Cevap: Hicret
Örümcek ve güvercinlerin nöbettarlığı Sevr Mağarasına oldukça yaklaşan müşrikler, “Şu mağarayı da arayalım” dediler.
Konuşulanları Fahr-i Kâinat Efendimizle Sıddık-ı Ekber duyuyorlardı.
İçlerinden biri mağaranın ağzına kadar geldi. Fakat içeri girip bakma lüzumu hissetmeden geri döndü.
“Neden girip içeri bakmadın?” diye sordular.
“Mağaranın ağzında iki yabanî güvercinin yuva kurduğunu gördüm. Orada olduklarına asla ihtimal vermem” diye cevap verdi.
Azılı müşrik Ümeyye bin Halef ise, arkadaşlarına hiddetli hiddetli şöyle seslendi:
“Hâlâ mağaranın orada ne dolaşıp duruyorsunuz. Orada örümceğin ağ bağladığını görmüyor musunuz? Vallahi ben, bu ağın Muhammed doğmadan önce gerilmiş olduğu kanaâtındayım.”2
Bunun üzerine mağaranın yanından uzaklaştılar.
Böylece Cenâb-ı Hak, nöbetçi tayin ettiği bir örümcek ve iki yabanî güvercin ile Sevgili Resûlünü bütün Kureyş’e karşı korumuş oluyordu.
Perşembe günü sabahleyin Sevr Mağarasına, Hz. Ebû Bekir’le birlikte giren sevgili Peygamberimiz Cuma, Cumartesi ve Pazar gecelerini orada geçirdi. Üç gün üç gece mağarada gizlenmeleri, tedbir içindi. Müşrikler bu zaman zarfında, onların Mekke civarından uzaklaşmış olduklarına kanaat getirecek ve bir derece takiplerini gevşetmiş olacaklardı. Nitekim de öyle oldu.
Mağarada gizlendikleri zaman zarfında, Hz. Ebû Bekir’in oğlu Abdullah, aldığı tâlimat üzere gündüzleri Kureyşliler arasında dolaşıyor, ne konuştuklarını, neler düşündüklerini öğrendikten sonra, geceleri gelip Resûl-i Ekreme haber veriyordu. Geceyi orada geçiriyor ve aydınlık tamamıyla etrafı sarmadan Mekke’ye geri dönüyordu.
Diğer taraftan Hz. Ebû Bekir’in kölesi Âmir bin Fuheyre de o civarda koyunlarını güdüyor, hem Abdullah’ın izlerini yok ediyor, hem de onlara süt götürüyordu.
Böylece üç gün, üç gece süren hayat da geride kalmış oluyordu. Kureyşlilerin Resûl-i Ekrem ve Hz. Ebû Bekir hakkındaki arama taramaları da bir derece gevşemişti. Hz. Abdullah’ın Mekke’den getirdiği haber bu meyandaydı.
Bu arada, daha evvel kararlaştırıldığı üzere kılavuz olarak tutulan Abdullah bin Üreykit de kendisine teslim edilen iki deve ile birlikte kendi devesi de yanında bulunduğu halde Pazartesi günü seher vakti Sevr Dağının eteğinde göründü.
Peygamber Efendimiz ve beraberindekilere yol azığı olarak bir koyun kesilmiş, eti pişirilmişti. Hz. Ebû Bekir’in kızı Esmâ (r.a.), bunu bir dağarcığa koyup bir tulum su ile birlikte mağaraya getirdi.
Hz. Esmâ, dağarcık ve tulumun ağzını bağlamak için bağ getirmeyi unutmuştu. Mağaradan hareket edileceği sırada civarda bağlayacak bir şey bulamayınca belindeki kuşağı yırtıp, iki parçaya ayırdı. Bir parçasıyla yemek dağarcığının, diğer parçasıyla su tulumunun ağzını bağladı. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem, “Esmâ’ya Cennette iki kuşak var” diye buyurdu.
Bu sebeple, Hz. Esmâ’ya “Zatü’n-nıtakeyn (iki kuşak sahibi)” denilmiştir. |