Cevap: Hicret
Sevr mağarasından ayrılış
Rebiülevvel ayının 4’ü, Pazartesi günüydü. Mağaradan hareket saatı gelmişti.
Hz. Ebû Bekir, iki devesinden üstün olanını Resûl-i Kibriyâ Efendimize takdim ederek, “Anam babam sana fedâ olsun, yâ Resûlallah, buyur bin” dedi.
Resûl-i Ekrem, “Ben, benim olmayan deveye binmem” diye karşılık verdi.
Hz. Ebû Bekir tekrar, “O, senindir. Babam, anam sana fedâ olsun, buyur bin” dedi.
Resûl-i Ekrem “Binmem,” dedi. “Satın aldığın bedeli bana söylemedikçe binmem.”
Mecbur kalan Hz. Ebû Bekir, devenin fiâtını söyledi ve Peygamberimiz de onu kabul etti.
Resûl-i Ekrem ve Hz. Ebû Bekir develerine bindiler. Hz. Ebû Bekir, yolda kendilerine hizmet etsin diye terkisine azadlı kölesi Amr bin Füheyre’yi aldı.
Yol göstermekte oldukça mâhir olan Abdullah bin Ureykit önlerine düştü. Sevr Mağarasından ayrıldılar.
Resûl-i Kibriyâ Efendimiz, doğup büyüdüğü mübârek şehirden ayrılıyordu. Aşağısından geçerken Hezreve nâm mevkide devesini durdurdu. Kudsî Beldeye mahzun mahzun baktı ve ona olan sevgisini şöyle dile getirdi:
“Vallahi, sen Allah’ın yarattığı yerlerin en hayırlısı, Allah katında en sevimli olanısın. Bana, senden daha sevgili, daha güzel yurt yoktur.
“Çıkarılmaya zorlanmamış olsaydım, senden asla ayrılmaz, senden başka yerde yurt, yuva tutmazdım.”1
Bunun üzerine, Cenâb-ı Hak, Habîb-i Edîbini teselli eden şu âyeti inzâl buyurdu:
“Kur’ân’ı okumayı, tebliğ etmeyi ve ona uymayı sana farz kılan Allah, muhakkak ki, seni tekrar Mekke’ye döndürecek, âhirette de övülmüş bir makam olan en büyük şefaat makamına kavuşturacaktır.”1
Düşmanın takibini zorlaştırmak ve onu şaşırtmak gayesiyle Medine’ye doğru, herkesin gittiği yoldan ayrı bir yol takib edildi. Önce, güney istikametinde Kızıl Denize yakın Tihâme’ye gittiler. Sonra Kuzey’e döndüler. Denizden uzak çöl içinden sahile paralel yol aldılar. Salı günü öğleye kadar durup dinlenmeden deve sırtında yol katettiler. Salı günü öğle üzeri bir gölgelikte bir nebze dinlenmek için konakladılar. Peygamber Efendimiz, istirahata çekildi. Hz. Ebû Bekir ise başında bir muhafız gibi bekliyordu. Bir taraftan da etrafa göz gezdiriyordu. Uzakta bir çoban gördü. Yanına gitti. Çobanın koyunundan sağdığı bir miktar sütü alıp getirdi. Resûl-i Ekrem uyanınca kendisine takdim etti. Efendimiz kanasıya içti. |