Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
| ASHAB-I KiRAM
Katiline Can Veren Şehit-Amir b. Füheyre (2) Ahh Mekke, Seni terk etmek ne büyük bir acı! Sadece birkaç gün seni ve Kabeyi ziyaret edenlerin yürekleri, senden ayrıldıklarında nasıl da burkulur. Peki ya senin bağrında doğup büyüyenler, onlar seni bırakıp da nasıl gidebilir? Senden ayrılmak zorunda kalan Efendimiz(s.a.s) bu acıyı bize şöyle anlatır: ‘’Senden daha güzel ve bana senden daha sevgili bir yer yoktur. Eğer insanlar beni çıkarmamış olsalardı, seni terk etmezdim.’’[1] Allah yolunda eziyete uğrayan, canını hiçe sayan ve yurtlarını terk etmek zorunda kalan muhacirler ne kadar da yücedir. Yerini, yurdunu ve sevdiklerini terk ederek Allahın dini için gurbete, meçhule gitmek ne kadar zordur. Medineye göç eden sahabiler ilk zamanlar çok büyük sıkıntılar çekmiştir. Hz. Aişe’nin anlattığına göre hicret sonrasında Medine, havası çok kötü olan hastalıklı bir yerdi. Mekkeli Müslümanlar bu havaya alışamamış ve pek çoğu hasta düşmüştü. Hz. Ebu Bekir hastalanmış, halini soranlara , derdini şöyle anlatıyordu: ‘’Ailesinin yanında sabahlayanlar, ölüm kendilerine takunyalarının kayışından daha yakın olsa bile ne kadar mutludur.’’ Hz. Bilal, Mekkeye olan hasretini şiirlerle anlatıyor, onları Mekke’den hicret etmeye zorlayanlara beddualar ediyordu: ‘’Ah bir gece olsun, etrafımda izhir ve celil otları varken Mekke’de geceleyebilir miyim? Bir gün olsun Mecenne suyuna inebilir miyim? Şame ve Tufeyl tepelerini görür müyüm bir daha? Allahım! Şeybe’ye, Utbe’ye ve Ümeyye’ye lanet eyle. Onlar bizi yurdumuzdan çıkardılar ve bu vebalı yere attılar.’’ Amir b. Füheyre de onlarla birlikte hasta yatıyor, Mekke’ye olan özlemini anlatırken şunu söylüyordu: ‘’Ölmeden önce ölümü tattım.’’ Sevgili Peygamberimiz onların bu haline üzülmüş ve Allah Celle’ye bu durumun düzelmesi için dua etmişti: ‘’Allahım! Mekkeyi bize sevdirdiğin gibi Medineyi de sevdir. Hatta ondan daha çok sevdir.’’[2] Allah Rasulü, Ensar ve muhacir arasındaki samimiyeti artırmak, onları birbirine ısındırmak ve muhacirlerin ihtiyaçlarını gidermek maksadıyla onları birbirine kardeş etti. Amir b. Füheyre de Ensardan Haris b. Evs b. Muaz’ın kardeşi oldu.[3] Mekkeli müşrikler, İslamı yok etmek amacıyla Bedir ve Uhud’a geldiklerinde, Amir de Allah Rasulünün yanında İslamı müdafaa ediyordu. Hicretin dördüncü yılıydı. Necid bölgesinde oturan Amiroğullarının lideri Ebu Bera Medineye gelmiş, Peygamberimizle görüşmüştü. Ebu Bera Müslüman olmadıysa da Peygamberimizden Necide muallimler göndermesini ve bölge halkına İslamı anlatmalarını teklif etti. Efendimiz, Necid halkının, ashabına zarar vermesinden endişe ediyor, onları tehlikeye atmak istemiyordu. Ebu Bera, Müslümanları koruyacağına dair söz vermiş ve onları himayesine almıştı. Efendimiz Suffe ashabından yetmiş sahabiyi seçerek Necide gönderdi. Bu sahabiler mescidde yaşıyor, bütün vakitlerini Efendimizle geçiriyorlardı. Hz Peygamber hergün onlara ders veriyor ve onların durumuyla bizzat ilgileniyordu. Kafile, Bi’ru Maune denilen yere geldiğinde içlerinden Haram b. Milhan, Efendimizin mektubunu Ebu Beranın yeğeni Amir b Tufeyle götürdü. Haram, Amir’i İslama davet edip Efendimizin mektubunu uzattığında Amir ve adamları onu hunharca şehit ettiler. Sonra da kendilerini destekleyen kuvvetlerle Müslümanları muhasara ettiler. İslam davetçileri kendilerinin savaşma niyetinde olmadıklarını, Rasulullahın elçileri olduklarını söyledilerse de dinletemediler. Kılıçtan başka silahı olmayan müminler, kendilerinden kat kat fazla olan düşmanlarıyla kanlarının son damlasına varıncaya kadar savaştılar ve şehit oldular. Amir b. Füheyre de bu şehitlerin arasındaydı. O, kendini öldürmek isteyen Cebbar b. Sülmayı İslama davet etmiş, Cebbar ise mızrağıyla ona saldırmıştı. Cebbarın mızrağı Amirin sırtından girip göğsünden çıktı. Amir son nefesini verirken: ‘’Kabenin Rabbine andolsun ki kazandım’’ dedi. Cebbar bunu anlayamadı. Adamı öldüren kendisiydi ve o kazanmıştı. Bu adam neyi kazandığını söylüyordu. Ölen kazanır mıydı? Kafası karıştı, günler ve geceler boyu Amirin sözlerini düşündü. Araştırdı, sordu ve Cennetin var olduğunu, Amirin de Cennete gittiğini öğrendi. Cebbar Müslüman oldu. İslam davetçisi son nefesinde dahi bir kimsenin hidayetine vesile olmuş, şehid, bir aleme daha can vermişti. [4] Amir b Füheyreyi şehit eden Cebbar ve Müslümanları katleden ordunun komutanı Amir b Tufeyl, Amirin cesedinin göklere yükseldiğini ve daha sonra yeniden yere indirildiğini bizzat gördüklerini ifade etmişlerdir. [5] Allah Rasülünün hicret arkadaşı, katibi, talebesi, cihad meydanlarındaki mücahidi Amir b Füheyre şehit olduğunda henüz kırk yaşındaydı. Efendimiz, O ve arkadaşlarının şehadetine üzüldüğü kadar hiçbir şey için üzülmedi.[6]Amir b. Füheyre ve kahraman arkadaşlarının uğrunda şehid düştüğü Rabbimizin rızası için yaşamak ümidiyle. Allah tüm şehitlerimizden razı olsun ve onların makamını yüce eylesin. Amin. |