Bir sonbahardı, ağaçtan düşmüş bir yapraktı.Sararıp solacağını bile bile yanıma aldım SENi. Keşke ağacına yeniden asabilseydim oysa...
Başka yazlar, başka kışlar yaşadım SEN'le. Her mevsimi farklı
yaşatan, insanı başkalaştıran belki de başkaldırandın. Eksik yanım yani,tamamlayandın. Tek hatamız kuralları bilip de hiçe saymamızdı. Belki de kuralsızlığı seçip bu kadar şeffaf olmamalıydık birbirimize. Şimdilerde, yaşamımı çok sorguluyorum ve bir tarih kitabına benzetiyorum. S.Ö. ve S.S.
diye bahsediyorum, dostlarımla hikayemi paylaşırken. Tarihte her şeyin bir miladı var ya benim ki de SEN'mişsin işte...
Yazdı gidişin, yazdın giderken; konuşamadık bir türlü ,konuşmadın,konuşmadım tek kelime. Kalkıp gittim öylece. Hiç kimsenin alkışlamadığı iki büyük tiyatrocu gibi... Hep kahkahalarımız çınlarken, dram bitti her güzel oyun gibi...Yazdı gidişin, yazdın giderken, belki yazım ama yazık...
Ne ben Mecnun'um ne de SEN Leyla, peki seneler geçmesine rağmen neden kalbimdeki bu yara? Neden hala kalbim Yar' a?... Hayalle gerçek arasıyım, delilik ve akıl, yanan ve yakan, sevda ve SEN' sizlik... Ya siyahım ya beyaz diyen BEN fazlasıyla griyim şimdilerde. Oysa bilirsin hiç sevmem
biraz ondan biraz bundan deyip ortalarda durmayı. İki arada bir SEN'deyim hala...
Ve SEN sadece 2. tekil kişisin artık yazılarımda. SEN diye yandığıma SEN diye yazdığıma bakma. BEN, kelimeleri kafiyeleştirmeye, kafiyeleştirip anlamlandırmaya, anlamlandırıp anlatmaya çabalayan bir serseri; SEN, sadece
2. tekil kişisin sevgili...