Cevap: HiçLiğim..
/sevdayla kapanmaz bir yaradır yalnızlık
ölümle örtüşür, aşkla depreşir...
yalnızlığımın ilk ve tek kahramanına/
ve ölüme yürür gibiydik, olanca heyecanımızı belirsizlikle örterek
yığınla gözlerim vardı ve tek olana bakıyordum, benim olana,
etraf ne zaman kararacaktı ve ben ne zaman bulanacaktım siyaha
göz gözü görmüyordu bu ıssızlıkta
bir adım ve bir adım daha ;nelere şahit olduğumu gör:
“kendimi bir tünelin sonunda, çıkmazın ortasında buldum”
yüreğime soracak olursan
yığınlarca sen biriktirdiğimden olsa gerek ki
kimsenin sevdasına benzemiyordu benimkisi
bilmezdin
sabaha dek
hatta akşama dek,
hatta sonsuza dek seninle olmak arzusuna
kadeh kaldırdı martılar
yüzbinlerce çığlık eşliğinde sevdim seni
yine seviyor olmaktan oldukça m u t l uve hiçkimsenin eline değmediyse elim
kulaklarımı hiçbir günaha adamadıysam
şu karşıki deniz şahittir ki
ölümün çoğulluğundandır, bu dünyadaki sensizliğim…
ve evren her an yeniliyorken ölümünü,
sen binlerce kez doğuyorken içime
bir çığlık kopartıyordu hayat
”hadi beni sev sevgilim, buna çok ihtiyacım var”
ellerimden alınmadan ruhum ve seninkine karışmışken
içtenlikle söylüyorum ki: “uğultusunu işitmiyorum hiçbirşeyin
senin dışında tüm seslerin sağırlığına gebeyim…”
ve çıkagelmiştin işte bir bahar vakti
yaz mı denir bilmem
ellerinin sıcaklığından eriyordu ellerim
avuçlarımda biriken sözlerin bana kalsın isterim
özlemleri büyük olur ayrılık vakitlerinin…
uğultulu bir geceydi ve boynuma sarılmıştı acılar
hissizleşmeden, güçsüzleşmeden
“hadi beni sev sevgilim, buna çok ihtiyacım var”
içimin acıya dönük vakitlerine sıkça rastladığın bir anda
maziden kalan ne varsa topla ve açıl okyanusumun bilinmez sularına
yarım bırakılmış hiçbirşeyden gönlüm razı değildir
bırakma beni, bu karanlıkta bir başıma…
/ardına düşemediğim hiçbir yolu sevmiyorum/
uzasın istiyorum seni sevdiğim vakitler
ve ben hep seni sevmenin arifesinde olayım
gözlerime deniz değmiş gibidir bu vakitler
ve sözlerinden çaldığım güneşleri
yüreğimle beslerim;
ben bir deLi.
şehre küskün durma, gülümse hadi
ve karışsın şehrimize, gülüşün biraz
şahittir ki gök ve şahittir ki yüreğim
dinginliğisin içimin ve yüreğim fırtınalarda bir kepez…
/bilmezliğinin öncesinde, kanunsuz bir yoldur çizdiğim/
bilmezdin, ben seni özlerdim…
günler geçerdi, geceler geçerdi ve ben kalabalıklardan geçerdim
ve ilk kez bu kadar sessiz ve ilk kez bu kadar derindim…
etkilenmeden gelip geçerdim, örülmüş bir hüzün duvarını aşarak…
bilmezdin, ben seni özlerdim…
kapılardan girecekmişsin gibi
ve beni şaşkın edecekmişsin gibi…
bilmezdin, seninle düşlenmiş bir hayatın içinden geçerdim ben..
koşardım, o acıdan bu acıya..
görmek istemediklerimi ardıma gizler
ve geçerdim içinden ateşlerimin…
bilmezdin… tutkundum gözlerine.
ve yine her satırda biraz daha anlatmak istediğim,
sevgin beni kendine çekerdi…
bilmezdin, öyle sessiz neden direndiğimi…neye direndiğimi…
koca bir istasyonun hangi peronundan geleceğini bilmediğim
yolcusu gibiydin ömrümün
trenin sesiyle irkilirdim.
yola koyulma vaktinden bihaberdim
ve ellerimi birbirine kenetleyip,
güneşin batışının gözüme yansıttıklarını izlerdim…
gözüme yansıyan içimdeki sendin
bilmezdin, herhalimin sana tutsaklığını...
eski bir şarkının ilk mısraları gelirdi dilime ve sen teselli vermezdin…
/kanadı kırılmış kuşlar gibiydim; yapayalnız/ *
bilmezdin…
bilmez... |