Cevap: Peygamberlerin Sıfatları
Ateşin Yakmadığı Peygamber Hz. İbrahim (3) Yazan seyit ahmet uzun ATEŞİN YAKMADIĞI PEYGAMBER İbrahim peygamber Allah dostuydu O’nun için vardı ve O’nun için yaşıyordu. Babasına selam demiş, yanından ayrılmıştı. Ondan sonra halka Allah’ı anlatmaya başlamıştı. Putların anlamsızlığından bahsetmişti. Onların tanrı olamayacağını söylemişti. Halk bu sözler üzerine çok şaşırmış, İbrahim’e karşı düşmanlık duymaya başlamışlar. Ey İbrahim, babalarımız bunlara tapıyordu Bizde onların yolundan gidiyoruz. Sakın onlara ve tanrılarımıza bir şey söyleme. İbrahim peygamber onların bu tavrına karşı Sizler neye tapıyorsunuz söyleyin bana, dedi. Yalvardığınızda sizi duyuyor mu taptıklarınız Yahut size ne gibi fayda ve zararları var Babalarınız gibi sizler de neye tapıyorsunuz Hiç düşündünüz mü aklınızı kullandınız mı? İyi bilin ki o putlar benim düşmanımdır Alemlerin Rabbi ise benim dostumdur Beni yaratan ve doğru yolu gösteren O’dur Beni yediren ve beni içiren de O’dur. Hastalandığım zaman şifa veren de O’dur. Benim canımı alacak, sonra da Beni diriltecek olan yine O’dur. Ve hatalarımı bağışlayacağını umduğum O’dur. Rabbim bana bilgelik ver Beni iyilerin arasına katarak ödüllendir. Beni naim cennetinin varislerinden eyle Babamı da bağışla çünkü o sapıklardandır. Tekrar dirilme günü beni mahçup etme. O gün ne mal ne de evlat fayda verir. Ancak yüreğin samimiyetinde oluşan İman nuruyla yapılan davranışlar Allah karşısında huzur verir. Siz ey inkar eden insanlar O gün geriye dönmek istersiniz Allah’a kulluk etmek için Ateşi ve azabı görünce yakinen gözlerinizle Ama heyhat dönüş yoktur geriye Topraktan bir perde çekilince bedeninize Artık burası hayal olur sizlere. Dünyayı verseniz de dönemezsiniz Kul olmak için yüce Rabbimize Ateşi görünce ne siz ne de taptıklarınız Kendisine yardım edemiyecektir. Aklınızı başınıza alın da Putları ve yaratılmışları bırakın Yaratana ve tek hakime kulluk edin. Ah diyeceğiniz ve dönüşü arzulayacağınız O şiddetli ve yüzünüzü karartan gün gelmeden Eşsiz varlığa iman edin ve kulluğa yönelin. Puta tapanlarda büyük bir şaşkınlık belirdi. Ne diyorsun İbrahim bize gerçeği mi getirdin, Yoksa bize şaka mı yapıyorsun, dediler. İbrahim gayet ciddi ve vakarlı bir şekilde Gözlerinde korkudan bir eser bulunmadan, Bütün inananlara örnek bir tavırla; Hayır şaka yapmıyorum. Bilakis size doğruyu hem de hiçbir yanlışlığın Ve de eğriliğin olmadığı doğruyu getirdim. Sizin gerçek Rabbiniz ancak ve ancak Allah’tır O göklerin de yerin de Rabbidir. Ben de buna şahitlik edenlerdenim, dedi. Sonra içinden onlara bir yun düşündü. Allah’a yemin ederim ki siz gidince Putlarınıza bir oyun edeceğim, dedi. Halk bir bayram günü İbrahim’e Kendileriyle gelmesini teklif ettiler. Onu hala kazanacaklarını sanıyorlardı. Fakat İbrahim yıldızlara baktı ve onlara Ben hastayım, sizinle gelemem, dedi. Onlar da İbrahim’i orada bırakarak gittiler. Bunun üzerine İbrahim, putların yanına girdi. Putların önündeki yemeği görünce Yemekleri önlerinden aldı. Niye engel olmuyorsunuz dedi. Hadi gelin de beni engelleyin bakalım. Yerinizden bile kıpırdamıyorsunuz. Galiba çakılıp kaldınız da gelemiyorsunuz. Madem siz gelmiyorsunuz o halde ben geleyim. İbrahim peygamber yemekleri onlara uzatır. Alın alın da yeyin bakalım. Sizin için hazırlanmış bu kadar yemek var. Almaz mısınız size veriyorum, der. Putların hala sessiz ve çakılı kaldıklarını görünce Onlara; niye yemiyorsunuz yoksa perhiz misiniz? Hem de konuşmuyorsunuz dilinizi mi yuttunuz? Şimdi sizi kim koruyacak bakalım, dedi. Siz tanrısınız öyle mi? Bakalım gücünüz ne kadar? Acaba kendinizi koruyabilecek misiniz? Gerçek tanrılar iseniz buna izin vermezsiniz. Ben şimdi sizleri yerle bir edeceğim. Bu sözlerden sonra tek tek kırmaya başladı. Putlar birer birer yere devriliyordu. Tanrılıklarından bir eser görülmüyordu. Kendilerini kırana karşı bile bir şey yapamıyorlardı. Bu tanrılar kendilerine inananları nasıl koruyacaktı. Tabi ki ne kendilerini ne de onlara inananları Asla koruyamayacaklardı. Çünkü onlar cansız ve ruhsuzdu. Hiçbir şeye güçleri yetmeyen taş yığınıydılar. İbrahim onların içinde en büyüklerini kırmadı. Elindeki baltayı o büyük putun boynuna astı. Belki halk bunu düşünür de Kim yapmış diye ona sorarlar diye. Halk bayram dönüşü putlarına uğradı. Gördükleri manzara karşısında Dehşetle irkildiler, çok şaşırdılar. Bunu tanrılarımıza kim yapmış olabilir, dediler. Bazıları hemen İbrahim’i hatırladılar. İbrahim denen genç yapmıştır Çünkü o putlarımızı sevmiyor Onlara karşı saygısızlık yapıyordu, dediler. Hemen İbrahim’in yanına gittiler. Ey İbrahim putlarımızı sen mi kırdın? Bu soru üzerine İbrahim şöyle karşılık verdi; Belki şu büyükleri yapmıştır ne dersiniz. Kendisi varken küçüklere tapıyorsunuz diye Size ve onlara çok kızmıştır. Öfkelenerek onları kırıvermiştir. Bakın balta da boynunda asılı duruyor. İsterseniz ona bir sorun, konuşabiliyorsa, dedi. Bu soru üzerine halk kısa bir süre düşündüler. Putların konuşamadığını ve Kendilerini koruyamadığını Çok yakından kendi gözleriyle gördüler. Bundan öncede biliyorlardı bilmesine Ama gözleri ve vicdanları İnkarla öylesine kararmıştı ki Bunu anlamak bile istemiyorlardı. Sürekli olarak hakka ve hakikate Kulaklarını ve gözlerini kapatmışlardı. İşte bu şekilde gözlerini ve yüreklerini Doğrulara kapatan insanlar Hangi çağda olursa olsun mahkumdur İnkarın ve batılın cezbeden büyülü dünyasına İşte İbrahim’in etkili sözleri üzerine Vicdanlarıyla baş başa kalarak Yüreklerinin ve akıllarının sesini dinlediler. Putların ve putlaştırılmış varlıkların Asla tanrı olamayacağını anladılar. Ama kısa bir süre sonra Menfaat ve çıkarın ortakları Putların sırtından geçinenler Onların adına insanları yönetenler Tanrılarını yalnız ve korumasız bıraktıkları için Birbirleriyle tartışmaya başladılar Ve İbrahim’e şöyle karşılık verdiler; Ey İbrahim biliyorsun ki putlar konuşamaz Ve kendilerini de savunamazlar. Sen bu şekilde tanrılarımızla alay ediyorsun Seni bu konuşmandan men ederiz,dediler. Bu fırsatı iyi değerlendiren İbrahim; Ne dediğinizin farkında mısınız söyleyin. Size fayda ve zarar vermeyen Kendilerini bile korumaktan aciz Bu zavallı putlara hala tapacak mısınız? Hala onları tanrı olarak görecek misiniz? Yazıklar olsun size de taptıklarınıza da dedi. Putları tanrı kabul edenler öfkelendiler İbrahim’in bu sözleri üzerine kızarak Onu alıp o toplumun liderinin yanına götürdüler. O zaman oraları Nemrut adında bir kral yönetiyordu. Nemrut zenginliğine ve gücüne güveniyordu. Kendisini tanrı gibi görüyordu. İnsandı ama tanrılaşmak istiyordu. Onu şımartan ve önünde eğilenler de Böylece tanrılığını kutsuyorlardı Nemrut da kendisini gerçek tanrı sanıyordu. Bunun için de İbrahim peygamberle tartışmıştır. İbrahim peygamber Allah’ın varlığını Ve de birliğini ona anlatmış iman etmesini söylemiştir. Nemrut, İbrahim’e şöyle demiştir; Senin Rabbin ne yapar, neye gücü yeter Söyle bakalım ey İbrahim Rabbini anlat Bunun üzerine İbrahim peygamber ona Benim Rabbim öldürür ve de diriltir, der. Nemrut bu söz üzerine gülerek İbrahim’e; Bunda ne var canım ben de öldürür ve diriltirim. İşte sana ispatı diyerek muhafızı çağırır. Zindandan iki esir getirmesini emreder. Onlardan birini öldürür Diğerini de serbest bırakır. İşte gördün İbrahim benim de gücüm yetiyor. Senin Rabbin gibi öldürüp diriltmeye. Şimdi bana inandın mı söyle, Bak demek ki ben de ilahım. Çok komik olmuştu Nemrut. Ama bunu kabul etmek istemiyordu. Zenginliğin her şeye kadir olduğunu sanıyordu. Öldürmek veya yeniden hayat vermek Sadece Allah’a ait bir olaydı. Nemrut’un bu komik cevabı üzerine Bu küstahça söz üzerine İbrahim; Ey nemrut madem tanrı olduğunu iddia ediyorsun O halde hadi bakalım Rabbimin yaptığını Sen de tersine çevir de görelim. Benim Rabbim güneşi doğudan getiriyor Hadi sen de batıda getir de görelim. Nemrut bu cevapla şaşkına dönmüştür Ne diyeceğini bilemez bir halde, İbrahim peygambere çok öfkelenir. Çünkü İbrahim’e halkının karşısında yenilmişti Kim olursa olsun tanrılık iddiasında bulunan Allah’a karşı üstünlük asla olamaz Kainatta küçük bir kare olan dünyada Güçlü diye gururlanan ve asi olan Onun dışına taşınca imtihan Boynunu bükmek zorunda kalmıştı. Artık yapacak tek şey itaat ve teslimiyetti. Ancak inkarın dayanılmaz cazibesi Ve etrafında dönen insanların pohpohu Saltanat koltuğunu tanrı makamına çevirtmişti. Kendisini gerçekten ilah sanmıştı. Ama daha bir güneşe söz geçirememiş Acizliğini kabul etmek zorunda kalmıştı. Aciz olan varlığa düşen görev Yüce ve eşsiz olanın karşısında Boynu bükmek ve kul olmaktır. Ancak saltanatı sallanan Nemrut Vezirleriyle tartışarak ne yapacaklarını düşündü. Bir kısmı idam edelim dedi. Bir kısmı da sürgün edelim buradan dediler. Bir kısmı ise ateşe atarak cezalandıralım, dedi. Bu fikir kabul edildi ve hazırlıklar başladı. Büyük bir ateş hazırladılar İbrahim’e Tanrılarına hakaret ve isyan ettiler diye. Fakat güç ve kudret sahibi Allah’ı unuttular. O’nun peygamberini yalnız bırakacağını sandılar. Ve İbrahim’i o büyük ateşin içine attılar. İbrahim’i mancınıkla ateşe fırlattılar. İbrahim havada uçuyor, ateşe gidiyordu. Yüreğinde hiçbir korku yoktu. Dilinde ise şu sözleri mırıldanıyordu; Rabbim ne güzel bir dost ve Ne güzel bir yardımcıdır. Bu sözler üzerine Rabbimizin emri ateşe; Ey ateş İbrahim’e karşı serin ol! İbrahim’i yakma o benim dostumdur Bu emir üzerine ateş yakmadı İbrahim’i. Bir mucize daha gerçekleşmişti. Allah dilerse olmayacak bir iş yoktu. O dilemezse olacak bir iş yoktur. Ateş gül bahçesine dönüştü. Yakıcı tüketici olan ateş İçine düşeni küle çeviren ateş Serin ve selamet olmuştu Ve İbrahim peygamber kurtuldu ateşten. Şaşkın bakışlar altında ateşten çıktı. Bakın bakın dediler puta tapanlar Nemrud’u bir insanı tanrı ilan edenler Sihirbazlıkla suçladılar peygamberi. İbrahim çok büyük bir sihirbazmış. Bakın nasıl kurtuldu korkunç ateşten. İbrahim peygamber ise aldırmadı bu sözlere. Onlara son söz olarak şunları söyledi; Sırf dünya çıkarı için bıraktınız Allah’ı Edindiniz sahte ilah putları ve sultanları Varacağınız yer cehennemdir elbette. Hiçbir yardımcınız da olmayacaktır. Ve onları bırakarak hicret etmiştir. Rabbini anlatacağı başka diyarlara. |