılar” arasına, amansız açmazlar, kendi-kendisini tekrarlar ve “total-yapılar” vardır. Kuramsız, “salt-gözlem” olanaksızdır, diğer taraftan, “gözlemsiz-kuram”, boş-çuvaldan ibarettir. BSD “kendinde-şey”i kabul etmeden, “bilgi-teori” üretmek olanaksızdır derken, bu “açmazı” vurgulamaktadır, tüm tözcü-yaklaşım sahipleri, "diyalektikçiler", ister maddeci/bilimci isterse "idealist" türden olsunlar, “gözlem-teori” ilişkisine, son-derece “naiv-yaklaşarak”, “olduğu-gibi” “sorgulamadan” kabul etme eğilimi taşımaktadır. Ona göre, ortada, “sorunsuz-bir” gözlemci-olanağı vardır, bu gözlemci, gözlem sonuçlarını bir-birine ulayarak, bağlayarak, mutlak-olmasa da, bir-takım kuramlara gidebilmektedir ve bu mümkündür, oysa “tarihsel-süreç sorunun bu denli “düz-gülü” olmadığını göstermektedir...
Gözlemci “statüsündede-olanın”, bir-takım olanakları- olmak zorundadır, bu olanaklar, kullanılmaya başlandığında ise, “gözlenen-açıklanmaz”, tam-tersine obje, “gözlem-olanakları” doğrultusunda “revize-edilmeye” başlanır, dolayısıyla hiç-bir “gözlemci”, olayı-durumu “olduğu-gibi”, “kendisinden-arınarak” gözleme olanağına sahip değildir. Hatta, “yumuşatılarak şu bile iddia edilemez, “gözlemci, gözlediğinin “kendi-bilgisine ulaşamasa da, limiter-olarak, “yaklaşık-bir değer” elde edebilir. Hayır, her-gözlemci, “gözlediğini”, “gözlüğün-ce” görür, görmek zorundadır, bu bir “tanrılık-statüsü” bile, olsa, bir takım “gözlem-araçları” kullanan, o “gözler-den” görür ve “theoriasını” buna göre kurar kurmak zorundadır, kim-ki hayır öyle değil derse, “yalan-söylemektedir” ve “ne yaptığını”, “dediğini” bilmekten uzaktır)
Buna karşın, sosyal bilimler söz konu­su olduğunda, daha farklı teori görüşle­rinden söz etmek mümkündür. Bazıları­na göre, 1 teori sosyal dünyayla ilgili geneller ve sınıflamalardan başka hiç­bir şey değildir. Bu çerçeve içinde teori­ler nisbeten sınırlı bir fenomenler ala­nıyla ilgili genellemelerden başlayıp, bir bütün olarak toplum ve tarihe dair genel ve soyut açıklayıcı modellere kadar uza­nabilirler. 2 Diğer bir görüşe ya da pozi­tivist yaklaşıma göre, teoriyi oluşturan tüm teorik önerıneler test edilebilir em­pirik önerınelere indirgenebilir olmalı­dır. 3 Marksist görüş ise, teorinin, her ne kadar dolayımsız olarak gözlenemeseler de, sonuçlarda ortaya çıkan, nedensel mekanizma ve süreçleri keşfetmek sure­tiyle fenomenleri açıklamak durumunda olduğunu öne sürer.
Bu bağlamda, topluma dair teorilerin en genel ve soyutlanna, Marksizm, yapısal­cılık, fonksiyonalizm, yapısal fonksiyo­nalizm benzeri bakış açılarına toplum te­orisi adı verilir. Aynı çerçeve içinde, toplumda neyin doğru, neyin yanlış, neyin adil ve neyin adaletsiz v. b. g., ol­duğuna dair önerıne ya da hipotezler bü­tününe normatif teori denir.
Buna karşın, sosyal ya da toplumsal bi­limlerde,mantıksal-tümdengelimsel yön­temlerle elde edilmiş olan formel, soyut teoriye karşıt olarak, deneysel araştır­ma yoluyla elde edilmiş verilere daya­nan teoriye, temellenmiş teori adı verilir. Deneysel malzemesi bol olmakla birlik­te, teorik çerçevesi zayıf olan teoriyle, formel ve teorik yönü güçlü olsa da, de­neysel temeli olmayan teorinin tam orta­sında yer alıp, bu ikisi arasındaki boşlu­ğu gidermeye yarayan teori türü olarak temellenmiş kuram, aşın empirizme ol­duğu kadar, kavramsal düzeyi oldukça soyut olan büyük teoriye bir tepki olacak şekilde tanımlanmıştır.
Öte yandan, teoriye bağlı olan, gözlem­lenen veya kaydedilen şeyin teorik bir yorumunu bir şekilde ihtiva eden göz­lem, teori yüklü gözlem diye geçer. Bu bağlamda, gözlem önerıneleri ve teori, gözlem terimleriyle teorik terimler ara­sında keskin bir ayının yapan mantıkçı empirizm, gözlemin teoriden kesinlikle bağımsız olduğunu öne sürmüştür. Söz konusu pozitivist gözlem teori ayı­rımını sorgulayan ve teorik birtakım kabullerde bulunmadan gözlem yap­manın imkansız olduğunu, gözlemlerin bu kabullerin yansıtıklarını söyleyen Paul tFeyerabend, Hanson ve Thomas Kuhn gibi bilim filozofları, tüm göz­lemlerin, dünyayı algılama tarzlanmız dilsel, kültürel farklılıklara bağlı bulun­duğu veya gözlemle teori arasında ayı­nın yapma teşebbüsleri başarısızlığa mahkum olduğu için, teori yüklü oldu­ğunu iddia ederler.
(Sosyal bilim denilen alanlardaki, “metod-sorunu” hala çözülememiştir. Bir yanda, büyük-boy “kuramcı-yaklaşımlar (marksizm-gibi) ki bunlara göre, “teorik-dayanaklar olmadan, sosyal-bilim alanında bir adım dahi atmak olanaksızdır, bunca “veriyi-yorumlamak”, birleştirmek bir arada tutmak olası değildir, o nedenle, her toplumsal-gözlem, bir “kuramdan-hareketle” yapılmak zorundadır, bunun karşısında yer-alan, kuramsal yaklaşımı red-deden, amerikan, “pragmatist-alan” araştırmacıları ise, “salt-gözlemi” savunmaktadırlar. Bu “teknik-tartışmaların” ötesinde, “sosyal-olayların” dinamikleri ile, “teori-arasında” kapatılamaz uçurumlar yer almaktadır, bu alanda düşünenler, kaçınılmaz olarak “açmazlarıyla” baş-başa kalmaktadırlar, şarkıda denildiği gibi, “ne senle ne de sensiz” açmazını yaşamaktadırlar. Bir kurama “dayanmasalar-olmayacak, kurama dayansalar, hiç-bir pratik-olan, yaşanan şey, “o kuramın-dar kalıpğlarına” sığmamaktadır v.s v.s v.s.)
teorik [Os. nazari; İng. theoretical; Fr. theoretique; Al. theoretisch]. 1 Tecrübe edi­lene, gözlemle ilgili olana karşıt olarak, düşünce, teori, hipotez veya bilimsel yasa ile ilgili olan; 2 eylem veya uygula­mayı göz önüne almadan, salt bilgi ve spekülasyon ile ilgili bulunan; 3 gerçek, somut, elle tutulabilir olanın tersine, yal­nızca fikir alanını ilgilendiren, soyut bir tarzda ele alınan; 4 pratik veya yapılma­sı gerekeni değil de, fenomenleri, doğal olguları konu alan genellemelerle ilişkili olan için kullanılan nitelerne.
Bu bağlamda, teorik bilgi ya da araştır­maya yönelen, birtakım hakikatlerin pe­şinden koşan akla teorik akıl adı verilir. Eylemle, ahlaki ve dini kurumlarla ilgili olan pratik akıla karşıt olarak, salt bil­giyle, bilimle ilgili olan, bilmek için bil­meyi ve öğrenmeyi amaçlayan akıl, Aristoteles'te olanın, olduğundan başka türlü olamayanın bilgisine yönelen ve belli bir bilgi, önerıne ya da iddiayla so­nuçlanan faaliyet; Kant'ta ise entellektü­el ya da bilimsel bilgiyi kuran akıl diye tanımlanmıştır. Öte yandan, değerle veya olması gerekenle ilgili olan felsefe türüne teorik felsefe denmektedir.
Buna mukabil, gözlemlenmeyen, fakat varolduğu sonucuna ulaşılan varlık ya da nesneye, varolduğu kabul edilen,varoluşu varsayılan, ve gözlemlenebi­. lir fenomenleri açıklama faaliyetinde, açıklayıcı temel öğesi yapılan varlık ya da kendiliğe "teorik yapım" adı verilir.
(Peki ne ve nasıl olmuştur da, bu “teorik-yapılar, insanlık denilenin başına bela olmuştur, “teori-ihtiyacı” nereden doğar, yaşamsal-denilen süreçleri veya, şey-olay alanlarını, bir “teorik-çerçeveye” yerleştirme isteği niye nasıl doğmuştur, hiç-bir tekil-olay şey- durum veya yaşantı, hiç-bir zaman, hiç-bir teorinin dar-kalıplarına sığamayacağı halde, insanlık denilen, tüm-tarihi boyunca bu “aymazlığı-niçin” yaşamıştır…
Bunun tek cevabı kısacası, “kontrol-etme” isteği… Belirsizlik denilen insanda hep korkuya yol açmıştır ve insan denilen bu korkudan, “bilerek-bilmeye” çalışarak, bilgi-aracılığıyla, şeyler-olaylar “üzerinde-kontrol” kurarak kurtulmaya çalışmıştır…
Gece karanlıkta yürürken korkar insan denilen, bu korkunun nedeni, “belirsizliğin” ona bir-şekilde bulaşması, teması korkusudur, ışığın olmaması nedeniyle, çevresi üzerinde bir “denetim-kuramaz”…
İnsan denilen bu noktada “bilgiyi-bilmeyi” ışık gibi görmüştür, bildikçe-anladıkça, şeyleri denetleye-bilmiştir. Ağacı tanıdıktan bildikten sonra, ağacın durup dururken, dallarını onun boynuna uzatıp sıkıp öldürmeyeceğinin “kesinliğini” garantisini almıştır… İşte bu ndenle, karanlıkta el-yordamıyla yürümeye çalışırken, eli bir ağaca dokunduğunda “aaa, ağaçmış sorun yok” diyebilmektedir..
Yalnız, bu noktada şölesi bir sorun var. Bilinmeyenden-belirsiz olandan “korkuyu-ne” getirmiştir. Bu insanda “yapısal mıdır”, yoksa değil midir. Eğer bu “belirsizlikten” ve “bilinmeyenden” korku, “yapısal-ise”, teorik-yaklaşımşlar, “bilme-isteği bu noktada gereklidir. Hayır, tüm bu korkular yapısal-değil, yine bu “bilme-isteğinin” bir sonucudur. “Bilinmeyen-kendi” başına bir referans olamaz, “bilinmeyeni” getiren yine “bilinenlerdir”, bizler-bilgilerimiz üzerinden, “bilinmeyenler” kategorisine ulaştık, “bilme-ediminin” öncesinde, “bilinmeyen-diye” bir şey yoktu ve bilinmeyenden korku da yoktu…
Tüm-çağlar boyunca, ve özellikle “modern-denilen” zamanlardan “aydınlanma ve” pozitivizmden sonra, insan denilen, “bilmesi-üzerinden “tanımlandığı için, başına bu belalar açıldı…
(Bu yargı, gerek-yeter destekleyici argümanların açılımıyla sürecek)

Alıntıdır.

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları eglen sohbet reklamver