Tekil Mesaj gösterimi
Alt 06 Aralık 2007, 00:12   #7
Çevrimdışı
VaLerKa
Kullanıcıların profil bilgileri misafirlere kapatılmıştır.
IF Ticaret Sayısı: (0)
IF Ticaret Yüzdesi:(%)
Diyabetin Göz Üzerindeki Etkileri




Diyabetin Göz Üzerindeki Etkileri

Diabetes Mellitus ( Şeker Hastalığı) vücudun çeşitli organlarını tuttuğu gibi gözü de belli bir süre sonra olumsuz yönde etkilemektedir. Öenmli bir körlük nedeni olan diabetik retinopati tablosu gözde en sık rastladığımız komplikasyondur. On yıllık diyebetlibir hastada bu tablonun oluşam riski %23, yirmi yıllık diyabetik bir hastada ise bu oran %50 –70 arasındadır.
Diyabetik retinopati, göz diplerinde retina tabakasındaki küçük damarlarıntıkanması sonucunda oluşmaktadır. Amerika Birleşik Devletlerinde her yıl 8000 kişi bu hastalıktan dolayı kör olmaktadır. Şeker hastası bir kişinin, sağlıklı bir insana göre 25 misli daha fazla körlük riski taşıdığı bildirilmektedir. Bu yüzden şeker hastalarının özellikle ilk 5 yılda açlık akn şekerlerine, kan lipid ve kolestrol düzeylerine çok dikkat etmeleri gerekmektedir. Şeker hastalarının bu nedenle en az, senede 1 kez düzenli olarak göz dibi muaynesi yaptırmaları tavsiye edilmektedir.
Diyabetik retinopatiden sonra daha az oranda oluşan diğer göz komplikasyonları ise; hastalarda çift görmeye ( diplopi) neden olan göz kaslarının felçleri, katarakt, optik nöropati ( göz sinirinin iltihabı hastalığı), glokom ve kırılma kusurlarındaki geçici değişikliklerdir. Kan şekeri büyük dalgalanmalar gösteren hastalar bu yüzden gözlüklerinden pek memnun olmazlar.
Diabetik retinopati ilerleyen bir hastalıktır. Bu hastalık görsel bozukluk ve görme kaybı yapmadan erken teşhis edildiği takdirde Argon lazer tedavisi ile ilerlemesi durdurulabilir. Şeker hastaalarının düzenli olarak göz hekimine göz dibi muaynesi için gitmeleri ve gerekirse güncel tanı yöntemlerinden olan göz anjiyögrafisi yaptırmaları önerilmektedir. Uygun ve etkili argon lazer fotokogülasyon tedavisi bu hastalığın neden olduğu büyük göz içi kanamaları ve körlüğü önemli oranda azaltacaktır.

Diyabet ve Ayak Sağlığı
* Şeker hastalığının kontrolsüz olmasına bağlı olarak sinirlerin harap olması ve bunun sonucunda ayaklarımızı korumamıza yardımcı olan ağrı hissimizin kaybolması. (Ayağımıza batan cisimler canımızı yakmaz, ayakkabı ayağımızı sıkıp yara oluşturduğu halde hiç bir şey hissetmeyebiliriz…)
* Damar sertliğine bağlı ortaya çıkan dolaşım yetersizliği.
* Ayaklarda sinir harabiyetine bağlı (otonomik nöropati) ortaya çıkan deformiteler(Ayakta şekil bozuklukları). Bu deformiteler ayak tabanlarımıza binen yükün dengeli dağılmasını önleyerek tüm yükün bir noktaya binmesine ve bu noktada da yaralar oluşmasına yol açabilir.
* Ayaklarda sinir harabiyetine bağlı (otonomik nöropati) olarak terleme azalır veya kaybolur, bu ayak derisinin kurumasına ve kolay çatlamasına yol açar. Çatlaklar ayak yaraları için uygun zemin hazırlar.
* Ayaklarımızı korumayan, sıkan ve bozulmuş ayak şeklimize uygun olmayan ayakkabılar.
* Ayaklarda sık görülen bir problem olan tırnak ve ayak mantarları ayaklarda ciddi enfeksiyonların oluşumu için zemin hazırlayabilir.


Korunmak için

* Ayaklarınızı her gün kontrol edin. Göremediğiniz yerler için ayna kullanabilirsiniz ya da bir yakınınızın yardımını isteyebilirsiniz.
* Ayaklarınızı her akşam ılık su ile yıkayınız, sonrasında parmak aralarınızı da içine alacak şekilde iyice kurulayınız. Islak bırakmanız parmak aralarınızda mantar oluşmasına yol açabilir.
* Ayaklarınızı yıkayıp kuruladıktan sonra ayaklarınıza nemlendirici krem sürün. Ayak parmak aralarınıza krem sürmeyin.
* Ayak tırnaklarınızı düz olarak ve etinizden önde kalacak şekilde kesin.
* Nasırlar için bir doktora başvurun. Kesinlikle nasır yakısı sürmeyin ve kesici aletlerle temizlemeye çalışmayın.
* Çoraplarınızın lastikleri giyildiğinde iz yapmayacak sıkılıkta olmalıdır. Ayağınızı terletmeyen pamuklu çorapları tercih edin. Sentetik çorapları kullanmayın.
* Çoraplarınızı her gün değiştirin.
* Ayakkabınızın içini her seferinde giymeden önce kontrol edin. İçine ayağınıza zarar verebilecek yabancı cisimler girmiş olabilir.
* Yeni ayakkabılarınızı ayak şeklinizi alana kadar çok kısa sürelerle giyin.(Maksimum 15 dakika)
* Kesinlikle çıplak ayakla dolaşmayın.
* Ayağınızda en küçük bir yara olduğunda doktorunuza başvurun



Diyabet ve Egzersiz
Diyabet tedavisi ve izlenmesini artıracak yöntemlerin geliştirilmesi ve egzersizlerin diyabetikler için de faydalı olduğunun ortaya konulmasından sonra, diyabetik hastaların gittikçe artan bir kısmı sportif aktivitelere katılıyor. Egzersizin özellikle Tip 2 diyabetik hastalar için önemli olan sistemik kan basıncı düşmesi, HDL/LDL oranının yükselmesi ve VLDL’nin azalması gibi olumlu etkileri vardır. Ayrıca insülin duyarlılığını artırıcı etkisi, hipoglisemi riski çok az olan Tip 2 diyabetikler için çok önemlidir.
Tip 1 diyabetik hastalar için de düzenli egzersiz programları desteklenmeli, ancak asla tedavinin bir parçası olarak görülmemelidir. İnsülin tedavisi ve diyete uyumun daha önemli olduğu unutulmamalıdır.

Tip 1 diyabatik hastalarda egzersiz Tip 1 diyabetik bir hastanın glukoz metabolizması şu faktörlere bağlıdır; insülin dozu, daha önceki metabolik kontrol, otonomik nöropati varlığı ve kalori alımı.
İyi kontrol altındaki bir diyabetik, genellikle 30 - 45 dakikalık aerobik egzersizi iyi tolere edebilir. Tip 1 diyabetiklerin özellikle karaciğerlerinde ve bir ölçüde kaslarında glikojen depoları azalır. Bu nedenle, bu hastaların egzersize dayanıklılığı normal kişilere göre azalır. Tip 1 diyabetiklerde egzersiz sırasında hipoglisemi oldukça sık rastlanan bir olgudur. Normal insanlarda efor sırasında plazma insülin düzeyleri azalır, ayrıca glukagon ve adrenalin hepatik glukoz üretimini artırarak bu sırada kullanılacak fazla glukozu karşılarlar. Tip 1 diyabetik hastada insülin düzeyi egzersiz sırasında gereken şekilde düşmez. Hatta, eğer son 1 saat içinde insülin enjeksiyonu yapılmışsa, artabilir. Bu yüksek insülin düzeyleri egzersiz sırasında periferik glukoz uptake'ini ve hareket eden kaslar tarafından glukoz oksidasyonunu stimüle eder. Ancak bundan daha güçlü olan etki glukoneojenez ve glikojenoliz yoluyla hepatik glukoz üretiminin inhibe edilmesidir. Kısa süreli egzersizlerde bu etki olumlu olabilirse de, daha uzun süreli olanlarda hipoglisemiye yol açabilir.
Tip 1 diyabetik bir hastanın egzersiz sonrasında hipoglisemi riskinin en yüksek olduğu dönem 6 - 14 saat sonrasıdır. Dinlenme dönemlerinde kas ve karaciğer glikojeni yenilenmelidir. Egzersiz sonrası dönemde azalmış olan kas glikojen depoları ve artmış insülin duyarlılığı, hipoglisemi riskini önemli ölçüde artıran unsurlardır. Ciddi gece hipogilisemisini önlemek için egzersizden sonra insülin ve kalori alımı değiştirilmelidir.
Egzersiz yapan bir diyabetik için en çok önerilen insülin injeksiyon bölgesi karındır. Çünkü ekstremitelere yapılan insülin daha uzun sürede emilir ve bu bölgeler egzersiz sırasında daha çok hareket ettikleri için, buralarda emilim daha düzensiz olur.
Tip 1 diyabetik hastanın egzersiz sırasında insülin sekresyonunu artırma şansı yoktur. Egzersiz sonrasında oluşabilecek bir hiperglisemi daha uzun ve şiddetli olabilir. Kötü kontrol altındaki ve/veya ketonürik hastada egzersiz glukoz uptake'inin bozulmasına, lipofiz ve ketogenezin ve hepatik glukoz üretiminin artmasına yol açabilir.

Tip 2 diyabetik hastada egzersiz Egzersiz tip 2 diyabetik için kilo kaybı, diyet ve oral antidiyabetikler veya insülinle birlikte bir tedavi yöntemidir. Egzersiz periferik insülin duyarlılığını, insülinin reseptörüne bağlanmasını artırarak ve obeziteyi azaltarak hipoglisemi kontrolüne yardımcı olur.
Egzersiz, insülinin adipositlere bağlanmasını artırır ancak myositlere bağlanması üzerine etki göstermez. Her iki hücre için de glukoz transport proteini olan glut - 4 egzersizle artar. Böylece bu hücrelerde glukoz transportu hızlanır ve glisemik kontrol düzelir.
Tip 1 diyabetiklerin tersine, tip 2 diyabetiklerde egzersizle hipoglisemi genellike görülmez Çünkü endojen insülin düzeyleri genellikle iyi korunur. Ancak insülin kullanan tip 2 diyabetiklerin egzersizle kan şekeri regülasyonları bozulabilir. Bunlarda ilaç / insülin dozunu azaltmak ve / veya karbonhidratlar alımını artırmak gerekebilir. Yine de hastaların endojen insülin salınımlarını, azalan glukoz düzeyleriyle paralel olarak azaltma yetenekleri korunduğu için ağır hipoglisemi genellikle görülmez.

Doç. Dr. Taner DAMCI
İç Hastalıkları ve Metabolizma Uzmanı

 
Alıntı ile Cevapla

IRCForumlari.NET Reklamlar
sohbet odaları eglen sohbet reklamver