10 Şubat 2008, 21:45
|
#22 |
Çevrimdışı
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
| Cevap: Türban oylamasında rekor sonuç
Yaptığım yorum bazı arkadaşları derinden etkilemiş sanırım bende anlayacağınız dilden cevap veriyorum; Atatürk'ten yasakçılara tokat gibi cevap
Kız öğrencilerin üniversitelere başörtüleriyle gitmelerini engelleme konusunda direnenlerin en çok başvurdukları gerekçe ne? Atatürk ilke ve inkılapları öyle mi?
Peki bu konuyu bir de Ata'ya sormak neden akla gelmez? Ben sordum ve Ata cevap verdi. Buyurun birlikte okuyalım (Söylev ve Demeçler 2. Cilt) : "Şehirlerdeki kadınlarımızın giyim tarzı ve örtünmesinde iki şekil tecelli ediyor; ya ifrat ya tefrit görülüyor. Yani ya ne olduğu bilinemeyen, çok kapalı, çok karanlık bir dış görünüm gösteren bir kıyafet, veyahut Avrupa'nın en serbest balolarında bile dış kıyafet olarak arz edilemeyecek kadar açık bir giyim. Bunun her ikisi de şeriatın tavsiyesi, dinin emri haricindedir. Bizim dinimiz kadını o tefritten de, bu ifrattan da tenzih eder. O şekiller dinimizin muktezası değil, muhalifidir. Dinimizin tavsiye ettiği tesettür hem hayata, hem fazilete uygundur. Kadınlarımız şeriatın tavsiyesi, dinin emri mucibince örtünselerdi, ne o kadar kapanacaklar, ne o kadar açılacaklardı." "Giyim tarzımızı ifrata vardıranlar, kıyafetlerinde aynen Avrupa kadınını taklit edenler düşünmelidir ki, her milletin kendine mahsus ananesi, kendine mahsus adetleri, kendine göre milli hususiyetleri vardır. Hiçbir millet aynen diğer bir milletin mukallidi olmamalıdır. Çünkü böyle bir millet ne taklit ettiği milletin aynı olabilir, ne kendi milliyeti dahilinde kalabilir. Bunun neticesi şüphesiz ki hüsrandır." "Örtünmedeki ifrat ve tefritten kurtulmakla bu iki ihtiyacı da temin etmiş olacağız. Giyim tarzımızda milletin ruhi ihtiyacını tatmin için, İslam ve Türk hayatını başlangıçtan bugüne kadar layıkıyla tetkik ve etrafıyla açıklamamız lazımdır." "Eğer kadınlarımız dinin tavsiye ve emrettiği bir kıyafetle, faziletin icap ettirdiği hareket tarzıyla içimizde bulunur, milletin ilim, sanat, içtimaiyat hareketlerine iştirak ederse bu hali, emin olunuz; milletin en mutaassıbı dahi takdir etmekten geri duramaz."
Ne diyorsunuz? Peygamberin takvasını az bulan Oflu hoca gibi diyorsunuz... Atatürk'ü yeteri kadar çağdaş, laik ve Atatürkçü bulmadığınızı mı söylüyorsunuz.
Öyle diyorsanız size diyecek söz bellidir: "Hadi canım sende!..." Başka türlü diyorsanız düşünmeyi sürdürelim ve soralım: Atatürk'ün kadın kılığı konusunda bir devrimi var mıdır? "Vardır!..." diyorsanız, söyleyin bakalım nedir? Kılık kıyafet devrimi mi? O devrim erkek kılığı ile ilgilidir. Bu konuda iki devrim kanunu vardır.
Birisi "Şapka Giyilmesi Hakkında Kanun".
Madde 1 - Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri(milletvekilleri), İl Genel Meclisi ve yerel yönetim ve özel idareler ile tüm kurumlara bağlı memur ve hizmetliler şapka giymek zorundadırlar. Türkiye halkının da genel serpuşu şapka olup, buna aykırı bir alışkanlığın devamını hükümet yasaklar.
İkincisi "Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanun".
Madde 1 - Herhangi din ve mezhebe mensup olurlarsa olsunlar ruhanilerin mabet ve ayinler haricinde ruhani kisve taşımaları yasaktır. Ne diyorsunuz? Laiklik mi? Asıl insanların dini inançlarının gereğini yerine getirmelerini engellemek laikliğe aykırıdır diyorum. Diyorum ki; yazıktır bu ülkeye... Bırakın artık bu zalimlik özentilerini. Bırakın isteyen istediği gibi inansın ve inandığı gibi yaşasın. Kime ne zararı var?... Namık Kemal ZEYBEK [Üye Olmadan Linkleri Göremezsiniz. Üye Olmak için TIKLAYIN...] Kaldı ki yasakçıların farkında olmadığı bir gerçek daha var: Atatürk kadınların kılığına kıyafetine hiç bir zaman karışmamıştır. O konuda hiç yasa çıkarmamış, herhangi bir zorlamaya da gitmemiştir. Özendirme yoluyla ve zamana, gelişmeye bırakarak bu sorunun çözümünü daha uygun bulmuştur… Bu da Atatürk'ün kadınlara karışmayı Türk gelenekleri açısından uygun görmemiş olmasındandır. Yapacağınız yorumlar saygı ve kurallar çerçevesinde olmaz ise konunun ömrü kısa olur.
Konu Lee tarafından (11 Şubat 2008 Saat 16:02 ) değiştirilmiştir.
|
| |