Konu: Aydınlanma
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 21 Mart 2009, 22:11   #5
Çevrimdışı
YapraK
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Aydınlanma




Aydınlanma Çağı’nın gölgeleri: Tutku ve us

Hukuk alanındaki parlak umutların ve verimli reformların gerçekleşmesine karşın, hukuksal ve siyasal evrenin yeni belitleşiminin (axiornati sation) Aydınlanma dönemi düşünürlerinin kaygı verici gölgelerle çevrildiği bir hayal yaratıp yaratmadıgı düşünülebilir.
Tarihte, örnek işlevini üstlendiğinde bile, Aydınlanma düşünürlerinin söylemlerine girmiş despotluk tutarsızlıklara saplanıp kalmıştır. Aydın despotların hükümdarlığı çatlar ve siyasetteki aydınların üstüne karanlık perdesi çekilir.

Voltaire’den esinlenmesine ve “filozof - kral”olduğu inancına rağmen, Friedrich, “savaş ve utku çağrısı” yaparak gerçekte asker - kral olmuştur. Tümüyle Devletin hizmetinde olabilmek için kışkırtma, alay, şiddeti saraka, muhbirlik gibi her yol Friedrich’in onayladığı tutumlardı.

0 her zaman Prusya’nın gücünün büyümesini düşünüyordu, dahası, tek düşüncesi buydu. İnsanlara olan güvensizliği nedeniyle her, şeyi kendi üstlenen Hohenzollern en kötü otokrat oldu. Testament politique adlı yapıtında egemen gücün birliğini elde etmek ve korumak isteği açıkça belirtilmiştir. Bu amaçla orduyu, soyluları, tecimle uğraşan kentsoyluları salt devletin hizmetine yönlendirmiştir. Sınırsız gücü her alanda kendini göstermiştir: maliye, ordu, diplomasi, adalet. Alaycılığı ve düzenbazlığı açıkladığı düşünceleriyle uygulanan Realpolitik arasında büyük bir uçurumun oluşmasına neden olmuştur. Örneğin, arz ve talep düzenine dayalı liberal ekonomiyi destekleyen Friedrich, can sıkıcı bir düzenleme getirmiştir. Ekonomi alanındaki yasaları ilerleme düşüncesinden yana gibi görünseler de, Friedrich “kişisel merkantilizminde” çağdışı bir ekonomi anlayışını benimsiyordu. Yurttaşlararası eşitliği övmekle birlikte, soylu olmayanların onursuz olduğunu söyleye biliyordu. Kendisinin bir sözleşmeyle halka bağlı olduğunu belirtiyor, ancak kendisinden herhangi bir konuda açıklama istendiğinde,, bu isteği geri çeviriyordu. Cömertliği salık veriyor, insan karakterini aptallıkla suçluyordu. Güç ilkesi olarak devletin yararına uygun olabilmek için kısa sürede bilgide, istekte ve güçte tek olabildi. Kuşkusuz Friedrich aydın bir liderdi ve döneminde gerçekleştirilen reformların olumsuz olduğunu söylemek doğru olmaz. Ancak, despotluğunu, insanların bu bağlamda ezildigi ni de unutmamak gerekir.

Rusya’nın Yekaterina’sının siyaset mantığın da, düşünce ile gerçeklik arasındaki gerilim da ha köktendir, öyleki, kimileyin bir çatışkıyla sonuçlanabilir. Örneğin, Nakaz’da şöyle der: “Büyük bir imparatorluğu yöneten kişide güçlü bir otorite gerekir.” Yekaterina’nın “yasa” adını verdiği kurallar kendi istençleriyle karışır. Kuşkusuz, bireylerin isteklerine kulak verdiğini belirtiyordu. Ancak, Diderot ve L. 5. Mercier saltıkçılıkla liberalizmin böylesine birleşiminden büyülenseler de, Yekatenna’nın belirttiği görüşme isteği her zaman onu kendisiyle başbaşa bırakı yordu. Kaldı ki, Rus halkı o dönemde kendini ifade edebilecek bilgi düzeyinden yoksundu. Kuşkusuz, Yekaterina hoşgörü istemini Aydınlanma felsefesinden alıyordu; ancak Rusya’da alışılmadık bir dinsel çoğulculuğun egemen olmasının yanısıra, Imparatonçe Synode’a başkanlık ediyor, din adamlarına baskı uyguluyor ve sözünün geçmeyeceğini kabul etmiyordu.

Voltaire, Çariçe’nin anlıksal güçle süremsel gücün bağlılık düzenine ilişkin kuşkularını dile getiren bir papazı dört duvar arasına kapadığını belirtir. Resmi metinlerde her zaman “bireylerin mutluluğundan” söz etmesine ve bunun insanların doğal hakkı olduğunu belirtmesine karşın, Rusya’nın her yerinde sefaletin ve esirliğe yakın bir toprak köleliğinin egemen olduğunu da biliyordu ve Nakaz’da şu anlatımı kullanıyordu:
“Çok büyük bir gereklilik olmadıkça, insanların köle olmasını engellemek zorundayız”.

Gerçekte yasa gibi işleyen bu gereklilikti. Ayrıca, çariçe bilinç özgürlüğünü ögütlemekle birlikte müdahaleci ve baskıcı bürokrasiyi yönetiyordu. Beccaria hayranı olan Yekaterina ceza konusunda insancıl duygularını dile getiriyordu ama Pugaçev’e idamından önce işkence yaptırttığı da bilinmektedir. Eğitim siyasasına rağmen rus halkının büyük çoğunluğu okuma yazma bilmiyordu. Bilim ve sanat koruyuculuğu ünlüydü, Rousseau ve Buffon dışında çok sayıda bilim ve düşün insanına - Diderot, Grimm, Marmontel, Voltaire - cömertçe destek sağlardı; ancak bu tutumunda sahiplenici bir anaçlık sezilirdi.

Çariçe Katerina’nın büyük özgürlük ve barış umutları, yöneticilerin “aydın saltıkçılık”ları (bu terimi E Bluche kullanmıştır) güçlü kurnazlıklarla çarpışıyordu. Felsefe bildirgelerinin si yasal bilincin ilerlemesinin gerektirdiği reformculuğa esin kaynağı oluşturma işlevi geçerli olmuyordu, çünkü Kant’m da belirttiği gibi, gerçekleştirilen reformlar her zaman “tepeden” geliyordu ve güç kullanılarak gerçekleştiriliyordu. Ustelik, reformların tümü uygulanmıyor, uygulansalar da yöneticilerin kinizmlerini ve acımasızlıklarını ortadan kaldırmıyordu. Aydın despotlar kendi alt yazılarını yaratmışlardır. Başarısızlıkla sonuçlanmasa da, pek nitelikli olmayan bir dengelem söz konusudur. Bunun bilincinde olan Il. Joseph kendi gömüt yazısını şöyle belirlemişti: “Yaptığı her işte mutsuz olan Il. Joseph burada yatmaktadır.”

Aydınlanma çağı düşünürlerinin kuramsal çizgeleriyle onlardan esinlenen kralların ve bakanların siyaset uygulamaları arasındaki kopukluğa düşüncenin aydınlığını karartan çat laklar eklenmiştir.

Bu kopuklukları başlatan Prusyalı Friedrich ile Voltaire arasındaki tartışma olmuştur.


Alıntıdır.

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları eglen sohbet reklamver