Konu: Mesih Deccal
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 28 Ağustos 2008, 02:51   #12
Çevrimdışı
AsiL
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: Mesih Deccal




İbni Kesir der ki; "Doğru olanı, onlar Adem oğullarındandır ve şekilleri, sıfatları Ademoğlulları gibidir. Nitekim Nebi Sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki;
158- "Şüphesiz Allah Teala, Adem aleyhisselam'ı altmış zira boyunda yarattı. Sonra Mahlukat şu ana kadar (vücutça) eksilmeye devam ederler."202 İşte bu, bu konuda ayırıcı bir özelliktir. Onlar tıpkı kendi cinslerinin oğulları Türkler gibi insanlara benzerler; çekik gözlü, küçük burunlu, kızıl tüylü, onların şekilleri ve renkleri üzerindedirler. Kim onların hurma ağacı gibi uzun olduğunu iddia ederse, hakkında bilgisi olmadığı şeyi yüklenmiş demektir ve delilsiz konuşmaktadır."203 İşte bu çok doğru bir söz... Vallahu a'lem.
ZÜLKARNEYN'İN SEDDİ
Allah Teala buyurur ki; "Dediler ki; "Ey Zülkarneyn! Ye'cüc ile Me'cüc bu yerde fesad çıkarıyorlar. Onun için bizimle beraber onar arasında bir sed yapman şartıyla sana vergi versek olmaz mı?" Zülkarneyn; "Rabbimin bana erdiği imkan daha hayırlıdır. Haydi siz bana bedenî kuvvetle yardım edin de sizinle onların arasına bir sur yapayım. Bana demir parçaları getirin. Dağların iki ucu denkleştiği vakit körükleyin" dedi. Nihayet demiri ateş haline getirdiği vakit; "Getirin ba, üzerine erimiş bakır dökeyim." Dedi. Artık bu suru ne aşabilirler, ne delebilirler. (Zülkarneyn); "Bu sur, Rabbim'den bir rahmettir. Rabbim'in va'di geldiği vakit onu dümdüz edecektir. Rabbim'in va'di haktır" dedi. O (çıkacakları) gün, onarı birbirinin içinde dalgalanır halde bırakırız. Sur'a üfürülür. Artık hepsini toplamışız da toplanmışızdır." (Kehf; 94-99)
NEBİ SALLALLAHU ALEYHİ VE SELLEM'E SEDDİ ANLATAN KİŞİ
159- Buhari çezm sigasıyla, Muallak olarak rivayet ediyor; "Birisi Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e; "Seddi gördüm" dedi. Buyurdular ki; "Nasıl gördün onu?" dedi ki; "süslenmiş bir aba gibi gördüm." Buyurdu ki; "Onu görmüşsün."204
Anlattığına göre Halife Vasık, bazı adamlarını techizatlı bir ordu ve bir mektubu ile sedde komşu olan beldelerdeki hükümdarlara ulaştırmaları, sed hakkında keşifler yapmaları, Zülkarneyn'in onu nasıl yaptığına bakıp haber getirmeleri için göndermişti. Vasık'ın adamları döndüğü zaman onu anlatırlar, beldelerden beldelere, sultanlardan sultanlara gezdiklerini, sonunda bakırdan ve demirden yapılmış binaya ulaştıklarını söylediler. Orada büyük bir kapı olduğunu ve üzerinde de büyük bir asma kilit takılı olduğunu, gerçekten yüksek, sağlam bir yapı olduğunu, artan ker***lerin ve aletlerin oradaki bir burcun içinde bulunduğunu, o eşyaların orada bugüne dek muhafaza edildiğini ive sınırdaki ülke hükümdarlarının muhafızlarını orada nöbet tuttuklarını, seddin, yeryüzünün kuzeydoğusunda bulunduğun ve o beldelerin gerçekten geniş olduğunu, erişilmez yükseklikte olduğunu, yeryüzünün doğusundan kuzeyine doğru dağları kapsadığını, dönerlerken iki seneden fazla gözlerinden kaybolmadığını, gözüktüğünü anlattılar."205
Halife Vasık rüyasında Zülkarneyn seddinin fethedildiğini görünce elçisi Sellam et-Tercüman'ı, bir mektup ile beraber seddin bulunduğu bölgenin hükümdarına göndermişti. Ayrıca ona bin katır yükü erzakta gönderdi. Ye'cüc ve Me'cüc zamandan beri harab olan şehirlere ulaştılar. Sonra sedd'e yakın bir kaleye vardılar ve orada Arabca ile Farsca bilen, Kur'an ezberleyen, mektebleri ve Mescidleri olan bir kavim buldular. Onların bu hallerine şaşırıp nereden geldiklerini sordular. Onlar da Emiril-Mü'minin Vasık tarafından gönderildiklerini anlattılar ancak onu tam olarak tarif edemediler. Sonra kaygan ve üzerinde yeşillik bulunmayan bir dağa vardılar. Orada bakır içine gömülmüş demir ker***lerden yapılmış olan seddi gördüler. Gerçekten yüksekti. Gözler onun sonunu göremiyordu. Demirden balkonları vardı. Ortasında iki katanlı ve ikisi de kilitli büyük bir kapı vardı. Kanatların her biri yüz zira genişliğinde, uzunlu yüz zira ve derinliği de beş zira idi. Üzerinde yedi zirâ uzunluğunda, bir kulaç kalınlığında bir asma kilit vardı. Burası, asma kilidin yanında bekleyen nöbetçilerle korunuyordu. Ve nöbetçiler her gün değişiyordu. Bundan sora rahatsız edici, yüksek bir sessin şöyle dediğini duyarlar.
"Şu kapının gerisinde nöbetçi ve muhafızlar vardır." O kapının yakınında iki büyük kale vardı ki, kalelerin arasında tatlı bir su pınarı vardı. Kalelerden birinde hala yapıların kalıntıları, kelepçeler, demir ker***ler ve diğer eşyalar vardı. Bir ker***in uzunluğu bir buçuk zirâ, eni de bir buçuk zirâ idi. Kalınlığı ise bir karış kadar idi. Anlatıldığına göre; o beldelerin ahalisine Ye'cüc ve Me'cüc'den herhangi bir kimseyi görüp görmedikleri sorulmuş, onlarda bir gün balkonların üzerinde bazı şahıslar gördüklerini, ancak rüzgar esince o şahısların kendiliklerinden yere düştüklerin, onlardan birinin boyunun bir yaka yarım karış kadar olduğunu söylemişler. Allahu a'lem.206
SED BUGÜN MEVCUD MUDUR?
Evet, şüphesiz sed, yüksek bir dağda, yüksek burçları ile iki yüksek duvar gibi olan iki dağın arasında -ki ismi Daryal'dır- mevcuttur. Curciya Cumhuriyetindeki İslami haritalarda ve Rus haritalarında resmi vardır. Kur'an'da da vasfedildiği gibi kesme demir ve eriyik bakırdan yapılmıştır. Onun duvarları demir ile bakır karışımı (tunçtan) yapılmış olup Kukaz dağında207 mevcuttur. Daryal denilen dağlık mıntıkadadır. Onu görmek isteyenler için dimdik ayaktadır... Karadeniz'den, Kazvin denizine uzanan -ki uzunlukları 120 km.dir- bir dağ vardır. O dağ aniden yükselmiş, Daryal seddinde, duvarları saf demirden ve saf bakırdan karışım ker***lerden yapılmadır.208
YE'CÜC VE ME'CÜC'ÜN İNSANLARA HURUCUNUN HATİMESİ
160- Ebu Hureyre radıyallahu anh hadisinde merfuan, buyurulur ki; "Ye'cüc ve Me'cüc her gün seddi kazarlar. Gedikten güneş ışınlarını gördüklerinde amirleri; "Haydi artık dönün, yarın kazarsınız" der. Ertesi gün oraya geldiklerinde seddin eskisinden daha sağlam olduğunu görürler. Nihayet vadeleri dolup da Allah Teala onları insanların üzerine göndermek istediğinde yine kazarlar. Gedikten güneş ışıklarını gördüklerinde amirleri der ki; "Haydi artık dönün, inşallah yarın kazarsınız" - Bu defa inşallah kelimesini kullanır- Ertesi gün oraya geldiklerinde kazdıkları yeri, bıraktıkları gibi bulurlar kazmaya başlarlar ve insanlar üzerine huruc ederler.209
İbnül Arabi el Malikî der ki; "Bu hadiste üç işaret vardır; Allah onları seddin dibini gece gündüz devamlı kazmaktan men etmiştir. İkincisi; Bir merdiven ile veya başka bir aletle seddi tırmanmaları için Allah onlara herhangi bir ilham vermemiştir. Üçüncüsü; tayin edilmiş vakit gelinceye kadar onlara "İnşallah" dedirtmeyecektir."
İbni Hacer dedi ki; "Şüphesiz onlar arasında sanatkarlar, Allah'ın varlığına inanan ve İnşallah deyip işi Allah'ın dilemesine havale etmesini bilenler, yöneticiler ve üstlerine itaat eden raiyye vardır. Muhtemeldir ki; İnşallah kelimesini, manasını bilmeden amirleri telaffuz etmiş olabilir ve onun bereketiyle maksat hasıl olur."210
161- Nitekim Abd Bin Humeyd Kab'ül Ahbar tarikinden Ebu Hureyre R.A. hadisinin benzerini rivayet etmiştir; "Vakti gelince bazılarının dilinde; "inşallah yarın geliriz de bundan kurtuluruz." Sözü vaki olacaktır."211
SONLARI
Daha önce takdim etmiştik; Deccal'in ve ordusunun fitnesinin sonuna ermesinden sonra, Allah Teala, İsa aleyhisselam'a Ye'cüc ve Me'cüc'ün insanlar üzerine huruc edeceklerini vahyedecek, O'na, onlardan korunmasını emredecektir.
162- Ebu Said el Hudri radıyallahu anh hadisinde, devamı şöyle anlatır; "Kalelerde korunan veya Medne'ye sığınmayan kimse kalmaz. (Ye'cüc ve Me'cüc'ün) sözcüleri der ki; "Yeryüzü ehlinin işini bitirdik. Sıra sema ehline geldi!.." Sonra onlardan biri mızrağını sallayıp göğe fırlatır. İmtihan için mızrak onlara

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları eglen sohbet reklamver