Tekil Mesaj gösterimi
Alt 23 Temmuz 2008, 03:58   #5
Çevrimdışı
PopSy
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Cevap: "Atatürk'le Konuşmalar"




Türkiye Büyük Millet Meclisi
Milletvekillerinin tekrar seçimi ve Meclis'in İstanbul'da açılması olanağı olunmuşsa da Meclis'in saldırıya uğramış olması üzerine Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni oluşturma girişimi olmuş ve bu şekilde 23 Nisan tarihinde bu Meclis toplanıp işe başlamıştı. Teşkilât-ı Esasiye Kanunu'nda yer alan söz konusu kanunun ruhunu ifade eden ve ilk projede ifade edilen prensiplerin çıkış noktasına gelince, esasen öteden beri Hâkimiyet-i Milliye'nin en iyi temsili mümkün olacağına ilişkin teorik bazı inceleme ve derin araştırmalardan benim çıkarabildiğim sonuç şu idi: Hâkimiyet-i Milliye'nin tamamıyla meydana çıkması, bunun asıl sahibi olan bütün insanların bir araya gelip, bunu eylemsel kullanmasıyla olanaklıdır. Fakat bütün Türkiye ahalisinin toplanmasıyla bu amacın gerçekleşmesi uygulamalı bir çare olsa olsa bunların yetki sahibi vekillerinin bir araya gelip bu işi yapması olabilirdi. Hâkimiyet-i Milliye'mizin bir kişi veyahut kişilerle sınırlı kabine gibi bir heyet tarafından temsil edilmesi yüzünden memleketi ve milleti despotluktan kurtaramadığımız tarihi olaylarla kanıtlanmış olduğundan herhalde bu hakkı temsili mümkün olduğu kadar çok insanlardan oluşan ve vekalet süresi az bir heyette temsil ve oluşturmak bence tek çare idi. Memlekette ve millet içinde önce ve sonra yapmış olduğum inceleme ve araştırma da bana bu fikrin uygulamasında büyük olanaklar ve isabetler olduğu fikrini vermişti. Herhalde halkımızı idare ile yakından ilgilendirmek yani idareyi doğrudan doğruya halkın eline verebilecek bir idare şekli oluşturmak hem Hâkimiyet-i Milliye'nin hakiki olarak temsili ve hem de bu sayede halkın benliğini anlaması nedeniyle çok gerekli idi.

İşte bu düşüncelerin bu incelemelerin ilhamı olarak bu proje yapılmıştı.
Halkçılık örgütlenmesi en ufak daireye kadar yayılırsa elde edilen sonucun daha büyük ve verimli olacağına şüphe yoktur. Memleket ve milletin içinde bulunduğu güçlükleri ve savaş durumunu da düşünürsek Meclis çalışmalarının sonucunu ve oradaki başarısını takdir etmemek mümkün değildir.

Misak-ı Milli ve ondan sonrası
Misak-ı Milli barış anlaşmamız için en kabul edilebilir ve en az şartlarımızı içeren bir programdır. Barışa ulaşmak için toplayacağımız temel ögeleri içerir. Fakat memleket ve milleti kurtarmak için barış yapmak yeterli değildir. Milletin gerçek kurtuluşu için yapılacak çalışma ondan sonra başlayacaktır. Barıştan sonraki çalışmada başarılı olabilmek milletin bağımsızlığının korunmasına bağlıdır. Misak-ı Milli'nin hedefi onu gerçekleştirmektir. Memleket ve milletin geleceğinden asıl emin olabilmesi, bir defa halkçılık temeline dayanan örgüt idaresinin gerçekten oluşturulup ve şekillendirilmesi ve uygulanabilir olunmasıyla beraber ekonomik durumumuzun milli refahımızı sağlayacak tarzda iyileştirme ve canlandırılmasına bağlıdır.

Bu gerçeği, milli inançla tanıyarak koruyabilecek bir toplantı kurulu olabilmemiz için de bilgi ve kültürümüzün tamamen uygulanabilir ve gerçek gereksinmemize uygun bir program dairesinde güçlendirmek gerekir. Bu noktalarda başarı sayesinde memleket gelişebilecek ve millet zenginleştirilebilecektir.

Ufak bir program kadrosu söylemek lazım gelirse: teşkilât baştan sona kadar halk teşkilâtı olacaktır. Genel iradeyi halkın eline vereceğiz. Bu Toplantı Kurulunda hak sahibi olmak, herkesin çalışma sahibi olması esasına dayanacaktır. Millet, hak sahibi olmak için çalışacaktır.

İyileştirilecek şeyler, ekonomi ve eğitimdir. Bu sayede memleket imar edilecek, millet refah sahibi olacaktır.

Hiçbir millet ve memlekete karşı tecavüz fikri beslemeyiz. Fakat varlığı koruma ve bağımsızlık için, bir de milletimizin bu dediğimiz alanda iç rahatlığı ve tam bir güvenle çalışarak gönençli ve mutlu olmasını sağlamak için her vakit memleket ve milletimizi korumaya gücü yeter bir orduya sahip olması da emellerimizin en kutsalıdır.

Örgüt idaremizde bütün bu temelleri korunmaya tabiidir. Buna göre hükümet doğrudan doğruya BMM'nin kendisidir. Böyle idari işleri memlekette yürütecek olan bir heyetin, çeşitli fikir ve kurallar etrafında toplanmış partilerden çok esas ortak noktalara uyan kaynaşmış ve dayanan bir heyet olması yaraşır istektir. Ancak toplumsal esaslarımızın kaynağı olan millette henüz hayat ve gerçek refah sağlayan kamuoyunu kapsayan bir şekilde belirsiz olduğundan, bundan yararlanarak kendi fikir ve içtihatlarının isabetli iddiasında bulunacak bazı insanların yine bazı kimseleri kendi görüşlerine bağlaması ve sonucunda parti haline getirilerek oluşturulması uzak bir olasılık değildir.

Buna karşılık bazı özel anlayışlar oluşturulması belki de fikir çarpışması için faydalı olabilir. Fakat eskisi gibi millet ve memleketten kaynak ve dayanak noktası almayan ve onun faydalı gerçeğiyle hiç ilişkisi olmayacak şekilde ya sırf teorik veya duygusal ve şahsi programlar etrafında parti teşkiline kalkışacak insanların millet tarafından iyi niyetle karşılanacağını zannetmiyorum.

Benim bütün düzenlemelerim ve uygulama kurallarında hareket olarak gördüğüm bir şey vardır. O da oluşturulan teşkilât ve araçların şahısla değil, gerçeklerle sürekli olduğudur. Bununla birlikte herhangi bir program, filanın programı olarak değil, fakat millet gereksinimi ve memlekete cevap verecek düşünceleri ve önlemleri içermesiyle değerli ve güvenilir olabilir.

Kişisel çıkarlar dayanak bulamaz
Misak-ı Milli dairesinde oluşturulduktan sonra gürültü çıkarıp fesatçılık edecek ve yayılmacılık fikrinde bulunacak adamlar ortaya çıkamaz. Bence buna olanak yoktur.

AHMET EMİN
(Vakit'ten, 10 Ocak 1922)

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları eglen sohbet reklamver