Konu: iLLer\AnkArA
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 12 Mart 2009, 23:35   #1
Çevrimdışı
konTes
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
iLLer\AnkArA




Ankara Adı

Ankara, tarihi boyunca pek çok isimle anılmıştır. Şehir, Frigler, Galatlar ve Romalılar (Klasik, Helenistik ve Bizans dönemlerinde) tarafından gemi çapası anlamına gelen Ἄγκυρα (Anküra okunur) olarak adlandırıldı; bu ad Latin harfleri ile Batılı kaynaklarda Ankyra ve Ancyra olarak yazılmıştır. Ankara, Arap kaynaklarında Beldei-el Selasil ve Mamuriye ve Ma'muriye-i Selâse olarak geçer. Yunanca 'Anküra' olarak telaffuz edilen şehrin adı Araplarca korunmuştu, Türklerin Anadolu'ya gelmesinden sonra bu ad Ankara ve Engürü olarak değişime uğradı, Batı dillerine de Angora olarak geçti. Engürü adı Arapça ekiyle Engüriye olmuştur. Ankara'yı egemenliğinde tutan devletler tarafından basılan sikkelerde beliren resmî ad, Selçuklularda Ankara, İlhanlılar döneminde Engürü ve Engüriye, Osmanlı Devletinde Engürü ve Ankara olmuştur. Osmanlılarda 16. yy'dan itibaren şehrin adı resmen Ankara (آنقره) olmasına rağmen onu izleyen yüzyıllar boyunca halk tarafından Engürü, Batılılar tarafından ise Angora olarak adlandırılmaya devam etmiştir. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan sonra diğer adların kullanımı son bulmuş ve Ankara adı evrenselleşmiştir.



Hitit Dönemi ve öncesi

Ankara civarında Hititlerden ve daha önceki medeniyetlerden kalma çeşitli arkeolojik siteler olmakla beraber bunların adları bilinmemektedir.

Frigya
Ankyra, Frigler zamanında önemli bir kentti. Pers İmparatorluğuna giden Kral Yolu üzerinde bulunuyordu [2] ve MÖ 333 Büyük İskender'in III. Darius ile savaşmaya giderken Ankyra'dan geçtiği kayıtlarda yer alır.[3]
Tarihçi Pausanias’a göre Ankyra, Kral Midas’ın kurduğu kentti. Pausanias, gemi çapası anlamına gelen Ankyra adının, Frig kralı Midas'ın bir demir parçası bulduğu yere Anker (Yunanca gemi çapası anlamında) ismini vermesinden kaynaklandığını ve Kral Midas'ın, kente adını veren çapayı Zeus Tapınağı'nda sakladığını söylemektedir.[4]
2. yüzyılın ortalarında yaşamış olan Lidyalı seyyah Pausanias, Galatların Anadolu’ya yerleşmeleri hakkında bilgi verirken, Ankara’dan da söz eder. Ankyra kentini Gordios’un oğlu Midas’ın kurduğunu ve Friglerin bir kenti olduğunu anlatır. Yunanca ve Latince gemi çapası demek olan kentin ismi için açıklama yapma gereğini duyan Pausanias, Midas’ın bulduğu gemi çapasının, kendi dönemine kadar Jüpiter (Zeus) tapınağında saklandığını söyleyerek kentin isminin arkasındaki anlamı vermeye çalışır. Çapa, 2. yüzyıldan itibaren sikkelerin üzerine de işlenmektedir. Gene Pausanias, adı geçen metinde, Midas kaynağı adı ile bilinen ve üzerine öyküler yazılan su kaynağının Ankyra kentinde olduğunu bildirir ve "İşte Galatlar bu Ankyra kentini aldılar" der.[5]

Galatya
6. yüzyıl Bizans tarihçisi Stephanos Byzantinos, coğrafya sözlüğünde M.Ö. 2. yüzyılda Aphrodisias'lı Apollonius'a dayandırarak Ankara'nın kuruluşuna dair bilgiler vermektedir. Bu bilgilere göre M.Ö. 278'de Anadolu'ya gelen Galatlar, Pontus kralı Mitridat ile birlikte Mısır'a karşı bir savaşa girer, onları yenerek denize kadar sürerler ve Mısırlıların gemilerinden aldıkları çapaları zafer belgesi olarak beraberlerinde yurtlarına getirirler. Galatlar, bu başarıları üzerine onlara verilen topraklar üzerinde bir kent kurarak adını da çapa anlamına gelen Ankyra koyarlar. [6] Ankara'da MÖ 240 veya 239 yılında Selevkos İmparatoru Selevkos II Kallinikus ile kardeşi Antiokus arasındaki çarpışma Ankyra Muharebesi olarak tarihe geçmiştir.[7]

Roma İmparatorluğu
Kelt boylardan Tektosaglar, MÖ 1. yüzyılda Ankyra'yı ele geçirdiler ama daha sonra Romalıların kontrolü altına girdiler. M.Ö. 25'de Ankyra'nın bulunduğu Galatya resmen Roma İmparatorluğunun bir vilayeti hâline geldi. Tarihçi Strabon, "Ankyra kalesi Tektosaglara aittir. Burası Blaudos dolayındaki Lidya’ya doğru uzanan Phryg kenti ile aynı ismi taşır" [8] demektedir. (Galatya'daki Ankyra'dan başka, Frigya'da da bir Ankyra vardı.)

Ankyra'nın lakapları

Roma imparatoru Titus (79-81) zamanında basılmış bir sikkede ΣΕΒΑΣΤΗΝΩΝ ΤΕΚΤΟΣΑΓΩΝ (Sebastenon Tektosagon) yazıyor
Roma imparatoru Caracalla (79-81) zamanında basılmış bir sikkede MHTPOΠOΛEΩC ANKYPAC (Metropolis Ankyras, yani Ankara Metropolisi) yazıyor
Roma imparatoru Gallienus (253-268) zamanında basılmış bir sikkede MHTPOΠOΛEΩC BN ANKYPAC (Metropoleos BN Ankyras; BN, "bis neokoros"un kısaltmasıdır) yazıyorAnkyra'nın nasıl adlandırıldığını Ankyra'da basılmış sikkelerdeki ibarelerden izlemek mümkündür.[9] Roma istilasını izleyen yıllarda Ankyra ismi sikkelerde görülmedi. İşgal sonrasında Galatya, Roma resmî terimiyle bir koinon, yani bir birlik idi, Ankyra da bu koinonun resmî kimliği olmayan büyük bir kenti idi. O dönem Ankyra'da sikkeler basılır ama üzerlerinde ΚΟΙΝΟΝ ΓΑΛΑΤΙΑΣ veya ΤΟ ΚΟΙΝΟΝ ΓΑΛΑΤΩΝ (Galatya Koinon'u) yazardı.[9] Galatya resmen bir Roma eyaleti olduktan sonra Ankyra, Augustus zamanında saygıdeğer anlamına gelen Sebaste adı ile onurlandırıldı. Diğer iki eski Galatya şehri Pessinus ve Tavium'a da aynı onursal isim verildiğınden Ankyra için bu ada bir de Tectosagon (şehre eskiden sahip olan Galat boyunun adı) eklendi ve bunun ardından basılan sikkelerde ΣΕΒΑΣΤΗΝΩΝ ΤΕΚΤΟΣΑΓΩΝ (Sebastenon Tektosagon) ibaresi yer aldı. M.S. 80 yılında basılan sikkelerde Sebastene Tektosages yazılmasına karşın Ankyra yazılı değildi, zira Ankyra hâlâ bir polis (şehir) değildi.[10] Ancak, sonraki yüzyıllarda Ankyra gittikçe önem kazandı ve bu durum basılan sikkelerde şehrin adından da anlaşılabilmektedir.
Nero (54-68), Ankyra'ya Metropolis unvanı verdi. Bu, gerek sikkelerde gerek Augustus Tapınağındaki yazılarda ilan edilmiştir. Antoninus Pius (M.S. 138-161) döneminden başlayarak Gallienus dönemine kadar basılmış olan sikkelerin arka yüzlerinde MHTPOΠOΛIC THC ΓAΛATIAC (Metropolis tes Galatias, Galatların Metropolisi) veya MHTPOΠOΛEΩC ANKYPAC (Metropoleos Ankyras, Ankyra Metropolisi) ibaresi bulunmaktadır.[11]
Ankyra şehri 211-217 yılları arasında imparator olan Antoninus Caracalla'nın şehre yaptığı pek çok iyilik nedeniyle onun döneminde Antoniniana unvanını almıştır. Örneğin bir madalyada ΑΝΤΩΝΕΙΝΙΑΝΗ ΑΝΚΥΡΑ ΜΕΤΡΟ (Antoniniana Ankyra Metro[polis]) yazar.[12]
Caracalla zamanında Ankara ayrıca "Neokoros" unvanını da almıştır. Neokoros, bir eyaletteki tüm tapınaklardan sorumlu bir din adamıdır; bu din adamları imparatorlarını tanrılaştırma işlevini de üstlenince, imparatorlar adına tapınaklar inşa eden şehirler de Neokoros olarak adlandırıldılar. Neokoros olmak bir şehir için onur kaynağı idi. [13] Gallienus zamanındaki sikkelerde şehrin ikinci kere Neokoros olduğunu belirtmek için sikkelerin üzerinde BN (bis neokoros, iki kere neokoros) yazıldığı görülür.[14]

Telaffuz ve transliterasyon

Ἄγκυρα kelimesi klasik Yunanca telaffuzla 'Anküra' okunur, Koini ve Bizans Yunancasında bu, 'Ankira' olarak değişmiştir.[15] (Modern Yunanca'da ise 'Angyira' okunur[16]) Yunan harflerinden Latin harflerine transliterasyonu yapıldığında Batılı kaynakların bazılarında Ankyra, bazılarında ise Ancyra olarak yazılır.
Şehrin adı, klasik Latince kaynaklarda Ancyra olarak yazılmıştır.[17] Klasik Latince'de 'Ankira' olarak telaffuz edilen Ancyra'nın, halk Latincesi ve ondan türeyen Roman dillerinde telaffuzu 'Ansira'ya dönüşmüştür.[18] Almancaya geçen Eski Yunanca sözcüklerde ise k harfi korunmuştur, dolayısyla Ankyra 'Ankira' olarak okunur.[19]

Arap kaynaklarında
Ankara Kalesi, "Kal'at üs-Selâsil" veya "Kaleyi Selasil" olarak bilinirdi.Ankyra Araplar tarafından 8. yy'da iki kere ele geçirilmiş, her ikisinde de Bizanslılar tarafından geri alınmıştır. 7-11. yy Bizans-Arap mücadelesi ile ilgili epik Bizans şiiri Digenis Akritis (9 ve 10.yy'dan kalma), "Ankyra" kalesinden bahseder.[20]
Bu mücadele Araplar tarafından da Battal Gazi Destanı'nda anlatılmıştır. Battal Gazi destanında şehrin adı Mamuriye olarak geçer. Battal Gazi, 8. yy'da Emevi döneminde yaşamıştı. 11. yy'da yazılan Dânişmendnâme de Battal Gazi destanına değinir. Her iki destanda da Mamuriye, Engüri ve Engüriyye adları eş anlamlı kullanılmıştır.[21][22][23]
Aynı dönemde Arap kaynaklarında Ankara Kalesi'nin adı "Kal'at üs-Selâsil"dir.[24] Arapça Selasil, zincirler (silsile nin çoğulu) demektir,[25] yani kalenin o zamanki adı, Zincirler Kalesi anlamına geliyordu. Şehrin kalesinin kapısında bulunan muazzam örme zincirler gündüz kaldırılır, gece bir perde gibi indirilirdi.[26] Kalesinden dolayı şehir de "Beldet üs-Selâsil", yani zincirler beldesi olarak anılıyordu.[24] Şehir için Ma'muriye-i Selâse (zincirli bayındır yer) adı da kullanılmıştır.[27]
1402 Ankara Muharebesi'nin ardından Ankara Kalesi'ne hâlâ Selasil Kalesi denmekteydi. Ankara Muharebesi'nden sonra Ankara Ahilerin elinde kalmıştı, Ahilerin daha sonra şehri 1. Murad'a teslim etmeleriyle ilgili olarak, Mehmet Neşri’nin Kitab-ı Cihannüma'sında, ”...Serhaddı Rumda, kaleyi selasile geldi, imdi oraya Engürü derler ol diyarın müfsitleri kam etti, ol vakit kaleyi Engürüye ahiler elinde idi. Ahiler istiklal edüp kaleyi teslim ettiler.” yazar.[28]

Büyük Selçuklu Devleti

II. Keyhüsrev döneminden (1237-1243) bakır sikke. Ön yüzde "KELİME-İ TEVHİD ETRAFINDA HAMSE...". Arka yüzde: "ES-SULTAN'ÜL ... KEYHÜSREV ...", tepede "DURİBE Bİ-ANKARA" (Ankara'da darp edildi)Arap istilasını izleyen Türk fetih sürecinde Bizans adlarına sahip olan küçük veya terkedilmiş şehirlere Türkçe yeni adlar verilmiş (Dorylaion - Eskişehir gibi), büyük şehirlerin adları ise, Türk halk etimolojisine uydurularak korunmuştur (örneğin, Caesareia - Kayseri, Iconium - Konya).[29] Eski Arap coğrafyacıları ve tarihçileri, Ankara'nın eski Yunan telaffuzu olan Anküra'yı Angüra olarak muhafaza etmişlerdir. Bu ad Ankara ve Engürü olarak değişime uğramış, bunlardan sonuncusu Arapça ekiyle Engüriye olarak edebî ve resmî dilde de görülmüştür.[30] Engüriye'yi Anguriya telaffuz edenler olmuştur. Moğol istilasından önce Anguriye isimi de görülür. Bu, Türkçeleşip Ungüri sonra da Ungüriye olmuştur.[31]
12. yüzyılda Türkmenlerin gelmesiyle Batılı kaynaklarda şehir Angora diye anılmaya başlanır. Ankara'ya has olan Ankara keçisi, Ankara kedisi, Ankara tavşanı da, Batı ülkelerinde Angora keçisi, Angora kedisi ve Angora tavşanı olarak bilinir. Angora, ayrıca, Batı dillerinde Ankara tavşanından elde edilen yünün, Rusça'da ise Ankara keçisinden elde edilen tiftiğin (moher) adıdır.
Anadolu Selçuklu Devleti'nde, Ankara ismi sikkelerde ilk olarak II. Kılıçarslan'ın oğlu Ankara Meliki Mesud Şah (1095-1156) tarafından kullanılmıştır.[32] 582-600 H. tarihleri arasında Ankara darplı sikkeleri vardır. Daha sonra II. Keyhüsrev 1237-1243 tarihlerinde Ankara darplı sikkeler basmıştır. Son olarak II. Keykavus H. 655 (M. 1257) tarihli Ankara darplı sikke basmıştır. Selçuklu adına başka Ankara darplı sikke basılmamıştır.[33][34][35]

İlhanlı Devleti

İlhanlı hükümdarı Mahmud Gazan (1295-1304) tarafından Engür'de basılmış gümüş sikke. Önde: "KELİME-İ TEVHİD" ortada "DURİBE ENGÜR" (Engür'de darbedildi), etrafında "... TİS'A TİS'İN ...". Arkada : "TEGRİİN KUCUNDUR GAZAN MAHMUD DELEDKEGÜLÜK SEN"1243 Kösedağ Savaşı'nın ardından Moğollar Anadolu'yu istila ettiler. Büyük Selçuklu Devleti'nin yıkılmasından sonra Anadolu'nun büyük kısmı İlhanlıların eline geçti. İlhanlı hükümdarı Mahmud Gazan bir zamanlar Selçuk Sultanı’nın hâkimiyetinde olan Anadolu şehirlerinde kendi adına İlhanlı sikkelerini darbettirmiştir.[36] Bu dönemde Mahmud Gazan tarafından Engür, onun halefi Ebu Said tarafından da Engüriye yazan sikkeler basılmıştır.[37][38]


Osmanlı Devleti

Engürü ve Engüriye adları Osmanlı döneminde de kullanılmaya devam edildi. Osmanlı Devleti'nin kuruluş yıllarını anlatan Tevarih-i Al-i Osman'da, Tatarlara karşı savaşmak için Ertuğrul Bey'in I. Alaeddin Keykubad'a yardımını sunmasının karşılığı olarak, kendisine Söğüt bölgesinin verildiği, bunun üzerine Ertuğrul Bey ve aşiretinin yürüyüp Engüri'ye gittikleri yazar.[39]
Evliya Çelebi, seyahatnamesinde (1648) şehre Engürü denildiğini belirtirken "Padişah defterhanesinde adı Ankara’dır." diye ekler.[40]. Örneğin, 16. yy'a ait çeşitli resmî evraklarda Ankara (انقره) adı geçmektedir.[41][42] Aşağıda sikkelerle ilgili bölümde görüleceği üzere, II. Beyazıd döneminden itibaren darp edilen sikkelerde Ankara adı kullanılmaya başlanmıştır.
Ankara'nın resmî ad olmasına rağmen, halk arasında Engürü olarak bilinirdi. Ermenice'nin Ankara şivesinde de kentin adı Engür [43] veya Angürya[44] idi. 1791'de yayımlanan bir yasaknâmede, kadınların "Engürü şalisinden" (Ankara tiftiğinden yapılma bir cins ince kumaş) entari giyinmeleri kadınların vücut hatları belli oluyor diye yasaklanmıştı[45] Aşağıda verilen halk edebiyatından alıntılar ve seyahatname alıntılarında görüleceği üzere Engürü kullanımı (ve benzerleri) Ankara adının resmîleşmesinden sonra uzun bir süre devam etmiştir.

Sikkelerde Ankara

Önde "MEHMED BİN MURAD HAN", arkasında "HULLİDE MÜLKUHU DURİBE ENGÜRİYE" yazıyor. Önde "SULTAN BEYAZID BİN MEHMED HAN", arkasında "AZZE NASRUHU DURİBE ANKARA SENE 886" yazıyor.
Madenî paralar şehrin resmî adının ne olduğunu gösterir. II. Murad döneminde sikkelerin basıldığı Anadolu'daki darphaneler arasında Ankara da bulunmakta idi.[46] Engüriye adı II. Murad (1421-1451) mangırlarında belirmektedir.[47] Ankara'da basılan sikkelerde, II. Mehmet'e kadar Engüriye, onu izleyen II. Beyazıd'dan sonra ise Ankara yazardı.
Ankara darphanesinde Ankara ismi II. Bayezid döneminde, Hicrî 886'dan (1508'den) sonra basılmaya başlandı.[48][49][50]

Halk edebiyatında

Firdevsi-i Rûmî tarafından (1481-1521 yılları arasında) yazılan Velayet-nâme-i Hacı Bektâş Velî isimli el yazmasında Engürü ismi geçer. Eserde, Sultan Alâaddin Keykubad'ın Moğollar’a “Aksaray’dan Engürü’den tâ Sivas’a” kadar olan bölgeyi verdiği yazar.[51]
Kezâ, Evliya Çelebi, 1648'de Ankara ziyaretinden bahsederken, gençliğinde "Engürüde Er yatır/Rumda Sarı Saltık" diye şarkı söylediğini belirtir.[52]
17. yy'da yaşamış Karacaoğlan da bir türküsünde "Çıktım seyreyledim Niğde’yi Bor’u / Acap gezsem ela gözlüm var m’ola / Güzeller durağı Tokat, Engür’ü / Acep gezsem ela gözlüm var m’ola" der.
Halk edebiyatındaki Engürü kullanımına karşın, İstanbullu olan Kâtip Çelebi, Takvîmü't-Tevârîh'te (1648) Ankara kelimesini kullanmıştır.

Seyyahların gözlemleri

Fransız seyyah ve botanist Joseph Pitton de Tournefort'un 1717 tarihli seyahatnamesinde Ankara şehrini "Angora" olarak adlandıran resim Ankara'dan geçen seyyahların anıları şehrin halk tarafından nasıl adlandırıldığını göstermek bakımından fikir vericidir. Örneğin Ankara Muharebesinde (1402) Yıldırım Bayezid'in yanında bulunan ve savaş sonunda esir edilen Alman seyyah Johannes Schiltberger, anılarında şehrin (Almanca yazılışı ile) Angury veya Engury (Türkçe okunuşu ile Anguri veya Enguri) olduğunu belirtir.
1648'de şehri ziyaret eden Evliya Çelebi, seyahatnamesinde Ankara'yı Unguriye diye yazmıştır.
17. ve 18. yüzyıllarda Ankara'dan bahseden bazı Batılı seyyahlar da Batılılarca Angora olarak adlandırıldığını belirttikleri şehrin Türklerce adlandırılışını verirler. Anglosakson yazarlar şehrin yerel adının (muhtemelen İngilizce telaffuzla) Angora veya Engere, resmen "Angara" olarak ama halk tarafından "Engüre" ve İngilizce yazılışı ile Enguri (Türkçe okunuşu ile "Engüri") olarak belirtirler. Başka yazarlar yerel adı Fransızca Engur (Türkçe "Engür") ve Angouri (Türkçe "Anguri"); ve Almanca Ankarah veya Ankurijah (Türkçe "Ankara" veya "Ankuriya") olarak belirtir. Bu yazarlar tarafından belirtilen isimlerdeki farklılıklar muhtemelen yerel telaffuzun yabancı dillere aktarılmasındaki ses kaymalarından kaynaklanmaktadır.

Türkiye Cumhuriyeti

28 Mart 1930'da Türk Devleti yabancı ülkelerden Türk şehirleri için Türkçe adlarını kullanmalarını resmen talep etti. Bu tarihten sonra posta idaresi Angora veya Constatinople olarak adreslenmiş mektupları Ankara ve İstanbul'a ulaştırmadı.
Ancak, Ankara adının hem yerel ağız ile hem de Anadolu'nun başka bölgelerinin şivesinde söylenişi "Angara" olabilmektedir.

Diğer dillerde Ankara

Latin harfleri kullanan diller arasında Ankara adını farklı yazan diller şunlardır: Portekizce (Ancara), Latince (Ancyra,[67]) ve Kürtçe (Enqere). 'R' sesi olmayan Mandarin Çincesinde Ankara (安卡拉), "Ānkǎlā" (Hanyu Pinyin yazım sistemiyle) olarak söylenir.

Popüler etimolojiler

Ankara ve Engürü isimlerinin kökeni hakkında genelde ses benzerliğine dayanan çeşitli teoriler mevcuttur. Bunların bir kısmı yanlıştır, diğerlerinin ise doğrulukları hakkında kesin delil bulunmamaktadır.

Ankuwa şehri

Ankara şehrinin Hitit şehri Ankuwa (diğer yazılışları ile Ankuva, Ankuvva, Ankuwash) olduğuna dair bazı eski görüşler olmakla beraber, modern kaynaklar Ankuwa şehrinin ya Yozgat'taki Alişar Höyüğü ya da günümüzde Çorum'a bağlı Eskiyapar olduğunu savunmaktadır.

Kral Midas'in bulduğu çapa

Yukarıda Frigya bölümünde bahsedilen Kral Midas efsanesi Ankyra adının popüler açıklamalarının en eskisi olup şehrin Frigyalılar zamanında Ankyra olarak adlandırılmasını açıklar. Ancak, Ankara'nın denizden olan uzaklığı nedeniyle, böyle bir demir parçası bulunduysa dahi onun bir gemi çapası olamayacağı ve bu efsanenin Ankyra ismine bir açıklama getirmek için sonradan uydurulmuş olabileceği de öne sürülmüştür.

Mısırlılardan alınan savaş ganimeti çapalar

Büyük İskender'in MÖ 333'de Ankyra'da durmuş olduğuna dair kayıtların varlığı göz önüne alınırsa, Galatların Mısırlılardan zafer ganimeti olarak MÖ 268'de getirdikleri gemi çapaları nedeniyle şehrin öyle adlandırıldığı (bkz. yukarıda Galatya bölümü), sonradan yakıştırılmış bir hikâye olsa gerekir.

Ungür, Farsça üzüm

Daha sonraki yüzyıllarda Ankara'nın adıyla ilgili başka açıklamalar da getirilmiştir. Evliya Çelebi, seyahatnamesinde Ankara için "Mamur yer olup, üzümü çok olduğundan adına Engürü demişler" der.Ungür, Farsça bir kelime olup üzüm anlamına gelmektedir.

Angarya

Evliya Çelebi seyahatnamesinde "Bazıları, kalesi angarya ile yapıldığından Ankara denilmiştir, derler." diye yazar.

Baykal Gölü'nün ayağı Angara Nehri

Baykal Gölü. Angara nehri ve Angarsk, gölün güney batısındalar.Baykal Gölü'nün adı Türkçe sayılır, "zengin göl" anlamındadır. Bu göle Yukarı Angara ve Turka ırmakları dökülür, gölün suları Angara Nehri tarafından boşaltılır. Gölün kıyısındaki sahalarda ise Türklere ait birçok kalıntı bulunmuştur.
1930'lu yıllarda Atatürk tarafından desteklenen Güneş Dil Teorisi'ne göre tüm diller Orta Asya'dan kaynaklanmaktaydı. 1937'deki İkinci Tarih Kongresi'nde İbrahim Necmi Dilmen, Güneş Dil Teorisinin Tarih Tezinde Yeri adlı sunumunda, Baykal Gölü'nü Yenisey Nehrine bağlayan Angara nehri ile, Ankara şehrinin yakınındaki Ankara Çayı arasındaki isim benzerliğine dayanarak "su" kavramı ile Ankara arasında bir bağlantı olması gerektiği öne sürmüştü.
Aynı yıl, 1937'de, Türkiye'yi ziyaret etmekte olan Yunanistan Başbakanı Elefterios Venizelos'un Atatürk ile bir görüşmesinde Atatürk, "Ekselans, 'Ankara' adının nereden geldiğini bilir misiniz?" diye sormuş ve aldığı olumsuz yanıt üzerine getirilen "Dünya Atlası"'nın bir sayfasını açıp Baykal Gölü yakınındaki Angarsk kentini göstermiş ve "İşte buradan geliyor, Ekselans!" demiştir.


Konu konTes tarafından (12 Mart 2009 Saat 23:44 ) değiştirilmiştir.
 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları eglen sohbet reklamver