Kıskançlık
Kıskançlık her zaman aşkla birlikte doğar ancak aşkla birlikte ölmez… Tutku duygumuzun içinde, heyecanlandığımız diğer duygulara nazaran daha mutluyuzdur. (La Rochefoucauld)
Partnerlerinin bağlılığından bir türlü emin olamayan kişiler için, hayatlarındaki odak noktası bu güvenceyi ele geçirmektir. İnsanlar partnerlerinin sevgi ve bağlılıklarından emin olduklarında, bu sevgiyi takdir etmemeye başlarlar. Kur yaparken bulunmadıkları taleplerde bulunurlar. Partnerleri, hayatlarındaki iş streslerini, günlük hayatın yoruculuğunu anlamaları gereken kişiler haline dönüşürler. Bu anlamda, romantik kıskançlıklar, yarattığı fiziksel ve duygusal kaygıdan dolayı çiftin ilişkisini gözden geçirmesini sağlar ve eşine verdiği değeri hatırlatması açısından faydalı olabilir. Bu durum, çocukken, oynamaktan sıkıldığımız bir oyuncakla bir başka çocuk oynamaya başladığında oyuncağın gözümüzde değer kazandığı zamanlara benzemektedir.
İlişkilerimize kattığı tuz biber etkisinin ötesinde kıskançlığın patolojik sayılabilecek yönüne de dikkat çekmek gerekir. Bu noktada kıskançlık, düşük benlik saygısıyla ilişkilendirilebilir. Düşük benlik saygısına sahip bireyler eşlerinin davranışlarını terk edilme açısından yorumlamaya daha meyillidirler. İlişkilerine adeta yapışırlar, düşük benlik saygıları bağımlılığı besler. Dolayısıyla da kıskançlık eşikleri daha düşüktür. Bazıları kıskançlığı içlerinde daha şiddetli yaşarken, bazıları da fiziksel şiddet uygulayacak boyuta vardırabilir. Temel kıskançlık tiplerini şöyle sıralayabiliriz:
Reaktif/ provakatif kıskançlık: Partnerin diğerleriyle olan ilişkisine verilen negatif duygusal tepkidir.
Bilişsel Nörotik Kıskançlık: Daha içsel süreçlerce yönetilen anksiyöz kıskançlık formudur. Bireyler, eşlerinin başkasıyla bir araya geldiğine dair bir imajı, bilişsel olarak genellerler ve bu çoğunlukla daha obsesif bir anksiyeteye, üzüntüye ve şüpheciliğe yol açar. Neredeyse aldatılmaya dair kehanetlerinin gerçekleşmesini isterler.
Önleyici Kıskançlık: İhaneti önlemeye yöneliktir. Birey partnerin üçüncü bir kişiye en ufak bir iligisine tahammül edemez ve aşırı tepki verir. Eşinin üçüncü bir kişiyle iletişime geçmemesi için kayda değer bir çaba harcarlar. Sıklıkla partnerlerinin özel eşyalarını (cep telefonu mesajları, çanta vs.) kontrol ederler. Bu tür çiftler genellikle diğer çiftlerle görüşürler. Bekar olan arkadaşlar, apartmanda yalnız yaşayan bayanlar tehlike potansiyeline sahiptir.
Aşırı kıskançlık kadar, kıskançlık yaratacak ipuçlarını değerlendirmekten kaçınmak da düşük benlik saygısına işaret etmektedir. Çoğu zaman, sürekli aldatılan bir bayanın neden ilişkisini bitirmediğini merak ederiz. Bu bir kader değildir ve bazı kişiler farkında olarak ya da olmayarak bu tarz ilişki biçimine sahip kişileri partner olarak seçerler. Bu tip kişiler, karşılıklı güvene dayalı ilişkileri genellikle “sıkıcı” olarak tanımlarlar. Eşlerin aldatılmayı kabullenmeleri veya sorgulamaktan kaçınmaları “patolojik tolerans” olarak adlandırılır.
Aldatmaya yönelik paradigmada, eşlerin duygusal olarak aldatılmayı mı, seksüel aldatılmayı mı daha kötü olarak algıladıkları konusu ilgi görmüştür(Buss 1992). Araştırmacılar, aldatılmaya yönelik tepkilerde, kalp atışı ve galvanik deri tepkisi ölçerek cinsiyet farklılıklarını gözlemişlerdir. Çalışmada kadınlar duygusal olarak aldatılmayı daha üzücü algılarken, erkekler seksüel aldatmaya daha fazla tepki vermişlerdir. Bu araştırma Amerika’da ( Harris1996), Hollanda’da ( Salevey&DeSteno1996) ve Almanya’da 90’lı yıllarda yapılan araştırmalarla desteklenmiştir. Araştırmacılar daha sonra seksüel sadakatsizliğin duygusal sadakatsizliği doğurabileceğine, duygusal sadakatsizliğin de bir diğerine yol açacağına değinerek, kesin bir ayrım yapmanın mantıklı olmayabileceği sonucuna varmışlardır.
Aldatmaya yönelik araştırmalarda kadınların rakiplerinin fiziksel özelliklerine, erkeklerin ise statülerine (iş, para) bağlı olarak daha fazla kıskançlık hissettiklerini bildirilmiştir. Genel olarak bireyler için, rakip kişide, kendi partnerlerinin önemli bulduğu özellikleri gördükleri zamanlarda kıskançlıklarının arttığı ve rakibi bu özellikler üzerinden değerlendirdikleri söylenebilir. Bireyin özgüveni için önemli olan karakteristikler açısından onu geride bırakan rakipler en tehdit edicidir. (Salowey 1996,DeSteno 1998). Aronson(1983) da kişiler için en kıskançlık uyandıran rakibin hiç tanımadıkları kişiler olduklarını, en fazla kıskançlık yaratanların da kişisel olarak tanıdıkları bireyler olduklarını söylemiştir. |