Türk Turan Devletlerinde Yönetim
Hun İmparatorluğu: M.O. 220 yılında kurulan Hun Devletinde merkezde çok kuvvetli, nüfuzlu bir hükümdar, Tengri Kut (Tanrının Kutsadığı) vardı ve devlet merkezi bir monarşi olarak nitelenebilirdi. Tabi bilindiği gibi Büyük Hun İmparatorluğu ayni zamanda Büyük Turan Devleti sayılıyordu. Ülke on iki kısma ayrılmıştı ve her birinin başında birtakım imtiyazlara sahip olan beyler bulunuyordu. Ancak Tengri Kutun beyler üzerindeki hakimiyeti tamdı. Bütün beylerin hepsi doğrudan doğruya Tengri Kuta tâbi olup, itaat etmekle yükümlüydüler. Çâğdaşı devletlere oranla daha ileri ve düzenli bir devlet teşkilâtına sahip olan Hunlarda uluslararası hukuk kuralları da gelişmişti. Mevcut şartların baskısı da çok etkili olmuştu. Hun Devleti, Çin İmparatorluğu ile sınır komşusuydu. Bu sebeple iki devlet arasında kimi zaman barış kimi zaman da savaş şeklinde ortaya çıkarı yoğun bir siyasi ilişki yaşanmıştır. Hun anlayışına göre iki devlet arasındaki normal ilişki şekli barıştır. Uluslararası ilişkileri düzenleyen anlaşmalardır ve savaşlar anlaşmaları ihlâlden doğar Hunlarda devlet adamlarının beceriksizliği hatta yeteneksizliği ihanet sayılıyordu, ihanete verilen en hafif ceza ise idamdı. Göktürk Devleti Orta Asya'da Büyük Turan-Hun Devleti'nin yıkılışından sonra A1tay Dağlarında yaşayan bir kısım Türkler 552 tarihinde Bumin Kağan ve İstemi Kağan'ın gayretleriyle Göktürk Devleti'ni kurmuşlardır. Göktürk Devleti, Başbuğ etrafında bir araya toplanmış kabileler konfederasyonundan oluşan büyük bir Türk-Turan imparatorluğuydu Göktürkler, başta Çinliler ve Doğu Roma İmparatorluğu olmak üzere çevrelerindeki devletlerle her zaman siyasi ilişkilere girmişlerdir Yoğun dış ilişkilerin kısmen de olsa örgütlenmiş bir yapı gerektireceği kuşkusuzdur. Göktürk Devleti'nin idari yapısı ile ilgili en önemli kaynak kuşkusuz Orhun Kitabeleri'dir. "Biti" yani bugünkü Türkçeyle "yazmak" fiilinden gelen "Bitig" kelimesi ilk kez Orhun Kitabelerinde yer almıştır Yazı, nâme, mektup, vesika anlamlarını taşıyan bitig kelimesi Uygurlar, Karahanlılar, İ1hanlılar gibi çeşitli Türk Turan devletlerinde "Bitigçi" yani "yazıcı, kâtip" biçimine dönüşmüştür. Türk Turan Devlet geleneğinde bürokrat yada Devlet adamı kavramının kaynağı budur. Uygur Devleti Göktürk Devleti zamanında bu devletin tebâsı olarak yaşayan(Turan Devletinin boylarından biri) Uygurlar, Bilge Han'ın ölümünden sonra çıkan karışıklıklardan yararlanarak 745 yılında Uygur Devleti'ni kurmuşlardır. Halkının büyük bir kısmı şehirlerde yaşayan Uygur Devleti, kısa sürede yüksek bir uygarlık düzeyine ulaşmış, gerek özel hukuk gerekse kamu hukuku alanında son derece önemli gelişmeler kaydetmişlerdir. Kaynakların ifadesine göre Tarihte yaşayan Büyük Turan Devletlerinin (Hunlar, Göktürkler, Cengiz Devleti, Karahanlılar, Selçuklular hatta Osmanlılar) yönetici ve özellikle katip sınıfı yani bürokrat sınıfı tamamen Uygur Türklerindeki yapı esas alınarak teşkil edilmiştir. Karahanlılar devrinde yaşamış olan Büyük Türk-Turan bilgelerinden Yusuf Has Hacib; Kutadgu Bilig adlı meşhur eserinde, kanunun hükümdarlıktan üstün olduğunu "Beylik ve ululuk çok iyi bir şeydir, fakat daha iyi olan kanundur; ama asıl mühim olan da kanunu eşit tatbik etmek olmalıdır, Ama en önemli iyi yönetmektir" demiştir. Bu ifadede esas alınan ve üzerinde durulan; yöneticilik, sevk ve idare yani bürokratik evre hemen kendini gösterir. Buradan da anlaşılacağı üzere Hükümdarın bütün sıfat ve özellikleri yönetime göre şekil almaktadır.Turan Devletlerinde "Yönetme" nerede ise yaşama şartı kadar önemli ve ciddi bir iş olmuştur. Yukarda sıraladığımız gerçek dünya devletleri, büyük olma, dünya devleti olma özelliklerini yönetimin sırlarını bulmalarına bağlıdır. Türk Turan Devletlerinde ise "Yönetim bilgeliği" kalıtımsal olarak günümüze kadar (Cumhuriyetin ilk yıllarına kadar) sürmüştür. Özellikle Cengiz, Timur ve Selçuklularda zirveye çıkmış. Büyük Türk Turan devleti olan Osmanlılarda ise yönetim tam anlamıyla bir sanat haline gelmiştir. Osmanlı nasıl yönetiliyordu? sorusunu ve cevabını bir sonraki yazıya bırakıp, şimdi Selçuklularda yönetici nasıl seçiliyordu? Sorusunun cevabını kısaca izah edelim. Selçuklu kaynaklarının verdiği bilgilere göre özellikle Anadolu Selçuklularında bürokrat yahut devlet adamı seçimini bir (komisyon) heyet yapardı. Bu heyet vezir, asker, kadı, hekim vs gibi değişik branşların en üstündeki şahıslardan teşkil edilirdi. Ve bu heyete meymenet heyeti denirdi. Devlet memuru yahut yönetici olmak isteyen gençler bu heyete müracaat ederlerdi. Devlet adamı adayları bu heyetçe iyice incelenir Soyu sopu araştırılırdı. Huyu suyu gözü pekliği vatan sevgisi, yetenekleri kontrol edilirdi. Sonrada aday hakkında bir karara varılırdı. "Tamam sen sınavı geçtin" dedikleri zaman artık aday o tarihten sonra boş kadrolara müracaat eder ve doğrudan atanırdı. Sınavı geçemeyenler daha doğrusu meymenet heyetinin olumlu görüşünü alamayanlar ebediyen devlet hizmetine giremezlerdi. İşte bunlara da meymenetsizler denirdi. Rivayet edilir ki meymenetsiz sözü buradan gelmektedir. |