Bu forumdaki linkleri ve resimleri görebilmek için en az 25 mesajınız olması gerekir.
İki Şehrin Hikayesi
Charles Dickens
Dickens, bu eserle Fransız Devrimi’nden yaklaşık yetmiş beş yıl sonra, daha önce bir kez denediği “tarihsel romana” dönüş yapar. İngiltere adasının karşısındaki Fransa’da, 19. yüzyılın hemen öncesinde cehennem bir süreliğine yeryüzünde kurulmuş gibidir. Dickens’a göre devrimi Fransa’ya davet edenler, özellikle imtiyazlarını bencilce değerlendiren, üretimden kopuk, suça batmış, insafsız, asalak Fransız aristokratlarıdır. Tarihe ve devrime bu bakışıyla, İngiltere’deki aristokratların ve muhafazakâr sınıfların büyük tepkisini çeken Dickens, romanın sadece eylemsel çatısını değil, mekânsal dağılımını da zıtlıklar üzerine kuruyor. Ancak roman, iki şehrin hikâyesini, Londra ve Paris’i canlı bir organizma olarak anlatmak ve Devrim’in büyük simalarını sunmak yerine aristokrasiden, orta sınıflardan ve halktan temsili tipleri bir aşk öyküsü ekseninde topluyor.
İki Şehrin Hikâyesi: Tarihle dehşetin buluştuğu an...
Charles Dickens
(1812-1870) Victoria döneminin en büyük yazarı kabul edilen İngiliz romancı. Ailesinin 1824’te geçirdiği mali çöküntü, yazarın sanatının ve kişiliğinin şekillenmesinde önemli rol oynadı. Bu dönemde, işçi sınıfının hayatını yakından tanıma fırsatı buldu. Sanayi devrimi sırasında geniş kitlelerin çektiği acıları ve yoksulluğu gerçekçi bir dille anlattığı romanlarında, yozlaşan toplumsal kurumları eleştirdi ve 19. yüzyıl İngiliz romanının unutulmaz tiplerini yarattı. Dickens, roman yazarlığının yanı sıra gazetecilik de yaptı, politika ve tiyatroyla ilgilendi. Önemli eserlerinden bazıları, Oliver Twist, Antikacı Dükkânı, Noel kitaplarının ilki olan Bir Noel Şarkısı, David Copperfield ve İki Şehrin Hikâyesi’dir