Cevap: Alenî Dâvet
Saf halinde Mescid-i Harama gidiş Cesaretin gerçek kaynağı olan îmânı kalbine yerleştiren Hazret-i Ömer, artık yerinde duramaz olmuştu. Resûl-i Ekreme, “Yâ Resûlallah, biz ölsek de, yaşasak da Hak din üzere değil miyiz?” diye sordu.
Resûl-i Zîşân, “Evet, varlığım kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, siz kalsanız da, ölseniz de Hak din üzeresiniz,” diye cevap verince, “Öyle ise hâlâ ne diye gizleniyoruz?” dedi. “Seni Hak dinle gönderen Allah’a yemin ederim ki, korkmadan, çekinmeden, cesaretle bütün şirk meclislerine gidip İslâmiyeti açıklayacağım.”
Bunun üzerine Resûl-i Kibriyâ Efendimiz önde, sağında Hazret-i Ömer, solunda Hazret-i Hamza, diğer sahabîler arkalarında Dârül’l-Erkâm’dan çıkarak Kâbe’ye doğru yol aldılar. Vakur adımlarla, Mescid-i Harama girdiler.
Hazret-i Resûlullahın başını bekleyen müşrikler, bu manzara karşısında şaşırıp kaldılar. Şaşkın, ürkek ve korkak bakışlarla bir Hazret-i Ömer’e, bir Hazret-i Hamza’ya bakıyorlardı. Bir ara cesaretlerini toparlayarak, “Ey Ömer, arkanda ne var, ne ile geldin?” diye sordular.
Hz. Ömer, “Lâ ilâhe İllâllah, Muhammedü’r-Resûlullah ile geldim” dedi ve ilâve etti:
“Kimse yerinden kımıldamasın, yoksa boynunu vururum.”
Müşriklerin sesi sedâsı kesildi. Sanki dilleri tutulmuştu.
Resûl-i Kibriyâ Efendimiz, serbestçe Kâbe’yi tavaf etti ve namaz kıldı. Müslümanlar da açıktan açığa namaz kıldılar.
Hazret-i Ömer der ki:
“İşte o zaman Allah Resûlü, ‘Hak ile batıl olanın arasını ayırdı,’ diye bana ‘FARUK’ adını taktı.”1
Önce Hazret-i Hamza’nın, arkasından Hazret-i Ömer’in Müslüman olması İslâmın inkişafı ve Müslümanların müşriklerin baskılarından sıyrılarak ibadetlerini serbestçe ifâ etmeleri hususunda büyük bir rahatlık sağladı. Bu bakımdan bilhassa Hazret-i Ömer’in mü’minler safında yer almasının, İslâm tarihinde önemli bir yeri vardı. Bu ehemmiyeti, ashabdan Abdullah bin Mes’ud Hazretleri, “Ömer’in Müslüman olması, İslâmiyet için bir fetih, Müslümanlar için bir şeref ve izzet idi. Medine’ye hicreti nusret, halifeliği de rahmet oldu.
“Ömer Müslüman oluncaya kadar bizler, Kâbe avlusunda açıktan açığa namaz kılamıyorduk”2 diyerek ifâde etmiştir. |